WASHINGTON —
Amerika’nın 2003’te Saddam Hüseyin’i devirmesi, İran-Irak ilişkilerini bambaşka bir boyuta taşıdı. 1980’li yıllarda birbiriyle savaşan bu iki ülke, gerek Amerika, gerekse tüm Ortadoğu üzerinde etkili olacak sıkı bağları yeniden kurmaya başlıyor. Amerika’nın Sesi, Bağdat ve Tahran arasındaki yakınlaşmanın etkilerini araştırdı.
Yarım milyon askerin hayatını kaybettiği, neredeyse on yıl süren bir savaştan sonra Irak ve İran, 1988 yılında savaşı bitirdi. İlişkileri çıkmaza giren iki ülke arasındaki soğukluk, 15 yıl daha devam etti.
Amerika, 2003’te Irak’ı işgal etti, Saddam Hüseyin ve partisi Baas’ı devirdi. Bunun sonucunda Irak’ta çoğunlukta olan, ancak Saddam Hüseyin’in dışladığı Şiiler, güçlenmeye başladı. Başbakan Nuri el Maliki ve Dava Partisi, şu anda Irak hükümetinin en güçlü ortaklarından biri.
Irak, son zamanlarda Şii komşusu İran’la ilişkilerini tazeliyor. Washington’da birçok kişi, bu durumu kaygıyla izliyor.
Ancak Irak’ın Amerika Büyükelçisi Lokman Faili’ye göre, Amerika’nın, Irak’ın kendi yolunu çizmesini kabullenmesi gerekiyor: ”Amerika’nın şunu anlaması önemli: Irak, bağımsız, egemen bir ülkedir. Irak, aynı zamanda Amerika’nın müttefiki olmaktan da gurur duymaktadır.”
Büyükelçi Faili, kurulan bağların, İran’a, Irak’ı etkileme fırsatı vereceği eleştirisini de reddediyor.
Yeni Amerika Vakfı’ndan Körfez ülkeleri uzmanı Afşin Molavi, İran’ın, Irak’ta Lübnan’a benzer bir ülke görmek istediği görüşünde: ”İran, Hizbullah’ın Irak versiyonunu kurmayı hayal ediyor. Muktada El Sadr’ın Irak’ın Hasan Nasrallah’ı olmasını umuyor. Irak’ta kurulacak Hizbullah gibi bir parti hem milislere sahip çıkar, hem siyasi parti niteliği taşır, hem de halka sosyal hizmet götürür. Bu model, Lübnan’da İran’ın çok işine yaradı.”
American Enterprise Enstitüsü’nden Fred Kagan ise Irak’ın kendi yolunu çizdiğini, ancak çoğunlukla İran’la uyum içinde hareket ettiğini söylüyor: ”Irak, şu anda İran’ın müttefiki gibi davranıyor. Irak’ın, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ın yanında yer alması, Dava Partisi’nin Bahreyn’deki muhaliflere destek vermesi, İran’ın Birleşmiş Milletler, Amerika ve Avrupa Birliği’ne diklenmesine izin vermesi, bu ittifakı kanıtlıyor.”
Afşin Molavi, İran-Irak ilişkilerinin, ortak çıkar ve fırsatçılık temeline dayandığı görüşünde: ”Bunlar, çıkar ilişkileri üzerine kurulu, ahlaki değerlere sahip olmayan ülkeler. Bu tip ülkeler, ulusal çıkarları doğrultusunda olduğu ya da siyasi liderlerin işine geldiği sürece ideolojilerini, dinlerini, mezhepsel kimliklerini ellerinin tersiyle itebilirler.”
Uzmanlar, Amerika’nın, İran’la Irak arasında yakınlaşmaya başlayan ilişkilere bakarak çalkantılı Körfez bölgesinin tek bir ülkenin kontrolu altına girmeyeceğini anlaması gerektiğini savunuyor.
Yarım milyon askerin hayatını kaybettiği, neredeyse on yıl süren bir savaştan sonra Irak ve İran, 1988 yılında savaşı bitirdi. İlişkileri çıkmaza giren iki ülke arasındaki soğukluk, 15 yıl daha devam etti.
Amerika, 2003’te Irak’ı işgal etti, Saddam Hüseyin ve partisi Baas’ı devirdi. Bunun sonucunda Irak’ta çoğunlukta olan, ancak Saddam Hüseyin’in dışladığı Şiiler, güçlenmeye başladı. Başbakan Nuri el Maliki ve Dava Partisi, şu anda Irak hükümetinin en güçlü ortaklarından biri.
Irak, son zamanlarda Şii komşusu İran’la ilişkilerini tazeliyor. Washington’da birçok kişi, bu durumu kaygıyla izliyor.
Ancak Irak’ın Amerika Büyükelçisi Lokman Faili’ye göre, Amerika’nın, Irak’ın kendi yolunu çizmesini kabullenmesi gerekiyor: ”Amerika’nın şunu anlaması önemli: Irak, bağımsız, egemen bir ülkedir. Irak, aynı zamanda Amerika’nın müttefiki olmaktan da gurur duymaktadır.”
Büyükelçi Faili, kurulan bağların, İran’a, Irak’ı etkileme fırsatı vereceği eleştirisini de reddediyor.
Yeni Amerika Vakfı’ndan Körfez ülkeleri uzmanı Afşin Molavi, İran’ın, Irak’ta Lübnan’a benzer bir ülke görmek istediği görüşünde: ”İran, Hizbullah’ın Irak versiyonunu kurmayı hayal ediyor. Muktada El Sadr’ın Irak’ın Hasan Nasrallah’ı olmasını umuyor. Irak’ta kurulacak Hizbullah gibi bir parti hem milislere sahip çıkar, hem siyasi parti niteliği taşır, hem de halka sosyal hizmet götürür. Bu model, Lübnan’da İran’ın çok işine yaradı.”
American Enterprise Enstitüsü’nden Fred Kagan ise Irak’ın kendi yolunu çizdiğini, ancak çoğunlukla İran’la uyum içinde hareket ettiğini söylüyor: ”Irak, şu anda İran’ın müttefiki gibi davranıyor. Irak’ın, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ın yanında yer alması, Dava Partisi’nin Bahreyn’deki muhaliflere destek vermesi, İran’ın Birleşmiş Milletler, Amerika ve Avrupa Birliği’ne diklenmesine izin vermesi, bu ittifakı kanıtlıyor.”
Afşin Molavi, İran-Irak ilişkilerinin, ortak çıkar ve fırsatçılık temeline dayandığı görüşünde: ”Bunlar, çıkar ilişkileri üzerine kurulu, ahlaki değerlere sahip olmayan ülkeler. Bu tip ülkeler, ulusal çıkarları doğrultusunda olduğu ya da siyasi liderlerin işine geldiği sürece ideolojilerini, dinlerini, mezhepsel kimliklerini ellerinin tersiyle itebilirler.”
Uzmanlar, Amerika’nın, İran’la Irak arasında yakınlaşmaya başlayan ilişkilere bakarak çalkantılı Körfez bölgesinin tek bir ülkenin kontrolu altına girmeyeceğini anlaması gerektiğini savunuyor.