2014 yılında İzmir’in Menderes ilçesindeki bir köy okulunda, okul müdürünün 6 kız çocuğuna uyguladığı cinsel tacizi ortaya çıkarmasıyla tanıdı Türkiye, Saadet öğretmeni. Tacize uğrayan çocukların hakkını savunmak ve sorumlu müdürün ceza almasını sağlamak için verdiği mücadele ve azim ülke sınırlarını aştı, uluslararası alanda ses getirdi. Saadet Özkan, 2017 yılında Amerika Başkanı Donald Trump’ın eşi Melania Trump’ın elinden “Uluslararası Kadın Cesaret Ödülü” aldı.
Saadet öğretmen ödülün ardından da hiç durmadı. Şimdi de hergün Türkiye’nin bir başka kentinde, ilçesinde, köyünde çocukların haklarını savunmak amacıyla mücadele vermeyi sürdürüyor. Ancak artık yalnız değil. Çocuk İstismarıyla Mücadele Derneği UCİM’in, binlerce gönüllüsü de Saadet öğretmene eşlik ediyor.
Saadet Özkan, Türkiye’deki çocuk istismarının boyutlarını ve UCİM’in çalışmalarını Amerika’nın Sesi Türkçe Bölümü’ne anlattı.
Saadet Özkan, “Bir fitil ateşlendi ve o fitilin ateşlenmesiyle birlikte o dört senelik mücadele, çok ciddi, bu konuda istekli bir kesimi de bünyesine aldı. Türkiye’de biz 30’u geçkin ilde yapılandık. 25 bini geçtik bugün itibariyle. İl İl geziyoruz. Güzel bir kitle oluştu. Aslında bu kitle, ciddi çocuk savunucularının olduğu ama hayatı boyunca hiçbir STK’ya üye olmamış, bunun içinde bulunmamış. Bir psikolog oturmuş, kendi akademisini kurmuş, ama sonra bunu görünce, ‘Benim de bunun içinde olmam gerekiyor.’ dediği bir alanda bu insanlarla yollarımız kesişti. Bir dernekten daha çok aslında bir platform gibiyiz ama devamlı aktif ve hareket halindeyiz” dedi.
Saadet Özkan cinsel istismar konusunda kendilerine ulaşmak isteyenlerin, ucim.org.tr adresindeki ihbar bölümünden bildirimde bulunabileceklerini söylüyor. Yine UCİM faaliyetlerine katılmak isteyenler de aynı siteden başvuruda bulunarak gönüllü üye olabiliyor.
Saadet öğretmen özellikle sanat dünyasından gelen desteğin, farkındalık yaratma açısından çok önemli olduğunu vurguluyor.
Özkan, “Sanat camiasından gelenler var. Onların bu farkındalıkta destekleri bizim için çok önemli. Çünkü bu cinsel istismar ve ihmal kelimesini duyduğumuzda, bir gazete okuyorsak orayı çeviriyoruz, televizyon kanalını kapatıyoruz. O yüzden biz, biraz ilham veren kısmından yani dönüştürecek, acı değil de bir çalışma yapmış çok ciddi mücadele etmiş ve sonuca ulaşmış, ya da bir hakim cübbesini çıkarıp dizlerinin üzerine çöktüyse ve o çocukla gerçekten doğru iletişim kurduysa, işte buradan dönüşümü başlatıyoruz.” ifadelerini kullandı.
İhbarlarla ilgili hemen işlemlere başlanıyor ve savcılığa bildiriliyor
Saadet Özkan, bir ihbar aldıkları zaman doğrudan UCİM avukatlarının konuyla ilgilenmeye başladığını ve taraflarla hemen temasa geçildiğini söylüyor. Ayrıca kanunlar gereği, olayı idari birimlere de derhal bildirdiklerini anlatıyor.
Saadet öğretmen, “Bunu savcılığa intikal ettiriyoruz. Davaların takipçisi oluyoruz ve müdahillik talep ediyoruz. Müdahilliğimiz kabul edilmese bile gözlemci olarak davalara gidiyoruz. Onun dışında Aile Çalışma Sosyal Politikalar Bakanlığı’na da bildiriyoruz. Bakanlıktan avukatın da orada olmasını çok önemsiyoruz. İşin peşini bırakmıyoruz. Bize yüzlerce insan başvuruyor. Küçükken bunu yaşamışlar da başvuruyor. Zaman geçmiş oluyor. Rehabilitasyon sağlıyoruz. Yani duruma göre yönlendiriyoruz. Eğitim istiyorsa eğitim. Hukuk alanında destek istiyorsa, hukuk alanında destek, rehabilitasyon desteği gerekiyorsa, rehabilitasyon olarak.” diye konuştu.
Saadet Özkan, çocuk istismarının sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın sorunu olduğunu, buna yönelen kişilerin de hasta değil şiddet eğilimli kişiler olduğunu söylüyor. Özkan’a göre çocuklar, istismar sonrası geçirdikleri travmayı hayatları boyunca yaşıyor.
Özkan, “Cinsel istismar çocuklara ihmal ve istismar yüzyılların sorunu. Dünya var olduğundan beri kötülük çocuklara musallat olmuş. Çünkü masum olan ve dünyaya gelen bu harika çocuklar ve emellerini gerçekleştirmek isteyen bu psikopat insanlar. Bunlar hasta değil, öncelikle bunu bilelim. Bu bir hastalık değil. Bu, eyleme geçmiş bir şiddet ve çocuğun yaşantısını ömür boyu, kalıcı izler olarak ciddi etkiliyor. Bu, çocukların ruhlarına zarar veriyor. İstismarda penetrasyon yani nitelikli durumun gerçekleşip gerçekleşmediği önemli değil. Çocuk, zaten hiç nitelikli durum, penetrasyon olmamasına rağmen kendini hamile zannediyor. Korkunç bir durum. Bu, çocuğun tam bir sağlık ve iyilik halinin önüne geçiyor” dedi.
“Anne beni kötü seven biri var!”
Türkiye’de çocuk istismarıyla ilgili olarak Saadet Özkan, aslında vakaların artmadığını ama artık çocukların konuşmaya başladığını söylüyor. Konunun sosyal medyada ve basında konuşulmasının da çocukların cesaretlendirdiğini vurguluyor.
Saadet Özkan, “Şunu keşfettik; Vakalar artmıyor, çocuklar konuşuyor. Yani su yüzüne çıkıyor. Bakarız büyük illere deriz ki; burada olay çok, burada yok. Aslında büyük ilde bazı yapılanmalar gelişmiştir. Çocuğun orada bilgi edineceği alanlar gelişmiştir dolayısıyla çocuk, bir yere ulaşabilir ve orada her şey ortaya çıkar. Orada sayı çok fazla, rakam çok fazla derler. Hayır, orada sizin gibi, bizim gibi insanlar vardır, çocuklara ulaşabilen. Küçük alanda örtbas edilebilir. ‘Kol kırılır yen içinde kalır’, bizim bu atasözlerini değiştirmemiz lazım. Ya da ‘Çocuk susar sen susma’, hayır. ‘Çocuk konuşur, sen konuş, sen çocuğun yanında ol.’ Biz ‘Çocuklar konuşacak UCİM yanlarında olacak’ diye tüzüğümüzü değiştirdik. Biz de bu kademe içerisinde, hangi kelimeleri kullanmamız gerektiğini de öğrendik çünkü sübliminal mesajlar var. Şimdi 2004’ten sonra doğan çocuklar yani bu Z kuşağı, ifadelerini güçlü kullanabilen, sosyal medyayı kullanabilen, algıları açık, her şeyi takip edebilen çocuklar. Ve farkındaysanız, bizim, bütün ülkenin gündeminde de hep birlikte seferber olduk, bir şeyi başlattık, konuşuyoruz. Siz konuşuyorsunuz, kanallar konuşuyor. Konuşmadığımız anda korkmalıyız. Biz konuşunca çocuk buna denk geliyor. Bize gelen bir vakada şunu gördük; Televizyonda istismara uğrayan bir çocuğun haberine denk geliyor. Bodrum’da yaşandı bu olay. Birden çocuk sessizleşiyor ve televizyona kitleniyor ve diyor ki ‘Anne beni kötü seven biri var biliyor musun?’. Hemen bize ulaştılar, şimdi çocuklar konuşmaya başladılar. Yani biz bu artış dediğimiz durumdan korkmamalıyız. Bu artış değil. Bu çocukların konuşmasının durumunda biz, hangi tedbirleri uygulayacağız. Uygulamıyorsak burada korkmalıyız” ifadelerini kullandı.
“Arkadaşının üzerinde göster nasıl öptü seni?” diyen hakim var
Saadet Özkan, Türkiye’de yasal düzenlemelerin aslında yeterince caydırıcı cezalar içerdiğini, ancak ihtisas mahkemelerinin şart olduğunu söylüyor. Özkan, konuya uzak ve çocuktan uğradığı tacizi göstermesini isteyen hakimlerin bile olduğunu anlatıyor.
Özkan, “Bizim cezalarımız aslında caydırıcı, yani cezalar yüksek. ‘İdam, idam’ diyorlar da idam bir çözüm değil. Çünkü daha büyük cezasızlıklar getirecek. Biz mevcut yasaların uygulanmasını istiyoruz. Bir kişi 183 yıl alıyorsa, Tarsus’taki bir vakada öz baba istismardan 183 yıl alıyorsa, cezalarımız yüksek. Mahkemelerin, mahkeme heyetlerinin, buradaki bu mevzuatı uygulaması bizim için önemli. Biz, bir mahkeme başkanının kararında şunu görebiliyoruz; çocuğun dini olan inançlarını kullanmışsın, kapıyı kapatmışsın, hürriyetinden yoksun bırakmışsın, bütün bunlardan en üst sınırdan ceza veriyor. Çünkü mahkeme başkanının ve heyetin duyarlılığı yüksek. Burada, çocuğu sorgulamıyor. Çocuğu, adli görüşme odasında dinliyor, çocuğun, defalarca örselenmesinin önüne geçiyor. Dünyadaki bütün o, bizim imzaladığımız sözleşmelerin hükümlerini uyguluyor, işini iyi yapıyor. İzmir’deki bir davamızda, mahkeme başkanı, çocukları adli görüşme odasında dinlemedi, odaya aldı ve biz de oradaydık. Bir de üzerine velileri yani anne babanın yanında, çocuktan ifade aldı. Çocuklar bu durumu ailelerinin yanında anlatmak istemezler, yani onların da utanç duyguları olduğunu, tecavüze uğrayan bir kadın kocasının yanında bu durumu anlatabilir mi? Yani bu ayrıntıları verebilir mi? Yasa koyucu ve uygulayıcıların, bunlara mantık çerçevesinde bakması lazım. Eğer bir sosyal hizmet uzmanı rapor sunuyorsa, o rapora uyulması lazım. Hiç kimse, sistemin en tepesinde değil. O yüzden biz bakanlıklara gittiğimizde, hiç kimse yargıya burada dokunamıyor. İhtisas mahkemelerini neden istediğimiz de burada ortaya çıkıyor. Suça sürüklenen çocuklarda değil, mağdur olan çocuklarda çok ivedi biçimde, ihtisas mahkemelerinin kurulması lazım. Bu konuda uzmanlaşmış savcı ve hakimler olması lazım. Asli cezadaki bir hakim, ağır cezaya geldiğinde ‘Ben çocuğu dinleyeceğim’ diyebiliyor, bizim bunun önüne geçmemiz gerekiyor. Çünkü çocuğa şunu dedi İzmir’de biz bunu yaşadık. ‘Peki arkadaşının üstünde göster nasıl öptü seni?’ Bu korkunçtu. Ben bir insan olarak öncelikle zor durdum orada. Bunların önüne geçmemiz ve bunları HSYK’ya bildirmemiz lazım kimse korkak davranmasın” dedi.