İzmir’de trans seks işçisi Hande Buse Şeker’in 9 Ocak günü müşteri olarak gelen bir polis tarafından öldürülmesi, İzmir Genç LGBTİ+ Derneği tarafından bir basın açıklamasıyla protesto edildi. Basın açıklamasında “Trans cinayetleri politiktir” ifadesi kullanıldı ve medya şiddeti meşrulaştıran bir dil kullanmakla suçlandı. LBGTİ+ bireylerin yaşadıkları sorunları derneğin başkanı avukat Deniz Yenikaya VOA Türkçe’den Soner Kızılkaya’ya anlattı.
VOA: “Sizin elinizdeki bilgilere göre Hande Buse Şeker nasıl öldürüldü?”
Deniz Yenikaya: “Failin bir polis olduğu ortada. Fakat polis görevi başındayken değil, müşteri olarak Hande Buse’nin yanına gidiyor. Kullandığı tabancanın şahsi tabancası mı, görev için kendisine verilen tabanca mı olduğunu bilmiyoruz. Çünkü dosyada kısıtlılık var. Evde bir arbede yaşanıyor ve hedef gözeterek ateş açıyor. Sonrasında oradan kaçan arkadaşlarımız polise haber veriyor. Sonrasında biz Baro ve dernekler olarak hemen mağdurların yanına gittik. Vekaletname sorununu çözdükten sonra kısıtlılığa itiraz edeceğiz.”
VOA: “Trans cinayetleri politiktir derken ne kastediyorsunuz?”
Deniz Yenikaya: “Hande Buse’yi öldüren tek bir şahıs. Olay bazında böyle görünebilir. Ancak olay bununla sınırlı değil. Geniş bir arka planı ve altyapısı var. Sokaktaki Ayşe teyzeden, Ahmet amcadan kaynaklanan bir durum. Toplum, farklı gördüğü insanlara derhal tepki veriyor. Bilmediği şeyden korkuyor, kendi ötesinde istiyor. Güvenli alanından çıkmak istemiyor. Masum görünen şakalarla, laf atmalarla gruplaşma başlıyor. Birbirimizi dışladıkça, öcü gibi gördükçe yapılanlar reva görülmeye başlıyor. Devlet erkinin, toplumsal sistemi düzenleyen kesimlerin bunu fark edip, bu duvarların, bu sınırların kalkması için uğraşması gerekiyor. Sivil toplum örgütlerine ve her bireye de bu noktada bir görev düşüyor.”
Toplumsal ikiyüzlülük
VOA: “Trans bireyler toplumda niçin seks işçiliği ile gündeme geliyor?”
Deniz Yenikaya: “Birçok müvekkilimizden, danışanımızdan şunları duyuyoruz: ‘Konservatuarı bitirdim, işimi yapmak istiyorum, fakat gittiğim her yerde konsomatrislik teklif ediliyor’, ‘eşcinsel olduğum için işten atıldım’ veya ‘İşletme okudum ama insanlar beni vitrinlerine koyup diğer insanlarla karşılaştırmak istemiyor’. Bunları o kadar sık duyuyoruz ki… Toplumun uygun gördüğü çok sınırlı işlerden biri seks işçiliği. Kimse onları bu işten kovmuyor. Bizim de değer yargılarını bir kenara bırakıp seks işçilerinin haklarını korumaya, öldürülmelerini önlemeye çalışmamız gerekiyor.”
VOA: “Cinsel kimlikleri yüzünden dışlanan insanlarla, yine bu kimlikleri üzerinden seks ilişkisi kurulması çelişkili değil mi?”
Deniz Yenikaya: “Mikro düzeydeki iki yüzlülük makro düzeyde topluma yayılınca daha da büyüyor. Nedenlerinin araştırılması gerekiyor. Ama buna sıkça rastlıyoruz. Şehrin ön caddesinde toplumun kabul gören kesiminden biri iken, farklı bir sokakta seks işçileriyle kavga edip bağıran birine dönüşebiliyor.”
“Demek ki bir şeyleri başarıyoruz”
VOA: “Bugün Türkiye’de LGBTİ+ bireylerin en önemli sorunu nedir?”
Deniz Yenikaya: “Öncelikle görünürlük ve kabul görme. Bu yüzden bizim sloganımız “Alışın, buradayız”. Bunu da “lütfen bize alışın” diyerek değil, “sen bana bunu yapamazsın” diyerek sağlamaya çalışıyoruz. LBGTİ+ bireylerin en büyük sıkıntısı toplumun bir istisnası olarak görülmek. Bir istisna olmadıklarının anlaşılması gerekiyor.”
VOA: “LGBTİ+ hakları açısından bakıldığında geçmişten bu yana ne değişti?”
Deniz Yenikaya: “Bazı noktalarda ileri gittiğimizi düşünürken, bazı noktalarda yıllar önce verilen haklarımıza dahi ulaşırken çok zorlanmaya başladık. Bundan yıllarca önce başlayan onur yürüyüşleri engellendi. Ankara’da toplanıp bir sinema filmi izlemek dahi yasaklı hale geldi. Ama bir yandan da sokakta geçmişe göre daha çok bilinir, kabul görebilir bir hale geldi. Toplum her zaman yasaklardan, devletin düzenlemelerinden, mevzuattan öndedir. Toplumun belirli bir kesimi daha muhafazakarlaştı ama belirli bir kesiminde de duvarlar yıkılıyor. Bir kesim daha sert tepki gösteriyor. Eğer bir yerde ileri gidiyorsanız, sizi istemeyen insanlar daha sert tepki verir. Demek ki biz bir şeyleri başarıyoruz.”