Fransa, Belçika ve Hollanda gibi Avrupa ülkelerinde suç unsurlarıyla cihatçı çevreler arasındaki kaynaşma giderek artıyor. Uzmanlar, IŞİD’in yeni gelir kaynakları arayışı içine girmesi ve hala sözü geçen bir örgüt olduğunu göstermek için Avrupa’ya yönelik saldırılarını sürdürmesi nedeniyle, suç ve terör bağlantısının daha da sıkılaşacağı görüşünde.
Terör örgütleri ve suç çeteleri içindeki eski hükümlü ve suçluların varlığı, uzmanlara göre yeni ya da daha önce benzeri görülmemiş bir olgu değil. Kuzey İrlanda’daki IRA’dan ayrılıkçı Bask hareketine kadar gerek seküler ve milliyetçi, gerekse Hıristiyan kökenli suç çeteleri gibi birçok yapılanma içinde bu olgunun yıllardır mevcut olduğu biliniyor. Ancak suç unsurlarıyla olan bağların, özellikle örgüt bünyesine yeni militan katma sözkonusu olduğunda IŞİD’de daha güçlü olduğu görülüyor ve bu durumun önümüzdeki yıllarda daha da güçleneceği tahmin ediliyor.
Kimi Avrupa ülkelerinde çoğu cihatçı yabancı militanlar, aslında eski suçlular. IŞİD’in militan avcıları, özellikle tutuklular ve hapisten çıkan eski hükümlüler arasından örgüte taze kan katma arayışında. Suç çeteleri ve cihatçılar, kendilerine aynı havuzdan üye katmaya çalışıyor. Aranan özelliklerse silah kullanma deneyimi, şiddet eylemlerine girişmeye hazır olmak ve polis nezaretinden kaçma becerisi.
Merkezi Londra’daki araştırma kuruluşu Henry Jackson Vakfı’ndan uzman Emma Webb, suç bağlarının, radikalleşmeyle mücadelenin önünde ciddi engeller oluşturduğunu söylüyor. Uzman, IŞİD militanlarının suç sicillerinin örgüt üyeleri arasındaki arkadaşlık bağlarını sıkılaştırmaya yaradığını kaydediyor. Webb, ”Bu ilişkilerin sosyal boyutu, suçluları sadece aşırı uçlara çekme konusunda değil, bu örgütlere girdikten sonra orada kalmalarını da sağlayan bir unsur” diyor.
Emma Webb, İngiltere’deki terör istatistiklerinde ve Avrupa çapında suç sicili kabarık militanlara sıklıkla rastlandığını söylüyor. Uzman, 2015 yılı Kasım ayında Paris’te eşgüdümlü olarak düzenlenen saldırıların Brüksel ağıyla bağlantılarını örnek gösteriyor. Paris saldırılarını düzenleyenlerin uzun zamandır birbirleriyle arkadaş oldukları, suç örgütleri içinde yetişip büyük olasılıkla hapishanelerde radikalleşerek köktendinciliğe yöneldikleri biliniyor. Bu ağların güçlü olmasını sağlayan etkense militanlar arasındaki güven bağı.
Eski İngiliz savcı Nazir Afzal’a göre, IŞİD’in El Kaide’ye kıyasla daha yalın olan söylemi, suçluları örgüt bünyesine katmada daha etkili oluyor. Afzal, IŞİD’e militan katma sürecinin, organize suç örgütleri ya da sokak çetelerinin bünyelerine taze kan arama sürecinden çok da farklı olmadığını belirtiyor. ”Bu iş için en savunmasız insanları hedef alıyorlar” diyen Afzal, IŞİD’in, hedef aldığı yeni militanlara hitap etmeyi çok iyi başardığını söylüyor. Kimi suçlular heyecan arayışı içindeyken diğerleri pişmanlık duygusuyla örgüte katılıyor.
Londra’daki King’s College bünyesinde bulunan Uluslararası Radikalleşme ve Siyasal Şiddet Araştırmaları Merkezi’nin geçen yıl yayınladığı rapor, IŞİD’in dile getirdiği cihatçı söylemin suçluların kişisel ihtiyaç ve arzularıyla şaşırtıcı derecede uyum içinde olduğunu gösteriyor.
Araştırma ayrıca suçluların silah saklama ve güvenlik güçlerine yakalanmama gibi becerilerinin IŞİD’in çok işine yaradığını ortaya koyuyor.
Raporda şu ifadeler kullanılıyor: ”IŞİD ve diğer cihatçı gruplar ve suç örgütleri arasında bir birleşme yaşandığı görülmedi. Ancak sosyal ağlar, çevreler ve ortamlar arasında kısmi birleşmeler yaşandı.” Uluslararası Radikalleşme ve Siyasal Şiddet Araştırmaları Merkezi’nin yakından izlediği 79 kişiden 45’i, radikalleşmeden önce, aldıkları bir aydan on yıla varan farklı oranlarda cezalar yüzünden hapishanedeydi. Hapishanede yatanların dörtte biri, bu süre zarfında radikalleşti.
Avrupa’da yapılan başka araştırmalar da çoğu yabancı cihatçının eski suçlular olduğunu ortaya koyuyor.
Emma Webb, IŞİD’in kriminal faaliyetleri kullanarak köktendinci eylemlerini finanse ettiğini söylüyor. Avrupa’da yapılan terör eylemi planlarının yüzde 40’ı, finansal olarak, hırsızlık, uyuşturucu satışı, soygun, kaçakçılık gibi faaliyetlerle destekleniyor.
Bir zamanlar hüküm sürdüğü topraklarda sıkışıp kalan IŞİD’in doğalgaz, petrol ve fosfat satışı, haraç toplama ve arkeolojik eser kaçakçılığı gibi ana gelir kaynakları kurumaya başladı. Bu da örgütün alternatif gelir kaynakları arayışı içine girmesine neden oldu. Uzmanlar, Batı’da saldırı düzenlemeye devam etmesi için örgütün mali açıdan kendi kendine yetebilen elemanlar edinmesi gerektiğini söylüyor.
Öte yandan IŞİD sadece Avrupa’daki suç ağlarına yakınlaşmakla kalmıyor. Örgüt, kaçak mallarını, uyuşturucu stoklarını ya da elemanlarını IŞİD topraklarından ya da IŞİD militanlarının nüfuz sahibi olduğu bölgelerden geçirmek isteyen bu suç ağlarından haraç alıyor.
Uzmanlar, IŞİD’in uyuşturucu, insan ya da silah kaçakçılığı yapmak için eski rotaları kullandığını söylüyor. New York Times gazetesi, geçtiğimiz yıl, İtalyan Donanması’nın Libya’dan Sicilya’ya, oradan da Mısır ve Balkanlar’a uzanan yeni bir uyuşturucu kaçakçılığı rotası keşfettiğini yazmıştı.
Sicilya’da mafyayla mücadele eden savcılar, Amerika’nın Sesi’ne yaptıkları açıklamada, Arap Baharı’ndan ve Ortadoğu’daki diktatörlerin düşüşünden çok önce oluşan eski rotaların yeniden kullanılmaya başladığını belirtti. IŞİD ve suç çeteleri, yıllar önce kurulan rotalara yenilerini ekliyor.
Irak’ın batısındaki Anbar vilayetinin ücra noktaları, IŞİD’in aynı zamanda uyuşturucu kaçakçılığına ağırlık verdiği bölgeler. Merkezi Londra’daki Arap gazetesi Asharq Al-Awsat, IŞİD’in bölgedeki çiftçileri hint keneviri yetiştirmeleri için ikna ettiğini, yetişen ürünün Suriye üzerinden Türkiye’ye nakledilerek Avrupa’daki suç çetelerine aktarıldığını yazmıştı.
Adının açıklanmasını istemeyen bir İtalyan savcı, cihatçılar ve organize suç çeteleri arasında işbirliği zinciri oluştuğunu söyledi. İtalyan savcıya göre cihatçılar ve suç çeteleri arasında para ve kaçak mal ticareti yapmak için oluşturulan işbirliği, derinliği olan bir anlaşmaya değil, fırsatçılık temeline dayanıyor.