2013 yılında Taksim Gezi Parkı'na yapılmak istenen inşaata karşı çıkılması sonrası yapılan eylemler hakkında açılan Gezi Davası, bugün Silivri Cezaevi kampüsündeki İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı.
İki gün sürecek duruşmaların ilk gününde tümü müebbet hapisle yargılanan on altı sanıktan beşi savunmalarını tamamladı.
Kavala: ‘‘Soros’un benim üzerimden Gezi’yi finanse ettiği iddiası hiçbir bulguya dayanmıyor’’
İlk savunmayı 20 aydır tutuklu bulunan Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala yaptı.
Suçlamaların olgusal temele oturmayan, mantığa aykırı bir dizi iddiaya ve delillerle desteklenmemiş varsayımlara dayandığını söyleyen Kavala, ‘‘Somut olgular tahrif edilerek fantastik bir kurgu üretilmiştir. Gezi olaylarının hükümeti devirmek amacıyla kaos, kargaşa, iç savaş çıkarmaya yönelik bir tertip olduğu iddiaları, Ergenekon davasındaki kurguyu akla getirmektedir. İddianamenin tamamına yakın bölümü FETÖ/PDY üyeliğinden suçlanan savcının ve emniyet müdürünün hazırlamış oldukları soruşturma dosyasından alınmıştır. İddianamede yer alan tüm mali bilgilerden ve MASAK Raporu'ndan da anlaşılacağı gibi benim aracılığım ile Gezi olaylarına aktarılmış olan herhangi bir maddi kaynak mevcut değildir. George Soros'un benim üzerimden Gezi olaylarını finanse etmiş olduğu iddiası benimle ya da Yönetim Kurulu Başkanı olduğum Anadolu Kültür ile ilgili bir mali bulguya dayanmamaktadır’’ dedi.
Aksakoğlu: ‘‘657 sayfalık iddianamede suç yok, suçlu var; pervasız bir ağırlaştırılmış müebbet talebi var’’
Bu iddianameyle Gezi’nin itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını iddia eden Kavala’dan sonra davanın diğer tutuklu sanığı Yiğit Aksakoğlu geldi.
Tutuklu olarak geçirdiği 220 gündür boyunca sabırsızlıkla suçsuzluğunu anlatmayı beklediğini söyleyen Aksaoğlu, ‘‘Hayatımın hiçbir döneminde demokrasiye karşı bir yönetimden taraf olmadım. İddianamedeki suçlamalar temelden yoksundur ve faaliyetlerime ters düşmektedir. Sivil toplum yöntem olarak şiddeti dışlar. Cebir ve şiddetle hükümeti yıkmak sivil toplumun alanı değildir. Bir sivil toplumcu ve uzman olarak şiddeti ve şiddetle değişmeyi savunmadım. Cebir ve şiddetten anlamam. Bu 657 sayfalık iddianamede suç yok, suçlu var; pervasız bir ağırlaştırılmış müebbet talebi var’’ dedi.
Yapıcı: ‘‘Hükümet ‘istifa’ demek suç değil, Gezi bizim yarınımızdır’’
Gezi’de eylemler sırasında bir gece bile yatmadığını vurgulayan neden bu iddianamede yer aldığını bilmediğini dile getiren Aksakoğlu, iddianamedeki tek doğrunun sayfa numaraları olduğunu söyledi.
Mahkemenin duruşmaya verdiği aranın ardından bu kez Taksim Dayanışma üyesi Mücella Yapıcı, savunmasını yapmak üzere kürsüye geldi.
Gezi olaylarıyla ilgili ikinci kez yargılanan Yapıcı, hakkındaki iddiaların ‘gülünç’ olduğunu ifade etti. Taksim Dayanışma üyesi, ‘‘Biz öyle bir iş yapmışız ki sanki Gezi'de şiddet varmış algısı oluşturmuşuz. Gezi olayları sırasında yaşamını yitirenler, gözlerini yitirenler algıyla mı hayatını kaybetti? Ben işimi yapmaya çalışırken Anayasal hak olarak ‘hukuksuzsunuz’ derken 50 cm mesafeden gaz yemem algı yüzünden miydi? Yargılanmam İstanbul seçimlerine benzedi. Olmadı, bir daha! Suçlamalar hiçbir delile dayandırılmıyor. Ama yine de ben suçlamalara yanıt vereceğim. Ben bu iddianamenin ileri sürdüğü tüm suçlamaları külliyen reddediyorum. Barışçıl gösteriler haktır, suçlanamaz. Bir düşünce etrafında bir araya gelmek ve dayanışmaktır yaptığımız. Hükümet istifa demek suç değildir. Gezi bizim yarımınızdır, çocuklarımızın aydınlık geleceği için umut fişeğidir’’ diye konuştu.
Mater: ‘‘Sadece film çekmek istediğim için darbeye teşebbüsle suçlanıyorum’’
Bir diğer tutuksuz sanık Çiğdem Mater de kendinden önceki tüm sanıklar gibi hem suçlamaları reddetti hem de beraatini istedi.
Sinemacı Mater, ‘‘Bu iddianame eğer bir film senaryosu olsaydı mantıksız hataları nedeniyle reddedilirdi ama burada hayatın sinemadan daha kurgu olduğunun göstergesidir. Sadece film çekmek istediğim için darbeye teşebbüsle suçlanıyorum. Gezi Parkı hayatımın merkezinde duruyor. 657 sayfalık iddianame hukuksuz dinlemelerle elde edilmiş tapelere dayanıyor. Bunları kabul etmiyorum. Bunların dosyada yer alması kişisel haklarımı ihlal ediyor. İddia edildiği gibi Gezi'yi anlatan bir filmin yapımında bulunmadım. Tarafımdan yapıldığı iddia edilen film, Amerikan bir yönetmen tarafından çekilmiştir. Yöneltilen suçlamalar tamamen tapelere dayanıyor. Osman Kavala eski işverenim olduğu için uzun telefon konuşmalarımız hayatın olağan akışına uygundur’’ dedi.
Altınay: ‘‘Bir insanı müebbet hapisle suçlamak bu kadar kolay olmamalı’’
Günün son savunmasını Anadolu Kültür Yönetim Kurulu üyesi ve Açık Toplum Vakfı’nın eski yönetim kurulu başkanı Ali Hakan Altınay yaptı.
Altınay, “Bir insanı ağırlaştırılmış müebbetle hapisle suçlamak bu kadar kolay olmamalı. Suçum, Gezi parkını gözlemlemek için üç, dört defa parka gitmek ki 31 Mayıs 2013'te AKP'nin 10. yıldönümü dolayısıyla bir konferanstaydım. İddianamede Açık Toplum Vakfı'nın hangi desteğinin Gezi eylemlerinin sürdürülmesi için verildiğine dair bir kanıt yok. Altında benim imzam olan Gezi eylemleriyle ilgili hiçbir hibe kararı yoktur. İddianamenin çok önem verdiği Can Paker’in kitabında Gülen ile görüşmesine yer vermiş, ‘Gülen ölse de hareketin devam edeceğini düşünüyorum’ diye yazmış. Kumpas davalarını ben eleştirirken Paker destekliyordu. 2019'da artık Gülen'i yere göğe koyamayan bu kitabın tarihin çöpüne atıldığını kabul edebiliriz. Ve bu tarihin çöpündeki kitaptan alıntılarla suçlanmayı kabul etmiyorum’’ dedi.
Yarın 10’da yeniden başlayacak davanın bugünkü duruşmasını Almanya Parlamentosu Başkan Yardımcısı Claudia Roth, Almanya Başkonsolosu Michael Reiffenstuel, Fransa Başkonsolosu Muriel Domenach, İsveç Başkonsolosu Therese Hyden, Hollanda Başkonsolosu Bart van Bolhuis ile ABD Büyükelçiliği temsilcileri de takip etti.