Lübnan’da iç savaşta kaybolanların akibetlerinin araştırılmasını öngören tasarı parlamentoda oylanarak yasalaştı. Bu gelişme on yıllardır çaba gösteren kayıp yakınları tarafından ‘önemli bir kazanım’ olarak değerlendiriliyor.
Lübnan 1975’te başlayıp 1990 yılına kadar süren kanlı bir iç savaş yaşadı. Çok sayıda milis gücün dahil olduğu savaşta on binlerce insan tutuklandı veya kaçırıldı. İç savaş döneminde yaklaşık 17 bin kişinin kaçırılma, işkence sonucu öldürülme veya infaz sonucu kaybedildiği tahmin ediliyor.
Yeni yasa kayıpların isimlerinin ve toplu mezarların tespit edilmesi ve listelenmesi için bir komisyon oluşturulmasını öngörüyor. Yine yasaya göre, iç savaş döneminde kaybedilme vakalarına karışanlara 15 yıla kadar hapis ve para cezası verilebilecek.
Kızılhaç ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütlerin yanı sıra çok sayıda yerel sivil toplum kuruluşu ve oluşum da uzun süredir iç savaşta kaybolanların akibetlerinin ortaya çıkarılabilmesi için çalışmalar yürütüyor.
Ancak yasanın uygulanması aşamasında ortaya çıkabilecek engellere ve sorunlara dair tartışmalar şimdiden basının ve kamuoyunun gündeminde yer bulmaya başladı.
2010 yılında faaliyetlerine başlayan Act for Disappeared adlı kuruluşun kurucularından biri olan Justine Di Mayo yeni kanunu ve kanunun uygulanması aşamasında ortaya çıkabilecek engelleri Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.
Geçmişte de kayıpların araştırılması için bir komisyon oluşturulduğunu ancak ciddi bir çalışma yapılamadığını hatırlatan Di Mayo, “Kanun çok önemli bir kazanım ancak eğer uygulanmazsa hiçbir anlamı olmaz” dedi.
Ancak kanunun uygulanmasının pek kolay olmayacağı yönündeki görüşlere katılan Di Mayo, “Lübnan’daki bütün milis gruplar insan kaçırmalara veya kaybedilmelere karıştı. Bir ailede hem bir kaybedilen mağdura hem de kaybetmelere karışmış faile rastlamak mümkün. Bu nedenlerle oldukça hassas bir durum çünkü herkes karıştı” diye konuştu.
Lübnan iç savaşına katılan milis güçlerin liderlerinin ve komutanlarının bir kısmı günümüzde Lübnan siyasetini yönlendiriyor veya doğrudan ülkenin yönetiminde yer alacak pozisyonlarda bulunuyor.
Di Mayo kayıp yakınlarının öncelikli talebinin “iç savaş dönemi kaybedilme vakalarına karışanların yargılanması” olmadığını, “kayıplarla ilgili bilgi edinme” vurgusu yaptıklarını söyledi.
“Kayıp yakınları çok dikkatliler çünkü yargılama gibi talepler öne çıkarsa hiçbir şey alamayacaklarını biliyorlar. İlerde ne olur bilmiyoruz” diye konuşan Di Mayo şunları söyledi;
“Komisyon kanunda belirtildiği gibi kurulduktan sonra kayıplarla ilgili o dönemde görevde olan polislerden, askerlerden ve bilgisi olanlardan bilgi toplayacak. Komisyonun görevlerinden biri de toplu mezarların yerlerinin, mezarlardakilerin kimliklerinin belirlenmesi ve kalıntıların ailelerine teslimi. Ancak komisyonun kuruluş aşamasında oldukça dikkatli olmalıyız. Uluslararası standarlara uyuyorlar mı, sivil toplumun katılımı sağlanacak mı, bağımsızlar mı, şeffaf çalışıyorlar mı vs. Komisyona bütçe verilmezse kanun hiçbir işe yaramaz. Çok büyük bir bütçe gerekiyor. Araştırma ekiplerinin, antropologların, arkeologların, adli tıpçıların olması gerekiyor.”
Kızılhaç 2012 yılından beri kayıp yakınları ile görüşerek bilgi topluyor. Yine 2016 yılından beri kaybedilenlerin kimliklerinin tespitinde yardımcı olabilecek diş kayıtları, kırık kemik, medikal geçmiş gibi bilgileri derlemeye çalışan Kızılhaç’ın yanısıra Act for Disappeared gibi sivil toplum kuruluşları da kaybedilenlerin isimlerini, kaçırıldıkları yerleri ve hikayelerini topluyor. Kanunun öngördüğü araştırma komisyonu kurulduktan sonra Kızılhaç dahil sivil toplum kuruluşlarının topladıkları bilgileri komisyona aktarması bekleniyor.
“100’e yakın yerde toplu mezar olduğuna dair bilgi edindik”
Di Mayo, Act for Disappeared tarafından kayıpların yakınlarından edinilen bilgilerin ve hikayelerin bir dijital albümde toplandığını söyledi.
Yine toplu mezarların yerlerinin belirlenmesi için eski savaşçılarla ve görgü tanıkları ile görüştüklerini belirten Di Mayo, “100 kadar yerde toplu mezar olduğuna dair bilgi topladık ancak kesinleştirmek için daha çok bilgi edinmemiz gerekiyor” dedi.
Toplu mezar olduğu tahmin edilen bir yerde kazı yapılabilmesi için mahkeme kararı gerekiyor. Di Mayo, kamuoyunda kalıntılara DNA testi uygulanmasının yeterli olduğu yönünde bir anlayışın olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi;
“Toplu mezarı tespit etmek yetmez. Orada daha önce ne vardı? Kontrol noktası mı,tutuklama merkezi mi? Oraya kimler gömüldü? Yaşları, cinsiyetleri, kimliklerini belirlemeye yarayacak bilgi var mı? DNA testi en son aşama. Öncesinde alanı daratmak gerekiyor. Çünkü bulunan bir kemiği 17 bin kayıbın örnekleri ile karşılaştırmak çok zor. Zaten bütün kayıpların tespit edilip listelenmesi gerekiyor önce. Hepsinin yakınlarından DNA örneği almak çok zor. Bazılarının aileleri öldü. Bazı yerlerde normal mezarlıklara gömülenler var. Bazı yerlerde milislerle birlikte gömülenler var. Birçok toplu mezar da zaman içinde inşaatlar gibi sebeplerle dağıldı.”