Washington Enstitüsü Türkiye Programı Direktörü Soner Çağaptay, Rus yapımı S-400 hava savunma sisteminin ilk partisinin Türkiye’ye teslim edilmesinin ardından, Amerikan yaptırımlarının artık kesin olduğunu ve ilişkilerin kırılmaya doğru gittiğini söyledi.
VOA Türkçe muhabirinin sorularını yanıtlayan Çağaptay, “S-400 sisteminin Türkiye’ye teslim edilmeye başladığı haberlerinin ardından bu aşamada ABD’nin Türkiye’yi CAATSA (Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyması Yasası) uyarınca önemli yaptırımlarla hedef alması kesin gibi görünüyor. Bu yaptırımların uygulanıp uygulanmayacağı değil, artık ne zaman uygulanacağı asıl soru” dedi.
“İki yönlü yaptırım deprem etkisi yaratacak”
Pentagon’un Ankara’yı S-400’lerin alınması halinde Türkiye’nin F-35 programından 31 Temmuz’a kadar çıkarılacağı konusunda daha önce uyardığını hatırlatan Çağaptay, “Dolayısıyla iki yönlü bir yaptırım sözkonusu ve bana kalırsa artık Türk-Amerikan ilişkilerinde kırılmaya doğru gidiyoruz. Bu durum bence Türk dış politika tarihindeki eğilimleri gözönüne aldığımızda deprem etkisi yaratacak bir durum” diye konuştu.
“Türkiye’yi Rus tehdidine açık hale getirir”
Çağaptay sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye’nin ve Osmanlı İmparatorluğu batılılaşmasını kültürel bir proje olarak düşünüyoruz genelde. Ama aynı zamanda bunun güvenlik boyutu da var. Tırnak içinde ‘Doğu Sorunu’ ortaya çıktığından bu yana 1840 tarihli Boğazlar Sözleşmesi ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu ve modern Türkiye batılı güçlerle güçlü ittifaklar kurma politikasını benimsedi. İngiltere ile 19. yüzyıl boyunca, Fransa’yla iki savaş arası dönemde ve Amerika ile de Soğuk Savaş’ın ilk döneminden itibaren Rusları Boğazlar’dan uzak tutmak için ittifak içindeydi. Türk-Amerikan ilişkilerindeki bu kırılmayla birlikte, neredeyse 180 yıllık bir politikada bir dönem kapanmış oluyor. Bu durum Türkiye’yi Rus tehdidine karşı açık hale getirmiş olacak. Elbette bunun Türkiye’nin güvenliğinin yanı sıra Amerika’nın Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki çıkarlarına ilişkin önemli sonuçları da olacaktır. Amerika Türkiye’yi bu her iki bölgede güvenlik mimarisinin bir parçası olarak görmüştü 1940’lardan bu yana. O nedenle bu kırılmanın sadece Türkiye’nin güvenliği için değil Amerika’nın küresel çıkarları açısından da sonuçları olacaktır. Sonuç olarak tektonik levhaların yer değiştirdiği bir döneme giriyoruz.”