İzmir Tabip Odası, özel sağlık kuruluşlarındaki hekimlerin yoğun iş yükü, uzayan çalışma süreleri, iş, istihdam, gelir ve sosyal açıdan güvencesizlikle karşı karşıya kaldığına dikkat çekerek çalışma koşullarındaki sorunların çözülmesini istedi. Özel sektördeki hekimlerin sorunlarının dile getirildiği basın açıklamasını İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı okudu.
“Özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin hakları, sağlıkta piyasalaşmanın insafına bırakılmaz” başlığını taşıyan açıklamada, AKP’nin 2003 yılından itibaren devreye soktuğu Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla sağlık hizmetlerinde özel sektörün payının giderek arttığına yer verildi. 2002 yılında 270 olan özel hastane sayısının, 2018 yılında 577’ye çıktığını söyleyen Çamlı, bunun Türkiye’deki toplam hastane sayısının yüzde 37,6’sına karşılık geldiğini belirtti. Türkiye’deki toplam 153 bin hekimden yüzde 29,4’ünün özel sektörde çalıştığını belirten Çamlı, yeni mezun hekim ve genç uzmanların özel sağlık sektöründe ucuz iş gücü olarak istihdam edildiğini de söyledi.
“Özel sektördeki hekimlerin yüzde 46’sı 45 saatin üzerinde çalışıyor”
Özel sektördeki yaklaşık 3 bin hekimle gerçekleştirdikleri anket çalışmasının sonuçlarını da paylaşan Çamlı, hekimlerin çalışma koşulları yüzünden stres, depresyon, tükenmişlik, olumsuz yaşam ve beslenme koşullarına bağlı sağlık sorunlarıyla yüz yüze kaldığını belirtti. Corona virüsü salgınında özel hastanelerdeki hekimlerin iş yükünün, kamu hastanelerinden salgın dolayısıyla hizmet alamayan hastalar nedeniyle arttığını kaydeden Çamlı, “4857 Sayılı İş Kanunu’na göre çalışma süresi haftada en çok kırk beş saattir. Ankete katılanların yüzde 19’u 55 saatin, yüzde 46’sı 45 saatin üzerinde çalıştığını ifade etmiştir. Çalışma süresi, çalışanın sağlığıyla ve bu anlamda fiziksel ve ruhsal bütünlüğü ile doğrudan bağlantılıdır. Uzun çalışma saatleri ve yetersiz dinlenme sürelerinin yüksek hata ve kaza oranı, stres ve yorgunluk, kısa ve uzun dönemli sağlık sorunları gibi olumsuz sonuçlar doğurduğu bilinmektedir. Özel sektörde de çalışma saatleri iş yasası çerçevesinde denetlenmelidir” dedi. Çamlı ayrıca ankete katılan özel sektördeki hekimlerin yüzde 19’unun salgına yakalandığını da vurguladı.
“Ankete katılanların yüzde 47’si resmi tatillerde tam zamanlı çalışıyor”
Özel hastanelerdeki hekimlerin ulusal bayramlarda, genel tatil günlerinde ve gün içinde ara verilmeksizin çalıştırıldığını belirten Çamlı, “Özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin neredeyse haftanın yedi gününde, gece gündüz ya da hafta sonu, resmi tatil demeden sürekli çalışmaya zorlandıkları görülmektedir. Ankete katılanların yüzde 47’si resmi tatillerde tam zamanlı, yüzde 21’i ise kısmi çalıştığını belirtmiştir. Hekimlerin yüzde 47’si 1 Mayıs’ta bile çalışmaktadır. Resmi tatillerde kamudaki gibi izin kullanılmalıdır. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) resmi tatil günlerinde provizyon verme uygulamasından vazgeçmelidir” diye konuştu. Çamlı, ankete katılanların sadece yüzde 35’inin günlük mesailerinde yemek ve dinlenme aralarının bulunduğunu, yüzde 39’unun yemek aralarının olduğunu ama dinlenme aralarının olmadığını, yüzde 24’ününse yemek ve dinlenme aralarının olmadığını aktardı.
“İşverenler hekimleri şirket kurmaya yönlendirerek iş güvencelerini yok ediyor”
İzmir Tabip Odası Başkanı Çamlı yaptığı açıklamada, özel sektördeki işverenlerin hekimleri çalışan statüsünden çıkarıp kendi şirketlerini kurarak dışarıdan hizmet alımına yönlendirdiğini de gündeme getirdi. Bu sayede işverenlerin iş yasasının getireceği yükümlülüklerden kaçınmayı ve mali açıdan bazı avantajlar elde etmeyi amaçladığını söyleyen Çamlı, “Özel sağlık sektöründe hekim istihdamı, işletme açısından en karlı sözleşmelerle sağlanmaya çalışılmakta, hekimlerden, iş ve ücret güvencelerini ortadan kaldıran hizmet alım sözleşmeleri (4B) ile çalışmaları talep edilmektedir. Sözleşmeler, iş kanunlarına tabi olarak çalışan işçi (4A’lı), serbest meslek makbuzu ya da şirket faturası karşılığında hizmet alımı şeklinde 4B’li olarak yapılabilmektedir. 4B çalışma biçiminde hekim, işçi-çalışan olarak hizmet sunmasına rağmen, çalışmaya ilişkin sözleşme iş sözleşmesi olmayıp hizmet alım sözleşmesi olarak kabul edilmektedir” ifadelerini kullandı.
Çamlı, bu yolla hekimlerin iş ve ücret güvencesinin ortadan kaldırıldığını, işine son verilmesi halinde kıdem tazminatı ile diğer haklarından feragat ettirildiğini de kaydetti: “Çalışma sürelerine ilişkin haklardan yararlanamamaktadır. Hastalık hallerinde hastalık izni kullanamamaktadır. Kadın çalışanlar anne olmakla ilgili izin hakkından feragat etmektedir. İş kazası ve meslek hastalığı sonucu herhangi bir yasal tazminat talep hakkı olmayacaktır. Hukuki süreçler iş hukuku ve iş mahkemelerinde değil, ticaret hukuku ve ticaret mahkemelerinde işleyecektir.”
“Özel sektördeki hekimlerin yüzde 54’ü kazancından memnun değil”
Özel sektördeki hekimlerin iş yüklerinin artmasına karşın emeklerinin karşılığını da alamadığını söyleyen Çamlı, “Güvencesiz çalışma koşullarında her geçen gün reel ücret kaybı yaşandığı anket sonuçlarına da yansımıştır. ‘Özelde çalışmaya başladığınızdan beri geliriniz nasıl değişti’ diye sorduğumuzda hekimlerin yüzde 54’ü çalıştığı kurumdaki aylık kazancının yaşamı için yetersiz olduğunu belirtti. Sağlık kuruluşlarının yaşadığı finansal sorunlar ya da ekonomik krizin faturası hekimlere çıkartılamaz. Bu alanda sendikalaşmanın yaygınlaşmasının önemi bir kez daha karşımıza çıkmaktadır” dedi.
Ankete katılanların yüzde 45’i: "Ruh sağlığım tedavi gerektirecek kadar kötü"
Çamlı, İzmir Tabip Odası tarafından yapılan anketten özel sektördeki hekimlerin bedensel ve ruhsal sağlık durumlarına ilişkin şu sonuçları aktardı: “Katılımcıların yüzde 81’i değişen dönemlerde ve düzeylerde tükenmişlik hissi yaşadığını belirtmiş olup yüzde 19’u sürekli bir tükenmişlik içerisinde olduğunu belirtmiştir. Yüzde 45’i ruh sağlığının tedavi gerektirecek düzeyde kötü olduğunu belirtmiştir. Ankete katılanların yüzde 53’ü şu anki çalışma koşullarından memnun olmadığını belirtmiştir. Yüzde 61’i sosyal hayatlarının giderek kötüleştiğini, yüzde 70’i ciro baskısı yaşadığını, yüzde 61’i iş güvencesi kaygısı taşıdığını belirtmiştir. Bu olumsuz çalışma koşulları, kaygı ve mutsuzluklar hekimlerin sık iş değiştirmesine yol açmaktadır. Çoğu zaman tüm haklarından vazgeçerek yapılan bu iş değiştirmelerde hekimler ciddi hak kayıpları yaşayabilmektedir. Ankete katılan hekimlerin şu anda çalıştıkları kurumlardaki çalışma sürelerine bakıldığında yüzde 30’u 1 yıldan az zamandır çalıştığını, yüzde 18’i 1-2 yıldır çalıştığını belirtmiştir.”
Özel sektördeki kötü koşullara Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yol açtığını söyleyen Çamlı, ankete katılan hekimlerin yüzde 81’inin de bu uygulamanın hekimleri emek, gelir ve iş güvencesi açısından olumsuz etkilediği görüşünde olduğunu aktardı.
“Özel sektördeki hekimler açıklamalarına çok dikkat etmek durumunda kalıyor”
VOA Türkçe’ye açıklamada bulunan İzmir Tabip Odası Başkanı Çamlı, basın açıklamasını öğle tatili saatinde gerçekleştirmelerine karşın özel sağlık kuruluşlarındaki hekimlerin katılamadığına da dikkat çekti. Yoğun çalışma saatlerinin yanı sıra özel sektördeki işverenlerin baskısının da bunda etkili olduğunu söyleyen Çamlı, “İşveren işçi ilişkisi içerisinde bu konudaki açıklamalarına, paylaşımlarına çok dikkat etmek durumunda kalıyorlar. Bakın, benzer bir örnek aile hekimlerinde var. Aile hekimlerinin sosyal medyada paylaşım yapması durumunda ceza puanları geliyor. Tekrarlayan paylaşımlarda neredeyse iş akitlerinin sonlandırılması gibi durumlar söz konusu. Türkiye’de sadece sağlık sektöründe değil her alanda düşünce açıklanması, itiraz edilmesi çok istenen bir şey değil. Eleştiri yaptığınız zaman bunun bir şekilde bedelini, faturasını ödemek zorunda kalabiliyorsunuz. Bu da giderek susulmasına, hakların talep edilmesi konusunda geri adım atılmasına yol açabiliyor. Bunu özel sağlık sektöründe de görebiliyoruz” dedi.
Bunun antidemokratik bir tutum olduğunu kaydeden Çamlı şu sözleri de ekledi: “İnsanlar çok rahat düşüncelerini açıklayabilmeli, çok rahat taleplerini dile getirebilmeli. Bu dile getirdiği taleplerinden dolayı da bir yaptırıma maruz kalmamalı. Bunun güvencesinin topluma, bütün kesimlere yaygın bir şekilde hissettirilmesi ya da bu ortamın sağlanması gerekiyor diye düşünüyorum."