Erişilebilirlik

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü: “Bayram olarak kutlayacak durumda değiliz”


İstanbul’da 27 Haziran 2021’de AFP fotomuhabiri Bülent Kılıç’ın polis tarafından yere yatırılarak boynuna bastırılması gazeteciler tarafından protesto edilmişti.
İstanbul’da 27 Haziran 2021’de AFP fotomuhabiri Bülent Kılıç’ın polis tarafından yere yatırılarak boynuna bastırılması gazeteciler tarafından protesto edilmişti.

Türkiye’de medya işverenleri karşısında gazetecilerin haklarını ilk kez güvence altına alan 212 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği 10 Ocak 1961 tarihi, Çalışan Gazeteciler Günü olarak kabul ediliyor.

Bu tarih, başlangıçta gazetecilerin haklarını kazandığı bir bayram olarak takvime geçse de aradan geçen 63 yılın ardından bir kutlama olmaktan çıktı. Gazetecilik örgütleri bu günü, uzun süredir gazetecilerin uğradığı hak kayıpları karşısında bir mücadele günü olarak görüyor.

VOA Türkçe’ye değerlendirmede bulunan meslek örgütlerine göre, gazeteciler kazanılmış haklarda geriye gidilen, basın üzerindeki baskı ve sansürün arttığı karanlık bir tabloyla karşı karşıya; bağımsız medya kuruluşlarının var olma savaşı verdiği, işsizliğin hüküm sürdüğü, Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesinin kırıklarla dolu olduğu bir süreç yaşanıyor.

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü: “Bayram olarak kutlayacak durumda değiliz”
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:05:41 0:00

Gözaltı, tutuklama, saldırı, tehdit, erişim engeli: “Türkiye basın özgürlüğünde dünyada 165. sırada”

2023 yılı birçok gazetecinin gözaltı ve tutuklamalar ile yolunun hapishanelerden ve mahkemelerden geçtiği, saldırı, darp, tehdit ve engellemelerle karşı karşıya kaldıkları, erişim kısıtlamalarıyla haberlerin engellediği bir yıl olarak kayda geçti.

Dava tutanağı haberleştirdiği için 11 gün tutuklu kalan Gerçek Gündem editörü Furkan Karabay, ‘MİT'in Cumhurbaşkanlığı'na sunduğu "Yargı Raporu’nda neler var?’ başlıklı yazısı sebebiyle Meclis’ten geçen dezenformasyon yasası gerekçe gösterilerek 5 gün cezaevinde kalan T24 yazarı Tolga Şardan, TELE 1’deki yorumları nedeniyle 101 gün tutuklu kalan Merdan Yanardağ, 5’inci kez cezaevine giren ve 3 ay tutuklu kalan Barış Pehlivan, yolu 2023’te cezaevlerinden geçen gazetecilerden yalnızca birkaçı.

Tehditler, saldırılar, erişim engelleri

Bitlis’in Tatvan ilçesinde belediye ihalelerindeki usulsüzlükleri haberleştirmesinin ardından belediye başkanının koruma polisi ve belediye çalışanı tarafından sokak ortasında öldüresiye dövülen gazeteci Sinan Aygül, internet mesajlarıyla ölümle tehdit edildiğini ve şikayetlerinin savcılar tarafından reddedildiğini söyleyen BirGün muhabiri İsmail Arı, sosyal medya üzerinden MHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter tarafından “Nefesimiz ensende” mesajı paylaşılan Birgün Gazetesi yazarı Alican Uludağ, MHP lideri Devlet Bahçeli‘ye Sinan Ateş cinayetiyle ilgili soru yöneltmesinin ardından milletvekillerinin tartaklamasına maruz kalan VOA Türkçe Ankara muhabiri Yıldız Yazıcıoğlu da geçtiğimiz yıl mesleğini yaparken saldırıya uğrayan gazeteciler arasında.

2023’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve aile bireylerinin yanısıra, iktidar mensubu bakan, milletvekili ve belediye başkanları ile yargı ve yürütme organlarında görev yapan çok sayıda bürokratla ilgili yüzlerce habere de erişim engeli getirildi. Ayrıca RTÜK başvurusu üzerine VOA Türkçe ve DW Türkçe internet siteleri de Türkiye’den erişimi yasaklanan siteler arasında.

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün en son Mayıs 2023’te yayımladığı 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi de Türkiye’de gazeteciler üzerindeki baskıları göz önüne seriyor. Endekse göre 180 ülke arasında basın özgürlüğünde 165'inci sırada gelen Türkiye, bir önceki yıla kıyasla 16 sıra gerileyerek “sorunlu” kategorisinden “vahim” kategorisine geçmiş durumda. Endeksin ilk kez yayımlandığı 2002 yılındaysa Türkiye 100’üncü sıradaydı.

“Ülkemizde özgür bir gazetecilikten söz etmemiz mümkün değil”

VOA Türkçe’ye konuşan İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, “Maalesef 10 Ocak’ı bayram olarak kutlayamıyoruz çünkü bugün ülkemizde özgür bir gazetecilikten söz etmemiz mümkün değil” dedi.

Medyanın gücünün siyasetçiler tarafından kullanılmaya çalışıldığını belirten Gappi, “Dünyada özellikle gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelerde toplum daima medya üzerinden şekillendirilir. Eğer bir toplumu belli noktalara yönlendirmek istiyorsanız, kendi değerlerinin ötesinde, farklı bir gelecek planladıysanız burada öncelikle medyayı ele geçirmek ve dizayn etmek durumundasınız. Biz Türkiye’de yaşananın bu olduğunu düşünüyoruz. Çünkü uzun bir süredir basında sadece kurgulanmış gerçekliklere izin veren bir algı var. Tepeden bir dizayn edilme çabası var. Türk basınının yaklaşık yüzde 90’ı tek taraflı kurgulanmış gerçekliklere hizmet eden bir yayıncılık anlayışı içinde” diye konuştu.

“Özgürce çalışacak alan kalmadı”

Türkiye’de bağımsız gazetecilik yapma imkanının ortadan kalktığını vurgulayan Gappi, “Eskiden Türk basınının en büyük gücü kurumsallaşmış basın kuruluşlarıydı. Dikkat çeken, önemli gazeteler vardı. Buralarda özgür gazetecilik yapabilme imkanlarınız vardı. Ama şu an öyle bir durum yok. Gittikçe zayıflayan ve zayıflatılan basın kuruluşları var” dedi.

Gazeteciliğin önünde siyasi engellerin yanısıra ekonomik zorluklar da bulunduğunu dile getiren Gappi, “İş bulmanız zaten çok zor. Bulsanız dahi en olumsuz ekonomik koşullarda iş bulabiliyorsunuz. Gazetecilik, bağımsız gazetecilik yapmak istiyorsanız dünyanın en pahalı işlerinden biridir. Ama biz bağımsız gazeteciliği, yani dünyanın en zor ve en pahalı işini en kolay, en düşük ekonomik şartlarda yapmak zorunda kalan bir meslek grubuyuz” şeklinde konuştu.

“Gazeteciler arasında işsizlik oranı yüzde 30”

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İzmir Şube Başkanı Nil Kahramanoğlu da gazeteciler arasında işsizliğin yüzde 30’ları bulduğunu söyledi. Kahramanoğlu, “Sürekli eriyen, tırpanlanan, kısıtlanan, yok edilen haklarımızdan bahsediyor durumdayız. Hal böyle olunca 10 Ocak’ı bir bayram ya da kutlanacak bir gün olarak görmüyoruz. İşsizlik, ekonomik problemler, güvencesizlik, çalışma koşullarının kötüleşmesi gibi bir sürü sebebi yan yana koyduğumuzda, bugün mücadele etmemiz gereken bir gün” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de gazeteciliğin, çalışma koşulları yüzünden giderek niteliksizleştiğini de kaydeden Kahramanoğlu, “Gazetecilere süper kahraman gözüyle bakılıyor, ‘bu işi para için yapmaz, çok çalışıp aza tamah eder, çünkü biz bunu halk için yapıyoruz’ şeklinde bir algı var. Biz de emekçiyiz, fikir işçisiyiz. Emek veriyoruz ve emeğimizin karşılığında hak ettiğimiz ücretleri almak istiyoruz. Bugün artık asgari ücrete indirgenen bir sektörden bahsediyoruz. Uzun saatler çalışmamıza rağmen mesai hakkından bile asla bahsedemiyoruz. Az paralar kazandığımız için de sektör niteliksiz hale geliyor, emeğimizin karşılığı olan ücreti kazanamadığımız için iyi işler üretilemiyor” dedi.

Kahramanoğlu Türkiye’de gazetecilik mesleğinin itibarsızlaştırılarak toplumda değer gören bir meslek olmaktan da çıktığı görüşünde.

“Her şeyin başı, hukukun gerçek anlamda işlemiyor olması”

Gazetecilerin bin bir zorlukla meslekte iş bulmasına ve kötü çalışma şartlarına razı gelmesine rağmen mesleklerini özgürce yapamadıklarını da kaydeden Kahramanoğlu, “Girdiğiniz kurumda yetkili her kimse, neler yapıp yapmayacağınız konusunda hemen size sınır çiziyor ve o sınırlar dahilinde hareket etmeniz gerekiyor. Sahaya çıktığınızda da örneğin bir toplumsal olayda polisinden diğer yurttaşlara kadar işiniz engellenmeye kalkışılıyor. Gazeteciler gözaltı ve tutuklamaların yanısıra can güvenliği sorunuyla da karşı karşıya kalıyor” diye konuştu.

Kahramanoğlu “gazetecilerin sorunlarının kaynağında Türkiye’deki hukuksuzluğun olduğunu” savunarak, “Sansür ortamı iktidarın basın özgürlüğünü yok etmek için dayattığı politikalardan kaynaklanıyor. Toplumun her kesimine de sirayet ediyor. Çalıştığımız kurumdan iş arkadaşlarımıza ve kendimize kadar bu sansürü ve otosansürü hissediyoruz. Türkiye gerçekten bir hukuk devleti olsaydı, hukuk işler durumda olsaydı, biz ne basın özgürlüğündeki sorunlardan ne sansürden ne otosansürden ne de meslekteki ekonomik problemlerden konuşuyor olacaktık. Her şeyin başı, hukukun gerçek anlamda işlemiyor olması” dedi.

“Dezenformasyon yasası iktidarın sopası”

Meslek örgütlerine göre Türkiye’de iktidar eliyle gazetecilere yönelen en ciddi “sansür” hamlesiyse, kamuoyunda “dezenformasyon yasası” adıyla bilinen ve halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçuna 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngören yasal düzenleme. İktidar, yasanın fikir ve ifade özgürlüğünü engellemeyeceğini savunsa da meslek örgütleri yasayı gazeteciler üzerinde “iktidarın sopası” olarak nitelendiriyor.

TGS verilerine göre dezenformasyon yasası 2022’de yürürlüğe girmesine rağmen ilk defa bu kapsamda 2023 yılında 33 gazeteci hakkında 36 soruşturma açıldı. Yasanın Türkiye’de gazetecilik mesleğini daha da zorlaştırdığını belirten İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Gappi, haberciliğin dezenformasyondan hükümet kontroluyla değil meslek kuruluşları eliyle korunması gerektiği düşüncesinde.

Gappi, “Dijitalleşme dezenformasyonu destekliyor. Günümüzde artık birçok kavram iç içe geçmiş durumda. Hangisi haber sitesi, hangisi bilgi sitesi, gazeteci kim, fenomen kim, bir algı karışıklığı var ama bu maalesef ülkeyi yönetenlerin de çok işine geliyor. Siyasi erkin kabullenmediği her şey dezenformasyon kılıfı altına giriyor. Bunu bırakın da meslek örgütleri olarak bizler ele alalım ve buna çözüm bulalım. Bu, tek yönlü olarak tepeden dizayn edilmeye çalışılırsa onun adı dezenformasyonla mücadele değil sadece gerçek haberciliğin önüne geçilmesine dönüşüyor. Bunun için karşı çıkıyoruz” dedi.

“Bizim için vazgeçilmez olan meslek ilkeleri” diyen Gappi, “Meslek etik ilkeleriyle çalışan tüm meslektaşlarımızın yanındayız. Bunun ötesinde olanlar bizim de sorunumuz. İktidarların veya erklerin değil. Bunun daha fazla siyasallaşmaması gerektiğini düşünüyoruz. Öyle bir noktaya geldik ki artık sadece haberi yapan değil yayan da hapis cezalarıyla karşı karşıya. Önümüzdeki süreçte bunun daha da artacağını görüyoruz. Bunu yaşayarak görüyoruz” ifadelerini kullandı.

“Gazetecilik olmasa bugün şikayet ettiğimiz şeylerin katbekatını yaşayacaktık”

Gappi, gazetecilerin mesleğini özgürce yapabilmesini ve 10 Ocak’ı yeniden bayram olarak kutlamak istediklerini söyleyerek, “10 Ocak’larda mesleği etik ilkeler kapsamında yapan tüm meslektaşlarımızın haklarını alabildiği, özgür yayıncılık yapabildiği, belgeli yayıncılık yapmasında engellerle karşılaşmadığı bir ülke istiyoruz” diye konuştu.

TGS İzmir Şube Başkanı Kahramanoğlu da “Özgür ve bağımsız gazetecilik olmazsa ne olur’ dediğinizde, Ensar Vakfı’nda 45 çocuğun başına gelenlerden kimsenin haberi olmayacaktı ya da diğer tarikatlarda, cemaatlerde çocukların yaşadıklarını, kadınların başına gelenleri, bugün toplumda olan bütün haksızlıkları, hukuksuzlukları, adaletsizlikleri duyuramamış olacaktık. O yüzden gazetecilik olmasa bugün şikayet ettiğimiz şeylerin katbekatını yaşayacaktık. O yüzden halkın doğru haber alma hakkını savunan gazeteciler var ve bunların daha da çoğalması gerekiyor” dedi.

Forum

XS
SM
MD
LG