Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Dış Hizmetler Enstitüsü uzmanlarından John Sitilides’e, Libya’daki dengelerin Doğu Akdeniz’i nasıl etkileyeceğini ve EastMed doğalgaz anlaşmasının önemini sorduk. Sitilides durumu VOA Türkçe’ye şöyle değerlendirdi:
“Doğu Akdeniz bölgesinin sürekli değişen jeopolitiğine hoş geldiniz. Gelin birçok farklı açıdan bakalım. Libya bu geniş karışıma neden müdahil oldu? NATO güçleri 2011’de Kaddafi’yi devirdiğinden beri Libya yönetimsiz. 5-6 yıl öncesine kadar IŞİD Libya’da sağlamdı ancak yenildi. Şimdi Trablus’un batısında Birleşmiş Milletler’in desteklediği bir hükümet var. Diğer tarafta da doğuda General Hafter yönetiminde, tırnak içinde seküler, radikal İslam karşıtı, Müslüman Kardeşler karşıtı milisler…. Bir yanda da tarafını seçen uluslararası aktörler. Türkiye ve Katar, İtalya’yla birlikte Trablus hükümetine destek veriyor. Hafter milisleri Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün ve şimdi de Rusya’nın desteğine sahip.”
"Erdoğan'ın başarısı kısa vadeli"
Jeopolitik uzmanı John Sitilides, Libya’nın BM tarafından tanınan ulusal uzlaşma hükümeti askeri açıdan çok zayıf olduğu için, Hafter güçlerine karşı kendilerine destek vermeye istekli tek ülke olan Türkiye’ye yüzünü döndüğünü söyledi. Sitilides, Trablus’un bunun karşılığında Ankara’ya Doğu Akdeniz’de münhasır ekonomik bölge önererek, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs’ı devre dışı bırakmaya çalıştığını belirtti.
Sitilides, “Yunanistan ve Libya, yıllardır münhasır ekonomik bölgelerini müzakere etmeye çalışıyordu, ancak bazı düzenlemelerle ilgili anlaşmaya varamadılar. Türkiye hem bu anlaşmazlık hem de Avrupa Birliği içindeki kararsızlıklar nedeniyle oluşan boşluğu gördü. Erdoğan hızlı hareket etti ve kısa vadeli bir taktiksel başarı elde etti. Ancak bu başarı uzun vadeli olur mu bilmiyorum çünkü Türkiye bu Libya anlaşmasının tanınması konusunda Avrupa’dan, Ortadoğu’dan ve Kuzey Afrika’dan izole edilmiş görünüyor” dedi.
Erdoğan’la Ulusal Mutabakat Hükümeti arasındaki “tuhaf bir düzenleme” olarak tanımladığı anlaşmaların Akdeniz’i bulandıracağını da söyleyen Sitilides, “Şimdi ortada Yunanistan’la Türkiye arasında, Ege’de kıta sahanlığı anlaşmazlığı ve daha birçok bölgesel ve yasal anlaşmazlığın yanı sıra, önemli bir anlaşmazlık yaratabilecek bir alan daha var. Ancak Türkiye ve Libya’nın dar perspektifinden bakarsanız iki taraf da kendini kazançlı görüyor” şeklinde konuştu.
"Rusya her durumda el üstünlüğünü korumaya çalışıyor"
Sitilides Avrupa Birliği’ninse genel olarak Libya’nın geleceğiyle ilgili olarak bölündüğünü, Rusya’nın da bu durumdan yararlanabileceğini ve Libya’da hangi taraf galip gelirse gelsin el üstünlüğünü korumaya çalıştığını kaydetti.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın sözleşmeli uzmanlarından Sitilides, “Rusya, aynen Suriye’de yaptığı gibi, bu defa Libya’nın doğu kıyılarında bir deniz üssü kurmak için bir güç boşluğu arayabilir. Yunanistan’a ait Girit adasının sadece 240 kilometre güneyinde olası bir üs, Moskova’nın Doğu Akdeniz’de nüfuzunu büyük ölçüde genişletecektir. Yaklaşık 2 bin 2500 paralı Rus askeri Hafter güçlerine destek veriyor. Ancak Putin bir yandan da Birleşmiş Milletler desteğindeki ulusal uzlaşma hükümetinin kazanma olasılığına karşı önlem almış durumda. Zira Rusya, BM Güvenlik Konseyi üyesi olarak Trablus hükümetine meşruluk kazandıran ülkelerden biri konumundaydı” sözleriyle bu durumu anlattı.
"Tüm bunlar diplomatik gösteri"
Türkiye’yle Rusya’nın, Suriye’nin geleceği ve yönetimiyle ilgili ayrı saflarda yer alsalar da, birbirlerinin ayağına basmamak için bölgede çok dikkatli hareket ettiğine ve askeri anlamda gevşek bir koordinasyon olduğuna dikkat çeken Sitilides, Libya’da da benzer bir anlaşmaya gidildiği, ancak buna ‘’ateşkes’’ demenin gerçekçi olmadığı görüşünde.
John Sitilides, “Bence tüm bunlar diplomatik bir gösteri. Türkiye ve Rusya, Libya’da karşılıklı bir sorun yaşanmaması için askeri seviyede mümkün olduğunca etkin biçimde iletişim halinde olacak. Bu sayede Türkiye’ye S-400 füze savunma sistemleri satışında, TürkAkım’ın ilerleyişinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Güney Avrupa ve Ortadoğu için bir enerji üssü olma hedefinde ve Türkiye’nin ilerleyen yıllarda daha bağımsız bir balistik füze programı geliştirmesine Rusya’nın yardım edebilmesinde, birlikte çalışabilecekler” öngörüsünde bulundu.
İtalya’nın 9 yıl önce Kaddafi’nin devrilmesiyle göçmen ve mülteci akını ve insan kaçakçılığı sorunuyla karşı karşıya kaldığını hatırlatan Sitilides, Roma’nın Libya’daki amacının kıyılarını kontrol altında tutabilen güvenli bir hükümet kurulmasını sağlayacak diplomatik bir çaba gösterdiğini, askeri ya da ekonomik bir destek vermediğinin altını çizdi.
John Sitilides Mısır’ın konumunuysa, “Mısır, Libya’yla sınır komşusu. General Hafter’in birliklerinin merkez karargahı da bu sınırda. Mısır’dan Hafter güçlerine muazzam miktarda silah, para ve savaşçı birlik akışı var. Bence Mısır lideri General El Sisi, Sahra bölgesini, güneydeki çöllük bölgeyi hala kontrol altında tutan İslamcı teröristlerle aynı yatağa giren bir Libya hükümeti görmek istemiyor. Görmek istediği, kendi görüşlerine yakın, Müslüman Kardeşler karşıtı, İslamcı radikal örgütlere karşı olan bir Libya hükümeti. Mısır, Libya’da seküler bir rejim istiyor ve diğer Ortadoğu ülkeleriyle, Hafter’in amacına ulaşması için her türlü desteği sağlıyor” şeklinde anlattı.
"ABD Libya'yı Avrupa'nın Sorunu Olarak Görüyor"
ABD’nin resmi tutumunun BM’nin tanıdığı hükümeti desteklemek olduğunu söyleyen Sitilides, Trump’ın Erdoğan’la telefon görüşmesinde dış müdahaleye karşı olduğunu hatırlattı. Sitilides ABD’nin daha kritik sorunlarla boğuştuğunu da söyledi, Trump yönetiminin Libya’yı daha çok Avrupa’nın sorunu olarak gördüğünü kaydetti.
Jeopolitik uzmanı, “ABD olarak önümüzde hala Kasım Süleymani’nin öldürülmesi sonrası İran meselesi var. Bir yandan hala Suriye’den, özellikle kuzeydoğudaki Kürtler’le ilgili olarak, nasıl doğru bir sonuç alacağımız üzerine çalışıyoruz. Bir yandan da Irak’ın geleceği ve Irak’ta Amerikan askerlerinin kalıp kalmayacağı sorunuyla karşı karşıyayız. Washington’un önce müdahil olmasını gerektiren başka konular var. Çin’le ilişkiler, ticaret savaşları, Çin ordusunun büyümesi, Güney Çin Denizi’ndeki uluslararası hukuk ihlalleri, 5G teknolojisinin Avrupa’ya ve tüm dünyaya yerleştirilmesi gibi. Yani zaten başını çektiğimiz birçok meselemiz var. Bu nedenle Washington, çok zor bir meseleye ağırlığını koymak yerine doğru ortaklarla destekleyici bir rol oynamayı tercih ediyor” dedi.
"Başkan Trump ABD'yi kayıplardan korumak için zemin yokluyor"
Sitilides, Başkan Donald Trump’ın geçen Nisan ayında Beyaz Saray’da Mısır Devlet Başkanı El Sisi’yi ağırladıktan sonra General Hafter’le telefonda görüşmesini de, Trump’ın alışılmışın dışında bir lider olmasına bağladı ve “Başkan Trump, gerek Amerikan iç siyasetinde gerek uluslararası arenada, geleneksel olmayan, alışılmadık, kuralları daha doğrusu normları yıkan bir başkan olduğunu defalarca gösterdi. Dışişleri Bakanlığı da Libya hükümetine güçlü destek verirken, birkaç hafta boyunca, Başkan’ın Sisi’yle görüşmesi sonrası General Hafter’le doğrudan konuşmasıyla ilgilenmek zorunda kaldı. Tam olarak ne konuştuklarını bilmiyoruz. Bence Başkan Trump da ABD’yi olası kayıplardan korumak için zemin yokluyor. Libya’da sonucun ne olacağını bilmiyoruz ama nihayetinde hangi yönetim başa gelirse gelsin en güçlü ilişkilere sahip olmak istiyoruz. Ancak Başkan Trump, farklı türden liderlerle bireysel ilişkilerini kendi tartmayı seviyor. Bu liderler bazen ülkelerin meşru hükümetlerinin başında da olabiliyor ya da bu örnekte olduğu gibi Libya’nın geleceğinde çok etkili bir unsur olabilecek devlet dışı bir aktör de olabiliyor” yorumunu yaptı.
Peki Libya konusunda böyle bir belirsizlik ortamında, İsrail, Kıbrıs Rum yönetimi ve Yunanistan arasında imzalanan EastMed doğalgaz boru hattı ne anlama geliyor?
"EastMed'in inşasının önünde sorunlar var"
Eastmed’in denizden 3 bin metre aşağıda, dünyadaki en derin boru hattı olması planlanıyor. Mühendislerin bugünün teknolojisiyle bu hattın yapılamayacağını söylediklerini belirten Sitilides’e göre teknik engellerin yanı sıra başka sorunlar da mevcut.
Uzman isim bu sorunlar, “İnşaatın 6-7 milyar dolar tutması bekleniyor ancak hiçbir firma sözleşmeye imza atmış değil. Evet, Yunan DEPA ile İtalyan Edison arasında bir ortak girişim mevcut, ancak özel yatırıma da ihtiyaçları var. Üstelik teknik zorluklar, bazı yatırımcıları temkinli olmaya itecek. Şimdi bir de Türkiye-Libya münhasır ekonomik bölge anlaması var ki planlanan boru hattı uzantısını doğrudan ikiye bölüyor. Bu da yatırımcıların İsrail-Yunanistan-Kıbrıs anlaşmasına mesafesini arttıracaktır” şeklinde özetledi.
"Rusya EastMed'i baltalamaya çalışacaktır"
Rusya’nın Avrupa piyasalarına doğalgaz ve petrol tedarikinde en büyük kontrola sahip olmak istdiğini belirten Sitilides, Doğu Akdeniz boru hattının Moskova’ya ekonomik bir etkisi olmasa da kötü bir örnek oluşturacağı görüşünde.
John Sitilides, “Rusya EastMed konsorsiyumunun bir parçası olamıyor. Bu nedenle projeyi siyasi ve mali olarak ellerinden geldiğince baltalamaya çalışacaklar ki, KuzeyAkım ve Türkakım üzerinden tedarikte güçlü bir kontrol sağlayabilsinler. Bir de Rusya, kriz yaşadığı Ukrayna’yla kısa vadeli anlaşma imzaladı. Çünkü Kuzey Akım ve Türk Akım, Rusya’nın petrol ve doğalgazının Avrupa’ya ulaştırılmasında, Ukrayna’ya transit geçiş bağımlılığını azaltsa da, Ukrayna’nın da bir enerji piyasası var. Ruslar enerji oyununu çok zekice ve kurnazca oynuyor. Bence EastMed projesine desteği baltalamak için çalışırken, Moskova bir yandan da Ege, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’daki çıkarları için hepsi farklı açılardan önemli İsrail, Kıbrıs ve Yunanistan’la ikili ilişkilerde diplomatik hasarı minimumda tutmaya çalışacak” değerlendirmesinde bulundu.
Sitilides’e yıllardır dönem dönem gündeme gelen olası bir İsrail-Türkiye boru hattının gerçekleşme olasılığını da sorduk. İsrail ve Türkiye, Mavi Marmara baskınından bu yana siyasi olarak iyi ilişkiler içinde değil. Ekonomik ilişkilerse gayet iyi. İsrail’in EastMed boru hattı dışında Türkiye üzerinden doğalgaz ihracatı gibi başka bir gündemi olabilir mi?
"İsrail ile Türkiye arasında boru hattı gerçekçi değil"
Sitilides bu soruya, “Kıbrıs sorunu konusunda tünelin ucunda bir ışık yok. Bu nedenle İsrail’in fiziksel olarak Türkiye’ye bağlanabileceği bir boru hattını düşünmesi Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgesi nedeniyle mümkün görünmüyor. Zira Kıbrıs Rum hükümeti, böyle bir boru hattından Türkiye’nin kazanç sağlamasına izin vermeyecektir. Kıbrıslı Rumlar’a göre Ada’da çözümsüzlüğün nedeni Türkiye. Bu hatta bölgede Suriye ve Lübnan da karşı çıkacaktır. Zira Lübnan Meclisi, İran’ın desteklediği Hizbullah’ın kontrolunda. Yani bu ülkeler de İsrail’in yararına olacak bir proje için kendi münhasir ekonomik bölgelerini kullandırtmaz. Yani Suriye ve Lübnan İsrail’e karşıyken, Kıbrıs Türkiye’ye karşıyken, öngörülebilir bir gelecekte doğrudan bir İsrail Türkiye boru hattı olmayacaktır. Evet mali olarak en akla yatkın olanı bu. Ama gerçek dünyada siyaset ve jeopolitik, ideal çözümün önüne geçiyor" yanıtını verdi.
Sitilides, EastMed'in gerçekleştirilebileceğini söylese de inşaatı kimsenin garanti edemeyeceğini de belirtti ve "Yatırımcılardan 6-7 milyar dolar gelecek mi? Avrupa enerji piyasaları önemli rol oynayacak tabii. Zira Rusya TürkAkım’ı tamamladı, hatta Devlet Başkanı Putin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılışını daha yeni kutladı. Doğalgazı Karadeniz’den Avrupa piyasalarına ulaştıracak ikinci bir ayak da olacak. Rusya’yı Almanya’ya bağlayan Kuzey Akım da tamamlanmak üzere. Yani Rusya, Avrupa’ya doğalgaz tedarikindeki etkili kontrolunu sürdürüyor. Tabii burada Cezayir’deki siyasi gelişmeleri de izleyeceğiz, zira Cezayir de Avrupa için önemli bir doğalgaz tedarikçisi. O nedenle Eastmed’in ne kadar kar sağlayacağı da yatırımcılar için önemli” dedi.
Sitilides bölgedeki tüm gelişmeler ışığında Türkiye ve ABD’nin daha dikkatli politikalar izlemesi gerektiğini de savundu.
“Bence Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk ekonomisini resesyondan çıkaracak, potansiyel bir kredi balonundan çekecek, kuru dengeleyecek ve tüm Türkiye halkına uzun vadeli refah getirecek reformlarla ülkeyi komşularıyla daha ahenkli bir ilişki içine sokarsa iyi olur. Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanıyken ünlü bir politikası vardı. “Komşularla sıfır sorun” Ve Amerika açısından ideal olan Türkiye’nin tüm komşularıyla sıfır sorununun olduğu bir Erdoğan dış politikası. Ancak bunun yerine her komşuyla ciddi sorunlar yaratan bir dizi politika görüyoruz. Amerikan yönetimlerince yapılmış hatalar da var. Bu hatalar Türk toplumunu ve Türk halkını bize karşı kışkırttı. Müttefiklerimizin ve halklarının bize düşman olmasını engelleyecek bölgesel politikalar yürütmeliyiz. Bu ülke ister Türkiye olsun ister İsrail ister Yunanistan. Amerikan dış politikası perspektifi açısından her zaman dikkatli olmamız gerek. Şu konuda da net olalım. Kusursuz bir dış politikamız yok.”