Erişilebilirlik

Milliyetçi Akımlar Yeniden Güçleniyor


Milliyetçi hareketlerin dünyanın yönünü değiştirdiği geçtiğimiz yüz yılın ardından, milliyetçilik küllerinden yeniden doğuyor. Avrupa ülkelerinin ekonomik ve askeri güçlerinin zirvesindeyken çizdikleri haritalar, günümüzde dağılma tehlikesiyle karşı karşıya…
Milliyetçi hareketlerin dünyanın yönünü değiştirdiği geçtiğimiz yüz yılın ardından, milliyetçilik küllerinden yeniden doğuyor. Avrupa ülkelerinin ekonomik ve askeri güçlerinin zirvesindeyken çizdikleri haritalar, günümüzde dağılma tehlikesiyle karşı karşıya…

Milliyetçi hevesler tüm dünyada kendini yeniden gösteriyor. Avrupa’da İspanya’dan ayrılma tehditleri savuran solcu Katalan ayrılıkçılar Avrupa gündemini meşgul ediyor. Almanya seçimlerinde ise milliyetçi Almanya için Alternatif (AfD) Partisi'nin, kuruluşundan sadece dört yıl sonra 94 milletvekiliyle meclise girmesi birçoklarına Nazi döneminin aşırı sağcılarının Alman Meclis’ine girişini hatırlattı.

Sadece Avrupa’daki değil, Afrika’daki gelişmeler de milliyetçi hareketlerin yükselişini gözler önüne seriyor. İngiliz Kamerunu ve Fransız Kamerunu’nun birleşmesinden 56 yıl sonra ülkede ayrılık rüzgarları esiyor. Son olarak Ortadoğu’da Iraklı Kürtler kendi ülkelerini kurmak için yaptıkları referandumda, Irak’tan ayrılmak üzere oy kullandılar.

Suriye’deki savaş da ülkenin Şiiler, Sünniler ve Kürtler arasında bölünebileceğinin olasılığını ortaya çıkardı.

Hintli Pankaj Mishra gibi bazı akademisyenlere göre 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başıyla içinde yaşadığımız küreselleşme ve hızlı teknolojik değişim dönemi arasında önemli benzerlikler var.

19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başına kadarki dönemde, bazı çok ciddi toplumsal problemlerin üzeri örtülmüştü.

Bu toplumsal sorunların yarattığı öfke, Faşizm, Komünizm, Anarşizm ve Nasyonalizm gibi, dönemin “izm”leri olarak ortaya çıktı.

“Age Of Anger: A History of the Present” – “Öfke Dönemi: Günümüzün Tarihi” kitabında Mishra günümüz deneyimlerinin 19. yüzyılda yaşananlarla ne ölçüde örtüştüğünü inceliyor.

Günümüzde de birçok kesim o dönemde olduğu gibi kendini güçten yoksun hissediyor. Geleneksel siyasetçilerin onları koruyacağı inancını ve istikrarın yeniden sağlanacağı umudunu yitirmiş durumdalar. Refahın ve gücün eşitsiz dağılımı da bu hislerini pekiştiriyor.

Komünizm ve Faşizm ise geri dönüşü olmayacak şekilde kendini tüketmiş görünüyor. Bu tür ideolojiler kanlı tarihlerinden kolay kolay uzaklaşamıyor. Bunun en güzel örneklerinden biri Rusya’da Kremlin’in, komünizmin ardından ülkeyi büyük bir güç olarak, ancak komünist bir ülke olmadığının altını çizerek, siyasi arenada tutmak yönünde gösterdiği vatansever çaba.

Toplumda çeşitli kesimlerin marjinalleştirilmesinden ve toplumsal adaletsizlikten kaynaklanan hayal kırıklığı arttıkça ve zenginlikten faydalanma hayalleri suya düştükçe, milliyetçilik, fayda elde etmek isteyen bu kesimlerin siyasi sığınağı haline geldi.

Küreselleşme ve göçle rekabet eden etnik milliyetçi/ulusalcı hareketler, dünyada her geçen gün hızla gelişiyor. Avrupa’da bir süredir gözlemlenen bu hareketler dijital kampanyalarla takipçi kitlelerini arttırdı. Soy ortaklığı, din ve dil ortaklığı söylemleri ve elit kesimin yozlaşmışlığı hakkındaki suçlamalarıyla siyasi destek kazandı.

Popülist ve milliyetçi hareketler konusunda çalışan Harvard Sosyoloji Profesörü Bart Bonikowski’ye göre Avrupa ve Amerika’da değişen ulusalcı ve popülist fikirler çok daha fazla kişi tarafından görünür hale geldi.

Donald Trump’ın “Önce Amerika” seçim kampanyasının başarıya ulaşması, Fransa’da Marine Le Pen’in oylarını arttırması ve İtalya’da Matteo Salvini’nin Avrupa Parlamentosu içindeki Ulusların Avrupası ve Özgürlük grubunu kurmasının ardından Harvard Üniversitesi’nden Bart Bonikowski, günümüzde ulusalcıların beslendiği kaygıları arttıran çok sayıda etmen olduğuna dikkat çekti. Bonikowski’ye göre bunlar arasında ekonomik krizler, sürekli eşitsizlik, demografik değişimler, terörle bağlantılı korkular, AB yönetim sisteminde yaşanan temsil sorunu ve Washington’un felç olması gibi yerel siyasi gelişmeler yer alıyor.

Bonikowski, tüm bunların özellikle beyaz ve ülkede doğmuş toplulukta bir kaygı oluşturduğunun ve bu kişilerin yaşadığı statü kaybının miliyetçi popülist söylemleri geçmişte olduğundan daha göze çarpar hale getirdiğinin altını çizdi.

Etnik ulusalcılar, sadece birbirlerini uzaktan alkışlamakla kalmıyor, Twitter, Facebook ve diğer sosyal medya platformlarını kullanarak birbirlerinin mesajlarını güçlendirmeye yardım ediyor, bu şekilde birbirleri için kampanya yürütüyorlar. İngiltere'de, Avrupa Birliği'nden ayrılma kampanyasının başını çeken UKİP lideri Nigel Farage’ın, Donald Trump’la geçen yılki seçim kampanyası sırasında çok kez birlikte görülmesi ve Almanya’da geçtiğimiz günlerde yapılan federal seçimlerde milliyetçi AfD Partisi için kampanya düzenlemesi bunun en önemli örneklerinden.

Farklı gruplar arasındaki bu kaçınılmaz etkileşim ayrılıkçı hareketleri tetikliyor. AB yetkilileri, Katalonya’da bu ay gerçekleşen yasa dışı bağımsızlık referandumunun, Belçika’da Flamanları ya da Avrupa’daki diğer grupları ayaklandırabileceğinden endişe ediyor.

Uzmanlara göre Afrika ve Ortadoğu’da etnik ulusalcılığın yükselmesine neden olan etmenler ise Avrupa’dakilerden daha farklı. Ancak göçün getirdiği ekonomik ve demografik değişim ise değişmeyen faktörlerden.

Göçmen sorunu da Avrupa dışında hafife alınan bir sorun olmakla beraber dünyanın başka birçok yerinde toplumsal sorunların başını çekiyor. Uluslararası medya genellikle gelişmekte olan ülkelerden Avrupa ve Amerika’ya gerçekleşen göçe odaklanıyor. Oysa geçtiğimiz 15 yılda Asya’da Avrupa ve Amerika’dakilerin toplamından daha fazla göç yaşandı. Bangladeş’ten kaçan 20 milyon kişi yasadışı olarak Hindistan’da yaşıyor. Bu da Hindu milliyetçisi Narendra Modi’nin ve BJP partisinin ülkedeki etkisini arttırıyor.

Göçmenleri engelleyerek yerli halkın çıkarlarını koruma politikası olan Nativizm- Yerlicilik, sadece Avrupa ve Amerika’da ivme kazanmadı. Pakistan, Afgan göçmenleri göndermek istiyor. Gabon, Ekvator Ginesi, Nijerya da göçmenleri göndermeye çalışan ülkeler arasında.

Zenginliğin ve gücün eşit dağılmaması, ayrıca ekonomik büyüme ve teknolojik yeniliklerin hızlı zenginleşmeyi sağlamaması da ayrılıkçı hareketlerin yükselmesine neden oluyor. Sosyal medya ve kitle iletişim araçlarına erişim, bu zenginliğin dışında kalanlar için, küreselleşmenin ödülünü alanların hayatlarının nasıl olduğunu açıkça ortaya seriyor. Bu sadece istek değil, kıskançlık ve hayal kırıklığı da yaratıyor.

XS
SM
MD
LG