IŞİD militanları halifeliklerini ilan ettikleri zamanki kadar saldırgan.
Batılıların başlarını keserek, eşcinsel Suriyeli ve Iraklıları çatılardan aşağı atarak, Yezidi kadınları köleleştirerek tüm dünyanın dikkatlerini üzerlerine çektiler. Bu halleriyle örgüt ortaçağda iki yüzyıl hüküm süren Abbasilerle adeta yarıştı.
Hükümranlıkları 5 yıldan kısa sürdü. Suriye’nin güneyindeki çöllük alanda ellerinde kalan son yeri koruyabilmek adına savaş kurallarını hiçe sayarak sivilleri de kolayca feda ettiler. Çoğu kendi eşleri ve çocukları olan sivil halkı canlı kalkan olarak kullandı.
IŞİD, Suriye ve Irak topraklarında bir dönem 88 bin kilometrekarelik bir alanı kontrol etti ve o dönemde ortaçağdan kalma yönetim biçimini yaklaşık 8 milyon insanın üzerinde uyguladı. Aynı dönemde Suriye Lideri Beşar Esat’a da direnen örgüt haraç, petrol kaçakçılığı, soygunlar ve adam kaçırma işlerinden milyarlarca dolar kazanç elde etti.
IŞİD’in üst kademesi yürüttükleri propaganda çalışmalarıyla para basmaktan, okullar açmaya kadar kendilerini devlet gibi meşrulaştırmaya çalışacak adımlar attı. Yerel halk çocuklarını bu okullara göndermek istemedi.
IŞİD’e karşı savaşan Kürtlerin önderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri’nin saldırısı yeterince hızlı gerçekleşemedi. Bunun nedeni alandaki sivillerdi. SDG Söczüsü Mustafa Bali, “Dikkatli ve uygun şekilde ilerlemeye zorlandık” dedi.
IŞİD’in geriletilmesi, Amerika ve Avrupalı yetkililer tarafından Batı’nın müdahalesinin başarılı bir örneği olarak gösteriliyor. Kürt ve yerel güçler öncelikli olarak Amerika tarafından desteklendi, yol gösterildi ve donatıldı. Bu önce eski Başkan Barack Obama daha sonra da Başkan Donald Trump tarafından yapıldı.
Amerika’nın 2 bin 500’den az asker gönderdiği ve daha çok yerel güçlere katkı sağlayıp onlara hava saldırısı desteği verdiği strateji daha az bir yatırım içermesine rağmen çoğu kişinin beklentisinin aksine başarılı oldu. Amerikalı uzmanlar, bu modelin Amerika’nın terörle mücadelesinde sabit model olarak artık ön plana çıkmaya başladığını söylüyor.
Pantagon’daki operasyonların yöneticilerinden Orgeneral James Hecker geçen ay Kongre komisyonunda yaptığı açıklamada bu tarz dış güçlere destek verme stratejisinin faydalarını anlattı. Hecker, bu yöntemin sorunlu bölgelere çok fazla sayıda Amerikan askeri göndermeye gerek bırakmadığını, içinden çıkılmaz durumlara girme riskini azalttığını ve ayrıca yerel güçlerin duruma hakim oldukları bir ortam yarattığını savundu.
Bu işbirliği yapılan gruplar arasında Suriye’nin doğusundaki Shaitat aşireti üyeleri de vardı.
2014 yılında IŞİD militanları kendilerine karşı ayaklanan bu aşirete yönelik bir katliam yaptı. Teröristler bu kabile aşiret üyesi 900 kişiyi çarmıha gererek, başlarını keserek ya da vurarak katletti. Bu IŞİD’in Suriye’de yaptığı en büyük ve kanlı katliamlardan biri oldu. Yaptıkları katliamları cep telefonu kameralarıyla kaydeden ve bunu sosyal medyada paylaşan IŞİD militanları, barbarlıklarını tüm dünyaya gösterdi.
Eski İngiliz istihbarat görevlisi olan ve daha sonra Soufan Grup güvenlik danışmanlığı görevi yapan Richard Barrett yayınladığı raporunda, bu ve IŞİD’in yaptığı diğer barbarlıkların aslında kendi ölüm tohumlarını saçması olarak niteledi. Barrett bu barbarlığın, sonunda onları vuracağını savunuyordu. Sha’itat aşiretinin Suriye’nin güneyinde Kürtlerle omuz omuza savaşması da bu tepkinin bir parçasıydı.
IŞİD bölgeyi kaybedebilirdi ama ardında bıraktığı çok sayıda katledilmiş insan Suriye’deki bu acımasız savaşa bir travma daha ekledi. Bu katliam bölgede uzun yıllar etkisini sürdürecek. Ancak IŞİD bunu da kendi mirası olarak bırakmak istiyor.
IŞİD yanlısı online yayın organı “Halifeliğin Gençleri” örgütün ayakta kalacağı beklentisiyle övünüyor. IŞİD’e ait diğer sosyal medya hesapları da örgütün Ebu Musab el Zerkavi ve Ebu Bekr el Bağdadi tarafından Irak’ta Saddam’ın devrilmesinden sonra uyguladıkları direniş taktiklerini uygulayacaklarını ve mümkün olduğunca fazla tahribata yol açmaya çalışacaklarını söylüyor.
Son derece bunaltıcı bir direniş Irak’ta tüm gücüyle devam ediyor. IŞİD ayrım gözetmeksizin hükümet birimlerini, sivilleri yerel ve merkezi yöneticileri hedef alıyor. Örgütün amacı daha önceden de olduğu gibi tepkileri arttırmak ve mezhep ayrılığını körüklemek – ki birçok uzman ve batılı yetkili, bunların Suriye’de uzun yıllardır süren çatışmaların da temel noktası olduğuna, Suriye ve Irak’taki pek çok sıradan Sünni Müslümanın Şii rejimler tarafından idare edilmekten duydukları rahatsızlığa ve hissettikleri ayrımcılığa dikkat çekiyor.
IŞİD üzerine kitap yazmış olan Hassan Hassan, “Bugün her iki ülkedeki koşullar, IŞİD’in gelecekte yeniden dirilmesi açısından son derece uygun. Suriye’nin kuzeydoğusundan, Irak’ın batısına kadar uzanan alanda, her yer yıkılmış halde. Halk mahvolmuş, sınırlar merkezi hükümetler tarafından güvenliği sağlanamayacak kadar delik deşik olmuş durumda” diyor.
Suriye’de Esat’ın kontrolundaki, özellikle Bayda çölü, Suriye’nin güneydoğundaki alanlar ve başkent Şam’ın güneyindeki bazı alanlarda, halen daha IŞİD’in savaşçılarınn barındığı alanlar bulunuyor. Diğerleri de el Kaide ve Hayat Tahrir el Şam’ın denetimindeki Idlib’in kuzeybatısına doğru ilerliyor.
Ancak bu bölgeye gidenler buradaki cihatçılar tarafından pek de memnun karşılanmıyor. Çünkü el Kaide üyeleri IŞİD militanlarının gelmesiyle bulundukları yerlere Rus bombardımanına davetiye çıkarmasından endişe ediyor. Batılı yetkililer, el Kaide’nin rakibi IŞİD’in bu şekilde küçük düşürülmesinden faydalanarak yeniden canlandığını söylüyor.
Suriye’deki IŞİD üyelerinden bazıları hayatta kalabilmek için el Kaide’ye katılabilir ama uzmanlar bu sayının çok fazla olmayacağını düşünüyor. Geride kalan IŞİD militanlarının büyük çoğunluğu 16 Ocak’ta Suriye’nin kuzeyinde Menbiç’teki gibi bombalı saldırılar düzenledi. Bu saldırıda Amerikalı ve Birleşmiş Milletler yetkililerinin açıklamasına göre 4’ü Amerikalı, 16 kişi hayatını kaybetti.
Grubun, yeniden toplanacağı diğer yerlerse, Libya yakınları, Nijerya, Somali, Afganistan, Filipinler ve Avrupa olacağa benziyor. Ancak batılı yetkililere göre en azından halifeliğin dağılması, özellikle Avrupa’dan örgüte yeni katılımların olması konusundaki cazibeyi ortadan kaldırabilir.
Yine de İngiliz İstihbaratı MI6’in Başkanı Alex Younger, batılı siyasetçileri, IŞİD’in bir zafer duygusuyla yeniden asimetrik ve uluslarası saldırılar düzenleyen örgüt köklerine döneceği konusunda uyarıyor.