IŞİD, Amerikan birlikleri Irak’tan 2011’de ayrılmadan önce ordu kurmaya, Sünniler arasındaki huzursuzluğu körüklemeye, katliamlar yapmaya ve bombardımanlara çoktan başlamıştı. Suriye’de 50 bin, Irak’taysa 30 bin militana sahip olan IŞİD, sadece geçen ay 6 bin yeni militanı bünyesine kattı.
IŞİD’in acımasızlığı, El Kaide’yi bile kaygılandıracak nitelikte. Irak Savaşı’nın mimarlarından David Kilcullen, Suriye’deki iç savaşı ve Irak’taki mezhep kavgasını kendi lehine kullanmayı başaran IŞİD’in çok kısa süre içinde, büyük miktarda silah, para ve nüfuz elde ettiğini söylüyor. Kilcullen, Washington’da faaliyet gösteren güvenlik ve istihbarat stratejisi firması CAERUS’un yöneticisi.
Kilcullen’a göre, IŞİD El Kaide’yi gölgede bıraktı: ”IŞİD, El Kaide’ye kıyasla askeri açıdan çok daha güçlü. Daha fazla parası var ve kilit öneme sahip altyapıları, bölgeleri kontrol altında tutuyor. Bu nedenle El Kaide’den çok daha ciddi bir tehdit unsuru haline geldi. Adam kaçırma ve fidyeden milyonlarca dolar elde etti. IŞİD, 500 milyar dolarlık kaynakla dünyanın en zengin terör örgütü.”
IŞİD, hem Suriye’de hem de Irak’ta, Lübnan’da faaliyet gösteren Hizbullah örgütünü örnek alan bir yapılanma oluşturuyor.
Jorge Benitez, merkezi Washington’daki Atlantik Konseyi’nde uzman: ”IŞİD’in Irak ve Suriye’de kontrol altına aldığı bölgelerde devletin rol ve işlevini üstlendiğini görüyoruz. Örgüt, bu bölgelerde halkın gönlünde taht kurma taktiği uyguluyor.”
David Kilcullen, ”IŞİD halktan vergi topluyor, ekmek fırınları işletiyor, kimin okula gidip gitmeyeceğini belirliyor. Örgüt ayrıca kamu ve bayındırlık hizmetleri veriyor, hastaneleri işletiyor ve adalet sistemine bakıyor,” şeklinde konuşuyor.
Birçok uzmana göre, askeri başarıları nedeniyle diğer gruplar da IŞİD’e yöneliyor. Ancak kimilerine göre IŞİD, henüz gerçek bir savaşa girmedi. Terör uzmanı Brian Jenkins, Irak’ta Sünniler’in yaşadığı bölgelerin ‘kolay lokma’ olduğunu söylüyor: ”IŞİD’in Irak ordusunu mağlup eden müthiş bir askeri güç olduğundan söz edemeyiz. IŞİD sadece Irak’ta ordunun zayıf olması nedeniyle açılan boşluğu doldurdu.”
Jorge Benitez, ”En büyük gelişme, Musul Barajı’nın kontrolunu kaybetmeleri oldu. Bu IŞİD’in ilk büyük yenilgisiydi, ki bu iyiye işaret. Eğer Suriye ve Irak’ta birçokları IŞİD’in askeri açıdan kayba uğradığını görürlerse, örgüte verdikleri desteği yavaş yavaş çekerler,” diyor.
RAND düşünce kuruluşundan Brian Jenkins, Ortadoğu’da rollerin tamamen değiştiğini vurguluyor, Irak ve Suriye’nin geriye dönüşü olmayan şekilde dağıldığını söylüyor: ”Suriye’de bazı bölgeler hükümetin, diğer bölgelerse farklı grupların elinde. Ülkenin bu şekilde parçalara ayrılışı devam edecek. Irak ise Sünni, Şii ve Kürtler’in yaşadığı bölgelere ayrılmış durumda.”
Birçok uzman, IŞİD’in yükselişini, uluslararası cihat hareketi açısından 11 Eylül 2001 saldırılarından sonraki en büyük gelişme olarak değerlendiriyor. Gözlemciler, IŞİD’in, Batı’ya savaş açan küresel cihatçı terör ağlarının liderliğini üstlendiği görüşünde. Doğu Asya’da Ebu Sayyaf ve Cemaat-i İslamiye’den Afrika’da Boko Haram’a kadar birçok köktendinci hareket, eskiden El Kaide’nin ortağıyken şimdi IŞİD’e yöneliyor.