Erişilebilirlik

Türkiye'de Sivil Topluma Baskı Artacak mı?


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 24 Haziran’da yapılacak erken genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili parti programını açıkladı.

Ellerinde bayraklarla İstanbul’da bir spor salonunu dolduran partililerin karşısında sahneye çıkan Erdoğan, genişletilmiş bir yapılacaklar listesi sundu ve daha büyük bir demokrasi ve sosyal adalet sözü verdi.

Sivil toplum örgütleri liderleri ve uzmanlarsa Erdoğan’ın daha önceki sosyal adalet sözleri konusunda geçmişinin çok iyi olmadığını hatırlatıyor. Erdoğan, yeniden seçilmesi durumunda devlet kurumları dışındaki yapılara yönelik çok daha sert uygulamalara girişecek gibi görünüyor.

Türkiye bu seçimlerle parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçiyor ve yeniden seçilmesi halinde Erdoğan çok daha güçlü bir yönetim gücüne sahip olacak.

Washington Enstitüsü Türkiye Masası Direktörü Soner Çağaptay, Erdoğan’ın seçilmesi halinde hem devletin, hem hükümetin, hem polisin, hem ordunun, hem de iktidardaki partinin başı olacağını belirtiyor. Çağaptay bu şekilde Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ten bu yana en güçlü lider olacağını, hatta bazı noktalarda ondan bile daha fazla güce sahip olacağını söylüyor.

Geçen hafta yayınlanan bir araştırma Türkiye’nin sivil toplum örgütlerine karşı son iki yılda onları kapatma ve susturma konusunda en kötü durumdaki ülkelerden biri olduğunu ortaya koyuyor. Sivil toplum örgütlerine karşı politika ve tavırların değerlendirildiği, Küresel Hayırseverlik Çevre Endeksi’ne göre Türkiye, üzerinde inceleme yapılan 79 ülke arasında 72. sırada yer aldı. Türkiye’den daha kötü uygulamalara sahip olan ülkeler, Vietnam, Venezuela, Zimbabwe, Belarus ve Katar.

Söz konusu rapor 2015 yılına kadar her yıl Hudson Enstitüsü tarafından yayınlanıyordu şimdiyse Indiana Üniversitesi tarafından kaleme alınıyor. Rapora göre 2016 yılından bu yana Türkiye’de 110 sivil toplum örgütü kapatıldı.

Uzmanlar Türkiye’nin ‘güneyine yerleşen’ Suriyeli göçmenlere destek vermek amacıyla çalışmalar yürüten yabancı sivil toplum örgütlerine yönelik de yeni baskılar geleceği uyarısında bulunuyor.

Geçen ay Uluslararası Af Örgütü tarafından yayınlanan bir raporda da, “Türkiye’de insan haklarını savunanlar ilk hedef durumunda” denildi. Örgüt ayrıca terörist faaliyetlerde bulunduğu iddiasıyla geçen yıl Haziran ayında tutuklanan Af Örgütü Türkiye Şubesi Başkanı Taner Kılıç’ın da aralarında bulunduğu kişilerin serbest bırakılmasını istedi.

Uluslararası Af Örgütü Avrupa Direktörü Gauri van Gulik, “OHAL yasaları altında, Türk yetkililer kasten ve düzenli olarak sivil toplumu yok ediyor, insan hakları savunucularını hapse atıyor, kuruluşları kapatıyor ve bir korku ortamı yaratıyor” dedi.

Af Örgütü’nün tahminine göre son iki yılda 1300 sivil toplum örgütü kapatıldı. Bunlar arasında sosyal adalet grupları, kadın hakları savunucusu gruplar ve çocuk haklarını savunan Gündem Çocuk örgütü de var. Örgüt yapılan uygulamaların etkilerinin özellikle, cinsiyetçi ayrımcılık nedeniyle saldırıya uğrayanlar, göçmenler ve mülteciler üzerinde çok büyük olduğunu belirtiyor.

Erdoğan’a destek verenlerse, bu eleştirilerin haksızlık olduğunu, Türkiye’nin sivil toplum örgütleriyle koordineli olarak çalıştığını ve Suriye’den Türkiye’ye kaçan 3.5 milyon Suriyeli göçmene, eşi görülmemiş bir yardımseverlikte bulunulduğunu söylüyor.

Erdoğan ve çevresi, kapatılan sivil toplum örgütlerinin Kürt militanlarla ya da ‘FETÖ’yle bağlantılı olduklarını savunuyor.

Bu kişiler arasında terör faaliyetinde bulunmak ve casusluk yapmaktan hakkında 35 yıla kadar hapis cezası istenen ve Pazartesi günü duruşmasına devam edilen Amerikalı rahip Andrew Brunson da var. Amerika Başkanı Donald Trump’ın “iyi bir beyefendi” olarak tanımladığı Brunson’ı Türk yetkililer, PKK terör örgütüne Türkiye’de mini bir Hristiyan Kürt devleti kurma çabalarına yardım etmekle suçluyor. Brunson’sa asla siyasi konulara karışmadığını söylüyor.

Uzmanlara göre Brunson’a yöneltilen iddialar, mantık dışı.

Yardım örgütü çalışanları da uluslararası sivil toplum kuruluşlarıyla Erdoğan hükümetinin arasındaki ilişkinin Suriye iç savaşının başladığı 8 yıl öncesinden bu yana son derece kırılgan olduğunu söylüyor. Uluslararası bir yardım örgütü çalışanı, “Türk hükümeti asla bizi ülkelerinde istemedi” diyor.

Uluslarası yardım örgütlerinin Türkiye’de faaliyet gösterebilmesi için yapmaları gerekenler oldukça zahmetli ve yapabilecekleri konusunda da hükümetin getirdiği son derece sıkı kurallar söz konusu.

Bir Birleşmiş Milletler yetkilisi, resmi kamplar dışında yaşayan Suriyeliler’e yardım etme konusunda BM Mülteciler Yardım Örgütü’nün de sık sık engellerle karşılaştığını söylüyor.

Ankara, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’in kontrolundaki bölgede uluslararası yardım kuruluşlarının iş yapmalarını engelliyor, onun yerine çoğu İslamcı ideolojiye sahip Erdoğan’a yakın grupların faaliyet göstermesine izin veriliyor. Bir yıl önce Türk hükümeti dünyanın en büyük ve kar amacı gütmeyen yardım kurumlarından biri olan Mercy Corps’un faaliyet iznini iptal etti ve ülke dışına çıkardı.

Erdoğan erken seçim ilanından önce cumhurbaşkanının önde gelen danışmanlarından biri olan İlnur Çevik, Catholic Relief Services, Danish Refuge Council, World Vision, International Rescue Committee ve the Norwegian Refugee Council’la diğer bazı yardım örgütlerini yabancı hükümetler için casusluk faaliyetinde bulunmak ve Kürt ayrılıkçılara yardım etmekle suçladı. İstanbul’da yaşayan Avrupalı bir diplomat, “Bu, seçimlerden sonra sivil toplum örgütleri açısından iyi bir işaret değil” değerlendirmesini yaptı.

XS
SM
MD
LG