ABD ve çeşitli Avrupa ülkeleri uzun süredir İran veya Hizbullah bağlantılı şahıs ve şirketlere yaptırımlar uyguluyor.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, “Washington, Hizbullah’a yönelik yeni yaptırımlarla Lübnan ekonomisine zarar vermek niyetinde değil” açıklaması yaptı ancak Lübnan siyasetinin ve güvenliğinin parçası olan Hizbullah’a yönelik hamlelerin Lübnan’ı etkilemeyecek şekilde nasıl gerçekleştirileceği belirsiz.
Lübnan-ABD ilişkilerini VOA Türkçe’ye değerlendiren Carnegie Orta Doğu merkezinden Yezid Sayigh, yaptırımlar konusunun bir süredir ABD Kongresi’nin gündeminde olduğunu hatırlatarak, “bazı ekonomik ve politik alanlarda baskının arttırılması ihtimali var” dedi.
Bu çerçevede iki ihtimalin ortaya çıktığını belirten Sayigh’e göre, “ABD, çeşitli ülkeler ve uluslararası organizasyonlar kanalıyla Hizbullah üzerindeki baskıyı arttırabilir. İkinci ihtimal ise Hizbullah’a zarar vermek amacıyla ekonomik açıdan bütün Lübnan’ın cezalandırılması.”
“Hizbullah’a yönelik kuşatma tüm Lübnan’ı etkiler”
Ancak yaptırımların parlamentoda güçlü durumda olan ve Lübnan ordusunun partneri olarak hareket eden Hizbullah’ı etkileyecek şekilde uygulanması pek olası görünmüyor.
Cumhurbaşkanı Mişel Aon’un “Hizbullah’a yönelik kuşatma bütün Lübnan’ı etkiler” şeklinde ifade ettiği bu duruma ilişkin Sayigh, “ABD’nin doğrudan Hizbullah’ı hedef alan yaptırımlar uygulaması zor. Asıl korku hükümete, cumhurbaşkanına veya diğerlerine Hizbullah’a karşı harekete geçmeleri için baskı uygulanması amacıyla toplu cezalandırma. Bu çok gerçekçi bir politika değil çünkü sadece bütün ülkenin ağır zarar görmesine sebep olur” dedi.
‘Lübnan içindeki siyasi yapı sarsılırsa ülke çökebilir’ görüşü
Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden Doçent Dr. Karim Makdissi Hizbullah’ın Lübnan içinde izole edilmesi meselesinin yeni olmadığını ve 2006 (İsrail-Lübnan savaşı) savaşından beri gündemde olduğunu söyledi.
Hizbullah’ın ülke içinde siyasi ve askeri açıdan güçlü olduğunu hatırlatan Makdissi, Lübnan içinde bir denge olduğunu ve bütün siyasi hareketlerin bunu korumaya çalıştığını kaydetti.
ABD’nin Lübnan’a yönelik yaptırımlarına ilişkin eleştrilerde “Lübnan içindeki kırılgan siyasi yapının sarsılması halinde ülkenin çökebileceği” görüşü öne çıkıyor. Genel olarak İran ve Suudi Arabistan (ABD) destekli iki ana bloğun yönettiği ülkede bloklar birbirlerinden haz etmeseler dahil iç savaşın ve bölgedeki gelişmelerin de etkisiyle kırılgan dengeyi korumaya özen gösteriyor.
Ülkedeki 1 milyondan fazla mültecinin akıbeti
ABD’nin Lübnan’a doğrudan yaptırım uygulayacağını düşünmediğini belirten Makdissi, “Lübnan sadece Hizbullah’tan ibaret değil. Lübnan’ın tamamen zarar görmesi ABD ve batılıların buradaki çıkarlarının da zarar görmesi demek” dedi.
Özellikle AB ülkelerinin çözüm bulmaya çalıştığı mülteci sorununu örnek veren Makdissi, Lübnan’ın zarar görmesi halinde ülkede bulunan (1 milyondan fazla) mültecinin Avrupa’nın mülteci sorununa eklenmesinin yanı sıra Lübnanlıların da mülteci haline gelebileceğini söyledi.
“ABD’de özellikle aşırı sağ kanattakilerin zorlaması mümkün ama ABD’nin ve Avrupalıların Lübnan’ın tamamen çökmesi gibi bir arzularının olduğunu sanmıyorum” diye konuşan Makdissi, “Yaptırımlar olursa Hizbullah’ı etkiler tabi ki ancak adapte olurlar. Hatta Lübnan’ın geri kalanından daha hızlı adapte olurlar. Asıl soru şu; ABD Lübnan’a ne kadar baskı yapacak? Ne kadar ileri gitme riskini alabilir? Lübnan bankalarının çökmesi, devletin çökmesi... Sanmıyorum” dedi.
Ekonomik kriz, işsizlik ve diğer sorunlar…
Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi’nden Dr. Yasin Atlıoğlu Lübnan’daki gelişmelerin bölgedeki süreçlerle doğrudan ilişkili olduğuna dikkat çekerek, “İran ve Suriye’ye göre seçim sonuçları Hizbullah için büyük bir zafer ve kendi siyasi çıkarları için büyük bir kazanç. Seçim sonuçları, ABD, İngiltere, Fransa gibi Batılı güçler ve İsrail, Suudi Arabistan ve Körfez’deki Arap ülkeleri tarafından Hizbullah’ın Lübnan siyasetini tamamen kendi tekeline alacağı bir sürecin başlangıcı ve ülkedeki İran nüfuzunun zirve noktasına çıkması olarak görülüyor. Kuşkusuz bu devletler için Hizbullah Lübnan siyasetinin çok ötesinde bölgesel mücadelelerin bir parçası ve kendilerine yönelik büyük bir tehdit” dedi.
Diğer taraftan Lübnan’da kırılgan siyasi dengeye ek olarak kronik ekonomik kriz, elektrik ve su temini gibi kamu hizmetlerinin düzenli sağlanamaması, işsizlik ve daha birçok sorun da giderek derinleşiyor.
Atlıoğlu, her ne kadar bir taraftan bölgesel çekişme içinde hamleler yapılıyor olsa da Lübnan içindeki siyasi blokların ülke içindeki zorunluluklara göre hareket etmeleri için zorladığını söyledi.
Bu çerçevede Hizbullah’ın, Suudi Arabistan (ABD) kanadına yakın hareketlerin ve diğer grupların acilen sıcak para bulmak dahil birçok konuda birlikte çalışmak zorunda olduğunu belirten Atlıoğlu, “Dış yardımlar ve Lübnan’a yapılacak yatırımlar ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkışıklıktan kurtarılması açısından bir zorunluluk. Dolayısıyla dış yardımların kesilmesi bir yandan ülke siyasetindeki rekabetleri daha da keskinleştirebilir diğer yandan da ülkedeki toplumsal gerilimi mevcut hükümete karşı bir meydan okuma noktasına getirebilir. Dış yardımlar konusunda ABD başta olmak üzere Fransa ve İngiltere gibi Batılı devletlerin tavrı belirleyici olacaktır. Lübnan’ın bölgesel düzeydeki mali destekçisi olan Suudi Arabistan gibi aktörlerin ABD’den bağımsız hareket etmeyeceği de aşikar” dedi.
“Hizbullah’ın siyaset dışında bırakılması mümkün görünmüyor”
Mezhepçi bir sistemle yönetilen Lübnan’da Hizbullah ve birlikte hareket ettiği Emel Hareketi Şii kitlenin lideri konumunda.
Hizbullah’ın askeri, siyasi ve toplumsal olarak gücünü göz önüne alındığında izole edilmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Atlıoğlu, “Dolayısıyla ne tür bir dış baskı olursa olsun Hizbullah’ın ülke siyasetinin dışında bırakılması mümkün görünmüyor. Hatta Lübnan’ın siyasal ve ekonomik yapısında bir istikrar sağlanmadan ve iç ve dış tehditlere karşı ülkeyi savunacak ulusal bir ordu oluşturulmadan Hizbullah’ın askerî gücünün sınırlandırılması bile söz konusu değil” dedi.
Atlıoğlu, Hizbullah’a yönelik yaptırımlardan Hizbullah’tan çok Lübnan’ın etkileneceğini belirterek şunları söyledi;
“Hizbullah’a yönelik yaptırımlar örgütün hareket kabiliyetini sınırlamaya yönelik, muhakkak ki bu yaptırımlar dolaylı olarak Lübnan ekonomisini de olumsuz etkileyebilir. Hizbullah’ın para transferlerini büyük ölçüde bankacılık sektörü dışında yaptığı düşünüldüğünde yaptırımların ne kadar etkili olacağı belirsiz. ABD, Hizbullah’ın elindeki sağlık bakanlığına yönelik yaptırımların ise tüm Lübnanlıları etkilemesini göze almayacaktır. Ayrıca Hizbullah’ın hükümetteki etkinliği ve Lübnan gibi zayıf bir devlet yapısı içinde sınırdan istediği her şeyi geçirebilmesi mümkün. Özellikle Suriye’de mevcut yönetim var olduğu sürece Hizbullah’ın sınır geçişleri konusunda sıkıntı yaşamayacağı aşikar. Bunlar köklü bir biçimde değişmediği sürece dışarıdan yapılacak baskılar ve yaptırımlar Hizbullah’ı zayıflatmaya yetmeyeceği gibi örgüt içindeki iç dayanışmayı daha da güçlendirme gibi işlev de görebilir.”