PARİS- Paris'te yaşayan Türk yazar Nedim Gürsel, Nazım Hikmet'in "İnsanların Türküleri/ Les Chantes des Hommes" şiirinden yola çıkarak, "Nazım'ı unutmaya başlayan" Fransız okuruna, onun şiirlerini Fransızca olarak inceleyen yeni bir kitap yazdı. Geçtiğimiz hafta "Empreinte" yayınlarından çıkan kitap, ismini Nazım Hikmet'in "İnsanların türküleri kendilerinden güzel" diye başlayan bu şiirinden alıyor.
"İnsanların türküleri kendilerinden güzel, kendilerinden umutlu, kendilerinden kederli, daha uzun ömürlü kendilerinden. Sevdim insanlardan çok türkülerini, insansız yaşayabildim türküsüz hiçbir zaman. Kadınlarımı aldattım, türkülerini asla, hiçbir zaman aldatmadı beni türküler de. Türküleri anladım, hangi dilde söylenirse söylensin. Bu dünyada yiyip içtiklerimin, gezip tozduklarımın, görüp işittiklerimin, dokunduklarımın, anladıklarımın hiçbiri, hiçbiri bahtiyar etmedi beni türküler kadar."
"İnsanların Türküleri" defalarca Fransızca'ya çevirildi, şair-şarkıcı Jacques Bertin "Les Chantes des Hommes" adlı bir şarkı da besteledi. Nedim Gürsel yeni kitabında bu şiirin yanısıra, Fransız okuyucusuna artık başyapıt sayılan "Memleketimden İnsan Manzaraları" ve "Şeyh Bedrettin Destanı'nı" da anlatıyor.
Kitaplarını yazdığı odasının duvarları, İstanbul ve Paris arasında son 50 yılın edebiyat tarihinden kesitler veren fotoğraflarla dolu. Papa Francis'den Fransa Cumhurbaşkanları François Mitterrand ve François Hollande'a kadar fotoğraflarla kaplı duvarda, Papa ve Patrik Bartholomeos ile birlikte göründüğü fotoğrafa da yansıyan bir anısını da dinliyoruz. Nedim Gürsel ile hem evinde, hem de Saint Suplice Meydanı'nda yeni kitabını sunduğu "50 Şair" etkinliğinde son eserini konuştuk.
VOA Türkçe: Pek çok eserinizin konusu Nazım Hikmet. Şimdi, hem de bu sefer Fransızca olarak Nazım Hikmet'in şiirini anlatan yeni bir kitap yazdnız? Neden şimdi, neden Nazım Hikmet?
Nedim Gürsel: Nazım Hikmet, şiirleri dünyada pek çok dile çevirilen, 20'nci yüzyılın en önemli şarilerindendir. Hala ülkemizde çok önemli bir şair. Ama sanki Fransa'da biraz unutuldu. Nazım, kendisini komünist ütopyaya adamış bir şair. Siyasi konjonktür değişti, Berlin Duvarı yıkıldı. Ama herşeye rağmen, 20'inci yüzyıla damgasını vurmuş bir şair. Nazım'ın 120'inci doğum gününde bu kitabı yazarak, hem de Haziran ayında basarak (3 Haziran'a gönderme), 120'inci doğum yılına ihtaf etmek istedim.
VOA Türkçe: Kitabı hangi teknikle yazdınız ve daha çok hangi şiirler ön planda?
Nedim Gürsel: Doğrudan Fransızca yazdığım bir deneme kitabı. Nazım Hikmet'in şiirine dönük bir inceleme. "İnsanların türküleri kendisinden daha güzel" dediği şiirinden yola çıktım. Nazım hayatının en güzel yıllarını hapishanede geçirdi. Toplam 16 yıl. Ama hapishaneyi bir çeşit 'yazınsal laboratuvara' dönüştürmesini bildi. Ve Anadolu insanıyla hapishanede tanıştı aslında. Kendini anlattığı "otobiyorafi" adlı şiirinde de söylediği gibi paşa torunuydu ve İstanbullu bir aileden geliyordu. Bu hapislik deneyimi aslında Anadolu insanını tanıdığı, şiirlerinin belirleyici unsurlarından birine dönüştü. Orada, mesela tarla anlaşmazlığından vs. hapse düşen, ağır suç işlemeyen insanlarla karşılaştı. Bu deneyimden yola çıkarak başyapıt sayabileceğimiz "Memleketimden İnsan Manzaralarını" yazdı. Bursa Cezaevi'nde 1940'lı yıllarda yazılmış bir kitaptır. Bu kitapta, Nazım Hikmet'in geleneksel şiirden nasıl yararlandığı, halk şiiri ve Divan edebiyatından nasıl etkilendiğini de inceliyorum. "Şeyh Bedrettin Destanı" üzerine de kapsamlı bir bölüm var. 1936'da yazılmış bir metin. Osmanlı dönemine ilk kapsamlı şiirsel bakış, Yahya Kemal'in şiirlerini saymazsak.
VOA Türkçe: Kitapla okuyucuyu buluşturan "50 Şair" etkinliğinin yapıldığı bu sokak, Nazım'ın da çokça arşınladığı bir mahallede, öyle değil mi?
Nedim Gürsel: Evet Nazım'ın da yaşadığı, dolaştığı Saint Germain des Pres'nin hemen arkasındayız. Abidin ve Güzin Dino 15'inci Paris'teki herkesin çok iyi bildiği atölye evlerine taşınmadan, Saint Michel'de çatı katında bir apartman dairesinde kalıyor. Nazım da Paris'e geldiğinde onları ziyaret ediyor ve orada bir otede kalıyor hep. Orada bugün hala varolan "Le Depart" adlı kahveye gidiyor. Şimdi onun adımladığı bu sokaklarda, ben onun "Les Chants des Hommes" şiirini anlatıyorum insanlara.
VOA Türkçe: Bursa Hapishanesi yalnızca Nazım Hikmet'in hayatının değil, Türk edebiyatının da önemli bir mekanı oldu Nazım'ın şiirleriyle...
Nedim Gürsel: Çok önemlidir Nazım'ın hayatında... Bir kaç hafta önce Alman-Fransız ortak televizyonu Arte ile iki belgesel çekmek için İstanbul'a gittik. Birincisi "Nedim Gürsel'in İstanbul'u", diğeri de "Nazım Hikmet" belgeseliydi. Bursa Hapishanesi'ne de gittik tabi. O hapishane artık yok, yıllar önce yıkıldı ve yerine adalet sarayı yapıldı. Çok modern bir Adalet Sarayı ile karşılaştık. Ne çelişki değil mi? Bizim için orada cezaevi yerine modern bir adalet sarayı görmek çok şaşırtıcıydı.
VOA Türkçe: Nazım Hikmet 20'inci yüzyılın şairiydi. 21'inci yüzyılda da sürecek mi sizce?
Nedim Gürsel: 20'in yüzyıl sol ütopya yüzyılıdır bana göre. Ekim Devrimi ile başlar, 1989 Berlin Duvarı'nın yıkılışıyla biter. Fransızlar'ın büyük Kültür Bakanı Andre Malraux 21'inci yüzyılı görmüştü. "21. yüzyıl ya ruhani olacak ya da olmayacak" demişti. Haklı çıktı. Muhafazakarlığın ve dinlerin dönüşümünü yaşadık. Ne yazık ki bazı dinler adına girişilen terör eylemlerini, şiddet eylemlerini yaşadık. Şimdi de Ukrayna-Rusya savaşı var. İyi başladığını söyleyemem 21'inci yüzyılın. Umarım iyi biter ama onu da ben görmeyeceğim.
VOA Türkçe: Savaş Avrupa'nın kapısına yeniden dayandı. Fransa da, tüm Avrupa gibi zor günler geçiriyor. Nasıl gözlemliyorsunuz bugünün Paris'ini?
"Paris hala Paris"
Nedim Gürsel: Çok uzun yıllardır burada yaşıyorum. Paris'te yaşayan bir Türk yazar olarak tanımlayabillirim kendimi. Geçen hafta Nouvel Obs dergisi de bana, "Yazarların Gözüyle Paris" adlı bir yazıda aynı soruyu sordu. Paris'in eskisi adar kültür başkenti olmadığını anlattım. Kitapçıların, kitapların azaldığını düşünüyorum. Hiçbir şey eskisi gibi değil. Ama haksızlık da etmem, Paris hala Paris tabii. Çok önemli bir denemeci yazar olan Montaigne, Bordoeaux kentinin belediye başkanlığını yapmış ama "Beni Fransız yapan Paris'tir" demiş. "Beni Paris Fransız yaptı" demiyeceğim, ama dünyaya açık bir Türk yazarı yaptı diyebilirim. Bunu Paris'e borçluyum.
VOA Türkçe: Bugün Paris sokaklarında yürürken nasıl hissediyorsunuz?
Nedim Gürsel: Çok bağlıyım Paris'e. İstanbul'dan kitaplarımda çok söz ettim. Ama Arago Bulvarı'nda kestane ağaçlarının arasından geçerek bir kahveye oturup, Le Monde'un kağıt baskısını okumak hala en büyük keyfim. Gibert Joseph kitapçısı dev ve köklü bi kitabevi. Orada kendi eserlerimi görünce mutlu oluyorum. Göremezsem, "Nerede bu Nedim Gürsel'in kitapları" diye şakayla takılıyorum. Onlar da bana şakayla, "Nedim Bey çok hızlı satılıyor, yetişemiyoruz, yeniden sipariş verdik" diye takılıyorlar. Turistlerin gitmediği Paris'in gizli güzelliklerini içeren sokaklarda dolaşıyorum.
"Papa'ya "Kızıl Melek" kitabını verdi
VOA Türkçe: Duvarlarınızda sanki yarım yüzyıllık edebiyat tarihine ait kesitler var. Fransa'da oldukça tanınan bir yazarsınız, Mitterrand ve Hollande ile olan fotoğraflarınız var. Ama Papa ile ne zaman ve nerede karşılaştınız?
Nedim Gürsel: (Kahkaha atıyor) Nazım'ı anlattığım "Şeytan, Melek ve Komünist" adlı kitabımın İtalyancası "Angelo Rosso/Kızıl Melek" adıyla yeni çıkmıştı. Covid'den hemen önce. İtalya'nın Umbria bölgesinde bir güzel Katedral'de etkinliğe davet edildik. Ben Papa'nın geleceğini öngörmemiştim. Duyunca hemen gidip kendi kitabımı bir kitapçıdan satın aldım. Gördüğünüz fotoğrafta elindeki kitap benim. "Saint Pere (Fransızca'da Papa'ya sesleniş biçimi), size son kitabımı takdim etmek isterim" dedim. Aldı, "Aaaaa, Angelo Rossooooo, Kızıl Melek, hangi melekten söz ediyor acaba?" diye sordu. Ben de hınzırca, "Sayın Papa, lütfen değerli vaktinizden bir dakika ayırın ve hangi melekten söz ettiğimi kendiniz anlayın rica ediyorum" dedim. Arkamda da İstanbul Fener Rum Kilisesi patriği Bartholomeos var. O da "Nedim Bey, ben o meleğin kim olduğunu çok iyi biliyorum" diye kahkaha attı. Hoş bir anıydı...