Amerika-Meksika sınırı teller, duvarlar, güvenlik kameraları, termal kameralar ve binlerce sınır devriyesi çalışanı tarafından 24 saat gözleniyor. Ancak yıllardır alınan bu önlemler Meksikalılar’ın sınırdan gelip geçmesine engel olamıyor.
İki ülke arasındaki kaçak geçişler yıllardır o kadar sık yapılıyor ki bunu her gün tekrarlayan Meksikalılar var. Bugün artık biri Amerikan Deniz Kuvvetleri’nde görevli iki oğlu ve hatta torunları olan ama hala Yeşil Kart alamayan Jesus Sanchez, yıllar boyu sınırı nasıl kaçak olarak geçtiklerini anlatıyor:
"Sınırı ilk kez kaçak olarak annem ve babamla birlikte geçtiğimde sanırım 16 yaşındaydım. Ailem hep buraya gelmek istiyordu. Ben ilk ve ortaokulu bitirdikten sonra onlarla birlikte buraya geldim liseyi burada bitirdim. Sınırı ilk kez ailemle birlikte nehirden geçmiştim. Çok ilginç ama bir o kadar da gergin bir deneyimdi. Ama kendimi çok güvende hissediyordum çünkü ailem bu geçişi her zaman yapıyordu. Sınırı ilk geçtiğim gün nehir yükselmişti o nedenle yürüyerek geçtik. Ama geçiş esnasında sınır devriyelerine çok dikkat etmeniz gerekir. Bazen yürür, bazen koşarsınız ama o gün yürüdüğümüzü hatırlıyorum. Sanırım sabaha karşı saat 4’tü ve hava henüz karanlıktı. Tam sınırda bir park vardı ve o parktan geçip caddeye çıktık. Tam o esnada sınır devriyelerini gördük onlar bizi fark etmesinler diye civardaki arabaların arkasına bazen de altlarına gizlenerek yola devam ettik."
Ama geçişler her zaman o kadar sorunsuz olmuyordu. Zaman zaman aile sınır devriyelerine de yakalanıyordu. Yine de sınırı her gün kaçak geçmeye devam ediyorlardı.
Jesus Sanchez, "Ailemin yakalandığı bir çok hikaye var. Ama şu kadarını söyleyebilirim ki 80’li yıllarda sınırı geçmek çok kolaydı. Öyle ki annem ve babam her gün, evet her gün sınırı kaçak olarak geçiyorlardı. Çünkü annem ve babam burada Teksas’ta El Paso’da çalışıyorlar ama biz Juares’de yani Meksika’da yaşıyorduk. Dolayısıyla işe gidip eve dönmek için her gün kaçak olarak nehri geçiyorlardı. Ve elbette ki defalarca kez yakalanmışlardı. Çünkü yakalandıklarında resmen kayıtlara girmemek için gerçek isimlerini vermiyorlardı. Yakalananların parmak izlerinin alınması uygulaması başlamadan önce her yakalandıklarında uydurma bir isim veriyorlardı. Bununla ilgili komik bir şey de var çünkü yakalandıklarında genelde o yıllarda Meksika’da tanınmış sinema oyuncularından biri olan Pedro Fantidatsa’nın adını veriyorlardı.Ama hergün gelip geçtikleri için artık buna alışmışlardı, yakalanmaya da alışmışlardı," şeklinde konuşuyor.
Ancak neredeyse 30 yıldır Amerika’da yaşayan, burada bir iş ve aile kuran Jesus Sanchez’in hala yeşil kartı ya da Amerikan vatandaşlığı yok. Ve Jesus gibi durumda bulunan yüzbinlerce kişi var: "Benim geldiğim ilk yıllarda Başkan Ronald Reagan bir göçmenlik affı çıkarmıştı. Ailem oturma iznini almıştı ama ben yetişkin olarak gerekli şartları o tarihte yerine getiremedim. Ben buradaydım, ailem buradaydı ve vatandaşlık alamamıştım ama Meksika’ya gitme gibi bir durumum da yoktu, o nedenle ben de burada kaldım. O dönem yeniden vatandaşlık hakkı almaya çalıştım ama başaramadım. Sadece geçici işçi izni ve sosyal güvenlik numarası alabildim. Ama bir süre sonra onların da süresi doldu. Ama ben burada kalmaya devam ettim, evlendim ve iki erkek çocuk sahibi oldum. İkisi de artık büyüdüler, biri deniz kuvvetlerinde görevli, diğeri de biyokimya uzmanı. Ve onların da çocukları, yani torunlarım var."
Jesus için hem gurur kaynağı hem de trajikomik olaylardan biri de kendi oğlunun da bir süre sonra sınır devriyesi olmaya hazırlanması: "Oğlum deniz kuvvetlerindeki hizmetini çok kısa bir süre sonra bitirecek ve artık alternatif başka işler bakıyor. Ve tahmin edin iş başvurusu yaptığı yerlerden biri de hangisi? Sınır devriyeliği! Bu onun kendi kararı tabii ki ben karışamam, o artık yetişkin bir insan. Bir polis ya da şerif de olmayı isteyebilirdi ama sınır devriyesi olacak."
Bugün Jesus Sanchez için aslında Amerikan vatandaşlığı ya da yeşil kart sahibi olmanın çok da önemi yok. Çünkü o hayatını zaten Amerika’da kurduğunu, çocuklarını burada yetiştirdiğini ve burada yaşamaya devam edeceğini anlatıyor: "Benim bütün hayatım burada. Bugün geldiğim noktaya, sahip olduklarıma Amerika sayesinde sahibim ve bundan onur duyuyorum. Elbette ki vatandaş ya da yasal göçmen olmamanın sıkıntısını yaşıyorum. Örneğin oğlum San Diego’da ve gidip onu ziyaret edemiyorum o El Paso’ya beni görmeye geliyor. Gidip oğlumu evinde ziyaret etmek güzel olurdu. Ya da Meksika bu kadar yakınken gezmeye gitmek, dolaşmak iyi olurdu ama bugün bunların hiçbirini yapamıyorum. Bunca yıldan sonra vatandaşlık için önümüzdeki ay mülakata gireceğim ve bu kez bu hakkı almayı umuyorum."
Vatandaş olsalar da olamasalar da Meksikalı yüzbinlerce göçmen El Paso’dan New York’a Los Angeles’tan Chicago’ya kadar Amerika’nın dört bir yanında yaşamlarını sürdürmeye devam ediyor.
Her ne kadar Başkan Donald Trump Meksikalı göçmenleri duvar örerek durdurmak istese de Amerika ekonomisinin büyümeye devam edebilmesi için çalışan ve üreten işgücünü oluşturan Latin Amerikalı göçmenlere daha uzun yıllar Amerika’nın ihtiyacı olacak gibi görünüyor. Uzmanlar Amerika’nın büyüme ivmesini sürdürebilmesi için işgücüne, işgücü için de göçmenlere ihtiyacı olduğuna dikkat çekiyor.