WASHINGTON, DC —
Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi Doçent Dr. Akın Ünver, yeni bir kamuoyu araştırmasını hatırlatarak seçim bugün yapılsaydı 11 yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin seçmenden yüzde 42 oy alabileceğini söylüyor. Ünver, Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlarken şöyle konuştu: “En son seçimde AKP’nin aldığı oy oranına ve daha önceki anketlere bakıldığında destek oranı yüzde 49’du ve yolsuzlukların bu oranı sadece yüzde 2 veya 3 düşüreceği tahmin ediliyordu. Bunun da parti tarafından sindirilip kabul edilebileceği tahmin ediliyordu. Oysa yüzde 7’ye varan bir düşüş görülüyor. Bu beklenenden daha yüksek bir düşüş, oylarda önemli bir azalma olabileceğine işaret edebilir. Önemli olan AKP’nin geçen yerel seçimlerde aladığı oy oranının yüzde 40’ın altına inip inmeyeceği. Eğer % 40’ın üzerinde alırsa, bu yolsuzluk da olsa, otoriterlik de olsa, daha büyük bir muhafazakarlaşma da olsa, toplumu ayrıştırma da olsa, AK Parti’nin yaptığı birçok şey için güvenoyu anlamına gelecektir. Bu yüzden %40 çok kritik bir eşik. Yüzde 40’ın altına düşürse oy oranı o zaman AK Parti politikalarının reddi anlamı çıkacaktır.”
Yerel seçimlerde muhalefet bir alternatif olabilir mi?
Akın Ünver, 30 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisi eğer bir oy düşüşü yaşarsa, muhalefetin ortaya çıkacak olası boşluğu doldurup dolduramayacağı konusunda da şu yorumu yaptı: “Önemli olan gerçek anlamda Anadolu ve AK Parti seçmeni bu yolsuzluk meselesine ne gözle bakıyor, yerel seçim günü geldiğinde bu yolsuzluk meselesi nasıl bir boyuta gelmiş olacak. Eğer bu noktada AK Parti devleti idare edemiyor, ülkeyi idare edemiyor noktasında bir bilinç ortaya çıkarsa tabii oylar daha aşağıya çekilecektir. Fakat bu noktada sorulması gereken soru şu: Muhalefet partileri AK Parti’den boşalacak veya boşalması öngörülen o yüzdelik dilimi ne şekilde dolduracak veya doldurabilecek mi? CHP’nin daha pragmatik davranarak farklı siyasi kollardan adaylar öne sürdüğünü görüyoruz. MHP’nin bazı noktalarda biraz daha kendisinden beklenmeyecek ölçüde açılımcı bir tavır takındığına tanık oluyoruz. Dolayısıyla işin en sonunda bunun dayandığı nokta şu: Anadolu için AK Parti’ye bir alternatif olabilecek mi muhalefet partileri? Eğer olamazsa seçmenler yine AK Parti’ye oy vereceklerini söylüyorlar.”
“Hukuk sistemi hükümeti korumak için kullanılmamalı”
Hukuk ve emniyet teşkilatında hükümetin yaptığı büyük değişikliklerle ilgili olarak da Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi Doçent Dr. Akın Ünver, Amerika’nın Sesi’ne şu yorumda bulundu: “Tabii ki bunlar son derece negatif. Kuvvetler ayrımının bu kadar önemli olmasının bir sebebi var. Belli bir devamlılığı sağlayabilmek. Hükümetler değişse veya krize girse bile sunduğu hizmetlerin vatandaşlar için aksamaması lazım. Hükümetin şu anda attığı adımların amacı kendi devamlılığını sağlamak. Kendisine dönük yolsuzluk meselelerini bağımsız yargı içinde değerlendirmekten ziyade bu davaya bakan yargı ve polis kadrolarını tamamen değiştirerek, hatta bir değil iki kere değiştirerek ve hükümete karşı bu şekilde bir dosyanın hiçbir zaman açılmamasına ve açılırsa da hemen kapatılmasına dönük yasal düzenlemeler yapıldığını görüyoruz. Bu, yargı sistemini Türkiye'nin yargı sistemi yapmıyor, AK Parti’nin yargı sistemi yapıyor. Bir ülkenin uzun vadeli tehlikeye girdiği noktada bu. Hükümetin bu noktada yolsuzluk meselesini olgun karşılaması ve seçmeni hükümetin bu yolsuzlukların olmadığına inandırması ve yargının buna dönük görevini tamamlamasına izin vermesi gerekir.”
“Erdoğan’ın Amerika’yı karşısına alması hata”
Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi Akın Ünver, rüşvet ve yolsuzluk skandalında Amerika, İsrail ve karanlık batılı güçlerin parmağı olduğu suçlamasında bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının Türk-Amerikan ilişkilerine zarar vereceğini söyledi ve şöyle devam etti: “Bence çok büyük bir hataydı Erdoğan’ın Amerika’yı doğrudan karşısına alması. Son birkaç senedir ABD Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve Beyaz Saray’da, özellikle de Obama yönetimi süresince “Türkiye’nin belli demokratik aksamaları var, kurumsal ve yapısal olarak geliştirilmesi gereken noktalar var” gibi düşüncelerin gündeme getirilmesi istenmiyordu, bunu yapanlar uyarılıyordu. Hemen susturup, Erdoğan bizim çok yakın müttefikimizdir, biz Türkiye’yi kaybetmek istemiyoruz, Türkiye bizim için çok önemli bir ülkedir, dolayısıyla Türk hükümetine yönelik şikayetleri burada yapmayın telkininde bulunulurdu. “Türk-Amerikan ilişkileri uzun zaman siyasal islamcılık rayı üzerinde giderse bir noktadan sonra anlaşmazlık kaçınılmaz” diye argümanlar sunulmasına rağmen Amerikan yönetimi AK Parti’ye ve Erdoğan’a tam destek veriyordu. “Türk Amerikan ilişkileri Türkiye’nin demokratik aksamalarının üstündedir” diye yorum yapılıyordu. Böyle bir durumda hükümetin Amerika’yı karşısına alması açıkçası çok da hesaplı bir tutum değil. Amerika’yı karşılarına alırken tam olarak da neden bahsettiklerini bildiklerini sanmıyorum. “Amerika Türkiye’nin ekonomik olarak güçlenmesini istemedi ondan bize çelme takıyor, böyle bir kriz çıkardı” diyorlar ancak Türkiye 2013’te çok güçsüzdü de birdenbire Aralık’ta mı güçlendi. Tam tersi. Türkiye Mayıs’ta daha güçlüydü, Aralık itibariyle daha güçsüz. Ortadoğu’da gerçek anlamda sözünün daha az geçtiği, uluslararası kamuoyunun giderek daha az ciddiye aldığı bir ülke haline geldi Türkiye son altı ayda.Bunun da en büyük faktörü hükümetin Gezi Parkı olaylarına karşı verdiği orantısız, aşırı ve gereksiz refleksin sonucu. Hükümetin dolayısıyla bunu neden yaptığını basit bir mantıkla açıklamanın bir anlamı yok. Sadece siyasal işler Türkiye’de her zaman için tarımdaki aksaklıklar, demiryollarındaki sorunlar dahil, bir takım karanlık batılı güçler, Amerika yapmıştır, İsrail yapmıştır deme alışkanlığı oluşmuş durumda. Mantıkla açıklanamadığı için de bu refleks Amerika için çok korkutucu birçok açıdan. Elçinin hedef gösterilmesi, uluslararası finans çevrelerinin Türkiye’nin dış yatırım aldığı firmalardır bunlar çoğunlukla bir anlada partinin bindiği dalı kestiğini görüyoruz. Arkasında bıraktığı enkazın çok da farkında olduğunu hükümetin düşünmüyorum. Bu tabii ki Türk Amerikan ilişkilerini negatif etkileyecektir. Hükümet açısından bakarsanız zaten şu anda hükümette negatif bir bakış var Amerika’ya karşı, Avrupa’ya karşı. Daha da kötüsü, bir dış borç açığı var Türkiye’nin çok ciddi anlamda ekonomisini çok kırılgan hale getiren, bu da Türk lirasının dolarla belli bir paritede tutulmasını gerektiriyor. Hükümet bu tarz toksik beyanatlar yaptıkça Türk ekonomisi zarar görüyor ekonominin gördüğü bu zararı dış güçler yaptı, Amerika, İsrail yaptı refleksiyle açıklamak anlamsız.”
Yerel seçimlerde muhalefet bir alternatif olabilir mi?
Akın Ünver, 30 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisi eğer bir oy düşüşü yaşarsa, muhalefetin ortaya çıkacak olası boşluğu doldurup dolduramayacağı konusunda da şu yorumu yaptı: “Önemli olan gerçek anlamda Anadolu ve AK Parti seçmeni bu yolsuzluk meselesine ne gözle bakıyor, yerel seçim günü geldiğinde bu yolsuzluk meselesi nasıl bir boyuta gelmiş olacak. Eğer bu noktada AK Parti devleti idare edemiyor, ülkeyi idare edemiyor noktasında bir bilinç ortaya çıkarsa tabii oylar daha aşağıya çekilecektir. Fakat bu noktada sorulması gereken soru şu: Muhalefet partileri AK Parti’den boşalacak veya boşalması öngörülen o yüzdelik dilimi ne şekilde dolduracak veya doldurabilecek mi? CHP’nin daha pragmatik davranarak farklı siyasi kollardan adaylar öne sürdüğünü görüyoruz. MHP’nin bazı noktalarda biraz daha kendisinden beklenmeyecek ölçüde açılımcı bir tavır takındığına tanık oluyoruz. Dolayısıyla işin en sonunda bunun dayandığı nokta şu: Anadolu için AK Parti’ye bir alternatif olabilecek mi muhalefet partileri? Eğer olamazsa seçmenler yine AK Parti’ye oy vereceklerini söylüyorlar.”
“Hukuk sistemi hükümeti korumak için kullanılmamalı”
Hukuk ve emniyet teşkilatında hükümetin yaptığı büyük değişikliklerle ilgili olarak da Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi Doçent Dr. Akın Ünver, Amerika’nın Sesi’ne şu yorumda bulundu: “Tabii ki bunlar son derece negatif. Kuvvetler ayrımının bu kadar önemli olmasının bir sebebi var. Belli bir devamlılığı sağlayabilmek. Hükümetler değişse veya krize girse bile sunduğu hizmetlerin vatandaşlar için aksamaması lazım. Hükümetin şu anda attığı adımların amacı kendi devamlılığını sağlamak. Kendisine dönük yolsuzluk meselelerini bağımsız yargı içinde değerlendirmekten ziyade bu davaya bakan yargı ve polis kadrolarını tamamen değiştirerek, hatta bir değil iki kere değiştirerek ve hükümete karşı bu şekilde bir dosyanın hiçbir zaman açılmamasına ve açılırsa da hemen kapatılmasına dönük yasal düzenlemeler yapıldığını görüyoruz. Bu, yargı sistemini Türkiye'nin yargı sistemi yapmıyor, AK Parti’nin yargı sistemi yapıyor. Bir ülkenin uzun vadeli tehlikeye girdiği noktada bu. Hükümetin bu noktada yolsuzluk meselesini olgun karşılaması ve seçmeni hükümetin bu yolsuzlukların olmadığına inandırması ve yargının buna dönük görevini tamamlamasına izin vermesi gerekir.”
“Erdoğan’ın Amerika’yı karşısına alması hata”
Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi Akın Ünver, rüşvet ve yolsuzluk skandalında Amerika, İsrail ve karanlık batılı güçlerin parmağı olduğu suçlamasında bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının Türk-Amerikan ilişkilerine zarar vereceğini söyledi ve şöyle devam etti: “Bence çok büyük bir hataydı Erdoğan’ın Amerika’yı doğrudan karşısına alması. Son birkaç senedir ABD Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve Beyaz Saray’da, özellikle de Obama yönetimi süresince “Türkiye’nin belli demokratik aksamaları var, kurumsal ve yapısal olarak geliştirilmesi gereken noktalar var” gibi düşüncelerin gündeme getirilmesi istenmiyordu, bunu yapanlar uyarılıyordu. Hemen susturup, Erdoğan bizim çok yakın müttefikimizdir, biz Türkiye’yi kaybetmek istemiyoruz, Türkiye bizim için çok önemli bir ülkedir, dolayısıyla Türk hükümetine yönelik şikayetleri burada yapmayın telkininde bulunulurdu. “Türk-Amerikan ilişkileri uzun zaman siyasal islamcılık rayı üzerinde giderse bir noktadan sonra anlaşmazlık kaçınılmaz” diye argümanlar sunulmasına rağmen Amerikan yönetimi AK Parti’ye ve Erdoğan’a tam destek veriyordu. “Türk Amerikan ilişkileri Türkiye’nin demokratik aksamalarının üstündedir” diye yorum yapılıyordu. Böyle bir durumda hükümetin Amerika’yı karşısına alması açıkçası çok da hesaplı bir tutum değil. Amerika’yı karşılarına alırken tam olarak da neden bahsettiklerini bildiklerini sanmıyorum. “Amerika Türkiye’nin ekonomik olarak güçlenmesini istemedi ondan bize çelme takıyor, böyle bir kriz çıkardı” diyorlar ancak Türkiye 2013’te çok güçsüzdü de birdenbire Aralık’ta mı güçlendi. Tam tersi. Türkiye Mayıs’ta daha güçlüydü, Aralık itibariyle daha güçsüz. Ortadoğu’da gerçek anlamda sözünün daha az geçtiği, uluslararası kamuoyunun giderek daha az ciddiye aldığı bir ülke haline geldi Türkiye son altı ayda.Bunun da en büyük faktörü hükümetin Gezi Parkı olaylarına karşı verdiği orantısız, aşırı ve gereksiz refleksin sonucu. Hükümetin dolayısıyla bunu neden yaptığını basit bir mantıkla açıklamanın bir anlamı yok. Sadece siyasal işler Türkiye’de her zaman için tarımdaki aksaklıklar, demiryollarındaki sorunlar dahil, bir takım karanlık batılı güçler, Amerika yapmıştır, İsrail yapmıştır deme alışkanlığı oluşmuş durumda. Mantıkla açıklanamadığı için de bu refleks Amerika için çok korkutucu birçok açıdan. Elçinin hedef gösterilmesi, uluslararası finans çevrelerinin Türkiye’nin dış yatırım aldığı firmalardır bunlar çoğunlukla bir anlada partinin bindiği dalı kestiğini görüyoruz. Arkasında bıraktığı enkazın çok da farkında olduğunu hükümetin düşünmüyorum. Bu tabii ki Türk Amerikan ilişkilerini negatif etkileyecektir. Hükümet açısından bakarsanız zaten şu anda hükümette negatif bir bakış var Amerika’ya karşı, Avrupa’ya karşı. Daha da kötüsü, bir dış borç açığı var Türkiye’nin çok ciddi anlamda ekonomisini çok kırılgan hale getiren, bu da Türk lirasının dolarla belli bir paritede tutulmasını gerektiriyor. Hükümet bu tarz toksik beyanatlar yaptıkça Türk ekonomisi zarar görüyor ekonominin gördüğü bu zararı dış güçler yaptı, Amerika, İsrail yaptı refleksiyle açıklamak anlamsız.”