WASHINGTON —
PKK küçük yaşta çocukları dağa kaçırarak örgüte mi katıyor? Bu soru, Diyarbakır’da “çocuğumuzu istiyoruz” sloganıyla oturma eylemi başlatan annelerin tepkisiyle gündeme geldi. Çok konuşuldu, tartışıldı. Sayısız senaryo ortaya atıldı. Hükümet ile BDP arasındaki söylemler giderek sertleşti.
Amerika’nın Sesi, bu soruyu bir gazeteciye, dahası PKK tarafından kaçırılma tecrübesi yaşamış olan Kadri Gürsel’e sordu.
Kadri Gürsel, reşit olmamış 14 ve 15 yaşındaki gençlerin, arkadaş çevresi, yaşadıkları yerdeki ortam veya etki altında kalarak dağa gitmelerinin bölgede uzun yıllardır gözlemlenen bir durum olduğuna dikkati çekiyor ve “bu çocukların aileleri var elbette. Bu ailelerin tamamının buna onay verdiğini varsaymak imkansız” diyor.
Kadri Gürsel şunları ekliyor: “Bu çocukların kaçırılması bence vaki değil. Bence bu çocuklar oraya daha önce pek çok vakada olduğu gibi kendi iradeleriyle veya etki altında kalarak gitmiş olabilirler.”
“Dağda çocuklar vardı”
Milliyet Gazetesi köşe yazarı Kadri Gürsel, 1995’de Ajans France Press haber ajansı için çalıştığı dönemde PKK tarafından alıkonularak 26 gün PKK kampında tutulmuştu. Gürsel, orada bulunduğu sırada silahsız genç yaşta çocuklar gördüğünü söylüyor: “Gabar’daki grup bize yardımcı olmaları için silahsız olarak çocuk yaşta iki PKK’lıyı görevlendirmişti. Ateşimizi yakıyorlardı. Arada gelip çay falan koyuyorlardı. Dağdaki zor koşullarda daha iyi yaşamamız için ellerinden geleni yapıyorlardı ve kaçırılmış gibi durmuyorlardı.“
“Ailelerin tepkisi normalleşmenin kanıtı”
Kadri Gürsey görüşlerini şöyle dile getiriyor: “Çocuklarımız kaçırıldı diye ortaya ailelerin çıkması şunu gösteriyor. Bunun arkasında eğer başka bir güç yoksa oradaki çatışmasızlık ortamının yarattığı bir normalleşme atmosferi var ki, insanlar kendirlerini tehdit ve baskı altında görömedikleri için ortaya çıkıp ‘çocuklarımız kaçırıldı’ diye şikayetçi olabiliyorlar. Onların, çocuklarının kaçırıldığını söylemeleri çok normal. Ama ben fiziki olarak çocukların dağa kaldırılmalarının kolay olmadığını düşünüyorum. Onları zorla dağa yürütmek ve orada da tutmak kolay değil. Örgütün buna ihtiyacı olduğunu, insan kaynağı sıkıntısı çektiğini düşünmüyorum.”
“PKK’ya katılım arttı söylentisi siyasi amaçlı”
Çözüm süreci çerçevesinde çatışmasızlığın sürdüğü bölgede BDP’nin de doğruladığı PKK’ya katılımların arttığı yönündeki haberler sık sık gelmeye başladı. Gürsel, “iktidarın üzerinde baskı unsuru oluşturmak için siyasi amaçla” bu haberlerin yayıldığı görüşünde.
“Kalekol eylemleri tasvip edilemez”
Gürsel, bölgede inşa edilen ve ‘kalekol’ olarak yüksek güvenlikli karakolları protesto amacıyla yapıldığı savunulan yol kapatma eylemlerinin, fiziki engel oluşturmayan, bölgede ulaşımı aksatmayan şekilde yapılması gerektiğini söylüyor.
Kadri Gürsel şu görüşleri dile getiriyor: “Eylemlerin, çatışmasızlık durumuna zarar vermemesi, eylemler sırasında kan dökülmemesi gerekiyor. Aslında bu eylemlerin yapılması da riskli ve tasvip edilecek bir durum değil. Bu tür eylemler çatışma riski doğuruyor ve nitekim oluyor da. Şu ana kadar can kaybı yaşanmadı ama can kaybı da meydana gelebilir. Eylemler buna müsait bir ortam hazırlıyor. ”
Amerika’nın Sesi, bu soruyu bir gazeteciye, dahası PKK tarafından kaçırılma tecrübesi yaşamış olan Kadri Gürsel’e sordu.
Kadri Gürsel, reşit olmamış 14 ve 15 yaşındaki gençlerin, arkadaş çevresi, yaşadıkları yerdeki ortam veya etki altında kalarak dağa gitmelerinin bölgede uzun yıllardır gözlemlenen bir durum olduğuna dikkati çekiyor ve “bu çocukların aileleri var elbette. Bu ailelerin tamamının buna onay verdiğini varsaymak imkansız” diyor.
Kadri Gürsel şunları ekliyor: “Bu çocukların kaçırılması bence vaki değil. Bence bu çocuklar oraya daha önce pek çok vakada olduğu gibi kendi iradeleriyle veya etki altında kalarak gitmiş olabilirler.”
“Dağda çocuklar vardı”
Milliyet Gazetesi köşe yazarı Kadri Gürsel, 1995’de Ajans France Press haber ajansı için çalıştığı dönemde PKK tarafından alıkonularak 26 gün PKK kampında tutulmuştu. Gürsel, orada bulunduğu sırada silahsız genç yaşta çocuklar gördüğünü söylüyor: “Gabar’daki grup bize yardımcı olmaları için silahsız olarak çocuk yaşta iki PKK’lıyı görevlendirmişti. Ateşimizi yakıyorlardı. Arada gelip çay falan koyuyorlardı. Dağdaki zor koşullarda daha iyi yaşamamız için ellerinden geleni yapıyorlardı ve kaçırılmış gibi durmuyorlardı.“
“Ailelerin tepkisi normalleşmenin kanıtı”
Kadri Gürsey görüşlerini şöyle dile getiriyor: “Çocuklarımız kaçırıldı diye ortaya ailelerin çıkması şunu gösteriyor. Bunun arkasında eğer başka bir güç yoksa oradaki çatışmasızlık ortamının yarattığı bir normalleşme atmosferi var ki, insanlar kendirlerini tehdit ve baskı altında görömedikleri için ortaya çıkıp ‘çocuklarımız kaçırıldı’ diye şikayetçi olabiliyorlar. Onların, çocuklarının kaçırıldığını söylemeleri çok normal. Ama ben fiziki olarak çocukların dağa kaldırılmalarının kolay olmadığını düşünüyorum. Onları zorla dağa yürütmek ve orada da tutmak kolay değil. Örgütün buna ihtiyacı olduğunu, insan kaynağı sıkıntısı çektiğini düşünmüyorum.”
“PKK’ya katılım arttı söylentisi siyasi amaçlı”
Çözüm süreci çerçevesinde çatışmasızlığın sürdüğü bölgede BDP’nin de doğruladığı PKK’ya katılımların arttığı yönündeki haberler sık sık gelmeye başladı. Gürsel, “iktidarın üzerinde baskı unsuru oluşturmak için siyasi amaçla” bu haberlerin yayıldığı görüşünde.
“Kalekol eylemleri tasvip edilemez”
Gürsel, bölgede inşa edilen ve ‘kalekol’ olarak yüksek güvenlikli karakolları protesto amacıyla yapıldığı savunulan yol kapatma eylemlerinin, fiziki engel oluşturmayan, bölgede ulaşımı aksatmayan şekilde yapılması gerektiğini söylüyor.
Kadri Gürsel şu görüşleri dile getiriyor: “Eylemlerin, çatışmasızlık durumuna zarar vermemesi, eylemler sırasında kan dökülmemesi gerekiyor. Aslında bu eylemlerin yapılması da riskli ve tasvip edilecek bir durum değil. Bu tür eylemler çatışma riski doğuruyor ve nitekim oluyor da. Şu ana kadar can kaybı yaşanmadı ama can kaybı da meydana gelebilir. Eylemler buna müsait bir ortam hazırlıyor. ”