İSTANBUL —
Levent Tüzel, Türkiye’nin köklü sol geleneklerinden bir örgütün eski genel başkanı. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının kurduğu Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun (THKO) devamı olan Emeğin Partisi’nin 2011 seçimlerine kadar genel başkanlığını yaptı. Seçimlerde Blok milletvekili olarak BDP desteğiyle TBMM’ye girdi. Bazı sosyalist parti ve gruplarla BDP’nin de yer aldığı Halkların Demokratik Kongresi yürütme kurulu üyesi olan Tüzel, Kürt siyasetini çok yakından takip ediyor. Tüzel’le Kürt meselesinin çözümü için iyimser havanın ne kadar gerçekçi olduğunu konuştuk:
‘Kısmi reform destekli ‘vururuz kırarız’la Kürt meselesi çözülmez’
VOA: “Kürt meselesinde yeniden iyimserlik rüzgarları esmeye başladı. Cumhurbaşkanı Gül, BDP’li milletvekilleriyle görüştü. Başbakan Erdoğan, ‘Akan kan duracaksa İmralı’ya da gidilir’ dedi. Hükümet ya da devlet bu kez ciddi, kararlı ve samimi adımlar atıyor mu?”
LT: “Bu sürecin içindeyim. Cumhurbaşkanı 2009 Mart ayında ‘iyi şeyler olacak’ dedi. Sonra seçimlerde bambaşka bir şey oldu. KCK operasyonu başladı. Hükümet açılım derken, bir çıta koydu. Bu, demokrasinin standardını yükseltmek ve terör örgütünü tasfiye etmekti, hedefi buydu. Kürtçe televizyonu açmak ve ana dil talebini seçmeli ders derecesinde ele alış onların açısından demokratik bir standardı ilerletmekti. Ancak öbür taraftan savaşçı politikalar da tırmandı. Hükümetin politikası, Kürtleri bir halk olarak kabul etmek yerine günümüz Türkiye’sinde bir silahlı çevrenin kendisini dayatan bir grup olarak tanımladı ve ‘vururuz kırarız önlem alırız’ diye düşünüldü. Tabii kısmi reform yapıp bu işi bu şekilde çözeriz yaklaşımı içerisinde. Bu yaklaşımın bugün gerçekliğinde karşılığı yok.”
VOA: “Dün vardı da bugün mü yok?”
LT: “Bugün Kürtler artık daha güçlü bir şekilde dört ülkede varlar. Arap Baharı da denilen Ortadoğu’daki hareketlerden de moral buldular. Üstüne Suriye’deki Kürtlerin önünün açılması ülkemizdeki Kürtlerinde de bir statüye kavuşmak duygusu oluşturdu. İki ileri bir geri politikasından fazlasını istiyorlar. AKP’nin görmediği de bu! Artık eskisi gibi değil bu işler. Şimdi bir sonuç alma isteği var. Cezaevlerindeki son açlık grevleri bunun yansıması. Burada bir şeye kavuşalım, ana dilde eğitim ise bu olsun, özerklik tartışmaya açılsın. Talep edenler karşısında egemen devlet yönetimini elinde tutan AKP siyaseti buna yanıt verecek olgunlukta değil. Çünkü geleneksel devletçi yaklaşımları var.”
‘Bugün şehit aileleri dahil herkes çocuğum ölmesin diyor’
VOA: “Yıllardır süren bir savaş, binlerce şehit ailesi yarattı. Bu durumun hükümetin adım atmasını zorlaştırdığı söyleniyor.”
LT: “Bu gerçeklik, tolere edilebilmeli. Bence bu engel değil. Bugün şehit aileleri dahil herkes ‘Benim çocuğum öldü ama başkası ölmesin’ duygusu içinde. Türkiye toplumu barışı kazanmak için olabilecek en olgun düzeyde. Ama AKP tehlikeli bir politika izliyor. Ortadoğu’yu biz inşa edeceğiz deyip hem de Ortadoğu’daki Kürtlere şekil vermeye dizayn etmeye çalışıyorlar. “
VOA: “Irak Kürdistan Özerk Bölgesi lideri Mesut Barzani’nin AKP Kongresi’ne gelmesi ve hükümetin onunla ilişki kurmasını bu kapsamında mı değerlendiriyorsunuz?”
LT: “Barzani’yle işbirliği yaparak PKK’yı güçsüz kılmak istiyorlar.”
VOA: “Bu gerçekçi bir politika mı?”
LT: “Gerçekçi değil. Barzani kabul edilebilir bir güç. Ama PKK da en az o ve örgütü kadar Kürt halkı üzerinde güce sahip. Örgütlenmesi var. AKP bütün bunları görmeli okumalı. Kürtlerle gerçekten barışarak sonuç alabilir. ‘Anadili eğitim müfredatına almam demek’ savaşmaya ve çatışmaya devam etmek demektir.”
VOA: “ABD Büyükelçisi Ricciardone, Türkiye’ye PKK üst düzey liderlerini Usame bin Ladin gibi ele geçirmeyi teklif ettiklerini ancak hükümetin bunu kabul etmediğini söyledi. Bu iktidarın gerilimi yükseltmekten yana olmadığını göstermiyor mu?”
LT: “Bu her şeye rağmen AKP’de veya hükümet yönetiminde hala aklıselim olduğunu gösteriyor. Çünkü bu terörist faaliyetlerin önünü açmak demektir. Çünkü PKK buna mukabele edebilirdi. Bu da kanlı karmaşaya yol açardı. Teklifi reddetmeleri izanı kaybetmediklerini gösteriyor.”
VOA: “Yeni bir Oslo süreci başlayabilir mi?”
LT: “Bugün Oslo görüşmelerine bakıldığında aslında dünya ülkeleri (İngiltere, İspanya) bu işleri nasıl ele almışsa öyle yol alındığı anlaşılıyor. Anayasa komisyonu, gerçekleri araştıralım komisyonu barış komisyonu hepsi anlaşılır öneriler. Türkiye siyaseti üzerine sözü olan herkesin üzerinde konuşacağı katılabileceği anlaşılabilecek öneriler. Kürt sorunu çözeceksek, toplumsal barışı sağlayacaksan bunları ele alalım deniyor. Ancak çeşitli gerekçelerle hükümet tarafından masanın dağıtılmasıyla sonuçlanıyor.”
“Kürtlerin güven duygusu zedelendi”
VOA: “Başbakan, MİT’in Öcalan’la görüşebileceğini söylüyor. Bunlar Kürt kamuoyunu rahatlatmak yatıştırmak için mi söyleniyor yoksa hakikaten bir adım atmak mı isteniyor?”
LT: “Bu iki unsur da barındırabilir. Ortalığı yatıştırmak ya da mücadele ettiği unsurlarla bir denge tutturmak için bu görüşmeler yapılabilir. Ancak Kürtler cephesinde samimiyet ve güven unsuru hayli zedelenmiş durumda. Kürtler masaya oturuyor diyelim ki KCK temsilcileri Zübeyir Aydar’lar masaya oturuluyor. Yol alıyorlar, sözler vaatler alınıyor ondan sonra operasyonlar başlıyor, bütün Kürt siyasetçiler tutuklanıyor. Bir taraftan bir şey yapalım duygusu oluştururken bir taraftan da bastırıyorsun bindiriyorsun bindirelim. Tam bir Osmanlı geleneğini tezahürü! AKP tarafından aldatıldıklarını oyalandıklarını hissediyorlar. Sadece silahlar sussun demek bir anlam ifade etmiyor.”
VOA: “Çözüm için ne yapılması gerekiyor?”
LT: “Bence cumhurbaşkanı ya da başbakanın topluma dönük bir taahhüt içerisine girmeleri gerek. Fakat burada kendi içlerinde yaklaşım farkları var. Başbakan ve cumhurbaşkanın üslup ve söyleminde bir tezatlık ortaya çıkıyor. Meclis açış konuşmasında cumhurbaşkanı, tutuklu vekilleri işaret ederken başbakan buna katılmadığını beyan etti. Bugüne kadar yapıldığı gibi artık olamaz. ‘Görevlimi İmralı’ya gönderirim’le Kürt kamuoyunun beklentisi karşılanamaz.”
“Açlık grevini Öcalan bitirir”
VOA: “Açlık grevleri 39. gününe girdi. Siz Dün Silivri cezaevinde açlık grevi yapanlarla görüştünüz. Beklentileri ne? “
LT: “Silivri’de görüştüklerim 26. gündeydiler. 12 Eylül’de başlayanlar ise yarın 40. güne girecekler. Çok kararlılar, ‘ölümse ölüm, bizim kişiliğimiz, sağlığımız ya da koşullarımız önemli değil. Taleplerimiz dikkate alınsın’ diyorlar.”
VOA: “Tam olarak talepleri ne?”
LT: “İki temel talepleri var. Biri anadilde eğitim ve mahkemelerde anadilde savunma hakkı diğeri de Kürt sorunun çözümünde açılımı sağlayacak Öcalan faktörü. İmralı’da Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılması ve en azından BDP’li vekiller, avukatları ya da demokrasi güçlerinden heyetle görüşmesinin sağlanması talep ediliyor. Biz ondan gelecek çağrıya itibar ederiz deniyor.”
VOA: “Nasıl besleniyorlar?”
LT: “15 gün musluk suyuyla beslenmişler. Son bir haftadır cezaevi idaresi şekerli su, tuzlu limonlu su vermeye başlamış, doktor kontrolü de başlamış. B vitamini veriliyor, nabızları ölçülüyor. Kürt halkına da kendi geleceğine sahip çıkma anlamında sivil itaatsizlik tarzı çağrıları olacak. “
VOA: “BDP’li milletvekillerinin de açlık grevine başlayabileceği söyleniyor.”
LT: “Bir dönem sembolik olarak milletvekilleri iki güç gün açlık grevi yapmıştı. Bunlar akla gelebilir. Keşke faydası olsa ve hükümet için uyarıcı olsa. Sadece BDP’li vekiller değil barış olsun, ortak yaşam olsun diyen birçok kesimin böyle bir dayanışma içerisine gireceğinden kuşkum yok.”
‘Kısmi reform destekli ‘vururuz kırarız’la Kürt meselesi çözülmez’
VOA: “Kürt meselesinde yeniden iyimserlik rüzgarları esmeye başladı. Cumhurbaşkanı Gül, BDP’li milletvekilleriyle görüştü. Başbakan Erdoğan, ‘Akan kan duracaksa İmralı’ya da gidilir’ dedi. Hükümet ya da devlet bu kez ciddi, kararlı ve samimi adımlar atıyor mu?”
LT: “Bu sürecin içindeyim. Cumhurbaşkanı 2009 Mart ayında ‘iyi şeyler olacak’ dedi. Sonra seçimlerde bambaşka bir şey oldu. KCK operasyonu başladı. Hükümet açılım derken, bir çıta koydu. Bu, demokrasinin standardını yükseltmek ve terör örgütünü tasfiye etmekti, hedefi buydu. Kürtçe televizyonu açmak ve ana dil talebini seçmeli ders derecesinde ele alış onların açısından demokratik bir standardı ilerletmekti. Ancak öbür taraftan savaşçı politikalar da tırmandı. Hükümetin politikası, Kürtleri bir halk olarak kabul etmek yerine günümüz Türkiye’sinde bir silahlı çevrenin kendisini dayatan bir grup olarak tanımladı ve ‘vururuz kırarız önlem alırız’ diye düşünüldü. Tabii kısmi reform yapıp bu işi bu şekilde çözeriz yaklaşımı içerisinde. Bu yaklaşımın bugün gerçekliğinde karşılığı yok.”
VOA: “Dün vardı da bugün mü yok?”
LT: “Bugün Kürtler artık daha güçlü bir şekilde dört ülkede varlar. Arap Baharı da denilen Ortadoğu’daki hareketlerden de moral buldular. Üstüne Suriye’deki Kürtlerin önünün açılması ülkemizdeki Kürtlerinde de bir statüye kavuşmak duygusu oluşturdu. İki ileri bir geri politikasından fazlasını istiyorlar. AKP’nin görmediği de bu! Artık eskisi gibi değil bu işler. Şimdi bir sonuç alma isteği var. Cezaevlerindeki son açlık grevleri bunun yansıması. Burada bir şeye kavuşalım, ana dilde eğitim ise bu olsun, özerklik tartışmaya açılsın. Talep edenler karşısında egemen devlet yönetimini elinde tutan AKP siyaseti buna yanıt verecek olgunlukta değil. Çünkü geleneksel devletçi yaklaşımları var.”
‘Bugün şehit aileleri dahil herkes çocuğum ölmesin diyor’
VOA: “Yıllardır süren bir savaş, binlerce şehit ailesi yarattı. Bu durumun hükümetin adım atmasını zorlaştırdığı söyleniyor.”
LT: “Bu gerçeklik, tolere edilebilmeli. Bence bu engel değil. Bugün şehit aileleri dahil herkes ‘Benim çocuğum öldü ama başkası ölmesin’ duygusu içinde. Türkiye toplumu barışı kazanmak için olabilecek en olgun düzeyde. Ama AKP tehlikeli bir politika izliyor. Ortadoğu’yu biz inşa edeceğiz deyip hem de Ortadoğu’daki Kürtlere şekil vermeye dizayn etmeye çalışıyorlar. “
VOA: “Irak Kürdistan Özerk Bölgesi lideri Mesut Barzani’nin AKP Kongresi’ne gelmesi ve hükümetin onunla ilişki kurmasını bu kapsamında mı değerlendiriyorsunuz?”
LT: “Barzani’yle işbirliği yaparak PKK’yı güçsüz kılmak istiyorlar.”
VOA: “Bu gerçekçi bir politika mı?”
LT: “Gerçekçi değil. Barzani kabul edilebilir bir güç. Ama PKK da en az o ve örgütü kadar Kürt halkı üzerinde güce sahip. Örgütlenmesi var. AKP bütün bunları görmeli okumalı. Kürtlerle gerçekten barışarak sonuç alabilir. ‘Anadili eğitim müfredatına almam demek’ savaşmaya ve çatışmaya devam etmek demektir.”
VOA: “ABD Büyükelçisi Ricciardone, Türkiye’ye PKK üst düzey liderlerini Usame bin Ladin gibi ele geçirmeyi teklif ettiklerini ancak hükümetin bunu kabul etmediğini söyledi. Bu iktidarın gerilimi yükseltmekten yana olmadığını göstermiyor mu?”
LT: “Bu her şeye rağmen AKP’de veya hükümet yönetiminde hala aklıselim olduğunu gösteriyor. Çünkü bu terörist faaliyetlerin önünü açmak demektir. Çünkü PKK buna mukabele edebilirdi. Bu da kanlı karmaşaya yol açardı. Teklifi reddetmeleri izanı kaybetmediklerini gösteriyor.”
VOA: “Yeni bir Oslo süreci başlayabilir mi?”
LT: “Bugün Oslo görüşmelerine bakıldığında aslında dünya ülkeleri (İngiltere, İspanya) bu işleri nasıl ele almışsa öyle yol alındığı anlaşılıyor. Anayasa komisyonu, gerçekleri araştıralım komisyonu barış komisyonu hepsi anlaşılır öneriler. Türkiye siyaseti üzerine sözü olan herkesin üzerinde konuşacağı katılabileceği anlaşılabilecek öneriler. Kürt sorunu çözeceksek, toplumsal barışı sağlayacaksan bunları ele alalım deniyor. Ancak çeşitli gerekçelerle hükümet tarafından masanın dağıtılmasıyla sonuçlanıyor.”
“Kürtlerin güven duygusu zedelendi”
VOA: “Başbakan, MİT’in Öcalan’la görüşebileceğini söylüyor. Bunlar Kürt kamuoyunu rahatlatmak yatıştırmak için mi söyleniyor yoksa hakikaten bir adım atmak mı isteniyor?”
LT: “Bu iki unsur da barındırabilir. Ortalığı yatıştırmak ya da mücadele ettiği unsurlarla bir denge tutturmak için bu görüşmeler yapılabilir. Ancak Kürtler cephesinde samimiyet ve güven unsuru hayli zedelenmiş durumda. Kürtler masaya oturuyor diyelim ki KCK temsilcileri Zübeyir Aydar’lar masaya oturuluyor. Yol alıyorlar, sözler vaatler alınıyor ondan sonra operasyonlar başlıyor, bütün Kürt siyasetçiler tutuklanıyor. Bir taraftan bir şey yapalım duygusu oluştururken bir taraftan da bastırıyorsun bindiriyorsun bindirelim. Tam bir Osmanlı geleneğini tezahürü! AKP tarafından aldatıldıklarını oyalandıklarını hissediyorlar. Sadece silahlar sussun demek bir anlam ifade etmiyor.”
VOA: “Çözüm için ne yapılması gerekiyor?”
LT: “Bence cumhurbaşkanı ya da başbakanın topluma dönük bir taahhüt içerisine girmeleri gerek. Fakat burada kendi içlerinde yaklaşım farkları var. Başbakan ve cumhurbaşkanın üslup ve söyleminde bir tezatlık ortaya çıkıyor. Meclis açış konuşmasında cumhurbaşkanı, tutuklu vekilleri işaret ederken başbakan buna katılmadığını beyan etti. Bugüne kadar yapıldığı gibi artık olamaz. ‘Görevlimi İmralı’ya gönderirim’le Kürt kamuoyunun beklentisi karşılanamaz.”
“Açlık grevini Öcalan bitirir”
VOA: “Açlık grevleri 39. gününe girdi. Siz Dün Silivri cezaevinde açlık grevi yapanlarla görüştünüz. Beklentileri ne? “
LT: “Silivri’de görüştüklerim 26. gündeydiler. 12 Eylül’de başlayanlar ise yarın 40. güne girecekler. Çok kararlılar, ‘ölümse ölüm, bizim kişiliğimiz, sağlığımız ya da koşullarımız önemli değil. Taleplerimiz dikkate alınsın’ diyorlar.”
VOA: “Tam olarak talepleri ne?”
LT: “İki temel talepleri var. Biri anadilde eğitim ve mahkemelerde anadilde savunma hakkı diğeri de Kürt sorunun çözümünde açılımı sağlayacak Öcalan faktörü. İmralı’da Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılması ve en azından BDP’li vekiller, avukatları ya da demokrasi güçlerinden heyetle görüşmesinin sağlanması talep ediliyor. Biz ondan gelecek çağrıya itibar ederiz deniyor.”
VOA: “Nasıl besleniyorlar?”
LT: “15 gün musluk suyuyla beslenmişler. Son bir haftadır cezaevi idaresi şekerli su, tuzlu limonlu su vermeye başlamış, doktor kontrolü de başlamış. B vitamini veriliyor, nabızları ölçülüyor. Kürt halkına da kendi geleceğine sahip çıkma anlamında sivil itaatsizlik tarzı çağrıları olacak. “
VOA: “BDP’li milletvekillerinin de açlık grevine başlayabileceği söyleniyor.”
LT: “Bir dönem sembolik olarak milletvekilleri iki güç gün açlık grevi yapmıştı. Bunlar akla gelebilir. Keşke faydası olsa ve hükümet için uyarıcı olsa. Sadece BDP’li vekiller değil barış olsun, ortak yaşam olsun diyen birçok kesimin böyle bir dayanışma içerisine gireceğinden kuşkum yok.”