Halep’in direnişçilerin kontrolundaki doğu kesiminde, eşi ve bebeğiyle birlikte Rusya’nın desteğindeki Suriye güçlerinin aylarca süren kuşatması altında kalan Abdülkafi Alhamdo’nun yaşadıklarını Twitter üzerinden aktarmasının üzerinden bir yıl geçti.
Yaşanan vahşet ve ölüme yakından tanıklık eden Alhamdo, iki gün boyunca kendisi değil, ailesi için hiç durmadan gözyaşı döktüğünü söylüyor.
Bir zamanlar İngilizce öğretmenliği yapan 32 yaşındaki Alhamdo, 12 ay önce yaşadığı bölgeye geri döndü. Alhamdo, hava saldırıları ve topçu ateşi altındaki kentte 2 yaşına basan kızı için endişeleniyor.
Alhamdo artık Halep’e komşu İdlib’de yaşıyor. Suriye’de muhaliflerin elinde bulunan son bölge olan İdlib, Suriye Hükümeti tarafından düzenlenen kara ve hava saldırılarının merkezinde yer alıyor. Alhamdo, İdlib’de yaşadıklarını da Twitter üzerinden dış dünyaya aktarıyor.
Alhamdo, Twitter mesajlarından birinde, “Bombardıman haberleri paylaşmaktan, ölü ve yaralıların, evlerini terk etmek zorunda kalanların fotoğraflarını yayınlamaktan, içinde yaşadığımız acılardan bıktım” diyor.
Alhamdo, yalnız değil. Birleşmiş Milletler’e göre Aralık ayı ortasından bu yana Suriye’nin kuzeybatısındaki çatışmalardan kaçıp Türkiye sınırına dayananların sayısı 210 bini aştı. Bu sayı, BM’in yaptığı hesaplamaların iki katından daha fazla.
Saklanacak yer yok
Yardım görevlileri, haftalardır hükümet birliklerinin saldırısı altında olan İdlib’deki insani krizin geçen yıl komşu Halep’te yaşananlarla aynı ölçüde olduğu uyarısında bulunuyor. Halep’te geçen yıl Rus savaş uçakları ve Suriye hükümetine ait kara birliklerinin düzenlediği yoğun saldırılar, tüm dünyada büyük tepki toplamıştı.
BM yetkilileri ve yardım görevlileri, İdlib’deki çok sayıda sivilin, savaş yorgunu ülkenin başka bölgelerinden gelen mülteciler olduğunu kaydediyor. Bir sonraki bombardıman kendisine erişinceye kadar kaçmaya devam eden Halepli Alhamdo, buna bir örnek.
Bu mülteciler, çatışmasızlık bölgesi olarak planlanan bu bölgede sıkışıp kalmış durumda. Gidecek yerleri yok. Suriye hükümet güçleriyse isyancılara, cihatçılara ve ılımlı muhaliflere yönelik operasyonlar düzenliyor. Amaç, İdlib’deki muhalefeti tamamen kırmak.
Geçen yıl Halep kuşatması sırasında şiddetten kaçan halka sınırını açan Türkiye’yse bu kez Suriyeli mültecileri kapıdan çeviriyor. Türkiye’nin Afrin’e operasyonuysa şiddetten kaçan sivillerin durumunu daha da zorlaştırıyor.
Nüfusu 2 buçuk milyon olan İdlib, Rusya, İran ve Türkiye arasında geçtiğimiz Mayıs ayında varılan anlaşmada güvenli bölge ilan edilmişti. Diplomatların sözüne güvenmeyen isyancı liderler ve uzmanlarsa İdlib'in sonunda bir savaş alanı haline geleceği tahmininde bulunmuştu.
Birleşmiş Milletler'e göre siviller hedef alınıyor
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat'a bağlı elit Kaplan Güçleri, Aralık ayından bu yana İdlib'in güneyindeki kırsal bölgede 40'dan fazla köy ve kasabayı ele geçirdi. Suriyeli askeri yetkililere göre bölgeye sevkedilen birlik sayısı arttırılıyor. Bu hamlenin, El Kaide'nin Suriye kolu olarak bilinen ve adını Hayat Tahrir el Şam olarak değiştiren örgütün kontrolundaki Ebu Duhur hava üssüne yönelik saldırının hazırlığı olarak tanımlamak mümkün.
Öte yandan Birleşmiş Milletler, hükümet güçlerinin hastane ve seyyar klinikleri hedef almasını kınayan bir açıklama yaptı. Açıklamada Ma'arrat An Nu'man'daki kadın doğum ve çocuk hastanesinin bu ay üç kez saldırıya maruz kaldığı kaydedildi.
Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Dairesi OCHA'nın raporunda da, İdlib'deki bazı kliniklerin bombardımanlar nedeniyle hizmet veremez hale geldiği bildiriliyor. Diğer sağlık kurumlarınınsa tıbbi malzeme sıkıntısı çektiği, BM raporunda yer alan ayrıntılar arasında.
UNICEF yetkililerinden Fran Equiza, ”Yardıma muhtaç Suriyeli çocuklara acilen, hiçbir kısıtlama olmaksızın biran önce ulaşmak zorundayız. Çatışmanın tarafları, yardım çalışanlarının hayat kurtarma çalışmalarına derhal izin vermelidir” dedi.
İdlib'teki saldırılar, Rusya'nın sahil kenti Soçi'de yapılması planlanan barış görüşmelerinden sadece birkaç hafta önce düzenlendi. Suriyeli muhalif gruplar, Rusya'nın görüşmeleri bir savaş taktiği olarak kullandığını öne sürerek müzakereleri boykot edeceklerini açıkladı. Bazı uzmanlar Esat güçlerinin son saldırılarının isyancıları müzakerelere katılmaya zorlayabileceğini söylüyor.