PARİS —
Fransa yeni eğitim öğretim yılına, kız çocuklarının okullarda “çarşaf giymesinin yasaklanması” kararıyla başladı. Milli Eğitim Bakanı Gabriel Attal’ın açıklaması, Anayasası’nda laiklik ilkesi yazılı olan Fransız toplumunda, yıllardır süren bir polemiği de yeniden alevlendirdi. Ancak Attal, itiraz ve tartışmalara rağmen, bu sabah yeniden, önümüzdeki hafta açılacak okullara, çarşaf giyen genç kızların alınmayacağını duyurdu.
Cihatçı terör saldırılarından en çok etkilenen ülke Fransa’da, İslam ve Müslümanlar’a karşı güvensizlik yüksellirken, aşırı sağ partiler Avrupa’nın tüm ülkelerinde olduğu gibi Fransa’da da güç kazandı. “Ilımlı” aşırı sağcı Marine Le Pen’in partisi Ulusal Bütünleşme (RN) ve “şahin” aşırı sağcı Eric Zemmour’un son seçimlerde aldığı oy oranı yüzde 50’ye yaklaşıyor.
Bu aritmetiği gören Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bu yeni yasama yılı ile eğitim-öğretim yılına iki ana konu ile girdi. Toplumda daha fazla güvenlik, okullarda ise “çarşaf yasağı”. Böylece “güvenlik, göç ve İslam” konularında yaşadığı korkular nedeniyle bu partilere oy veren seçmeni merkeze, kendi partilerine çekmek için kolları sıvadı.
Milli Eğitim Bakanı Attal, 2004’teki “okullarda dini göstergeleri yasaklayan” yasayı gerekçe göstererek, tüm okullara genelge gönderdiğini ve “cumhuriyet okullarında abaya olarak adlandırılan çarşafı yasakladıklarını” duyurdu. Ülkede sert bir bölünmeye yol açan bu açıklamaya eğitim sendikalarının tümünden; aşırı sağ ve sağ partilerin tamamından ve bazı kadın derneklerinden destek geldi. Ancak Fransa İslam Konseyi CFCM, radikal sol partiler ve derneklerin bir bölümü ise yasağı eleştirdi.
Peki Fransa, eğitim yılına neden çarşaf yasağı açıklamasıyla girdi? Hükümetin bu yasakla vermek istediği mesaj ne? Neden 60 bini aşkın devlet okulunda sadece 150 kadar okuldan gelen şikayetlerle ilgili bir konuyu gündemin birinci sırasına taşıdı?
Fransa’da Yaşayan Türkiyeli Göçmenler Derneği ACORT yöneticisi Ümit Metin, başından beri, “aşırı sağa karşı zemin kazanabilmek için Müslümanlar’ın hedef gösterildiğine” dikkat çekiyor ve çarşaf yasağıyla buna bir yenisinin eklendiğini savunuyor. VOA Türkçe’nin konuya ilişkin sorularını yanıtlayan Ümit Metin, bu tür konuların yasaklarla ele alınmasına karşı olduklarını belirterek, “çarşaf yasağının İslamofobik çevreleri” memnun etmek için getirildiğini savunuyor.
Kız çocuklarının bu tür ayrımcılıklara tepki olarak daha çok çarşaf, türban giymeye başladığına dikkat çeken Metin, “İslami Ayrımcılık Yasası çıktı, yeni göç yasası geliyor. Sürekli tartışmalarda Müslüman göçmenler var. Aşırı sağ yükseldikçe, iktidar partisi iktidarda kalmak için onların söylemlerini kullanıyor. Bir süredir Fransa’daki Müslüman toplumunda bunlara bir tepki var. Bu yaz bir şeyler yaşadık. Bir hafta boyunca, banliyölerde sert bir isyan çıktı. Aylar süren sosyal hareketler, grevler, protestolar yaşadık. Bütün bunlar unutuldu mu? Tek sorun göçmenler ve Müslümanlar yani. Derinleşen ekonomik krizi unutturmak için bunlar öne sürülüyor. Okullarda öğretmen, eğitim kalitesi yok, malzeme yok, veliler daha da yoksullaştı, alım gücü düştü. Bana göre bu sancıları yok etmek, konuşmamak için günah keçisi arıyorlar. Politik bir proje oluşturarak bu çocukları topluma entegre ederek çözmek yerine, yasaklarla çözmeye çalışıyorlar. Ve her seferinde bu yasaklar geri tepiyor” diye konuştu.
Strasbourg Üniversitesi öğretim üyesi, tarihçi ve siyaset bilimci Prof. Samim Akgönül’e göre, bu açıklamalar doğrudan Fransa’nın seçime gidecek olması ve bu seçimler öncesi herkesin “kendisine bir rol biçerek pozisyon almasıyla” ilgili. Prof. Akgönül, “Herkes kendisine seçimlerde kazanacak bir rol biçiyor. Mutlaka ve mutlaka popülist sağ çizgisindeki güvenlik, laiklik gibi temalar üzerinde çalışılıyor. Kim nerede, ne giyecek gibi; tamamen toplumsal olarak görünürlüğe sahip konular ise siyaset açısından en etkili yöntem. Siyasetçi, ‘Bu doğru mu, yanlış mı?’ bunun analizini yapmadan ‘Bana bu kazandıracak’ diyerek hareket ediyor. Gabriel Attal’ın da, İçişleri Bakanı Gerald Darmanin’ın da yaptığı bu. Birisi çarşaf, diğeri göç ve güvenlik konularıyla ilgili pozisyon alarak, seçimlerde popülist sağ oyları çekmeyi hedefliyor. Bu çizginin kazandıran bir çizgi olduğunu düşünüyorlar” analizini yapıyor.
“Kadın vücudu politikacılar için harika bir araç”
Fransız siyasetinde uzun süredir, türban, burkini, burka ve şimdi de çarşaf gibi konuları kullanarak oy toplamaya çalıştığını belirten Prof. Akgönül, “Siyaset bilimi açısından bakıldığında, kadın vücudunun her yanı, bütün detayları politikacılar için harika bir araç. Ne giyeceği, kaç çocuk yapacağı, hamile kalıp kalmayacağı. Fakat burada artık mermi tükeniyor. Türban, burka, burkiniden sonra bugün artık konu dini obje olduğu tartışmalı abaya/çarşafa geldi. Bu abaya meselesinde kazanın dibini kazıyorlar atık. Belli ki bu uzun ve bol elbiseyi giyen kızlar Müslüman topluma ait. Araçsal açıdan bakarsak, genel bir siyasal atmosferle ilgili, görünürlükle ilgili mutlaka bir şey çıkarılması gerekiyordu, bunu çıkardılar. Azınlıkların görünürdeki özellikler” dedi.
Akgönül, görünür araçların azınlık için de iyi bir malzeme olduğuna dikkat çekerek, “O da var olma savaşını hep görünürlük üzerine yürütüyor. Kendi görünürlüğünün meşru olmasını istiyor. Çarşaf şimdi yeni görünürlük savaşının kalkanlarından birisi haline gelecek. Özetle bir taraf araç, diğer taraf kalkan olarak bu konuyu kullanmaya devam edecek. Bu kısır döngü sürecek. Ama bu tür yasaklar hep ters etki yaratıyor. Çok az sayıda okulda bu sorun var. Devletin yanıtı aşırı orantısız” diye belirtiyor.
Çarşaf dini bir kıyafet mi?
CFCM Başkan Yardımcısı Abdullah Zekri, “Abaya dini bir zorunluluk değil, bir moda çeşididir” diyerek, farklı bir tartışma da başlattı. VOA Türkçe’ye konuyu değerlendiren Sorbonne Üniversitesi öğretim görevlisi Sosyolog Pınar Kılavuz, Fransa’da neyin dini sembol olduğuna devletin karar verdiğini belirterek, çarşaf konusundaki kararı da devletin verdiğini dile getiriyor:
“Abaya olarak bilinen çarşaf daha çok Mağrip ve Körfez ülkelerinde yaygın olan bir elbise türü. Dini sembol olduğu konusunda görüş ayrılıkları var. İnsanların bunu dini amaçlarla giymesi, dini bir sembol olduğu anlamına gelmiyor. Yüzü, saçları, boynu, elleri ve ayakları açıkta bırakan bu elbise, Müslüman ve inançlı bir kadın için vücut hatlarını kapatan bir kıyafet. Fransa’da ise kimilerine göre, sadece Müslüman kadınlar tarafından giyildiği için, dinleri hakkında bilgi veren, hangi dine ait olduğunu dışarıya yansıtan bir elbise tipi. Bu açıdan abaya giyen kadınların dini kurallara uymak için vücut hatlarını göstermeyen ve “mütevazi” görünmelerini sağlayan bir elbise. Dini sembollerin yasak olduğu noktada kimi kadınlar için kimliğin önemli bir parçası. Abaya dini bir sembol ya da dini bir elbise değil, dini kurallara uygun kültürel bir elbise olarak tanımlanabilir.”
Sosyolog Pınar Kılavuz, çarşafın dini bir kıyafet olup olmadığının ötesinde; okullarda yasaklanmasını “toplumun belli bir kesiminin dışlanması” olarak gördüğünü belirtiyor ve “Bana göre bu kadınların ve genç kızların üzerinde kurulmak istenen sosyal bir kontrol mekanizması. Fakat bu gidişle, elbiselerin uzunluğu, kol boyu, yaka açıklığı gibi sınırlar bir takıntı haline gelebilir. Bir insanı; kültürel aidiyetini tanımlayan bir elbise/kıyafet nedeniyle engellemek ayrımcıdır, ırkçıdır. Kadınlara dokunan bir karar olduğu için cinsiyetçi boyutu da var” diyor.
Kılavuz, “CFCM’e göre bu kıyafet İslami bir zorunluluk değil. Bu örgüt, devletin tanıdığı bir örgüt. Fransız devleti, tanıdığı otoritenin açıklamasını kabul etmiyor. Şimdi, abaya yerine, vücudun aynı hatlarını gizleyen elbiseler giyilmesi halinde ne yapılacak ? Bunun sınırı ne olacak ? Lüks giyim markası Dolce-Gabbana 2016 senesinde Ortadoğulu zengin müşterileri için abaya ve çarşaf koleksiyonu üretmişti örneğin” diye uyarıyor.
İslam Konseyi yargıya gitmeyi planlıyor
Fransız eğitim camiasında ise tartışma büyüyor. Bir grup eğitim uzmanı, “bu tartışmaların sona ermesi için okullarda yeniden üniformaya dönülmesini” dahi öneriyor. Fransa İslam Konseyi CFCM ise, okullarda bunca sorun varken, eğitim yılına “yine Müslüman gençleri hedef alan çarşaf yasağı” ile başlanmasını eleştiriyor. VOA Türkçe’ye konuşan CFCM eş Başkanı İbrahim Alcı, İslam Konseyi olarak, “yanlış bir şekilde Müslüman dini olarak nitelendirilen bu giysiye ilişkin tutumunu ifade ettiklerini” söyledi.
Okullarda din propagandası yapılmasına CFCM’in de karşı olduğunu belirten Alcı, “Ancak yaptığımız açıklamada, belirli bir giysinin giyilmesi ile Müslümanlar’ın dini uygulamaları arasındaki her türlü hatalı bağlantıyı reddetmek gibi zorunlu bir görevi olduğunu da vurguladık. Aynı zamanda, Müslüman dinine bağlılığı nedeniyle, özellikle bir kişiye karşı yöneltilen her türlü ayrımcılığa karşı mücadele etme görevimiz de var. Abaya denilen çarşafın dini bir giysi olmadığını bir kez daha belirttik. İslam'ın hiçbir referans metninde herhangi bir şekilde ‘abaya’dan bahsedilmez. Okulda uzun elbise giyilmesini ve herhangi bir dine mensup olup olmadığına bakılmaksızın öğrenciler ve öğretmenler de dahil olmak üzere herkesin uzun elbise giymesini tamamen yasaklamadıkça, çarşafı hedef alan bir tedbir, ayrımcı ve anaysaya aykırılık içerir. Kararın gerekçelerini göreceğiz. Ona göre yargıya gitme durumu olabilir.”
Forum