Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, ülkenin önde gelen hak savunucuları arasında yer alıyor. Önderoğlu, 2016 yılında 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında çıkarılan bir kanun hükmünde kararnameyle kapatılan Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma eylemi gösteren gazetecilerden biri olduğu için dün yeniden hakim karşısındaydı.
Altı yıl önce o dönem Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı olan Şebnem Korur Fincancı ve yazar Ahmet Nesin’le birlikte 10 gün tutuklu kalan Önderoğlu, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davada diğer iki isimle birlikte 17 Ekim 2019’da beraat etti. Ancak Fincancı’nın Türk Tabipleri Birliği Başkanı seçilmesi sonrası Erdoğan’ın bu kurumu “terörle iç içe” olmakla suçlamasının ardından istinaf mahkemesi üç sanık hakkında verilen beraat kararlarını bozdu ve 30 Eylül 2021’de yargılama tekrar başladı.
İkinci yargılamanın üçüncü duruşmasına katılan tek sanık olan Erol Önderoğlu, heyet başkanının, “Herhangi bir beyanınız var mı? Tanık İnan Kızılkaya ile irtibatınız var mı?” sorularına olumsuz yanıt verdi. Ancak önce Önderoğlu’nun avukatı Abbas Yalçın, üye hakim Murat Bircan hakkında daha önceki duruşmada kabul görmeyen reddi hakim talebini yineledi, ardından da Fincancı’nın avukatı Meriç Eyüboğlu ilk kez aynı üye hakim hakkında reddi hakim talebinde bulundu.
Bu talepler sonrası duruşmaya kısa bir ara veren 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti bu talebin değerlendirmesini 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne bırakarak, duruşmayı 1 Şubat 2023 tarihine erteledi.
Önderoğlu: “Türkiye’de yargı bağımsız olmalı”
VOA Türkçe’nin konuştuğu Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi, 2018 yılında o dönem avukatlık yaptığı Samsun’dan AKP milletvekili aday adayı olan Murat Bircan’ın bir yıl sonra hakim yapılarak bu davaya atanmasının adalet mekanizmasına dair güvensizlik yarattığını söyledi.
Önderoğlu, “Sıradan bir dava iken özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müdahalesi ile beraatlerin bozulması ile yargıya yönelik siyasi müdahalelerin sembolü olan bir dava oldu önümüzdeki dosya. Daha önce avukatlarım reddi hakim talebinde bulunmuştu. Bugünkü (dünkü) duruşmada Şebnem Korur Fincancı’nın avukatı Meriç Eyüboğlu de aynı yönde bir talep iletti. Hatırlanacak olursa üye hakim AK Parti lehinde siyasi kampanyalara katılmış ve milletvekili aday adaylığını ilan etmişti. Bir cumhurbaşkanlığı müdahalesi gördükten sonra bir dosyada üstüne üstlük hakimin AK Parti’den milletvekili kampanyası yapmış olması çok fazla. Güven duymak için Türkiye’de mutlaka yargının bağımsız hale getirilmesi gerekiyor. İktidar talimatlarının kesilmesi gerekiyor. Ve kendi kendine yeten, kendi disiplin ve tayin işlemlerini kendisi yapan, nesnel ölçütlere bağlanmış bir yapı gerekiyor ki biz de sanık olarak kendimizi daha güvende hissedelim” dedi.
“Türkiye hak savunucuları için de tehdit alanı”
Adil yargılama yapılan bir hukuk sisteminde hesap vermekten hiç çekinmediğini söyleyen Önderoğlu, beraat ile sonuçlanmış bir davanın bozularak yeniden yargılamanın güven verici olmadığını ancak bununla beraber basın ve ifade özgürlüğü için mücadele etmekten geri durmayacağını ifade etti.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi, “Dava uzunca bir süredir Türkiye’nin sadece gazeteciler için değil hak savunucuları için de bir tehdit alanı olduğunu gösteriyor. Diğer yandan toplumun en temel bilgiden yoksun olduğu bir süreçte de kararlı durmanın ve tüm riskleri göğüsleyerek kamuoyuna haber yetiştirmek için çabalayan meslektaşlarımız lehine sağlam bir tutum almanın da elzem olduğu bir dönemde olduğumuzu biliyoruz. Masumiyetini ispat etmek zorunda bırakılmanın verdiği zorluğun yanı sıra medya özgürlüğüne dair bugüne kadar verdiğimiz sözlerin arkasında durmak gerektiğini düşünüyorum. Birkaç yüz gazetecinin dava süreçlerini takip etmenin yanı sıra bu davada yargılanmamdan dolayı özelde benim üzerimde tesiri en aza indirmeye çalışıyorum ki günlük işlerimde çok fazla etkilenmeyeyim. Türkiye şeffaflık adına sıradışı bir dönemden geçiyor. Gazetecilerin temel haber verme haklarının kararlı şekilde savunulması gerekiyor. Davanın benim üzerimdeki özel etkileri mümkün olduğunda gözardı ediyorum ve hep beraber özgürlük için o ittifaka dahil olmaya çalışıyorum” dedi.
Faruk Eren: “Yargı en çok gazetecileri susturmak için kullanılıyor”
Geçtiğimiz hafta Gerçek Gündem internet sitesi sorumlu yazı işleri müdürü olarak editör Furkan Karabay ile birlikte yargılandığı bir basın davasında 2 yıl 3 ay hapse mahkum olan ve istinaf mahkemesinin kararı onaması halinde tutuklanma risk bulunan DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren de, yargı ile yürütme arasındaki iç içe ilişkinin güvensizlik yarattığını vurguluyor.
VOA Türkçe’nin konuştuğu Eren, “Yürütme uzun bir süredir yargıyı etkiliyor. Birçok kritik davada doğrudan yürütmenin isteğiyle karar verildiğini biliyoruz. Bu durum göstere göstere yapılıyor. Birçok insan doğrudan yürütmenin emriyle hapishanelerde tutuluyor. Ama yargı en çok gazetecileri susturmak için kullanılıyor. Kısacası yargı sistemi Erdoğan iktidarının aparatı haline dönüşmüş durumda” dedi.
“Yasanın yaratacağı ağır gölge gazetecilerle sınırlı olmayacak”
Türkiye son 10 yılda onlarca gazetecinin yüzlerce davada yargılandığı bir ülkeye dönüştü. Önderoğlu, geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren; iktidara göre dezenformasyonla mücadele yasası, gazetecilere göre sansür yasası olan düzenleme ile daha zor bir siyasi iklime girdiğini düşünüyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi, “Habercilik kadar şeffaflığı da reddeden bir tasarı yasalaştı. Sadece gazetecilerin ve medyanın işlev görmesini değil aynı zamanda her tür muhalefeti dize getirmenin aracı olarak yürürlüğe konuldu. Çağdaş toplumlarda dezenformasyonla mücadele bu şekilde yapılmıyor. Dezenformasyonla, yalan haberle, asparagasla mücadele etmek istiyorsanız devlet olarak çok nesnel ölçütler, objektif kurallar ile birlikte bilgilendirme kanalı kurmamız gerekiyor. Türkiye’de biraz eleştirel olan gazetecilerin bu kanallardan dışlandığını görüyoruz. Bakanlıklar, müdürlükler ve devletin önemli kurumları eleştirel gazetecilerle en ufak bir bilgiyi bile paylaşmaya yanaşmıyorlar. Bilgiye ulaşmak için çalışan bir devlet olsaydı gazetecilerin hapis istemiyle gazetecilerin yargılandığı bir düzene bel bağlamazdı. Dezenformasyon yasasının yaratacağı ağır gölgenin sadece gazetecilerle sınırlı olacağını düşünmüyorum. İktidardan farklı bir şey söyleyen herkes mahkeme karşısına çıkacak, internet gazetecileri başta olmak üzere yorum yapan herkes de dahil olmak üzere hapis yaptırımıyla karşı karşıya kalacağı bir ortamın yaratılacağını düşünüyorum” diye konuştu.
Fincancı ve Nesin’le birlikte “terör örgütü propagandası yapmak”, “suç işlemeye tahrik”, “suçu ve suçluyu övme” suçlamalarıyla yargılanan Önderoğlu hakkında 7,5 yıla kadar hapis cezası isteniyor.