“Korkunç bir çarpık kentleşme var.” Ressam ve akademisyen Nurseren Tor, Mersin'in en eski yerleşim merkezi olan Uray Caddesi’ndeki sergi ve etkinlikleri böyle anlatmaya başlıyor. “Kentin genel görüntüsünde hep beni rahatsız eden bir şey vardı. Tarihi binalar tehdit altında. Bu eski binaların güzelleşmesi, halka açılabilmesi için sanatı araç olarak kullanırım diye karar verdim.”
Prof. Dr. Nurseren Tor, Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Başkanı. Doğma büyüme Mersinli. Çocukluğunda Uray Caddesi’nin kente kan pompalayan, canlı bir merkez olduğunu hatırlatıyor. Caddenin uzun süredir canlılığını, rengini, işlevini yitirmiş durumda olduğunu söylüyor.
“Burası bilinmiyor. Mersinliler tarafından da bilinmiyor. Sandalye, masa gelecek, sergi için itfaiye gelecek, 'Uray Caddesi’ diyorum, ’Neresi orası?’ diyor. Bu sokağın görünür, tanınır olması lazım.”
Uray Art isimli projenin amacı bu; Uray Caddesi’nin yeniden görünür hale getirmek. Bu amaçla Tor, Sedat Aydöner, Fazıl Tütüner, Emre Okur, Atilla Şahin, Fatma Yanık ve Oktay Abay’la bir araya geldi, bir dizi etkinlikten oluşan projeyi hayata geçirdi.
Proje kapsamında Tor ve öğrencilerinin resimleri caddedeki kimi artık kullanılmayan eski binalara yerleştirildi. Açık atölyeler, duvar resimleri, video mapping, film gösterimleri, interaktif tiyatro, elektronik müzik ve kukla gösterimleri yapıldı. Cadde bir günlüğüne festival alanına dönüştürüldü.
Kentin Ortak Hafızası
Uray Caddesi 1830’lardan itibaren Mersin’in kalbiydi. Adı eski Türkçe’de “belediye” demek olan “uray" kelimesinden geliyor. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte belediye binası ve resmi birçok başka bina bu caddede yer almış.
Caddedeki tarihi binaların arasında Latin Katolik Kilisesi de bulunuyor. Kilise halen ibadete açık ve zaman zaman konser ve etkinlik mekanı olarak kullanılıyor.
Caddede ayrıca İl Jandarma Komutanlığı, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Toros Üniversitesi Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’ne ait tarihi binalar var. Ancak Tor’a göre yanlış bir kentleşme stratejisiyle geride kalan binaların pek çoğu işlevsiz hale gelmiş ve ruhunu kaybetmiş durumda. Geçtiğimiz yıllarda caddedeki değerli binaların bir kısmı yıkıldı, yerine otopark yapıldı. Uray Art projesi şimdi geride kalan binaları kentin ortak hafızası olarak yeniden canlandırmayı hedefliyor.
Serginin onur konuğu Prof. Dr. Zeynep Sayın, kendi ifadesiyle "uzun yıllardır bellek üzerine kafa yoran" bir sanat kuramcısı. Sayın, projenin önemini şöyle anlatıyor: “Nursener Tor (beni davet ettiğinde) buranın Mersin’in en eski yerleşim bölgesi olduğunu, Rumların ve Ermenilerin yaşadığı bir bölge olduğunu ve şu an dökülmekte olduğunu söyledi... Bellek hijyenine maruz kalmış olan bir kentin ilk mahallesindeki en önemli caddelerden biri mekanlardan sokağa açılarak nasıl canlandırılır? Bir belleğin izi nasıl sürülür? Geçmişte silinmiş olan gelenekler günümüzde nasıl canlandırılır ve kentin kamusal alanında nasıl yaşatılırlar? Buna uygun bir proje diye düşündüm. Belleği bizim diri tutmak gibi bir vazifemiz var diye düşünüyorum çünkü sadece insanlar üzerinden yürümüyor bellek. İmgeler, kentler, binalar, mekanlar üzerinden yürüyor. Mekan aslında bellek taşıyıcısı; hafıza merkezi herbir mekan. Hafıza merkezi olarak bazı yerlerin üstüne birtakım başka şeyler ekleyerek şimdi ve bugün de yaşatılması lazım. Bu da tabii bir mücadele çünkü bütün bu bellekler imha edilmek isteniyor.”
Sayın’a göre bu imha çabasının nedeni siyasi: “İktidar en büyük afrodizyak. İktidarı ele geçirmek için yapılan nedenlerle… Birden bire bir ülkenin hemencecik yüzünü değiştiriveriyorsun. Buna karşı, elimizden gelen imkanlar neyse, o imkanlar doğrultusunda bir şeyler yapmak.”