Lübnan, 6 Mayıs’ta yeni parlamentoyu belirlemek için sandık başına gitti ancak seçimin üzerinden aylar geçmesine rağmen hala hükümet kurulamadı. Bu durum ülkede neredeyse kronikleşmiş birçok sorunu daha da ağırlaştırıyor.
Ülkenin yaşadığı en büyük sorun ise ekonomik kriz. Bu yılın başında Lübnan’daki ekonomik krizin etkilerinin hafifletilmesi, su, elektrik ve sağlık gibi temel hizmetlerin iyileştirilmesi için gerekli ödeneklerin bulunması amacıyla Fransa’da Cedar Konferansı düzenlendi. Konferansa katılan ülkeler Lübnan’a düşük faizle yaklaşık 17 milyar dolar vermeyi vaat ettiler. Ancak hükümet kurulamadığı için vaat edilen paranın alınması için hayata geçirilmesi gereken projeler ya askıya alındı ya da hiç başlamadı.
Bugünlerde Lübnan’da hükümet kurma görüşmeleri devam ederken diğer taraftan ekonomik krizin etkileri zamlarla ve bazı projelerin durdurulması ile hafifletilmeye çalışılıyor. Bu çerçevede benzine yaklaşık 3 dolar zam yapıldı ve orta-düşük gelirli Lübnanlıların ev sahibi olmalarını sağlayan banka kredileri durduruldu. Banka kredilerinin durdurulması kararına tepkiler artınca toplamda 100 milyar Lübnan lirasını (1 dolar-1.500 Lübnan lirası) aşmamak üzere kredi verilmesi için izin çıktı.
Ancak benzine yapılan zamma yönelik sert tepkiler olsa da henüz bu kararın durdurulması ihtimali gündemde değil.
Lübnan’da başkent Beyrut dahil toplu taşıma sistemi neredeyse yok denecek kadar zayıf. Her hanede en az bir özel aracın bulunması temel zorunluluklardan biri ve yakıt gideri de ailelerin aylık temel harcama kalemleri arasında ilk sıralarda yer alıyor.
Önümüzdeki günlerde bazı temel tüketim ürünlerine ek vergiler veya zam gelebileceği söylentileri oldukça yaygın.
Benzin zammı dahil ekonominin ve siyasetin gidişatına tepki gösteren kesimlerden biri de Lübnan İşçiler ve Memurlar Ulusal Federasyonu.
Amerika’nın Sesi’ne konuşan federasyon başkanı Castro Abdalla, “Parlamento seçimleri yapılalı 4 ay oldu. Hala hükümetin kurulmasını bekliyoruz” dedi.
Seçimle birlikte “sadece uzun süredir yönetimde olan siyasi güçlerin görev süresinin uzatıldığını” söyleyen Abdalla, “seçimden önce reform yapılacağına, demokratikleşeceğimize, yolsuzlukla mücadele edileceğine, eğitim-sağlık-toplu taşıma- çiftçilerin desteklenmesi gibi konularda yeniden yapılanmaya gidileceğine dair sözler verdiler. Sonuç ne? Verdikleri sözler yok oldu. Bugün o sözlerin tam tersini görüyoruz. Yolsuzluk devam ediyor, şahısların/grupların kendi çıkarları için çalışması devam ediyor” dedi.
Siyasetçileri “hırsızlıkla ve kamu kaynaklarını yağmalamakla” suçlayan Abdalla’ya göre “ülkedeki mezhepçi sistem ve anlayış her din ve mezhebin ve şahısların kendi çıkarlarını ülke çıkarlarının önüne koymasını kolaylaştırıyor.”
Lübnan’da 15 yıl devam eden iç savaşın ardından barış sağlandı ve kan dökülmesinin önüne geçildi. Ancak iç savaş döneminden kalma “kendi din-mezhep-cemaat esaslı çevreden kopma korkusu” halk içinde oldukça etkili. Diğer taraftan iç savaşın ardından kademeli olarak kaldırılması öngörülen geçici anayasa hala uygulamada. Buna göre, cumhurbaşkanından kamu kurumlarındaki istihdama kadar bütün devlet sistemi din ve mezhep esaslı olarak bölüşülüyor.
Gerek halkın korkuları ve gerekse mevcut devlet yapısı iş bulmaktan çocuğunu okula kaydettirmek isteyenlere kadar herkesin kendi din/mezhep veya cemaati vasıtasıyla hareket etmesini zorunlu hale getiren bir sistem oluşmasına yol açtı.
Castro Abdalla, “mezhepçiliğin, mezhepçi fanatizmin ve yolsuzluğun sonuçları ile karşı karşıya olduklarını” söyledi.
Abdalla, “grev ve iş bırakma eylemi gibi protesto yöntemlerine başvuracak mısınız?” sorusunu şöyle yanıtladı;
“Devletin, çalışanların ve işverenlerin katıldığı ulusal toplantı düzenleyebiliriz. Çalışanların durumlarının ve maaşlarının iyileştirilmesini talep ediyoruz. Ancak bugün bunu yapmak mümkün değil çünkü bizde devlet yok, hükümet yok. Parlamentodakiler ülkenin durumu, çalışanların durumu ya da fakirler için değil kendi maaşları, bankaların durumu için korkuyorlar. İflasa götüren politikaların düzeltilmesi, çalışanların durumu için çalışmaya devam edeceğiz. Eğer ulusal toplantı ile bunları sağlayamazsak gösteriler ve grevler olabilir.”
Lübnan’da iç savaşın zayıflattığı yapıların başında sendikalar geliyor. Savaş şartları nedeniyle neredeyse tamamen varlıkları silinen sendikalar günümüzde de mezhepçi yapı nedeniyle zorluklar yaşıyor.
Federasyon Beyrut merkezdeki meydanlardan birinde bir basın açıklaması yaparak mevcut politikaları ve politikacıları protesto ettiklerini duyurdu.
Basın açıklamasına katılan ve isminin yazılmamasını isteyen bir memura göre, “sendikanın toplantılarına veya eylemlerine çok sayıda insanın katılması pek mümkün değil.”
“Eğer bir din veya mezhep lideri çağrı yaparsa herkes katılır ama sendika için gelmeye korkarlar. Çünkü, mesela devlette işin varsa din veya mezhep grubu sana aracı olur. İşin olan yere gittiğinde sana, ‘Seni kim gönderdi? Kimin vasıtası ile geldin?’ diye sorarlar. Onların (din ve mezhep önde gelenleri) hepsi sendikaya, gösteriye, eyleme katılmana evet demeyebilir. Ama bu, insanlar sendikayı desteklemiyor anlamına gelmiyor” diye konuşan memura göre, “çalışanların hak mücadelesi dahil herşeyin önündeki engel mevcut mezhepçi yapı ve yansımaları.”
Bölgedeki birçok ülkeye göre oldukça pahalı olan Beyrut’ta kiralık evde yaşayan 4 kişilik bir ailenin iyi sayılabilecek şartlarda yaşayabilmesi için 4 bin doların üstünde gelirinin olması gerektiği belirtiliyor.
Şehir merkezinin biraz dışındaki mahallelerde 500 dolardan başlayan kiralar merkeze yaklaştıkça bin dolar ve üstü şeklinde tırmanıyor. Yine elektrik ve su kesintileri nedeniyle jeneratör ve yakıtı, toplu taşıma olmaması nedeniyle araç giderleri, giyinme ve yiyecek gibi ihtiyaçlarla birlikte 4 kişilik ailenin temel giderlerinin aylık en az 2.500-3 bin dolar arasında olduğu belirtiliyor. Buna karşılık üniversite mezunu yeni memurun aylık maaşı 1.200 ile 1.500 dolar arasında değişiyor.