Başkan Barack Obama, görevine başladığında ilk yaptığı işlerden biri İslam dünyasına barış eli uzatmak olmuştu.
Obama bugün de Ortadoğu politikasıyla ilgili olarak Müslüman dünyasına hitaben önemli bir konuşma yaptı.
Obama konuşmasına başlamadan önce kürsüden basın mensuplarına hitap eden Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, demokratik değerlerin evrensel olduğunu vurguladı ve her yerde kök salması için Amerika’ya önemli bir görev düştüğünü söyledi.
Konuşmasına, Arap ülkelerindeki demokratik hareketlere değinerek başlayan Başkan ise, Amerika’nın Irak’tan 100 bin askerini geri çektiğini, Afganistan’da Taliban’ın sindirildiğini ve El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in öldürüldüğünü söyledi. Başkan Tunus’taki ayaklanmayı, zabıta görevlilerinin tek bir sebze satıcısına yaptığı haksızlığın başlattığını ve sonucunda 20 küsur yıldır iktidarda bulunan hükümetin liderleriyle birlikte düştüğünü belirtti. Başkan, baskıcı rejimlerin iç sorunlarına hep Batıyı ve İsrail’i sorumlu gösterdiklerini ancak sokaktaki adamın kitlesel iletişim, İnternet ve sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla bunun doğru olmadığını fark ettiğini belirtti.
Amerika’nın bölgedeki dost ve müttefiklerine ihanet etmeyeceğini vurgulayan Başkan, devamla “Böyle olmakla birlikte politikamızı çıkarlarımız belirleyecektir demek yanlış olur, Amerika’ya yakışmaz,” dedi.
“Şiddete başvuru kabul edilemez”
Amerika’nın kısa vadeli çıkarlarının bazen uzun vadeli hedefleriyle örtüşmediğine dikkati çeken Başkan, buna rağmen demokrasi isteyenlere karşı şiddete başvurulmasını asla kabul etmeyeceğini söyledi. Obama, Tunus’ta nispeten kansız bir devrim olduğunu, Libya’da ise Muammer Kaddafi’nin halkına savaş açmayı tercih ettiğini söyledi ve zamanın aleyhine çalıştığını ileri sürdü. Başkan, Kaddafi gibi liderlerin ne kadar çok insan öldürürlerse iktidarda o kadar uzun kalacaklarına inandıklarını belirtti ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın önünde de iki seçenek bulunduğunu söyledi. Başkan “Esad ya görevini sürdürüp değişiklik sürecine öncülük yapar ya da görevinden ayrılır,” dedi. Başkan konuşmasında Bahreyn hükümetini de eleştirdi, siyasi sorunların muhalefet liderlerini hapse etmekle çözülemeyeceğini, diyalogun şart olduğunu vurguladı.
“Demokrasiye inanan herkesle masaya oturmaya hazırız”
Başkan, Amerika’nın bölgedeki reform girişimlerini destekleyeceğini ve bu amaçla mevcut yönetici sınıftan çok gençlerle, gençlik kuruluşlarıyla temas kuracağını açıkladı. Görüşleri ne kadar farklı olursa olsun Amerika’nın demokrasiye inanmış her grupla masaya oturmaya hazır olduğunu kaydeden Başkan, Müslüman ülkelerde kadınlara ayırım yapılmasına, din ve mezhep çatışmalarına son verilmesini istedi ve “Mısırlı bir Hrıstiyan kadar Bahreynli bir Şii de ibadetinde serbest olmalıdır” dedi. Obama, kadınlarından yararlanmayan toplumları “yarım toplum” olarak niteledi ve çalışan kadınların ülke ekonomisine ve refahına katkılarının inkâr edilemeyeceğini vurguladı.
“1967 sınırlarına geri dönülsün”
Başkan Amerika’nın ilk olarak Tunus ve Mısır’daki yeni hükümetlere milyarca dolar tutarında ekonomik yardım yapacağını, diğer müttefik ülkelerin desteğiyle mallarına yeni pazarlar bulacağını ve yatırım yapılmasını sağlayacağını bildirdi. Başkan konuşmasının sonuna doğru Arap-İsrail anlaşmazlığına da değindi. Filistinlerin işgal utancı içinde devletsiz yaşadığını hatırlattı ve barış sürecinin yine çıkmaza girdiğin söyledi. Bölgede barış sağlanamayacağı görüşünü reddeden Başkan, Amerika’nın İsrail’in güvenliğinden asla ödün vermeyeceğini ama aynı nedenle İsrail’e gerçeği hatırlatmaktan da çekinmeyeceğini belirtti. Başkan, 1967 Arap-İsrail savaşı öncesi sınırları içinde İsrail ve Filistinliler için iki ayrı ve bağımsız devlet kurulmasının imkânsız olmadığına inandığını söyledi ve Kudüs’ün statüsü ve Filistinli mültecilerin İsrail’e geri dönüşüyle ilgili iki önemli soruna da zamanla çözüm bulunabileceğini savundu.
Başkan, Ortadoğu’yu uygarlığın beşiği olarak niteledi ve bölge halklarının umut ile nefret, geçmişe esir kalmak ile geleceğe bakmak arasında tercih yapmak zorunda olduklarını söyledi. Obama, Amerika’nın İngiltere’ye baş kaldırarak kurulduğuna dikkati çekti ve Amerika’nın kendi kendini yönetmek isteyenlerin bu meşru arzusuna seyirci kalamayacağını söyledi.
Konuşma Obama hakkındaki görüşleri değiştirecek mi?
Obama’nın konuşması Tunus, Mısır ve diğer Ortadoğu ülkelerinde “Arap Baharı” olarak tanımlanan toplu ayaklanmaları izliyor. Ancak demokrasi hareketi, Libya ve Suriye’deki şiddet olayları yüzünden kana bulanmış durumda. Kamuoyu yoklamaları, son olaylarla birlikte Arap ve Müslüman dünyasında Amerika’ya ve Başkan Obama’ya güvenin azaldığını gösteriyor. Siyasal gözlemcilere göre bunun bir nedeni, Başkan’ın, özellikle başta, bölgedeki gelişmeleri geriden izliyormuş havası vermesi; diğeri ise Amerika’nın müttefiki olarak gördüğü liderleri, demokratik olmasalar da eleştirmekten kaçınması. Örneğin, Washington, uzun bir süre Mısır, daha sonra Yemen ve Bahreyn hükümetlerinin baskıcı politikalarına, terörle mücadele işbirliği yaptıkları gerekçesiyle sessiz kaldı. Obama yönetiminin, yüzlerce demokrasi eylemcisinin tutuklandığı Bahreyn’e ses çıkarmazken, eski hasmı Libya Lideri Muammer Kaddafi‘ye karşı NATO operasyonunu desteklemesi ve asilere arka çıkması gözden kaçmadı. Çünkü Bahreyn Amerikan donanmasının 5. Filosu’na ev sahipliği yapıyor.
Obama’nın 2009’daki Kahire konuşması, özellikle Afganistan ve Irak savaşlarının ardından Amerika’nın Müslüman ülkelerle bozulan ilişkilerini düzeltmeyi amaçlıyordu. O zamandan beri meydana gelen olaylar, Başkan’ın uzattığı dostluk eline cevap verenlerin çoğunlukta olmadığını gösterdi. Obama’nın yeni konuşmasının bir fark yaratıp yaratmayacağı da muhakkak tartışma konusu olacak.