Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında sığınmacı akınını durdurmak amacıyla 18 Mart 2016’da imzalanan ve kamuoyunda "mülteci anlaşması" olarak bilinen geri kabul anlaşmasının üçüncü yılında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Gerekirse sınırları açarız" açıklaması Berlin’de yeni bir göçmen dalgası kaygısına ve buna paralel diplomatik hareketliliğe neden oldu.
Erdoğan’ın tehdidi üzerine, başta Başbakan Angela Merkel olmak üzere Alman siyasetçiler anlaşmanın çökmemesi için girişimlerde bulunmaya başladı. Çarşamba günü Merkel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı telefonla arayarak konuştuğu, görüşmede Türkiye’den Yunanistan’a geçen sığınmacıların durumuyla ilgili olarak AB-Türkiye mutabakatı çerçevesinde iş birliğinin nasıl ivme kazanabileceğinin ele alındığı açıklandı.
Başbakanlık adına açıklama yapan bir sözcü, iki liderin son kez 20 Ağustos’ta telefonlaştıklarını, bu kez Yunanistan’a sığınanlarla ilgili ve Libya’daki gelişmelerin ele alındığını bildirdi.
Dışişleri Bakanı Heiko Maas da, mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu’yla hafta içinde telefonlaştığını, sorunun çözümü konusunda "çok yapıcı" bir görüşme yaptığını açıkladı. Maas, Türkiye’den Yunanistan’a ulaşan göçmen sayısının artmasını "endişeyle" izlediklerini söylemekle birlikte, Çavuşoğlu’na, "Avrupa Birliği, AB-Türkiye mutabakatından kaynaklı yükümlülüklerine bağlıdır, Türkiye için de bunun geçerli olduğundan yola çıkıyoruz. Bu nedenle durumun adım adım normalleşeceğinden yola çıkıyorum" diye konuştu.
Dün Federal Parlamento’da yapılan bütçe görüşmeleri sırasında söz alan Federal İçişleri Bakanı Horst Seehofer ise, Yunanistan’a giriş yapan göçmen sayısının artmasına rağmen, Almanya’nın bir yılda kabul edeceği göçmenlere ilişkin belirlenen 180 bin ile 220 bin arasındaki üst sınırın yıl sonuna kadar aşılmayacağından emin olduğunu söyledi. Seehofer, "Üzerimizdeki yoğun göç baskısı sürüyor. Türkiye ve Yunanistan ile ilgili gelişmelerden ötürü, Sayın Merkel’e, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefon görüşmesini yapmış olmasından dolayı teşekkür ediyorum" dedi.
Alman hükümetinin yeni bir mülteci akınını frenleme konusunda Atina’yla da yoğun iletişim içinde olması dikkat çekiyor. Alman tarafının Yunanistan’ı, Türkiye’den geçiş yapan göçmenleri yeteri kadar hızlı şekilde geri göndermediğini ve dolaylı olarak Yunan adalarındaki kampların dolmasından sorumlu tuttuğu gözlemleniyor. Nitekim Federal İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Stefan Mayer, "Yunan adalarındaki zor durumun iyileştirilmesi için Türkiye’ye geri dönüşlerde iyileştirmeye ihtiyaç var" dedi. Geçen hafta Berlin’e gelen ve Merkel’le buluşan Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Türkiye’nin sınır kontrollerini hafiflettiğini ve AB Mülteci Anlaşması’nı kasıtlı olarak ihlal ettiğini iddia etmişti.
Alman gazetelerinde yer alan haberlere göre, Yunanistan’a giriş sayısı her geçen gün daha da artarken, özellikle Moria adasında bulunan sığınmacı kampında çok zor bir durum yaşanıyor; 3000 kişinin barınabileceği şekilde yapılmış kampta 10 bin 500 sığınmacı bulunuyor.
2016’da yapılan mülteci anlaşması Yunan adalarına çıkan sığınmacıların, iltica başvurularının kabul edilmemesi durumunda Türkiye’ye iadelerini öngörüyor. Karşılığında da AB, Türkiye’deki mülteciler için mali yardımda bulunmayı ve Suriyeli mültecileri yasal yollardan kabul etmeyi taahhüt etmişti. AB bu kapsamda Türkiye’ye toplam altı milyar Euro göndereceği sözünü vermişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta "Şu ana kadar bizim yaptığımız harcamalar 40 milyar doları buldu. Avrupa Birliğinden bizim bütçemize gelmiyor, nereye geliyor? Uluslararası kuruluşlara geliyor. 3 milyar Euro gibi bir destek geldiği ifade ediliyor" şeklinde bir değerlendirme yaptıktan sonra, Avrupa Komisyonu Sözcüsü Natacha Bertaud, Türkiye’ye şimdiye dek 5,6 milyar Euro destek verildiğini, bu miktarın dışındaki talepler konusunda diyaloğa her zaman açık olduklarını açıkladı.