WASHINGTON —
Bir yıl süren Kıbrıs Dostluk Programı, Kıbrıslı Türk ve Rum gençlerin, Amerika’nın değişik eyaletlerinde yaşayan ailelerin yanında yazları bir ay geçirmesini sağlıyor.
Amanda Messinger, Washington’a komşu Virginia eyaletinde, ikişer öğrenci ağırlayan ailelerden biri adına programın gençlere katkısını anlatıyor: “Bu programın en önemli amacı, Kıbrıslı Türk ve Rum öğrencilerin birlikte yaşararak, aralarındaki ilişkiyi güçlendirmesi. Kıbrıslı Türk ve Rum iki genç, bir Amerikalı ailenin evinde kalıyor, o ailenin günlük yaşamına katılıyor. Programın içeriği elbette eyaletten eyalete değişiyor. Örneğin biz burada Washington bölgesinde, başkentin sunduğu olanakları değerlendiriyoruz. Bu gençleri Washington’da medeni haklar lideri John Lewis, barış eylemcisi Colman McCarthy ile tanıştırdık. Aynı zamanda takım faaliyetlerimiz de var. Tırmanma yarışları düzenledik, birlikte eğlendik. Atölye çalışmaları yaptık, karşılıklı diyaloglarımız oldu. Birlikte çok zaman geçirdik. Bu gençler Washington deneyimi elde etmiş oldu.”
Kıbrıs adası 39 yıldır bölünmüş durumda. Adanın kuzey ve güney kesiminde yaşayan iki halkın teması uzun süre asgari düzeyde kalsa da, özellikle adada birkaç yıl önce iki toplumlu görüşmelerin başlamasından bu yana karşılıklı ziyaretler arttı: “Bu programdan önce Güney Kıbrıslılarla hiç iletişimim olmadı. Biz Güney’e gittik, gördük, ama bir iletişimimiz olmadı. Biz Yunanca bilmiyorduk, onlar da Türkçe bilmiyordu. Daha sonra bu programa başvurup, İngilizce öğrenmeye başladığımda onları gerçekten o zaman tanıdım. Ne kadar bize benzediklerini, ne kadar benzer hayatlar sürdürdüğümüzü, ama farklı taraflarda kaldığımızı o zaman gördüm.”
Kıbrıs dostluk programı lise çağındaki gençleri bir araya getirmeyi amaçlıyor. Bu gençlerin çoğu, 1974 öncesinde yaşananları yalnızca ailelerinden duymuş. Birçoğu adanın diğer tarafındaki yaşıtlarıyla temasta değil. O açıdan 17 yaşındaki Gazimağusa Türk Maarif Koleji öğrencisi Afet Soykök için yaşadığı deneyim çok özel: “Güney Kıbrıslı bir arkadaşımla kalıyorum. Aynı dili konuşmuyoruz. Aynı şeyleri yapmıyoruz. Çünkü aramızda kültür farkı var. Her şeyleri bizden farklı. Onunla kalmam benim için çok büyük bir avantaj oldu. Çünkü Yunanca konuşmayı öğrendim. Beraber bir şeyleri paylaşmayı öğrendik, aynı sofrada yemeyi, aynı odada yatmayı. Çünkü bu çok önemli bir şeydir. Eskiden insanlar savaş içindeydi. Birbirlerine düşman gözüyle bakıyorlardı. Şimdi öyle değil. Şimdi hepimiz bir kardeş gibi, aynı odada yatmak ne demek? Eskiden yapsaydık belki herkes kötü yorumlardı, fakat Rum arkadaşımla aynı odayı paylaşmam benim için çok büyük bir değişiklik. Bu belki bir sorunun çözümü olabilir. İlerde Kıbrıs’ın tekrar bir araya gelmesi ve bir bütün olmasını sağlayabilir diye düşünüyorum.”
Katerina Schinohoriti, “Benim neslimin bunu tamamen başaracağına inanmıyorum, ama bir şeyler başlatabilirler. Bence gerçek bir değişim için önceki neslin gitmesi, yeni insanların öne çıkıp yeni fikirler üretmesi gerek. O zaman bir şeyler değişir” diyor.
Aynı adada farklı dili konuşan yaşıtlarıyla yeni yeni tanışmaya başlayan bu gençlerin hepsi ilk kez Amerika’ya gelmiş. Kendilerini en çok şaşırtan şey, nereye giderlerse gitsinler, birçok kişinin farklı dillerde konuşmasına tanık olmaları.
Ada Envertekin, “Öncelikle dikkatimi çekti ki, kimse yadırgamıyor, Amerikalı olmamamızı. Çünkü burada birçok kültürden, birçok farklı insan birçok farklı dil konuşuyor. Ortak bir soru soruyor tanıştığım insanlar. Neredensin diyor? Hiç yadırgamıyor başka bir yerden olmamı” diyor.
Amerika yakın geçmişine kadar kendi toplumu içinde büyük sosyal çalkantı yaşadı. Amerikalı siyahlar, bir süre önce eşit toplumsal hak edinme mücadelelerinin temelini atan bir olayın, Büyük Yürüyüş’ün 50’inci yıldönümünü kutladı. Kıbrıs’tan gelen bu gençler için Amerika’nın yaşadığı toplumsal deneyimler son derece anlamlı.
Afet Soykök, “Amerika’ya gelmeden önce Amerikan kültürüyle ilgili araştırma yaptım. Hep büyük binalar, farklı kültürden gelen insanlar, değişik bir toplum, bambaşka bir şehir. Yani Amerika bambaşka bir yer. Buraya geldiğimde çok büyük avantajım, fırsatım oldu. En önemlisi John Lewis’le tanıştım. Bu büyük bir fırsat Kıbrıs’tan gelen bir öğrenci için. Kimsenin şansı olmayabilir. Martin Luther King’in yanında bulunan bir insan. “Bir hayalim var” konuşması sırasında yanındaymış. Hiçbir öğrenci bu fırsata sahip olmayabilir. Bu hiçbir zaman unutamayacağım tecrübe oldu” diyor.
Costas Pashalides, “Amerika’da harika insanlarla karşılaştım. Bana bir amaca inanmanın ne kadar önemli olduğunu ve sonunda başarıya ulaşacağımızı öğrettiler” diyor.
Kıbrıs Dostluk Programı çerçevesinde bir aylarını Amerikalı ailelerin yanında geçiren ve yaşamlarını Ada’nın diğer kesimindeki yaşıtlarıyla paylaşan gençler, bu deneyimlerini Kıbrıs’a döndüklerinde de olumlu bir şekilde değerlendirmekte kararlı.
Nicholas Michael, “Çözüm için ileriye doğru yeni adımlar atılmalı. Artık daha fazla insan birlikte barış içinde, daha iyi koşullarda yaşayabileceğine inanıyor. Bu programın amacı da bu” diyor.
Volkan Namı, “Ben inanıyorum ki Kıbrıs Türk ve Rum toplumları çok uyumlu iki toplum. Sadece farklı görüş açılarına yönlendirilmişler ve farklı deneyimlerden geçmişler. Bu acıları ve sancıları çektikten sonra hepsini bir kenara atıp bir barış süreci, bir yeniden yakınlaşma sağlamak uzun süre isteyecek. Tabii uzun süreyi bayağı harcadık. Önümüzde uzun bir yol var” diyor.
Amanda Messinger, Washington’a komşu Virginia eyaletinde, ikişer öğrenci ağırlayan ailelerden biri adına programın gençlere katkısını anlatıyor: “Bu programın en önemli amacı, Kıbrıslı Türk ve Rum öğrencilerin birlikte yaşararak, aralarındaki ilişkiyi güçlendirmesi. Kıbrıslı Türk ve Rum iki genç, bir Amerikalı ailenin evinde kalıyor, o ailenin günlük yaşamına katılıyor. Programın içeriği elbette eyaletten eyalete değişiyor. Örneğin biz burada Washington bölgesinde, başkentin sunduğu olanakları değerlendiriyoruz. Bu gençleri Washington’da medeni haklar lideri John Lewis, barış eylemcisi Colman McCarthy ile tanıştırdık. Aynı zamanda takım faaliyetlerimiz de var. Tırmanma yarışları düzenledik, birlikte eğlendik. Atölye çalışmaları yaptık, karşılıklı diyaloglarımız oldu. Birlikte çok zaman geçirdik. Bu gençler Washington deneyimi elde etmiş oldu.”
Kıbrıs adası 39 yıldır bölünmüş durumda. Adanın kuzey ve güney kesiminde yaşayan iki halkın teması uzun süre asgari düzeyde kalsa da, özellikle adada birkaç yıl önce iki toplumlu görüşmelerin başlamasından bu yana karşılıklı ziyaretler arttı: “Bu programdan önce Güney Kıbrıslılarla hiç iletişimim olmadı. Biz Güney’e gittik, gördük, ama bir iletişimimiz olmadı. Biz Yunanca bilmiyorduk, onlar da Türkçe bilmiyordu. Daha sonra bu programa başvurup, İngilizce öğrenmeye başladığımda onları gerçekten o zaman tanıdım. Ne kadar bize benzediklerini, ne kadar benzer hayatlar sürdürdüğümüzü, ama farklı taraflarda kaldığımızı o zaman gördüm.”
Kıbrıs dostluk programı lise çağındaki gençleri bir araya getirmeyi amaçlıyor. Bu gençlerin çoğu, 1974 öncesinde yaşananları yalnızca ailelerinden duymuş. Birçoğu adanın diğer tarafındaki yaşıtlarıyla temasta değil. O açıdan 17 yaşındaki Gazimağusa Türk Maarif Koleji öğrencisi Afet Soykök için yaşadığı deneyim çok özel: “Güney Kıbrıslı bir arkadaşımla kalıyorum. Aynı dili konuşmuyoruz. Aynı şeyleri yapmıyoruz. Çünkü aramızda kültür farkı var. Her şeyleri bizden farklı. Onunla kalmam benim için çok büyük bir avantaj oldu. Çünkü Yunanca konuşmayı öğrendim. Beraber bir şeyleri paylaşmayı öğrendik, aynı sofrada yemeyi, aynı odada yatmayı. Çünkü bu çok önemli bir şeydir. Eskiden insanlar savaş içindeydi. Birbirlerine düşman gözüyle bakıyorlardı. Şimdi öyle değil. Şimdi hepimiz bir kardeş gibi, aynı odada yatmak ne demek? Eskiden yapsaydık belki herkes kötü yorumlardı, fakat Rum arkadaşımla aynı odayı paylaşmam benim için çok büyük bir değişiklik. Bu belki bir sorunun çözümü olabilir. İlerde Kıbrıs’ın tekrar bir araya gelmesi ve bir bütün olmasını sağlayabilir diye düşünüyorum.”
Katerina Schinohoriti, “Benim neslimin bunu tamamen başaracağına inanmıyorum, ama bir şeyler başlatabilirler. Bence gerçek bir değişim için önceki neslin gitmesi, yeni insanların öne çıkıp yeni fikirler üretmesi gerek. O zaman bir şeyler değişir” diyor.
Aynı adada farklı dili konuşan yaşıtlarıyla yeni yeni tanışmaya başlayan bu gençlerin hepsi ilk kez Amerika’ya gelmiş. Kendilerini en çok şaşırtan şey, nereye giderlerse gitsinler, birçok kişinin farklı dillerde konuşmasına tanık olmaları.
Ada Envertekin, “Öncelikle dikkatimi çekti ki, kimse yadırgamıyor, Amerikalı olmamamızı. Çünkü burada birçok kültürden, birçok farklı insan birçok farklı dil konuşuyor. Ortak bir soru soruyor tanıştığım insanlar. Neredensin diyor? Hiç yadırgamıyor başka bir yerden olmamı” diyor.
Amerika yakın geçmişine kadar kendi toplumu içinde büyük sosyal çalkantı yaşadı. Amerikalı siyahlar, bir süre önce eşit toplumsal hak edinme mücadelelerinin temelini atan bir olayın, Büyük Yürüyüş’ün 50’inci yıldönümünü kutladı. Kıbrıs’tan gelen bu gençler için Amerika’nın yaşadığı toplumsal deneyimler son derece anlamlı.
Afet Soykök, “Amerika’ya gelmeden önce Amerikan kültürüyle ilgili araştırma yaptım. Hep büyük binalar, farklı kültürden gelen insanlar, değişik bir toplum, bambaşka bir şehir. Yani Amerika bambaşka bir yer. Buraya geldiğimde çok büyük avantajım, fırsatım oldu. En önemlisi John Lewis’le tanıştım. Bu büyük bir fırsat Kıbrıs’tan gelen bir öğrenci için. Kimsenin şansı olmayabilir. Martin Luther King’in yanında bulunan bir insan. “Bir hayalim var” konuşması sırasında yanındaymış. Hiçbir öğrenci bu fırsata sahip olmayabilir. Bu hiçbir zaman unutamayacağım tecrübe oldu” diyor.
Costas Pashalides, “Amerika’da harika insanlarla karşılaştım. Bana bir amaca inanmanın ne kadar önemli olduğunu ve sonunda başarıya ulaşacağımızı öğrettiler” diyor.
Kıbrıs Dostluk Programı çerçevesinde bir aylarını Amerikalı ailelerin yanında geçiren ve yaşamlarını Ada’nın diğer kesimindeki yaşıtlarıyla paylaşan gençler, bu deneyimlerini Kıbrıs’a döndüklerinde de olumlu bir şekilde değerlendirmekte kararlı.
Nicholas Michael, “Çözüm için ileriye doğru yeni adımlar atılmalı. Artık daha fazla insan birlikte barış içinde, daha iyi koşullarda yaşayabileceğine inanıyor. Bu programın amacı da bu” diyor.
Volkan Namı, “Ben inanıyorum ki Kıbrıs Türk ve Rum toplumları çok uyumlu iki toplum. Sadece farklı görüş açılarına yönlendirilmişler ve farklı deneyimlerden geçmişler. Bu acıları ve sancıları çektikten sonra hepsini bir kenara atıp bir barış süreci, bir yeniden yakınlaşma sağlamak uzun süre isteyecek. Tabii uzun süreyi bayağı harcadık. Önümüzde uzun bir yol var” diyor.