Lübnan, Suriye’de ayaklanmanın başladığı 2011 yılından beri mültecilerin yoğun göç ettiği ülkelerden biri. Yaklaşık yarım milyon Filistinli mültecinin de olduğu ülkedeki Suriyeli sayısının 1 milyon 200 binin üzerinde olduğu tahmin ediliyor.
Mülteci sayısının yerel nüfusun neredeyse dörtte birine ulaştığı Lübnan’da devlet kurumları ve siyasetçiler yaklaşık 2 yıldır mültecilerin geri dönüşü için yoğun bir süreç yürütüyor.
Suriye'yle doğrudan görüşmelerin de yapıldığı bu süreçte sağlanan anlaşmaların ardından son 6 ayda yaklaşık 50 bin Suriyeli'nin geri döndüğü ve geri dönüşlerin artarak süreceği belirtiliyor.
Bu tahminleri destekleyen bir açıklama da BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) yetkilisi Mireille Girard’dan geldi. Girard’ın Lübnan yetkilileriyle düzenlediği yuvarlak masa toplantısında dile getirdiği “Lübnan’daki Suriyelilerin yüzde 88’inin geri dönmek istediği” yönündeki ifadeleri ülke basınında geniş yer buldu.
Ancak Lübnan yetkilileri, BM’nin bazı daireleri ve çeşitli STK’lar tarafından “mültecileri geri göndermeye zorlamakla” suçlanıyor. Bu çerçevede, Suriye’deki şartların henüz geri dönüşler için uygun olmadığı savunuluyor.
Yine, Lübnan’daki Suriyelilerin çok kötü şartlarda yaşadıkları, devletin gerekli ve yeterli düzenlemeleri yapmadığı, bu nedenle mültecilerin şartlar henüz yeterli olmasa da geri dönüşü tercih ettiği yönünde eleştiriler de öne çıkıyor.
Lübnan’daki Suriyeli mültecilerin durumunu ve geri dönüş sürecini VOA Türkçe'ye değerlendiren Uluslararası Af Örgütü’nden Sahar Mandour söz konusu eleştirilere katılanlar arasında yer alıyor.
“Lübnan’ın devlet düzeyinde mülteci krizini kötü yönettiğini” belirten Mandour, “Suriye krizi başlar başlamaz mülteciler gelmeye başladı. Bu durumda devlet düzeyinde resmi süreç, oturma izinleri, barınma, haklar, ihtiyaçlar için devlet düzeyinde organizasyon gerekiyordu. Ancak Suriyeli mültecilerle ilgili devletin tavrına dair sorun ve organizasyon eksikliği vardı” dedi.
“Devletin gerekli ve yeterli reaksiyonları almamasının mültecileri doğrudan etkilediğini” vurgulayan Mandour, “Bu durum mültecileri birçok açıdan oldukça kırılgan bir pozisyonda tuttu. Şu anda birçok mülteci geri döndüğünde güvende hissedeceği için dönüşü seçmiyor. Nereye gidecekler, hangi şartlarla karşılaşacaklar, döndüklerinde tutuklanacaklar mı veya askere alınacaklar mı, intikam amaçlı reaksiyonlarla karşılaşacaklar mı? Bunlara dair hiçbir garanti yok dönenler açısından. Ancak dönenlerin çoğu şu anda Lübnan’da bulundukları kötü ve kırılgan şartlarda yaşadıkları için dönmeyi tercih ediyor” diye konuştu.
Ülkedeki Suriyeli mültecilerin karşılaştığı en büyük sorunun oturma izni süreci olduğu belirtiliyor. İlk mülteci akınları başladığında bir kayıt sisteminin olmamasının birçok soruna yol açtığı savunuluyor. Bir süre sonra mültecilerin kayıt altına alınması için çalışmalar başlasa da oturma izni için ödenmesi gereken ücretlerin 200 dolara kadar yükseldiği, ödeyecek durumda olanların da zaman zaman aylar süren işlemlerle karşı karşıya kaldığı biliniyor. Bu durum, yardımların dağıtılmasından ülkede kaçak durumuna düşmeye kadar birçok konuda yaşanan sorunların da başlangıcı sayılıyor.
Mülteci karşıtlığının iki yüzü
Lübnan’da mülteci karşıtlığı içeren ifadelere basından sokaklara kadar her yerde rastlamak mümkün.
Mandour, mültecilerin yaşadığı sorunların ikinci büyük sebebinin Lübnan’daki sosyo-ekonomik faktörler olduğunu söyledi.
Mültecilere karşı olumsuz tepkilerin, ayrımcılığa varan söylemlerin ve eylemlerin olduğunu hatırlatan Mandour, “Devlet düzeyinde yeterli organizasyonun yapılmamış olması belediyelerin, yerel idarelerin kendi kapasitelerini ve yeterliliklerini aşacak düzeyde bir yükü almalarına sebep oldu. Mesela bin 500 kişilik yerel nüfusu olan bir köye 3 bin kişilik mülteci grubu yerleşebiliyor. Bu durumda yerel halk mültecilerle kendi haline kalıp ilişki kurmak zorunda kalıyor. Suriyelilerin bir kısmı zaten çok fakir ve iş imkanı kısıtlı olan yerlere yerleşti. Haliyle yerel halk ile gerginlikler ortaya çıktı. Ancak bütün bunlara devlet dahil olmadı” dedi.
Özellikle politikacıların Suriyeli mültecileri söylemlerinde sıkça kullandığına dikkat çeken Mandour’a göre, "politikacılar ekonomik başarısızlık, hükümetin başarısızlıkları, elektrik sorunu, altyapı yetersizliği, hava ve su kirliliği dahil birçok olumsuzluğu Suriyeli mültecilerin varlığıyla açıklıyor.”
Lübnanlıların tamamı için geçerli olmasa da halkın bir kısmında mülteci ve Suriyeli mülteci karşıtlığı olduğunu anlatan Mandour, “Lübnan’ın önde gelen gazetelerinden birine röportaj veren bir doktor kanserin artışını Suriyeli mültecilerin varlığıyla açıkladı. Çok ciddi tepkiler de aldı ancak Lübnan’daki sosyo ekonomik durum mültecilerle ilgili düşünceleri etkiliyor. Lübnan iç savaşın bitişinden beri çok ağır bir ekonomik kriz yaşıyor, neredeyse kesintisiz 2 ay süren istikrar görmedi. Aynı zamanda inanılmaz boyutlarda yapısal yolsuzluk var. Bunlara ek olarak çok sayıda Lübnanlı hala Suriye-Lübnan arasında geçmişteki askeri ve politik dönemlerin etkisinde” dedi.
İç savaş döneminde Suriye ordusu Hıristiyanların lehine Lübnan’a müdahale ederek 29 yıl ülkede kaldı. Suriye güçleri 2005 yılında çekildi.
Mandour, mülteci akınları ile birlikte eski korkuların ve gerginliklerin yeniden canlandığını belirterek, “Bazı insanlar o günleri işaret ederek ‘Suriyeliler geri döndü’ diyor” dedi.
Mandour, son aylarda Suriyelilere yönelik tepkilerin azalmaya başladığına dikkat çekerek şöyle konuştu;
“Şimdi bu tepkiler ve durum sakinleşmeye başladı çünkü mültecilerin geri dönüşleri konuşuluyor artık. Ancak geri dönüş anlaşması prematüre bir anlaşma. Lübnan hükümeti geri dönüşleri organize ediyor ancak Suriye hükümetinden geri dönenlerle ilgili bazı garantiler alınmalı. En azından uluslararası toplumdan geri dönenlerle ilgili Suriye hükümetinden bazı garantiler alınmasını istemeli.”
Her ne kadar Lübnan’daki Suriyelilerin geri dönüş süreçleri başlamış olsa da 1 milyondan fazla mültecinin ne kadarının döneceği bilinmiyor. Suriye’ye dönmek istemeyenlerin durumu ise henüz gündemdeki tartışma konuları arasında bile değil.