Erişilebilirlik

‘Jeopolitik Risk Ortamı Yatırımcıları Düşündürüyor’


‘Jeopolitik Risk Ortamı Yatırımcıları Düşündürüyor’
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:10:56 0:00

Abdullah Akyüz Washington’daki TÜSİAD ABD Temsilciliği’nin kurucusu ve ilk temsilcisi. 1999-2011 yılları arasında bu görevi yürüten Akyüz daha sonra merkezi Maryland ve İstanbul’daki Momentum Danışmanlık Şirketi’ni kurdu. Şirket finans ve uluslararası ve küresel ilişkiler alanında danışmanlık hizmeti veriyor. Yılın dört ayını Washington’da, geri kalanını da İstanbul’da geçiren Abdullah Akyüz, aynı zamanda Türkiye’nin en büyük yatırım bankası İş Yatırım’ın yönetim kurulu üyesi. Akyüz, George Washington Üniversitesi’nde de ders veriyor.

Hülya Polat - Türk ekonomisinin genel olarak dışarıdan görünümü nasıl bu dönemde?

Abdullah Akyüz - Türkiye gerçekten de Türkiye hala potansiyeliyle nüfusuyla büyüyen orta sınıfıyla hızla devam eden şehirleşmesiyle çok önemli bir ekonomi olmaya aday ve öyle bir ekonomi, G-20 üyesi olması da bunu gösteriyor. Potansiyeli çok yüksek, bütün bu açılardan Türkiye cazibesini ilgi çekiciliğini koruyor ama son dönemde bazı göstergelerdeki olumsuz gelişmeler, mesela enflasyonun artması, bütçe disiplininden biraz sapma olması ve Türkiye’deki artan çeşitli gelişmeler bazı soru işaretleri yaratıyor insanların kafasında.

Hülya Polat – Enflasyon ve faiz oranları açısından durum nasıl görünüyor?

Abdullah Akyüz - Gerçekten bu çok önemli. Türkiye’de de biliyorsunuz bu çok tartışılan bir konu. Enflasyonla faizler arasında çok önemli bir ilişki var. Enflasyon arttığı zaman faiz oranlarıyla ancak bunu kontrol edebilirsiniz. Dolayısıyla faiz oranlarının da artması gerekir. Nitekim enflasyon yıllarca Türkiye’de 6, 7, 8 aralığında oldukça istikrarlı diyebileceğimiz bir şekilde seyrettikten sonra son birkaç senedir yüzde 11’lere, yüzde 12’lere çıktı. Şu anda yüzde 11 civarında. Şimdi tabii bu, şimdi gerçekten önemli bir sorun yarattı. Bunun ardından faizler yükseldi. Mevduat faizleri yüzde 14, 15’ler düzeyinde ve üreticinin iş dünyasında kullandığı faizlere baktığınız zaman 17’ler, 18’ler 20’leri bulmaya başladı. Yurt dışından sağlanan faizler de arttı, maliyeti arttı. Dolayısıyla şu anda ekonominin performansı açısından bunlar sıkıntılı bir durum yaratıyor. Türkiye’nin enflasyonu düşürmesi lazım. Üstelik bu artış enerji fiyatlarının düştüğü bir dönemde oldu. Asıl nedeni de tabii döviz kurundaki artış, tabii gıda fiyatlarının bir türlü kontrol edilememesi gibi faktörler.

Hülya Polat – Doğrudan yatırımlar açısından ne durumda Türk ekonomisi? Portföy yatırımcıları, finansal yatırım yapan veya kredi veren kuruluşlar durumu nasıl değerlendiriyor ve yorumluyor? Yabancı yatırımcılar için uygun bir ortam olduğunu söylemek mümkün mü?

Abdullah Akyüz - Dünya Bankası’nın yeni bir raporunu okudum. G-7 gibi Gelişmekte Olan Ekonomiler-7 diye bir grup oluşturmuşlar. Tabii Çin, Hindistan, Brezilya var ve Türkiye de bu grubun içinde ve bu yedi ülkenin gelecekte küresel büyümeyi belirleme açısından önemli ülkeler olacağını çünkü Amerika’nın ve Avrupa ekonomilerinin soğuyacağını ve oradaki büyümelerin düşeceğini bekliyorlar. Amerika’nın çok iyi gidiyor son yıllarda ama orada da bir düşme bekleniyor. Yani Türkiye yarının küresel ekonomisinin büyüme hızını belirleyecek ülkeler arasında sayılıyor. Bu anlamda potansiyel itibariyle çok önemli bir cazibe merkezi fakat artan risk ortamı, jeopolitik risklerin artması, bizim coğrafyamızdaki risklerin artması, içerde son zamanlarda yaşamıyoruz ama terör eylemlerinin yaşanması, özellikle doğrudan yatırımları azalttı çünkü bu yatırımlar çok uzun vadeli yapılan ve hemen birşey yolunda gitmediği zaman geri çekilebilen yatırımlar değil veya o tür projeleri olan şirketler işlerini beklemeye almış durumdalar. Fakat portföy yatırımlar açısından baktığımızda, özellikle biliyorsunuz cari açığın finansmanı açısından bunlar çok önemli, Türkiye’nin cari açığı düştü son dönemde ama, yine de dışardan finansmana ihtiyacı var hem devletin hem özel sektör firmalarının. Bu açıdan dünyada hala Türkiye’ye yatırım yapan fonlar var. Özellikle gelişmiş ülkelerde faiz oranlarının da çok düşük seyretmesi, bu tür sermayenin gelişmekte olan piyasalara, Türkiye’nin de içinde olduğu, gelmeye devam ediyor. Tabii bu risklerin artması orada da maliyetleri yükseltiyor. Böyle bir sıkıntı yaşıyoruz.

Hülya Polat – Kısa ve uzun dönemde hangi sektörlerde yatırım imkanları olabilir, hangi alanlarda artış beklenebilir dış yatırım açısından?

Abdullah Akyüz - Türkiye birçok alanda hala cazibesini koruyor çünkü yeterince gelişmemiş bazı sektörler var. Hala yatırımla yeni hizmetlerin, yeni ürünlerin sokulabileceği alanlar var. Mesela finans sektörü, bankacılığımız çok gelişmiş ala sigortacılığımız yeterince gelişmemiş. Emeklilik fonları mesela, piyasa gelişiyor şimdi. Tarım ve gıda bağlantılı sektörlerde daha alınabilecek çok mesafe var. Otomotiv Türkiye’nin lokomotif sektörü oldu Avrupa’ya ihracat nedeniyle. Otomotivle bağlantılı alanlarda yatırım imkanları var. Özellikle elektrikli otomobiller vesairede yeni yatırım alanları yaratabilir. Makina kimya endüstrilerinde, sağlık alanında ciddi yatırım imkanları var. Enerji hala çok önemli Türkiye için, enerji ihtiyacı sürekli arttığı için, özellikle de yenilenebilir enerji alanında çok yatırım potansiyeli var. Daha başkaları da sayılabilir ama ilk aşamada aklıma gelenler bunlar. Hala birçok yabancı firma, bu alanlardaki potansiyeli araştırıyor ve planlamalarını yapıyorlar ileriye dönük olarak.

Hülya Polat - ABD ile ticari ilişkilerde nasıl bir durum var? Potansiyel var mı daha yoğun ilişkiler için?

Abdullah Akyüz - Türkiye ile Amerika arasındaki ticari ilişkiler, stratejik ve politik ilişkilerle desteklenmediği taktirde masanın bir bacağı eksik oluyor. Dolayısıyla masa hiçbir zaman sabit ve istikrarlı bir şekilde durmuyor çünkü karşılıklı ekonomik menfaatlerin yaratılması lazım ki bu ilişki daha sağlam bir temele otursun. Maalesef bu hep eksik kalmaya devam etti, hala da eksik. Ticaret hacmimizde bir artış oldu, neredeyse 6, 7 milyar dolarlardan şimdi 18, 19 milyar dolara geldi. Amerika lehine bir durum var ama aradaki fark çok fazla değil. Amerika dünyanın en fazla ithalat ve ihracat yapan ekonomisi. Rakamlar 3,5 trilyon dolar civarında ve Türkiye burada 18 milyar dolar gibi bir payla 30’uncu ticaret ortağı Amerika’nın. Türkiye açısından Amerika önemli bir partner. Avrupa Birliği’nden sonraki en önemli partner. Ama burada yapacak çok şey var, çok alan var. Bütün alanlarda karşılıklı ticaret ve yatırım artabilir ve asıl önemlisi de benim burada bütün Amerikalı firmalarla görüşmelerimde vurguladığım bir konu da üçüncü ülkelere Türk ve Amerikan firmalarının birlikte gitmesi, her iki ülkenin firmalarına da olağanüstü ekonomik faydalar sağlayacak, bunun çok güzel örnekleri de var. Dolayısıyla burada yapılabilecekler çok fazla, fakat hükümetlerin bu siyasi gündemden biraz uzaklaşıp ekonomik gündem üzerinde yoğunlaşmaları gerekiyor bunun için. Avrupa Birliği’yle tabii potansiyel daha fazla. Türkiye AB’nin neredeyse en büyük beşinci ticari partneri. Gümrük Birliği tabii çok büyük bir avantaj sağlıyor. Ama orada da daha alınabilecek çok mesafe var. Gümrük Birliği’nin sağladığı avantajı çok daha fazla kullanabiliriz. Revizyonu biliyorsunuz gündemde şimdi Gümrük Birliği’nin. Oradaki potansiyel bence ABD’yle olan potansiyelden daha büyük.

XS
SM
MD
LG