Suriyeli bir grup mülteci gence eşlik eden Amerika’nın Sesi ekibi Almanya’ya ulaştı.
Almanya’ya gidecek tren Viyana’da perona yanaştığında mülteciler arasında kısa süreli bir panik yaşandı.
20 yaşındaki Münif arkadaşlarına “koşun” diyerek talimat verdi.
Ancak koltuk numaralarını elinde tutan Muhammed “iyi de nereye” diye sordu. Tüm koltuklar dolmuştu.
Trene binen herkes bilet satın almıştı. Biletlere 200 dolar ödediler. Yüksek fiyata rağmen birçok mültecinin yolda kaldığını bilen mültecilerin hiçbiri treni kaçırma riskini göze alamazdı.
Muhabir, “Suriye’den Avrupa’ya ulaşanların arasındaki genç erkek oranı her gün artıyor. Ülkenin en fakir ve zor durumda olan aileleri dört senedir ülkelerinde yaşamayı sürdürüyor. Gözlemlediğim bu beş genç gibi Suriyeliler kendileriyle gurur duyuyor ve savaş mağduru gibi hissetmiyor. Bu gençler kendilerini zor koşullardan kopup gelen maceraperestler olarak görüyor” diyor.
Gözler Geleceğe Çevrili
Suriye’den kaçan bu gençler ülkelerinde tutuklanmaktan, askere alınmaktan ya da evlerinin bombalanmasından korktukları için yola çıkmış. Hepsi ülkelerini bekleyen ve kendi yaratmadıkları karanlık bir gelecekten kaçmış. Birden fazla genç Suriye’de onlar için dua eden annelerinden bahsederken ağlıyor.
22 yaşındaki Macit, Almanya’ya giden trene binmekle ilgili ne hissettiğini sorulduğunda “Anlatamam… çok fazla” diyor. Yolcular oturacak bir yer bulduğunda Münif bir şarkı patlatıyor ve diğerleri ona katılıyor.
“Almanya, Almanya, muhteşem Almanya” diye şarkı söyleyen grup oldukları yerde dans ediyor. “Türkiye’den gidemezsek, İspanya’dan gideriz” diyorlar.
Gençler, birkaç ay önce öğrendikleri uyaklı bir Arapça şarkıyı söyleyeme başlıyor.
Trende rahata kavuşan grup bir süre sonra herkesin aklındaki konu olan, bundan sonra nereye gidecekleri sorusuna cevap arıyor. Mülteciler bir ülkede kayıt altına alındıklarında bundan sonra fikir değiştirme hakkını kaybediyor.
20 yaşındaki Ömer “Bu benim rüyamdı, gerçek oldu” diyor. Arkadaşları dalga geçse de çocukluğundan bu yana rüyasının dişçi olmak olduğunu söylüyor. Almanya’ya vardığında birkaç gün değil, birkaç saat içinde bu ülkede kalıp kalmayacağına karar vermesi gerek.
Muhabir Hannover’de tren değiştirildiğinde Ömer’le Suriye’de savaşan grupların bir listesini çıkarmaya çalıştıklarını, ancak dokuzunun akıllarına geldiğini belirtiyor.. Bu gençlerin ülkelerine dönme şansı yok.
İlerleyen saatte Almanya’daki ilk Arap yemeklerini yedikten sonra mültecilerden biri annesinin otobüsünün arkasından koşuşunu hatırlayıp ağlamaya başlıyor. İki hafta önce Şam’dan kaçan genç, arkadaşlarının tesellisine kulak asmıyor. Ömer’in onu teselli etmeye çalışan sözlerine “dur” diyerek cevap veriyor. Korku ve hüzün bu yolcuların reddettiği bir duygu.
‘Şansımız çok, çok iyi’
Bu arkadaşların Suriye’den Almanya’ya varışı 2 haftadan az sürmüş. Her durakta özçekim yapan grup, fotoğraflarda elleriyle zafer işareti yapıyor. İlk resmi geçen hafta bir sabah 4’te, Türkiye’den Yunanistan’a kauçuk bir botla geçtikten sonra yollamışlar. Yolculuğun bu adımı birçok mültecinin yaşamına mal oluyor.
Endişeli ailelere resim yollanmayan tek yer Macaristan; mültecilerin Avrupa’da en çok korktuğu ülke. Muhabir Ömer’e korktukları için mi oradan resim yollamadıklarını sorduğuda “hayır” diyor. Macaristan sınırını kapatmadan önce bir günlük izin vermiş. Mülteciler tıka basa dolu trenlerle hızlıca bu ülkeden çıkmış. Dinlenmek amacıyla oturulan bir kafede Ömer “şansımız çok, çok iyi… çok çok iyi” diye tekrarlıyor.
Geride Kalanlar
Yolculuğa katılan herkes bu kadar şanslı değil. Suriye sınırından Almanya’ya giden her durakta bazı mülteciler geride kalıyor.
Türkiye’ye ulaşmak için tüm paralarını tüketen aileler parklarda uyudu. Bu kişilerin Yunanistan’a giden teknelere verecek parası yoktu. Yunanistan’daki yoksul çocuklar ve yaşlılar limanda çadırda uyuyor, Atina’ya giden bir tekneye binme umuduyla yaşadı.
Suriyeliler ilk seferinde Macaristan’daki kampları soluklanacakları bir yer olarak görüyordu. Bugünlerde ise kamplar hapishane olarak görülüyor. Atina’da tren istasyonunda yardım çalışanları kapanma saatinde garı terk etmeyi reddeden mültecilerle konuşurken “kamp” sözcüğünü telaffuz etmemeyi öğrenmişti.
Suriye’de kalan aileler ve arkadaşlar ve de Macar sınırında kalanlar bir yana, bu noktaya varanların da pek çoğunun parası tükenmiş ve bir sonraki adımın ne olduğunu bilemiyorlar. Grubu biraz arkadan takip eden bir diğer mülteci telefondan “sınır kapandı” mesajı yolluyor.
Yol Sonunda Hüzünlü bir Sevinç
Almanya’ya varan grup için kaçakçılar, sınırlar, ufak tekneler gibi sohbet konuları, yerlerini bulundukları ülkedeki yasal statü, hakları ve sorumlulukları gibi konulara kayıyor.
Parmak izlerinin alındığı ülke en azından şimdilik evleri olacak. Ömer kararsız. En iyi üniversiteleri nerede bulabileceğini bilmiyor. Tanıdıkları farklı yerlerde yerleşen diğerleri de Ömer kadar arada kalmış durumda.
Almanya’da kalmayı kafaya koyanlar için bile kayıt altına alınmak bir daha ülkelerine dönmemek demek. Bir turist kentinden gelen 24 yaşındaki Ahmet futbolcu olmanın hayalini kuruyor. Boş zamanlarında da yüzmek istiyor.
Tehlikeli bir yolculuktan sonra Yunanistan’da denize giren Ahmet “Başka bir ülkede suya girmek garip” demiş, “Bir daha ülkeme asla dönemeyeceğimi hissettim” diye eklemişti.