Birçok konuda derin anlaşmazlık yaşayan Amerika ve İran, bu hafta ortak bir paydada buluştu ve Kürt Yönetimi lideri Mesut Barzani’yi bağımsızlık referandumundan vazgeçirmek için harekete geçti.
Amerika ve İran’ın Iraklı Kürtler’in bağımsızlık referandumuna şiddetle karşı çıkmasının ardında aslında birbirleriyle ilgili şüpheler de yatıyor.
Tahran, bağımsızlık ilan eden Iraklı Kürtler’in Amerika ve Batı’ya daha da yaklaşmasından, Washington ise bağımsızlık referandumunun Irak’taki Şii milislerle Kürtler arasında savaş çıkmasına neden olmasından korkuyor. Böylesi bir çatışma, Amerika’nın birarada tutmak için büyük çaba sarfettiği Irak’ın bölünmesine ve IŞİD’in yenilgiye uğratılmasına öncelik veren Amerika’nın bu planının bozulmasına neden olabilir.
Ancak uluslararası toplumun da desteğini alan Amerika ve İran’ın bağımsızlık referandumunu erteletme çabaları an itibariyle Kürtleri vazgeçirmeye yetmiş görünmüyor. Yüzyıldır toplu katliamlar, komşularıyla çatışmalar ve soykırımla karşı karşıya kalan Kürtler, artık zamanın geldiğini ve Kürt bölgesindeki tüm tarafların referandumu desteklediğini savunuyor. Bu anlamda Barzani’nin referandumu şu anda engellemesi zor görünüyor.
İlk bakışta yakın gelecekte savaş yaşanması olası görünüyor. Referandumun, daha IŞİD tamamen temizlenmeden Irak’ta yeni bir şiddet dalgasına yol açacağına dair kaygılar giderek artıyor.
İran ve Türkiye ise kendi içlerindeki Kürt ayrılıkçıların cesaretlenmesinden korkuyor. Bu nedenle İran, referandumun yapılması durumunda Irak’taki Kürt bölgesini ablukaya alma tehdidinde bulundu.
İran yanlısı Şii milislerin lideri Kays El Kazali, Pazartesi günü, Kerkük’ü ziyaret etti ve ziyareti sırasında çekilen bir fotoğrafını paylaştı. El Kazali, geçen hafta yaptığı açıklamada da, Kürtler’in petrol zengini bölgeyi ve Kerkük’ü resmen ilhak etmesi durumunda kendine bağlı güçlerin Kürt Peşmergelere ”işgalci güç” muamelesi yapacaklarını söyledi.
Başka Şii milisler de benzer uyarılarda bulundu. Şii gruplardan İmam Ali Taburu’nun liderleri, Tahran’ın kendilerine saldırı için onay verdiğini kaydetti. Şii komutan Ebu Azrail, ay başında yaptığı açıklamada, ”Kerkük Irak’a aittir. Kan dökülmesine neden olsa bile Kerkük’ten asla vazgeçmeyiz” dedi.
Öte yandan İran Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani, İran’ın, Irak’taki Kürt bölgesini sadece abluka altına almakla kalmayacağı uyarısında bulundu. Şemhani, “İran, güvenliği tehdit eden eylemler karşısında sınırın daha da derinlerindeki bölgelere girmek için hazırlık yapmak durumunda kalır” dedi.
Türkiye de askeri gücünü devreye sokuyor ve Kürt Bölgesel Yönetimi sınırında daha önceden duyurusunu yapmadığı sürpriz askeri tatbikatlar yapıyor.
Peki, 25 Eylül’de yapılması planlanan referandum Irak’ı daha derin bir karmaşanın içine mi sürükleyecek? Ya da Irak ve uluslararası koalisyonun IŞİD’le mücadele çabalarının zayıflamasına mı yol açacak? Uzmanlara göre savaş çıkmasını engellemede Tahran’a büyük iş düşüyor.
Kürtler’in ateşle oynadığındansa kimsenin şüphesi yok. Ancak Kürt liderlerin bu hafta yaptıkları açıklamalar, referandum ertesinde, resmi bir bağımsızlık açıklaması yapmaktan kaçınmak dahil attıkları her adıma çok dikkat edeceklerini ima ediyor.
Uzman Ranj Alaaldin, ”Referandum, Kürt bağımsızlığına ivme kazandırsa ve süreci resmi bir platforma taşısa da kurumsal ya da yönetimsel hiçbir etkisi olmayacak çünkü referandum hukuki açıdan bağlayıcı değil” şeklinde konuşuyor.
Önümüzdeki hafta yapılacak referandumun ertesi günü ciddi çatışmalar çıkıp-çıkmaması, Bağdat ve Tahran hükümetlerinin itidalli davranıp-davranmadıklarına bağlı olacak. Kürt nüfusun büyük çoğunluğunun bağımsızlık için ”Evet” oyu kullanacağına dair hiç şüphe yok. Uzmanlara göre Bağdat ve Tahran’ın vereceği tepkiler de Kürtler’in referandumdan hemen sonra bağımsızlık açıklamasında bulunup-bulunmamasına ya da Kerkük gibi tartışmalı bölgeleri ilhak etmeye kalkışıp-kalkışmamasına bağlı olacak.
Kürt Bölgesel Yönetimi, referandumu, bağımsızlığa uzanan sürecin bir parçası olarak tanımlamak için bu hafta büyük çaba harcadı ve referandumun, Bağdat hükümetiyle, Türkmenler’le ve Hıristiyanlar’la yapılacak, uzun sürmesi olası müzakerelerin başlangıç noktası olacağı imasında bulundu.
Kürt yetkililerse IŞİD’le mücadele sırasında kontrol altında tuttukları toprakları yüzde 40 oranında genişlettiklerini söylüyor. Bu toprakların bir kısmı da Kerkük gibi Kürt olmayan nüfusun çoğunluğu oluşturduğu bölgeler. Yeni ele geçirilen bu topraklar, gelecekte yapılacak müzakerelerde etkili bir pazarlık aracı haline gelebilir.
Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani, hafta başında yaptığı açıklamada telkin edici sözler sarfetti ve referandumun, Kürt bölgesinin sınırlarını tanımlamayacağını kaydetti. Barzani, sınırların ancak Bağdat hükümetiyle yürütülecek ciddi diyaloglarla belirlenebileceğini ifade etti.
İran ve Bağdat hükümetinin bağımsızlık referandumuna vereceği tepkiyi belirlemede rol oynayacak bir başka etken de Kürtler’in askeri gücü. Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü’nden uzman Michael Knights, ”İran, federal Irak güçleri ve İran’ın desteklediği Şii milislerin, güçlü Kürt savunmasını ciddi ölçüde tehdit etmesi olası görünmüyor” şeklinde konuşuyor.
Kürtler, Şii milislerle herhangi bir askeri çatışma olasılığına karşı aylardır hazırlık yapıyor. Iraklı güvenlik güçleri ve Kürt Peşmergeler’in Musul ve civarındaki kasabalardan IŞİD’i çıkarmak için yürüttükleri askeri kampanyayı izleyen gazeteciler, Kürt güçlerin sınırda yeni savunma hatları kurduklarını da yakından gördüklerini kaydediyor.
Uzman Michael Knights, güçlü savunmanın ve müzakereleri gündemde tutmanın, referandum sonrası yaşanacak olası şiddet eylemlerini kontrol altında tutmayı sağlayabileceğini söylüyor.