Türkiye’de Corona virüsü salgınında yeni normalleşme sürecinin son aşamasında önlemlerin neredeyse tamamen kaldırıldığı Temmuz başından bu yana vaka sayılarında tırmanış sürüyor. 16 Nisan’da 63 bin 82’ye yükselerek tüm salgın boyunca zirve yapan vaka sayıları, 29 Nisan-17 Mayıs arasındaki ‘tam kapanma’ adı verilen salgın önlemlerinin de etkisiyle Temmuz ayının başında 5 binin altına düşmüştü. Ancak sonrasında salgının seyri hızla ilerleyerek 2 Ağustos itibariyle yapılan 270 bin 426 Corona virüsü testinde günlük vaka sayısı 22 bin 898’e ulaştı. Dün 91 kişi salgın yüzünden hayatını kaybederken, 5 bin 947 hasta iyileşti. Günlük salgın tablosunu sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Vaka sayılarındaki artış hızı azalma eğiliminde. Bunu kalıcı hale getirecek olan biziz. Tedbirden taviz vermeden aşınızı olun” ifadelerini kullandı.
VOA Türkçe’ye değerlendirmede bulunan İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı ise vaka sayılarındaki tırmanışın salgında dördüncü pike yol açabileceğini söyledi. Vaka sayılarının 1 Temmuz’a göre yaklaşık 5 kat arttığına dikkat çeken Çamlı, “Henüz pandemi normalleşmemişken, epidemiyolojik veriler böyle bir açılımı göstermezken, ekonomik kaygılarla Türkiye’de bir normalleşme sürecine gidildi. Bu süreç sırasında tedbirlerin neredeyse tamamına yakını kaldırıldı. Aynı zamanda bu süreçte dünyada giderek baskın hale gelerek yeni bir salgına yol açan Delta varyantına da dikkat çekmiş, bununla ilgili olarak da acilen tedbir alınması gerektiğini defalarca yetkililere bildirmiştik. Neredeyse maskenin çıkartılacağı günleri vaat eden, sorumluluktan uzak açıklamalar vatandaşta sanki ‘pandemi geçti, pandemi öncesi hayatımıza dönebiliriz’ algısına yol açtı. Bu rehavetin etkisiyle maske, fiziksel mesafe gibi kurallara eskisi gibi dikkat edilemedi” dedi.
“Turistler ciddi kontrolden geçmedi, PCR testi ve aşı olmadan girdiler”
Dokuz günlük Kurban Bayramı tatilinde turizmde yoğun bir hareketlenme yaşandığını da hatırlatan Çamlı, “Sahillere yoğun bir nüfus göçü oldu. Buradaki beldelerde üç, dört kat nüfus artışı yaşandı. Plajlarda, kafelerde, restoranlarda, eğlence merkezlerinde fiziksel mesafeye, maskeye uyulmayan tıka basa kontrolsüz kalabalıkları hepimiz kaygıyla izledik. Bu arada tabii turizm sezonunun başlamasıyla Delta varyantının yoğun olduğu başta Rusya, İngiltere gibi ülkelerden yurdumuza turist girişleri oldu. Bunların da girişleri sırasında çok ciddi kontrollerden geçmediğini, eğer PCR testi sonucu ya da aşıları yoksa hızlı antijen testleriyle çok rahat yurda girebildiklerini öğrendik” diye konuştu.
Bayram tatilindeki hareketliliğin etkisi, vaka sayılarında da net olarak görülüyor. 16 Temmuz akşamı başlayan bayram tatilinden önce günlük vaka sayısı 7 bin civarındaydı. Bu süreçte başta Antalya, Muğla gibi turistik bölgeler olmak üzere tüm Türkiye’de vakaların hızla arttığını kaydeden Çamlı, “Örneğin şu anda Antalya’da günlük vaka sayılarının 2500-3000’lere kadar çıktığını, yoğun bakımlarda ciddi yoğunlaşmalar olduğunu duyuyoruz. Bu bağlamda İzmir’de de neredeyse 100’lere kadar inen vaka sayılarının bulunduğumuz günlerde 500-550’lere kadar çıktığını, test pozitifliğinin yaklaşık yüzde 10’lar civarında olduğunu biliyoruz. Ayrıca bu olguların eskiden büyük bir kesimini İngiltere varyantı dediğimiz Alfa varyantı oluştururken, bulunduğumuz günlerde en az yüzde 80’inin Delta varyantı kökenli olduğunu duyuyoruz. Kısacası giderek artan ve adeta bütün uyarılarımıza rağmen, göz göre göre gelen bir dördüncü pikle karşı karşıyayız” sözlerini kullandı.
“Sürü bağışıklığına mı gidiyoruz?”
Gelinen noktada vakalardaki olumsuz tabloya karşın hükümetin önlem almadığını savunan Çamlı şöyle konuştu: “Bütün dünyada, Avrupa’da, bu vaka artışları olduğu zaman hükümetler, sağlığı yönetenler hızlı bir refleks göstererek derhal tedbir aldılar. Oysa bir ay gibi bir sürede 5 katına çıkan vaka artışı olmasına rağmen sağlığı yönetenlerin, Sağlık Bakanı’nın ya da Bilim Kurulu’nun bu yönde bir irade beyan etmediklerini görüyoruz. İster istemez ‘vatandaş kaderine mi terk edildi?’, ‘sürü bağışıklığına mı gidiyoruz?’ ya da ‘yaz aylarındaki turizm sezonunu daha iyi değerlendirebilmek, en azından Eylül ortalarına kadar bu süreci bu şekilde götürme anlayışı mı var?’ şeklinde kaygılar duyuyoruz.”
Vakaların artmasına karşın hükümetin salgında yeni tedbirler almaya dönük bir planı olup olmadığı bilinmiyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, vaka sayılarının arttığı son dönemde Twitter’dan yaptığı paylaşımlarda, asıl sorunun rehavete düşülerek tedbirlerin esnetilmesi olduğunu kaydediyor; vatandaşları aşı olmaya ve kontrolü ele almaya çağırıyor. En son 2 Ağustos’ta aşılamaya ilişkin açıklanan resmi verilere göre, Türkiye’de 18 yaş üstü nüfusun yüzde 66,28’i birinci doz aşıyı olmuş durumda. 18 yaş üstü nüfusta ikinci doz aşı olanların oranı yüzde 44,51. 1,2 ve 3’üncü doz aşı olanların toplamı ise 73 milyon 809 bin 477. Türkiye’deki illere ait aşılama oranlarına göre ise, en son İzmir’in de yüzde 75’lik aşılama oranına ulaşmasıyla 10 il aşılamanın en yüksek olduğu ‘mavi’ kategoride bulunuyor. Aralarında Gümüşhane, Bayburt, Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır gibi illerin yer aldığı 12 şehir ise aşılamanın en düşük olduğu ‘kırmızı’ kategoride.
“Aşılamada etkili toplumsal bağışıklığa henüz çok zaman var”
Bakanlığın paylaştığı aşılama oranlarının yalnızca 18 yaş ve üstü nüfusu kapsadığına dikkat çeken İzmir Tabip Odası Başkanı Çamlı, henüz aşı yoluyla salgında toplumsal bağışıklığın sağlanmasına çok uzak olunduğu görüşünde. VOA Türkçe’ye konuşan Çamlı, “Burada asıl kaygı verici durum, aşılama hızı başlangıçta biraz arttı gibi görünse de bulunduğumuz günlerde Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 33’ü yani üçte biri toplumsal bağışıklık diyebileceğimiz iki doz aşıya ulaşmış durumda. Oysa etkili bir toplumsal bağışıklığa ulaşabilmek için yüzde 60-70 gibi bir kesimin aşılanmasına daha çok zaman var. O yüzden hızlı bir aşılamanın hayata geçirilmesi, şu günlerde yaşanan aşı teminiyle ilgili sıkıntıların bir an önce çözülmesi çok önemli bir konu” dedi.
Hastaneler ve aile sağlığı merkezlerinde BioNTech aşısının temininde yaşanan soruna ilişkin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da 31 Temmuz’da yaptığı açıklamada, sevkiyatta birkaç gün azalma olacağını duyurmuştu. Çamlı, “Özellikle aşı için aile sağlığı merkezlerine ya da hastaneye giden vatandaşların bir kısmı bazı aşılar için geri çevrilmekte. Bu gerçekten hepimizi üzüyor. Bunun geçici olduğu açıklandı. Perşembe günü bu sorunun çözüleceği şeklinde bir açıklama da var. Ama aşılama konusunda bu kadar zorlanırken, vatandaşımızın önemli bir kesimi de aşı tereddüdü yaşarken, aşıya ikna edilmiş vatandaşların gidip aşı olamaması, kapılardan dönmesi gerçekten hiç arzu edilmeyen bir durum. Buna hızlı bir şekilde çözüm getirilmesi gerekiyor” diye konuştu. Bakan Koca, 20 Mayıs’ta BioNTech firmasının kurucu ortağı Uğur Şahin’in de video konferans yöntemiyle katıldığı Bilim Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, “4 ayda toplam 120 milyon aşı Türkiye’ye gelecek. 120 milyon doz aşının şu ana kadar 6,1 milyonu bize teslim edildi. Haziran ayında 30 milyon olmak üzere temmuz, ağustos ve eylül sonuna kadar yani 4 ayda toplam 120 milyon aşı Türkiye’ye gelecek” demişti.
“Aşı olanların, olmayanlardan korunması için önlemler alınmalı”
“Aşı olmanın bireysel bir tercih değil sevdiklerimizi, toplumdaki ve hatta tüm dünyadaki insanları korumak adına bir sorumluluk olduğunu” söyleyen Çamlı, “Hasta olduğunuzda bu sadece sizi ilgilendirmiyor. Aynı zamanda bu hastalığı toplumun diğer bireylerine yayarak hastalığın devam etmesine, salgının uzamasına, bu uzama sürecinde belki yeni varyantların ortaya çıkmasına sebep olabiliyorsunuz. Dolayısıyla sizin hastalığınız sadece sizi değil tüm toplumun sağlığını da riske sokabiliyor. O yüzden aşı olmak bireysel bir tercihten öte toplumsal bir sorumluluk. Aşı karşıtlarının yaklaşımları en bilimsel kanıtları bile sunsanız artık ideolojik bir yaklaşım. Yani bir saplantı haline geldi. Bir de aşı tereddüdü yaşayanlar var. Bu vatandaşlarımızınsa eksik bilgilenme, yanlış bilgiden kaynaklı olarak ya da aşı karşıtlarının özellikle sosyal medya paylaşımlarından etkilenerek aşıya karşı mesafeli durduklarını biliyoruz. Burada tabii pandeminin başından beri, pandemiyi şeffaf yönetemeyen ve çelişkili açıklamalarla vatandaşın güvenini kaybeden sağlık yöneticilerinin de rolü var” sözlerini kullandı. Çamlı, aşı tereddüdü yaşayanların evlerine kadar gidilerek bilgilendirme çalışması başlatılması gerektiğini de belirtti.
Aşı olarak salgına karşı mücadeleye katılan kişilerin korunması yönünde önlemler alınmasını da savunan Çamlı, “Toplum sağlığını önceleyen kesimlerin, aşı olmamışların oluşturabileceği riske karşı birtakım tedbirler almaları kabul edilebilir bir durum. Özellikle gerek aşı olmuşlarda gerekse aşıya henüz erişememişlerde olabilecek riskler açısından, aşı olmamışlarla bu kesimleri biraraya getirmemek, bu yönde birtakım tedbirlerin alınması gerekli olabilecektir” dedi.
İzmir iş dünyasından aşı kartı uygulaması talebi
En son Fransa'da artan vakalara karşı hükümetin toplu taşıma araçları, hastaneler, kültür merkezleri, spor ve eğlence merkezleri gibi kamusal alanlara girmek için başlattığı ve tüm dünyada da tartışılan aşı kartı uygulaması için İzmirli iş çevreleri de çağrıda bulundu. İzmir Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Borsası (İTB) Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli ve Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Türkiye’de artan vaka sayılarının kontrol altına alınması için aşı kartı uygulamasının değerlendirilebileceğine yönelik ortak bir basın açıklaması yayınladı. “Aşı kartı uygulaması ile tekrar kapanmaların önüne geçmek mümkün” başlığıyla yayımlanan açıklamada, özellikle hizmet sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin ciddi ciro kayıpları yaşadığı, yeni kurulan işletme sayısınınsa düştüğü belirtildi.
Açıklamada, “Hizmet sektörü gibi tekrar kapanmayı ticari olarak göğüsleyemeyecek durumda olan işletmeler için aşı kartı uygulamasının güçlü bir çözüm olacağına inanıyoruz. Aşıya karşı olan zihniyet karşısında da aşı kartının devreye alınmasıyla birlikte gerek kamu hizmetlerinden gerekse kamuya açık alanlardaki hizmetlerden kısıtlı yararlanması sağlanabilir. Ancak bu şekilde eski normal düzenimize geri dönebiliriz. Aksi takdirde, aşılanmayan bir kesim toplum sağlığının tümünü riske atarken olası kapanmalar ile gerek hizmet gerek tarım gerekse de reel sektör ve dolayısıyla da toplum zarar görmeye devam edecektir” görüşü dile getirildi.
“Aşı olsak da rehavete kapılmayalım”
Aşı olmanın Corona virüsüne yakalanılmayacağı anlamına gelmediğini ve salgın tedbirlerine aşı olanların da sıkı sıkıya uyması gerektiğini vurgulayan İzmir Tabip Odası Başkanı Çamlı ise “Pandemi devam ediyor. Vaka sayılarımız zaman zaman düşüyorsa da pandemi her an yeni bir pik, yeni bir salgın, yeni bir varyantla risk oluşturabilme potansiyeline sahip. Aşılı olsak bile pandemi kurallarına uymamız gerekiyor. Aşılıysak elbette daha hafif geçirebiliriz. Yoğun bakım ya da vefat sayıları aşılı olanlarda çok çok düşük. Bu belki de aşı olmanın en önemli kanıtlarından biri. Ama buna karşın aşılı olsak bile enfekte olabilme ve bunu bulaştırabilme durumumuz söz konusu. O yüzden rehavete kapılmayalım” dedi.
Zorunda kalmadıkça kalabalık ve kapalı ortamlardan uzak durma çağrısında bulunan Çamlı şunları söyledi: “Kapalı alana girme zorunluluğumuz ortaya çıksa bile bunu kısa bir şekilde yaşayalım. Tabii ki kapalı ortamdaki iş hayatına düzenleme gelmesi, kapalı alanların mutlaka çok iyi havalandırılması, kapalı ortamlardaki iş hayatına yönelik riskleri azaltmak adına fiziksel mesafelerin çok iyi korunması önemli. Gerekmedikçe toplu taşımadan uzak duralım. Toplu taşımaya talebi arttıracak durumlar için mutlaka tedbir alınması gerekiyor. Pandemi küresel bir sorun. Tüm ulusça, tüm dünya olarak vazgeçmeden sonuna kadar ısrarlı bir şekilde mücadele etmemiz gerekiyor.”