İZMİR- Türkiye’deki tiyatrolar, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nü bu yıl ekonomik sıkıntılarla karşılıyor. Corona virüsü salgını öncesinde de zor günler geçiren tiyatrolar, salgın tedbirlerinden en fazla etkilenen sektörlerden oldu. Salgının başında kapanan tiyatrolar, kademeli normalleşme dönemine geçilen Temmuz ayında tekrar açıldı. Daha sonra alınan salgın tedbirlerinde birçok işletme kapansa da tiyatrolar açık kalmaya devam etti. Ancak salgın koşulları nedeniyle perdeler bir türlü açılamadı.
Salgın dönemindeki geçim sıkıntıları nedeniyle herkesin aklına tiyatroya gitmenin en son geldiğini söyleyen İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi Dönem Sözcüsü Yasemin Şimşek Tüzün, “Perdeleri açmanın hiçbir anlamı ve karşılığı olmadı. Deneyen tiyatrolar oldu elbette. Açıldığında içeriye en iyi ihtimalle doldurabileceğin seyirciyi doldursan dahi sahnenin sahibiysen o gün harcadığın spot parasından bütün çalışan arkadaşlara vereceğin emeklerinin karşılığına kadar; sahne kiraladıysan sahnenin kirasından bütün giderlerin karşılanmasına kadar giden masraflar seni maalesef kurtarmıyor. Bilet fiyatlarını çok yüksek de tutamıyorsunuz malum. Aslında ‘dostlar iş başında görsün’ gibi bir özgürlük durumu var” dedi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Tüzün, tiyatroların tüm hijyen koşullarının denetlendiğini kaydederek, “İnsanlar psikolojik olarak tiyatro salonunda bir arada bulunmayı ürkütücü buldular sanırım. Aslında en güvenilir yerlerden birisi tiyatro. Yan yana oturmak yasak zaten. Koltuklar iki boş bir dolu şeklinde olduğu ve seyirci zaten maskesiyle oturacağı için hiçbir risk taşımayan bir alan. Çünkü başka her alanda, restoranda, kafede, barda, hastanede, devlet kurumunda maskeyi çıkarman gereken ya da yan yana, üst üste küçük bir alanın içinde olunması gereken durumlar yaşıyoruz. Ama tiyatroda böyle olmuyor” diye konuştu.
İzmir’deki özel bir sahne olan Tiyatrohane’nin kurucusu ve genel sanat yönetmeni Erk Bilgiç de, sokağa çıkma yasağı saatleri nedeniyle oyun sahneleyemediklerini söyledi. Bilgiç, “Belli saatler arasında tiyatro yapmaya çalışan ekipler de var. Ama ideal mi, değil. Çünkü tiyatro bir sosyal aktivitedir. Eğer tiyatro meraklısı biri değilseniz, sadece oyun izlemek için tiyatroya gitmiyorsanız ki bu, Türkiye’de tiyatro seyircisi anlamında çok küçük bir kısımdır. O zaman tiyatro bir sosyal aktivitedir. Yani öncesinde arkadaşlarınızla buluşur bir yemek yersiniz, oyunu izlersiniz, çıkınca bir şeyler içersiniz. Bunlardan ayırdığımız zaman tiyatro, o sosyal aktivite çekiciliğini kaybediyor. Akşam 9’da başlayan sokağa çıkma yasağı nedeniyle de bir oyununun yaklaşık saat 6 gibi başlaması gerekiyor. İş yerinden çıkıp çok hızlı bir şekilde gitmeniz gerekir. Megapollerde de bu pek mümkün değil açıkçası. O yüzden tiyatrolar açık ama değil gibi düşünebiliriz” dedi.
“Bugüne kadar borçla geldik”
Sahnesini borç içinde ayakta tuttuğunu belirten Bilgiç, “Yaptığımız atölyeler ve çalışmalar var. Akademik anlamda yaptığımız çalışmalar var yıllardır. Bunlarla destekleniyoruz. Yerel yönetimin ve devletin bazı destekleri oldu ama bunlar çok küçük ve pek işe yaramayan destekler. Çünkü bir tiyatronun kirasıyla kıyasladığımız zaman o küçücük desteklerle onun ödenme ihtimali yok. Bugüne kadar genellikle borç içinde gitti. Aşağı yukarı Türkiye’deki bütün tiyatrolar da aynı durumdadır zaten. Şu anda borcu olmayan bir tiyatro varsa sırrını bize de söylesinler öğrenelim” ifadelerini kullandı.
Salgının seyrindeki belirsizlik nedeniyle tiyatrosunun geleceğini öngöremediğini söyleyen Bilgiç, “Yeni bir oyun çalışmalı mıyız, çalışmamalı mıyız? Diyelim Eylül ayında her şey normale döndü. O zaman şunları yaparız, bunları yaparız diye planlarımız var. Ama normale dönmediği zaman bu, artık sürdürülebilir bir iş modeli olmaya başlamıyor. Sonuçta tiyatro da bir işletme. Bunun giderleri ve masrafları var. Buna karşılık bazı insanların da bundan geçinmesi gerekiyor. Dünya üzerinde hiçbir meslek, hiçbir sektör bir buçuk, iki yıl boyunca para kazanmadan ayakta kalamaz. Dünyanın en harika ve kârlı işi de olsa o biriktirdiğiniz kapital yavaş yavaş erir. Tiyatroda zaten o kadar büyük bir birikim olmadığı için şu anda tamamen eğitmenlerimiz ve oyuncularımızın özverileriyle ayakta kalıyoruz. Onlara çok teşekkür ederim” dedi. Bilgiç, salgın koşulları aynı şekilde devam ederse tiyatroyu açık tutup tutmamayı tekrar düşüneceklerini de kaydetti.
“Çekebildiğimiz kadar kredi çektik”
Salgının yarattığı olumsuz ekonomik koşullar yüzünden kapanan tiyatrolar da var. İstanbul’da birçok tiyatronun kapandığını ancak İzmir’de kapanan tiyatro olmadığını söyleyen Tüzün, “Kapanma eşiğinden dönen, yardımla, dayanışmayla ayakta kalması sağlanan sahneler var. Bizim zaten normalde nasıl yaşayabildiğimiz merak konusudur. ‘Bir yıl gibi koca bir sürede işsizken biz nasıl yaşamaya devam edebiliyoruz’ konusunu bir sosyolog incelemeli bence. Nasıl yaşıyoruz? Çekebildiğimiz kadar çok kredi çektik hepimiz. Krediyle ilgili şanslarımızı hepimiz sonuna kadar kullandık. Borç aldık sürekli dostlardan, ailelerden. Emekli anne babalarımız bize tekrar harçlık vermeye başladılar. Çeşitli kurumlarda çalışan, dizi sektöründe olan ya da eşi başka meslekte çalışan bir şekilde evine gelir getirebilen insanlar kendi aralarında oluşturdukları lokal gruplarla dayanışma yaptılar” dedi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı dijital tiyatro desteği veriyor
Kültür ve Turizm Bakanlığı da salgın döneminde “Dijital Tiyatro” ve “Tiyatrolarımız DT Sahnelerinde” projeleri kapsamında 451 özel tiyatroya 2021 yılında toplam 14 milyon 455 bin lira destek vereceğini açıklamıştı. Bakanlık, özel tiyatroların oyunlarını hem fiziksel hem de dijital ortamda izleyicilerle buluşturacağını ve yerli oyun yazarlarının yeni oyunlarını sektöre tanıtacağını duyurmuştu. Bu desteğin de ayakta kalabilmelerinde katkısı olduğunu ifade eden Tüzün, “Bakanlığın, sesli oyun kaydı, video oyun kaydı ya da turne diye üçe ayırdığı bir destek oldu. Her yıl Bakanlık belirli koşullarda oynanması karşılığında bir miktar parayı destek olarak verir. Tabii ki pandemi koşullarında bunu dijital alana açtı. Bu dijital destek başlayınca bazı tiyatrolar dijitale oyun verdiler. Dijitalde gişe açtılar diyelim. Bazı belediyeler de dijital oyunlar aldılar. Henüz onun para dönüşleri yeni başladı. Hemen hemen başvuran, istedikleri kriterleri yerine getiren herkese destek çıktı” dedi.
Vergi borcu olan tiyatroların devlet desteklerinden faydalanamadığını belirten ‘Tiyatrohane’ kurucusu Bilgiç ise, “Bazı arkadaşlarımız bunu yaşadı. Devletten destek istedikleri zaman ‘vergi borcu yoktur’ yazısı istediler. Zaten vergi borcu olmasa devletten destek ister mi, bilmiyorum. Bize normal bir esnafmış gibi davranılıyor. Biz ‘nakit para verilsin, yıllarca hiçbir şey yapmadan para alalım’ demiyoruz. Zaten üretmek istiyoruz. Sanatçı üretmeye meraklı bir varlıktır. Sürekli bir şey ortaya çıkarmak ister. Ama tabii ortada çok büyük borçlar birikmeye başladı. Kira borcu, çalışanların ödenecek borçları ve vergi borcu” diye konuştu. Bilgiç, masraflarının büyük kısmı vergilere ayrılmasına karşın tiyatro sektöründe elde edilen kârın çok düşük olduğunu hatırlattı.
“Tiyatroların tacir tanımı değişsin, vergiler kalıcı olarak düşsün”
Tüzün de devlet yardımlarından faydalanmak için amatör tiyatroların profesyonel tiyatroya dönüşmesinin istendiğini kaydetti: “Hepimizden tacir olmamızı istediler. Ticaret odası kaydı olmayan ve tacir statüsüne geçmeyen tiyatrolar devletin yardımlarından yararlanamıyor.” Kültür sanat alanındaki tiyatroların diğer işletmelerden farklı olarak tacir tanımının değiştirilmesi gerektiğini söyleyen Tüzün, ödenen vergilerin de düşürülmesini istedi.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, 30 Temmuz’da bazı mal ve hizmetlerde vergi indirimlerine gidildiğini açıklamıştı. Bunlar arasında tiyatro faaliyetlerinde KDV oranlarının faturada yüzde 18’den yüzde 8’e, biletlerde yüzde 8’den yüzde 1’e, kira stopajlarının da yüzde 20’den yüzde 10’a indirilmesi de yer alıyordu. Bu vergi indirimleri salgın süresince geçerliliğini koruyor. İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi’nden Tüzün, bu indirimlerin kalıcı hale getirilmesini talep ederek şunları söyledi: “Geçici indirimlerin kalıcı hale getirilmesi, tiyatroların tacir tanımının vergi anlamında değiştirilmesi ilk aşamada bizleri çok rahatlatacaktır. Pandeminin hızla yükselişte olduğunu görüyoruz yeniden. Bizim de tekrar normalleşerek tiyatroların eski günlerine dönebilmesi için daha önümüzde çok zaman var gibi görünüyor. Bu noktada devletin bu dijital desteğini bir tur daha devam ettirmesi ya da en azından belirli zamanlarda, üç ayda bir böyle dijital destekler açması çok önemli. Bunlar bugün bizi yarınlarda da geleceğin tiyatrocularını rahatlatacaktır. Tiyatrocuların daha kolay perde açmasını, yeni sahneler açabilmesini sağlayacak kalıcı bir çözüm olacaktır.”
“Toi toi toi!”
Bu yıl Dünya Tiyatro Günü’nü geçen yıl olduğu gibi buruk geçirdiklerini sözlerine ekleyen Tüzün, “Bu sene perdeler resmi olarak kapalı olmadığı için 27 Mart’ta hem dijitalde hem de sahnelerde birçok tiyatro oyunu oynanacak. Herkes oynayamasa da o gün yine oyunlar oynanacak. Bu da insanı çok umutlandıran bir şey. Tüm dostlara bol alkış diliyorum ve onlara ‘Toi toi toi!’ (iyi şans) diyorum” şeklinde konuştu.
İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi de, Dünya Tiyatro Günü için bir bildiri yayımlayarak “İzmir’in bağımsız tiyatroları olarak 27 Mart’ı dayanışmamızla kutluyoruz. Şiddetin, sömürünün, eşitsizliğin, sansürün, yoksunlukların karşısında direnen hikayelerimizi, pandemi koşullarının güçlüklerini de aşarak anlatmaya devam ediyoruz. Dayanışmamızın temelindeki ortak duyarlılıklarımız, ürettiklerimiz ve bu sayede de geliştiğimiz sürecin sonunda en çok var olma sebebimiz olan seyircimiz ile buluşmak için sabırsızlanıyoruz. Yaşasın seyirci, yaşasın tiyatro!” ifadelerini paylaştı.