Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin “Suriye” konulu toplantısı Türkiye için yeni bir hayal kırıklığı oldu. Toplantıda Türkiye’nin Suriye’de kurulmasını istediği “tampon bölge”nin kısa vadede kurulmasının pek mümkün olmadığı ortaya çıktı. Bir yandan BM nezdinde istediği desteği alamayan Türkiye, uluslar arası basında çıkan “Suriyeli muhalifler Türkiye’de eğitiliyor” haberlerinden de rahatsız.
Apaydın Kampı gizemini koruyor
Salı günü CHP’li bir heyetin içeri alınmadığı Hatay Apaydın Kampı da hala gündemin ilk sırlarındaki yerini koruyor. Yurt gazetesi o kamplarda çekildiğini iddia ettiği silahlı çocuk fotoğrafları yayınladı. Fotoğraflarla ilgili devlet tarafından herhangi bir açıklama gelmezken Suriyeli subay ve ailelerin yaşadığı Apaydın Kampı’na ziyaret izni çıktı. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün'ün başkanlığındaki ''TBMM İnsan Hakları Mülteci Alt Komisyonu'', 4 Eylül Salı Günü, Suriyeli sığınmacıların kaldığı Apaydın kampının da aralarında bulunduğu bazı kamplarda incelemelerde bulunacak.
Ancak üç gündür Hatay, Kilis ve Şanlıurfa’daki kampları ziyaret eden Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar’ın, Apaydın Kampı’na gitmekten vazgeçmesi kafalarda soru işareti doğurdu. Akar, ''zamanımızın olmaması dolayısıyla Apaydın Kampına gitmekten vazgeçtik. Kızılay olarak siyasi polemiklerin ortasında kalmak istemiyoruz'' açıklaması tatmin edici olmaktan uzak göründü.
Kızılay Başkanı: 200 bin mülteci bizim için sıkıntı olmaz
Kızılay Genel Başkanı’na sığınmacı sayısının 80 binden 200 bine çıkması halinde Türkiye’nin hazırlıklı olup olmadığı da soruldu. Ahmet Lütfi Akar, şu yanıtı verdi:
''Çadır açısından bir sıkıntı olmaz. Ama biz daha ziyade hükümetimizin de politikası olmamasını diliyoruz böyle bir akımın. Olduğu, olacağı zaman devlet yetkililerimiz bizi haberdar edecek ve bizde onları arzu ettiği müdahaleleri, operasyonları yapma gücüne sahibiz. Bu sadece Türkiye içerisinde de olmaz, Türkiye dışında da olabilir. Eğer gerek görülürse ve Birleşmiş Milletler ile anlaşırsak, uluslararası mutabakat sağlanırsa, Türkiye dışında Suriye sınırları içerisinde operasyon, devletimizin uygun gördüğü zaman yapabilecek durumdayız”
İktidar partisi yöneticileri de benzer görüşte. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem, Düzce’de yaptığı konuşmada Türkiye’nin şu an için tek başına sığınmacı sorunun üstesinden geleceğini dile getirdi.
Erdem şöyle konuştu: “Göçmen sayısı şu anda 80 bini aştı. Bu sayı 100 bine doğru gidiyor fakat en ufak bir sıkıntımız yok. Önemli olan bu kardeşlerimizin göçmeleri değil, doğup büyüdükleri topraklarda hayatlarını idame ettirmelerini sağlamak. Bu da tek başına Türkiye'nin işi değil, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, özellikle Suriye'ye yakın ülkelerin öncelikli sorunudur.''
BM askeri müdahale yapmadan Suriye’de kamp kurulamaz
Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Yardımcı Doçent Bertan Tokuzlu, Türkiye’nin “mülteciler hukuku” konusundaki en etkin hukukçularından biri. Tokuzlu ayrıca hazırlanmakta olan mülteciler yasasında görüşü alınan akademisyenler arasında yer alıyor. Onunla Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılar politikasını konuştuk.
Egemen bir ülkede bir kamp kurulabilir mi? Uluslar arası hukuk buna izin veriyor mu?
Uluslararası hukukun en tartışmalı konulardan biri bu. Egemen bir devletin rızasıyla ancak kamp kurulabilir. Ya da BM bir müdahalede bulunursa bu tür bir kamp kurmak mümkün olabilir Rusya ve Çin’in vetosu olduğuna göre bu gerçekçi görünmüyor. Bu aslında daha önce Kosova’da oldu ama tartıması hala sürüyor. BM Şartı’nın öngördüğü bir güvenlik rejimi var ve Kosova’da ondan dışarı çıkıldı ve bu durum BM güvenlik rejimini alaşağı etti. Rusya ve Çin yaptıkları açıklamalarda bunun altını çiziyor.
Tokuzlu: BM’nin Suriye’de güvenlik alanı oluşturmasına şüpheli yaklaşıyorum
Şu anda hukuki altyapı böyle bir kamp için uygun değil diyorsunuz?
Bir insanın mülteci olması için ülke dışına çıkması gerekir. Cenevre Konvansiyonu’na göre, Suriye’de kalan Suriyeliler mülteci olamaz. Peki bunlar kim? Ülke içerisinde yerinden edilmiş kişiler (IDP) diyoruz. Dünyada mülteci sayısından daha fazla IDP var. Ancak Cenevre Konvansiyonu bunların durumuna açıklık getiremiyor. Afrika’da bazı ülkelerde BM ülkeler içinde kamplar kuruyor. Ama BM’ye devletlerin sorumluluğu verildiğinde sıkıntı çıkıyor. Devlete bir dava açmak mümkün ama BM’ye karşı bu mümkün değil. Bir koruma açığı var. Ayrıca BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin toplu nüfus hareketlerinde kullanılabilecek ciddi kaynağı olmayabilir. Güvenlik koruma alanı konusuna ben şüpheci yaklaşıyorum.
Sivil mülteci askeri mülteci ayırımı var mı?
Türk hukukunda var. 4104 sayılı bir kanun bulunuyor. 1995 yılında buna dayalı bir yönetmelik de çıkarıldı. Asker kişilere yapılacak muamele ile sivillerin tutulma koşulları farkı statülere tabi tutuldu. Dolayısıyla Suriyeli askerlerin Apaydın Kampı’nda olmasının önünde bir engel yok.
Peki bu kampa milletvekilinin alınmaması mümkün müdür?
Gizlilikle ilgili bir hukuk işletilmesi tüm mültecilerin için geçerli bir prensip. Bu süreç gizli tutulmalı. Risk altında olmayan bir kişi risk altında olmasa bile ifşa edildiğini risk altına girebilir. O yüzden normal.
Türkiye sığınmacıları denetlemeli silahlı geçişe izin vermemeli
Uluslar arası basında Türkiye’de ÖSO militanların eğitildiği haberleri var. Sığınmacılar silahlı olabilir mi?
Bu durum sınır geçişlerinde mutlaka denetlenmeli. Bu kişiler, 1995 tarihli yönetmeliğe göre gelmişlerse silahtan arındırılmalı. Bu kanuni yükümlülüktür, bu çok açık. Geldikleri anda devletin yapması gereken ilk iş budur. Bu olacak bir şey değil. Kampların dışında da böyle faaliyet oluyorsa, bu da tabii ki dolaylı bir şiddet hareketi olarak düşünülebilir. Uluslararası Adalet Divanı’nın verdiği Nikaragua kararında devlet diğer devlete düzenli bir ordu göndermese bile bir takım paramiliter güçleri gönderiyorsa bu da şiddet eylemi olarak görülüyor. Türkiye’nin böyle bir faaliyet içinde olduğu düşünülemez.
Sığınmacılarla yerel halk arasında bazı tatsızlıklar yaşandığı bildiriliyor
Sığınma arayan kişilerden bahsediyoruz. Bu kişiler gönüllü olarak kendi iradeleriyle Türkiye’ye gelmiş değiller. Onlar canlarını kurtarmak için geliyorlar. Basının hassas davranması gerekiyor. Sığınma eylemi düşmanca değil. Türkiye’nin kapılarını açmış olması olumlu bir şey. Bunun bölgede bir takım çatışmalara yol açacağı yaklaşımlarını gerçekçi ve doğru bulmuyorum. Mülteci misafirhanesi değil üniversite istiyoruz. Yabancı düşmanlığı konusunda bir ortam var.
Mülteciler ev kiralayabilir mi?
Cenevre Konvansiyonu, “devletler mümkün mertebe mültecilerin hareketlerini sınırlamaktan kaçınır” diyor. Mülteciler suçlu ya da yasadışı değiller. Yasadışı bir iş yapana dek o ülkenin kanunlara uymak zorundalar. Ancak suç işlerlerse yargılanabilir hatta sınır dışı edilebilir.
Ancak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre sınır dışı edemeyebilir.
Türkiye’nin mülteciler konusunda hukuki altyapısı zayıf ve şeffaf değil
Türkiye sığınmacılar konusunda nasıl bir sınav verdi?
Yaptığı iyi şeyler var yapamadıkları var. Sınırı açmak iyi bir şey. 1994’te Türkiye’nin bu konudaki yaklaşımında bir değişiklik oldu. 2. Körfez Krizi’nde olası bir göçte hedef tampon bölge oluşturmaktı. Ancak risk kaçınılmaz hale geliyorsa içeride koruma sağlanacaktı. Oradaki yaklaşım bugünden farklıydı. Yapamadıkları konusunda gelince uluslarası koruma konusunda genel bir zafiyet var. Türkiye’nin cılız hukuki altyapısıyla bu konuyla mücadele etmesi mümkün değil. Türkiye kamplar için bir genelge çıkardı ama ben ne olduğunu bilmiyorum, BM’nin bildiğinden emin değilim. Şeffaflık yok.
Yasal mevzuatın yetersiz olduğunu savunuyorsunuz
Türkiye’de aslında yalnız mültecilerin durumu değil yabancılar hukuku konusunda altyapı eksikliği var. Mevzuat 1950’lerden kalma bir mevzuat, ona ek 1994 yönergesi ve Cenevre Konvansiyonu var. Bu da günümüz ihtiyaçlarını karşılamıyor. Dünyada koruma hukuu konusunda çok değişiklik oldu. Türkiye bu dönemde kendi mevzuatını yenileyemedi. 2003 yılındaki “ulusal program”a bakarsanız 2005 sonuna kadar hem yabancılar yasası hem de iltica yasası çıkarılacaktı. 2005’te bu planları öteledi. Çünkü AB’nin yaptığı düzenlemeyle Türkiye mülteci deposu olacaktı.
Yeni bir yasa hazırlığı var mı?
Türkiye yasa tasarısı hazırladı. Ben de hazırlık aşamasında birkaç tane rapor sundum. TBMM İçişleri komisyonunda kabule edildi. Yılbaşına kadar kanunlaşması bekleniyor. Türkiye’nin bu mevzuda teşkilatı yetersiz, bu yasayla o teşkilat kurulacak. Bu işte daha fazla gecikmemek lazım çünkü Avrupa İnsan hakları mahkemesi birçok dava başvurusunu bekletiyor. Türkiye ciddi tazminatlarla karşı karşıya kalabilir.
Apaydın Kampı gizemini koruyor
Salı günü CHP’li bir heyetin içeri alınmadığı Hatay Apaydın Kampı da hala gündemin ilk sırlarındaki yerini koruyor. Yurt gazetesi o kamplarda çekildiğini iddia ettiği silahlı çocuk fotoğrafları yayınladı. Fotoğraflarla ilgili devlet tarafından herhangi bir açıklama gelmezken Suriyeli subay ve ailelerin yaşadığı Apaydın Kampı’na ziyaret izni çıktı. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün'ün başkanlığındaki ''TBMM İnsan Hakları Mülteci Alt Komisyonu'', 4 Eylül Salı Günü, Suriyeli sığınmacıların kaldığı Apaydın kampının da aralarında bulunduğu bazı kamplarda incelemelerde bulunacak.
Ancak üç gündür Hatay, Kilis ve Şanlıurfa’daki kampları ziyaret eden Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar’ın, Apaydın Kampı’na gitmekten vazgeçmesi kafalarda soru işareti doğurdu. Akar, ''zamanımızın olmaması dolayısıyla Apaydın Kampına gitmekten vazgeçtik. Kızılay olarak siyasi polemiklerin ortasında kalmak istemiyoruz'' açıklaması tatmin edici olmaktan uzak göründü.
Kızılay Başkanı: 200 bin mülteci bizim için sıkıntı olmaz
Kızılay Genel Başkanı’na sığınmacı sayısının 80 binden 200 bine çıkması halinde Türkiye’nin hazırlıklı olup olmadığı da soruldu. Ahmet Lütfi Akar, şu yanıtı verdi:
''Çadır açısından bir sıkıntı olmaz. Ama biz daha ziyade hükümetimizin de politikası olmamasını diliyoruz böyle bir akımın. Olduğu, olacağı zaman devlet yetkililerimiz bizi haberdar edecek ve bizde onları arzu ettiği müdahaleleri, operasyonları yapma gücüne sahibiz. Bu sadece Türkiye içerisinde de olmaz, Türkiye dışında da olabilir. Eğer gerek görülürse ve Birleşmiş Milletler ile anlaşırsak, uluslararası mutabakat sağlanırsa, Türkiye dışında Suriye sınırları içerisinde operasyon, devletimizin uygun gördüğü zaman yapabilecek durumdayız”
İktidar partisi yöneticileri de benzer görüşte. Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem, Düzce’de yaptığı konuşmada Türkiye’nin şu an için tek başına sığınmacı sorunun üstesinden geleceğini dile getirdi.
Erdem şöyle konuştu: “Göçmen sayısı şu anda 80 bini aştı. Bu sayı 100 bine doğru gidiyor fakat en ufak bir sıkıntımız yok. Önemli olan bu kardeşlerimizin göçmeleri değil, doğup büyüdükleri topraklarda hayatlarını idame ettirmelerini sağlamak. Bu da tek başına Türkiye'nin işi değil, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, özellikle Suriye'ye yakın ülkelerin öncelikli sorunudur.''
BM askeri müdahale yapmadan Suriye’de kamp kurulamaz
Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Yardımcı Doçent Bertan Tokuzlu, Türkiye’nin “mülteciler hukuku” konusundaki en etkin hukukçularından biri. Tokuzlu ayrıca hazırlanmakta olan mülteciler yasasında görüşü alınan akademisyenler arasında yer alıyor. Onunla Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılar politikasını konuştuk.
Egemen bir ülkede bir kamp kurulabilir mi? Uluslar arası hukuk buna izin veriyor mu?
Uluslararası hukukun en tartışmalı konulardan biri bu. Egemen bir devletin rızasıyla ancak kamp kurulabilir. Ya da BM bir müdahalede bulunursa bu tür bir kamp kurmak mümkün olabilir Rusya ve Çin’in vetosu olduğuna göre bu gerçekçi görünmüyor. Bu aslında daha önce Kosova’da oldu ama tartıması hala sürüyor. BM Şartı’nın öngördüğü bir güvenlik rejimi var ve Kosova’da ondan dışarı çıkıldı ve bu durum BM güvenlik rejimini alaşağı etti. Rusya ve Çin yaptıkları açıklamalarda bunun altını çiziyor.
Tokuzlu: BM’nin Suriye’de güvenlik alanı oluşturmasına şüpheli yaklaşıyorum
Şu anda hukuki altyapı böyle bir kamp için uygun değil diyorsunuz?
Bir insanın mülteci olması için ülke dışına çıkması gerekir. Cenevre Konvansiyonu’na göre, Suriye’de kalan Suriyeliler mülteci olamaz. Peki bunlar kim? Ülke içerisinde yerinden edilmiş kişiler (IDP) diyoruz. Dünyada mülteci sayısından daha fazla IDP var. Ancak Cenevre Konvansiyonu bunların durumuna açıklık getiremiyor. Afrika’da bazı ülkelerde BM ülkeler içinde kamplar kuruyor. Ama BM’ye devletlerin sorumluluğu verildiğinde sıkıntı çıkıyor. Devlete bir dava açmak mümkün ama BM’ye karşı bu mümkün değil. Bir koruma açığı var. Ayrıca BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin toplu nüfus hareketlerinde kullanılabilecek ciddi kaynağı olmayabilir. Güvenlik koruma alanı konusuna ben şüpheci yaklaşıyorum.
Sivil mülteci askeri mülteci ayırımı var mı?
Türk hukukunda var. 4104 sayılı bir kanun bulunuyor. 1995 yılında buna dayalı bir yönetmelik de çıkarıldı. Asker kişilere yapılacak muamele ile sivillerin tutulma koşulları farkı statülere tabi tutuldu. Dolayısıyla Suriyeli askerlerin Apaydın Kampı’nda olmasının önünde bir engel yok.
Peki bu kampa milletvekilinin alınmaması mümkün müdür?
Gizlilikle ilgili bir hukuk işletilmesi tüm mültecilerin için geçerli bir prensip. Bu süreç gizli tutulmalı. Risk altında olmayan bir kişi risk altında olmasa bile ifşa edildiğini risk altına girebilir. O yüzden normal.
Türkiye sığınmacıları denetlemeli silahlı geçişe izin vermemeli
Uluslar arası basında Türkiye’de ÖSO militanların eğitildiği haberleri var. Sığınmacılar silahlı olabilir mi?
Bu durum sınır geçişlerinde mutlaka denetlenmeli. Bu kişiler, 1995 tarihli yönetmeliğe göre gelmişlerse silahtan arındırılmalı. Bu kanuni yükümlülüktür, bu çok açık. Geldikleri anda devletin yapması gereken ilk iş budur. Bu olacak bir şey değil. Kampların dışında da böyle faaliyet oluyorsa, bu da tabii ki dolaylı bir şiddet hareketi olarak düşünülebilir. Uluslararası Adalet Divanı’nın verdiği Nikaragua kararında devlet diğer devlete düzenli bir ordu göndermese bile bir takım paramiliter güçleri gönderiyorsa bu da şiddet eylemi olarak görülüyor. Türkiye’nin böyle bir faaliyet içinde olduğu düşünülemez.
Sığınmacılarla yerel halk arasında bazı tatsızlıklar yaşandığı bildiriliyor
Sığınma arayan kişilerden bahsediyoruz. Bu kişiler gönüllü olarak kendi iradeleriyle Türkiye’ye gelmiş değiller. Onlar canlarını kurtarmak için geliyorlar. Basının hassas davranması gerekiyor. Sığınma eylemi düşmanca değil. Türkiye’nin kapılarını açmış olması olumlu bir şey. Bunun bölgede bir takım çatışmalara yol açacağı yaklaşımlarını gerçekçi ve doğru bulmuyorum. Mülteci misafirhanesi değil üniversite istiyoruz. Yabancı düşmanlığı konusunda bir ortam var.
Mülteciler ev kiralayabilir mi?
Cenevre Konvansiyonu, “devletler mümkün mertebe mültecilerin hareketlerini sınırlamaktan kaçınır” diyor. Mülteciler suçlu ya da yasadışı değiller. Yasadışı bir iş yapana dek o ülkenin kanunlara uymak zorundalar. Ancak suç işlerlerse yargılanabilir hatta sınır dışı edilebilir.
Ancak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre sınır dışı edemeyebilir.
Türkiye’nin mülteciler konusunda hukuki altyapısı zayıf ve şeffaf değil
Türkiye sığınmacılar konusunda nasıl bir sınav verdi?
Yaptığı iyi şeyler var yapamadıkları var. Sınırı açmak iyi bir şey. 1994’te Türkiye’nin bu konudaki yaklaşımında bir değişiklik oldu. 2. Körfez Krizi’nde olası bir göçte hedef tampon bölge oluşturmaktı. Ancak risk kaçınılmaz hale geliyorsa içeride koruma sağlanacaktı. Oradaki yaklaşım bugünden farklıydı. Yapamadıkları konusunda gelince uluslarası koruma konusunda genel bir zafiyet var. Türkiye’nin cılız hukuki altyapısıyla bu konuyla mücadele etmesi mümkün değil. Türkiye kamplar için bir genelge çıkardı ama ben ne olduğunu bilmiyorum, BM’nin bildiğinden emin değilim. Şeffaflık yok.
Yasal mevzuatın yetersiz olduğunu savunuyorsunuz
Türkiye’de aslında yalnız mültecilerin durumu değil yabancılar hukuku konusunda altyapı eksikliği var. Mevzuat 1950’lerden kalma bir mevzuat, ona ek 1994 yönergesi ve Cenevre Konvansiyonu var. Bu da günümüz ihtiyaçlarını karşılamıyor. Dünyada koruma hukuu konusunda çok değişiklik oldu. Türkiye bu dönemde kendi mevzuatını yenileyemedi. 2003 yılındaki “ulusal program”a bakarsanız 2005 sonuna kadar hem yabancılar yasası hem de iltica yasası çıkarılacaktı. 2005’te bu planları öteledi. Çünkü AB’nin yaptığı düzenlemeyle Türkiye mülteci deposu olacaktı.
Yeni bir yasa hazırlığı var mı?
Türkiye yasa tasarısı hazırladı. Ben de hazırlık aşamasında birkaç tane rapor sundum. TBMM İçişleri komisyonunda kabule edildi. Yılbaşına kadar kanunlaşması bekleniyor. Türkiye’nin bu mevzuda teşkilatı yetersiz, bu yasayla o teşkilat kurulacak. Bu işte daha fazla gecikmemek lazım çünkü Avrupa İnsan hakları mahkemesi birçok dava başvurusunu bekletiyor. Türkiye ciddi tazminatlarla karşı karşıya kalabilir.