6 Eylül’den itibaren ülke genelinde tüm kademelerde yüz yüze eğitime geçilen Türkiye’de Corona virüsü salgınında vakaların artması okullara da yansıyor.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Necip Vardal ise ülke genelinde en az bin sınıfın karantinada olduğu bilgisine ulaştıklarını söyledi. VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Vardal, “Geçen hafta Cuma günü itibariyle İzmir ilinde en az 116 sınıf karantinaya alınmıştı. Yine 50’nin üstünde öğretmen pozitifti. 350 öğrenciyi de pozitif olarak tespit etmiştik. Bu sayılar kendi ilişkilerimiz üzerinden edindiğimiz edebildiğimiz sayılar. Milli Eğitim Bakanlığı ya da İl Milli Eğitim Müdürlüğü ne yazık ki bu konuda şeffaf değil. Haftalık, günlük veri ne yazık ki açıklamıyor. Ülke genelinde de Milli Eğitim Bakanı ilk hafta 198 sınıfın karantinaya alındığını açıklamıştı ancak o tarihten bugüne kadar herhangi bir veri paylaşmadı” dedi.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer en son katıldığı bir televizyon programında yaptığı açıklamada, “Şu anda 71 bin 320 okulumuzdan hiçbirisi vaka veya yakın temas nedeniyle kapatılmadı” demiş, ancak okullarda karantinaya alınarak kapatılan sınıfların sayısına ilişkin bilgi paylaşmamıştı.
“Önlemler maske ve dezenfektana indirgenmiş durumda”
Yeterli önlemlerin alınamaması nedeniyle salgının okullarda yayıldığını belirten Vardal, “Sadece tarih belirtmekle yüz yüze eğitimin sürekliliğinin ve kesintisizliğinin sağlanamayacağı, tam zamanlı kesintisiz bir eğitim için bazı önlemlerin alınması gerektiğini ifade etmiştik ama geldiğimiz bu üçüncü haftanın ortasında ne yazık ki bu önlemler sadece maskeye ve dezenfektana indirgenmiş durumda” diye konuştu.
Bakanlığın okullarda vaka saptanması durumunda yapılacaklara ilişkin mevcut algoritmasına göre, sınıfta bir öğrencide pozitif vaka saptandığında öğrenci sağlık kurulusunun takibine alınarak okula devam etmiyor. Sınıftaki diğer öğrenciler ve öğretmenlerse ‘temaslı’ sayılarak okula devam ediyor. 14 gün boyunca günde en az iki kez semptom sorgulamaları yapılarak ateşlerinin ölçülmesi ve bunların kayıt altına alınması gerekiyor. Sınıfta bir öğrencinin daha salgına yakalanması durumunda, tüm öğrenciler ‘yakın temaslı’ kabul edilerek eve gönderiliyor. Öğrencilere 14 günlük karantina süresi boyunca uzaktan eğitim veriliyor.
“Sağlıklı bir ateş ölçümü ve semptom belirlenmesi söz konusu değil”
Bakanlığın belirlediği algoritmanın her okulda aynı şekilde uygulanamadığını belirten Vardal, “Sınıflarda bir vaka çıktığında sınıfta semptom değerlendirmesi, ateş ölçümü, günde en az ikişer saat arayla ateş ölçümü yapılması isteniyor. Bu ölçümler sonucunda semptom gösterenlerin sağlık kurumuna gönderilmesi talep ediliyor. Ancak bunu kimin yapacağı, nasıl yapılacağı konusunda bu algoritmada böyle bir veri, böyle bir bilgi yok. Okullara yaptığımız gezilerde, öğretmenlerimiz teneffüslere çıktıklarında kendi ateş ölçümlerini kendileri yaparak dosyaya işlemeye çalışıyorlar. Sağlıklı bir ateş ölçümü ya da sağlıklı bir semptom belirlemesi ne yazık ki söz konusu değil” dedi. Vardal, okullarda bu çalışmaları yürütecek sağlık ekiplerinin görevlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Karantinaya alınan sınıfların sayısının artması yüzünden öğrenci ve veliler de endişeli. VOA Türkçe’ye konuşan Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) İzmir Şube Başkanı Necati Kalafat, “Her gün bize her okuldan bir ya da iki sınıf kapatıldığına dair haberler geliyor. Bir korku atmosferi yaygın olarak velilerimizde hissediliyor” sözlerini kullandı. Salgına karşı önlemlerin, öğretmenlerin çabalarıyla uygulanmaya çalışıldığını belirten Kalafat, “1,5 yıldan beri süren pandemide son bir ayda gelen kararname ve algoritma sistemiyle bunların yapılmaya çalışılması okullarda ciddi sorunlara yol açıyor. Mesela her öğrencinin okulda maskeli olması, sosyal mesafe kurallarına uyulması, sınıfların havalandırılması gerekiyor. İklimsel koşulları düşündüğümüzde bunlar bugün gerçekleştirilebiliyor ama bir ya da iki ay sonra havaların soğumasıyla beraber havalandırmanın da gerçekleştirilemeyeceği ortada” dedi.
“Velilerin bağışlarıyla temizlik personeli bulunmaya çalışılıyor”
Okullarda salgından korunmada kullanılan malzemelerde eksiklik yaşandığını da söyleyen Kalafat, “Ateş ölçer cihazların sağlıklı olarak herkeste bulunması gerekiyor. Okullarda hijyen malzemelerinin sağlıklı ölçüde bulunması gerekiyor. Bolca sağlıklı ve kullanılabilir maskenin de okulda olması gerekiyor. İlkokul çocuklarının kullanacağı maskelerin liseli çocuklara dağıtıldığına dair birkaç liseden bize bilgi geldi” diye konuştu. Bakanlığın okullarda rutin temizliğin sıklaştırılmasını zorunlu hale getirmesine karşın yeterli temizlik personelinin olmadığını da söyleyen Kalafat, “Okul aile birlikleri üzerinden, yine veliler üzerinden bazı bağış kampanyalarıyla yardımcı personel bulunmaya çalışılıyor. Ama bu elbette ki sürdürülebilir bir uygulama değil. Bu, parası olmayan okullardaki çocuklarımızı zor durumda, mağdur durumda bırakan bir uygulama” dedi.
Okullarda hijyenin sağlanabilmesi için yeni personellerin istihdam edilmesi gerektiğini kaydeden Eğitim-Sen Şube Başkanı Vardal da “İlimizde İŞKUR üzerinden Toplum Yararı Projesi kapsamında bir miktar görevlendirme yapılmış olmasına rağmen çok yetersiz olduğunu biliyoruz. İkili eğitim yapan bir binada, iki okulun temizliğinin iki personelle giderilmeye çalışıldığını, temizlenmeye çalışıldığını da biliyoruz. Özellikle ikili eğitim yapılan ve öğrenci sayısı kalabalık olan okullarda dersliklerin, tuvaletlerin, koridorların hijyeninin sağlanması için çok acilen temizlik elemanı ya da ek destek personelinin istihdam edilmesi gerekiyor. Bu istihdam biçiminin mutlaka kadrolu ve güvenceli olmasının da altını çizmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Derslerin 30 dakikaya çekilmesi gerekiyor”
Vardal, yüz yüze eğitime kesintisiz devam edilebilmesi için şu talepleri sıraladı: “Özellikle 30 öğrencinin üzerindeki kalabalık sınıflarda ve ikili eğitim yapılan okullarda mutlaka ders sürelerinin 30 dakikaya çekilmesi gerekiyor. Havalandırmaya ilişkin bir çalışmanın da mutlaka yapılması gerekiyor. Maske, mesafe, dezenfektan kadar salgında etkili mücadele araçlarından bir tanesi de havalandırma. Sınıflarımızdaki bu sorunu da çözüme kavuşturacak bir araç geliştirilmesi gerekiyor. Mutlaka sınıfların seyreltilmesi gerekiyor. Sınıfların seyreltilmesinden kaynaklı ya da karantinaya alınan, sağlık sorunu nedeniyle idari izni olan öğretmenler yerine mutlaka ek öğretmen ataması da gerçekleştirilmeli.”
Kalabalık sınıflarda salgınla mücadelenin mümkün olmadığına dikkat çeken Veli-Der İzmir Şube Başkanı Kalafat da “İzmir’de yaşadığımız deprem felaketinden sonra 85 tane okul deprem güvenilirliği olmadığı için başka okullara nakledildi. Bir okuldaki 750 öğrenci deprem dayanıklılığı olmayan okullardan gelen diğer 750 öğrenciyle birleştiğinde sabahçı, öğleci dahi olsalar sınıflardaki normal mevcudu iki katına çıkaran bir tablo yaşanıyor. Zaten rutin olarak sınıflarımızın ortalaması İzmir için 28-30 arasında, çok ciddi bir rakam. 30 kişiyle sosyal mesafeyi koruyamazken iki katına çıkmış bir sınıfta koruma şansı hiçbir öğretmenin ya da okul idaresinin çabasıyla olabilecek bir şey değil” dedi.
“Temaslı-yakın temaslı ayrımının çok açık olması gerekiyor”
Hem eğitimciler hem de veliler, Bakanlığın belirlediği algoritmanın uygulanmasında ciddi sorunlar yaşandığını söylüyor. Peki bu algoritma, ne ölçüde bilimsellik taşıyor? Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (KLİMUD) Başkanı Prof. Dr. Selda Erensoy, “Temaslı ve yakın temaslı tanımı aslında uluslararası bir tanımlama. Yani risk analiziyle gidiliyor. Ama bunun gerçek hayattaki karşılığına, ‘gerçekten buna mı denk geliyor’, ona bakmak gerekiyor” dedi.
Algoritmadaki ‘temaslı-yakın temaslı’ ayrımının okullarda alınan önlemlere ve okulun koşullarına uygun değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Erensoy, “Siz maskeyi sürekli, hiç çıkarmadan, ağzı ve burnu tam kapatacak şekilde doğru taktıysanız, bir de bulunduğunuz sınıfın taze havalandırıldığını, bu söylediğimiz koşullara uyduğunu düşünelim. Bu koşullar sağlanabiliyorsa temaslı olarak, düşük riskli olarak tanımlanabilirsiniz. Kötü havalandırılan, havalandırması iyi olmayan bir ortamda 10 dakikadan fazla kaldıysak o zaman risk artıyor. Aslında Sağlık Bakanlığı’nın da temaslı takibi ve okullarda pozitif vaka çıkması sonucunda yapılacakları tanımladığında bunu söylüyor. Ama bunun çok açık olması gerekiyor” diye konuştu. Virüsün bulaşmasında solunumun büyük etkisi olduğunu hatırlatan Erensoy, kötü havalandırılan kapalı ortamlarda 10 dakikadan fazla kalınması durumunda riskin arttığını belirtti.
VOA Türkçe’ye değerlendirme bulunan Erensoy şöyle konuştu: “Okulları başarılı bir şekilde açık tutabilen ülkelerde farklılıklar var. 10 kişi, 20 kişi, 25 kişi bir sınıfa düşecek şekilde olan (ülkelerde). Bizde de mutlaka bunun olması gerekiyor. Tabii bunun olabilmesi için, sınıfların seyretilebilmesi için önlemler gerekiyordu. Öğretmen sayısının artmış olması gerekiyordu geldiğimiz noktada. Dersliklerin sayısının güvenli şekilde artmış olması gerekiyordu. Dolayısıyla temas konusunun da bu bağlamlarda, koşullarda değerlendirilmesi gerekiyor.”
“Semptom takibinde olabildiğince erken test yapılması önemli”
Bakanlığın algoritmayı okulların açılmasından bir gün önce yayınladığını kaydeden Erensoy, öğrencilerin, velilerin, okul idarelerinin ve öğretmenlerin bu sürece dahil edilmemesini eleştirdi. Erensoy, “Olabildiğince hızlı bir şekilde sınıf koşullarını, okul servislerini değerlendirmek gerekiyor. Ayrıca okul çalışanları da aşılanmalı. Çocuklar çok iyi şekilde el yıkıyorlar ama asıl solunum yönünden dikkate alınması gerekiyor. Yani semptomların takibinin, en ufacık bir semptomda bile dikkate alınması gerekiyor. Semptomda olabildiğince erken test yapılması önemli. Çünkü testle birlikte hızlı yakalamak, pozitif izolasyonu sağlayabilmek önemli” dedi. Erensoy, okullarda pandemi konusunda donanımlı, eğitimli kişilerin görevlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, rehberlerin de bu rehberleri hayata geçirecek kişiler tarafından çok iyi anlaşılabilecek biçimde hazırlanması gerektiğini vurguladı.
“Salgın çok dinamik işliyor” diyen Erensoy buna karşı verilecek mücadelenin de daha katılımcı ve şeffaf yürütülmesi gerektiğinin altını çizdi: “Aslında şu anda etkisini çok erken görmeye başladık. Bulaşma dinamikleri ve temaslı takibinin sonuçlarının ne olduğunu görebilmek için (verilerin) mutlaka çok açık ve şeffaf bir şekilde bölge bölge, okul okul açıklanması gerekiyordu. O yüzden şu anda çok açık bir biçimde durumu bilmemiz gerekiyor.”