Erişilebilirlik

''Erdoğan Piyasalara Güven Vermek İstedi''


Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başkan Biden’ın NATO zirvesi kapsamında bir araya geleceği 23 Nisan’da açıklanmıştı. Biden göreve geldikten üç ay sonra Erdoğan’ı aramış ve telefon görüşmesinde 1915 Ermeni olaylarını soykırım olarak tanımlayacağını da söylemiş, 24 Nisan’da da tanıma gelmişti.

Haliyle iki liderin 14 Haziran’daki görüşmesinde bu meselenin gündeme gelmesi bekleniyordu. Hatta Cumhurbaşkanı, rahatsızlığını Brüksel’e yola çıkmadan önce dile getirmişti. Görüşme sonrası açıklamalarsa “soykırım” tanımasının gündeme gelmediği şeklindeydi.

Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü Türkiye Masası Direktörü Soner Çağaptay’a göre bunun nedeni Erdoğan’ın ekonomik büyümeyi sağlamak için Türkiye'nin Batı ile olan ilişkileri konusunda piyasalara güven vermek istemesi.

Soner Çağaptay
Soner Çağaptay

VOA Türkçe’nin konuştuğu Çağaptay, “Piyasalar Türkiye yatırım yapacakları zaman sadece ekonomik endikatörlere değil, Türkiye'nin nereye gittiğine de bakıyorlar. Türkiye Batı'dan kopuyor mu, kopmuyor mu? Çünkü dışarıdan gelen sermaye ile ekonomisi büyümekte olan bir ülke olan Türkiye için Batı sermayesi büyümenin temel kaynağı oldu şimdiye kadar, olmaya da devam edecek. Dış politikadaki farklılıklara rağmen Ortadoğu'ya dönüş Afrika'ya dönüş, Balkanlar'a dönüş. Türkiye'nin Avrupa'yla ve özellikle Avrupa'yla ama global piyasalarla ilişkileri o kadar entegre ki, Batı'dan iktisadi olarak kopmasına imkan yok. İşte bu gerçeği dikkate aldığımızda Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomideki büyümenin geriye dönmesi için Batı'yla olan ilişkilerin iyi gittiğine yönelik bir narratif oluşturmak istiyor. Bundan dolayı ona ne kadar soğuk davrandıysa da o alttan almaya çalıştı ve görüşmeden sonra da hamdolsun diyerek aslında bu görüşmeden ne kadar memnun çıktığını bize belirtmiş oldu” dedi.

Başkan Joe Biden’ın da stratejisinin ayrılıklara, farklılıklara değil işbirliği alanlarına yoğunlaşmak olduğunu söyleyen Soner Çağaptay, Afganistan’ın Türk-Amerikan işbirliğinin gelecek günlerde en yoğun ve bariz görüleceği alan olduğunu kaydetti.

Çağaptay, “Türkiye'nin Afganistan'da yumuşak gücü var, Amerika da Afganistan'dan çekilmek istiyor. Ama Biden Afganistan'dan çekilirken tekrar geriye dönmek zorunda kalmak da istemiyor. Şu var Afganistan'da Amerikan elçiliği var, NATO üyelerinin elçilikleri var. Bu elçiliklerin güvenliğinin sağlanması için Afganistan'ın başkentindeki havaalanının operasyona devam etmesi gerekiyor. Türkiye'nin orada yumuşak gücü var dedik. Bundan neyi kastediyoruz? Bana bazen tarihçi olarak arkadaşlarım soruyor. Soner, Türkiye'den doğuya doğru gittiğinde Ortadoğu nerede biter diyorlar. Ben de diyorum ki Türkler’i tekrar seven bir memlekete geldiğinizde Ortadoğu bitmiştir diyorum; o memleket Afganistan. Afganistan'da Türkiye seviliyor, bunun çok geniş bir tarihi var, Atatürk dönemine kadar uzanan. Ama Türkiye Afganistan'la hep ilgilendi, hep yardımcı oldu ve şimdiye kadar örneğin Taliban, Türk Silahlı Kuvvetleri ile orada çatışmadı. Türkiye Afganistan'da seviliyor diyebiliriz. Dolayısıyla ben Türkiye'nin başarılı biçimde Afganistan başkentinin havaalanını idare edebileceğini düşünüyorum. Bu Biden için çok önemli çünkü Afganistan'a geri dönmeyeceği anlamına geliyor. İlişkideki herhalde temel işbirliği başlığı buydu” diye konuştu.

''Erdoğan Piyasalara Güven Vermek İstedi''
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:10:00 0:00

Ancak Çağaptay, Ankara’nın Kabil havaalanıyla ilgili teklifinin, S-400 sistemi nedeniyle Amerika’nın Türkiye’ye uyguladığı yaptırımların kaldırılması için olduğu yönündeki yorumları gerçekçi bulmuyor ve bunu ‘’Çünkü S-400 meselesi konusunda Amerika'nın tavrı çok kesin. Kategorik olarak bakıyor. Bunun da sebebi şu; yakında bulunduğumuz Amerikan Kongresi dedi ki bu füze sistemi Türkiye topraklarında kaldığı sürece, Türkiye yaptırıma tabidir. Dolayısıyla Türkiye başka konulardaki pozitif adım atsa bile füze sistemi Türkiye'de kalmaya devam ettiği sürece yaptırım sürecinden çıkması ne yazık ki mümkün görünmüyor. Öyle bir ilişkinin olmadığını söyleyebiliriz. Belki de şu açıdan Biden çok rasyonel olarak şunu yapmaya çalıştı. “Mademki Türkiye'nin bu füze sistemini Türkiye'ye, Rusya'ya geri göndermeyeceğini Amerika idrak etti. O zaman onun üzerine ısrar etmeyelim, böyle bir çıkış yolu yok” diyor Biden, “Hangi konularda işbirliği yapabiliriz ona bakalım” sözleriyle açıklıyor.

Çağaptay, görüşmede gündeme gelmiş olabilecek diğer işbirliği başlıklarını da Suriye ve Libya olarak sıraladı. Türkiye uzmanı, ‘’Kuzeybatı Suriye'de bir miktar oydaşma var diyebiliriz. Kuzeydoğu Suriye'de ki orada YPG meselesi var, bir farklılık var. Ama kuzeybatı Suriye'de İdlib'de Türkiye ile Amerika aslında aynı şeyi istiyor. Oradaki en büyük Esat karşıtı yabancı silahlı askeri güç Türkiye'ye ait. Amerika da Esat'ın davranışını değiştirmek istiyor. Bunun için askeri bir manivelaya ihtiyacı var. Türkiye bunu sağlıyor. Üçüncü işbirliği alanı Libya diyebiliriz. Aslında orada Türkiye'nin yaptığı Amerikan siyasetiyle çok uyuşuyor. Çünkü Türkiye, Libya'nın Rusya'nın eline düşmesini engelledi. Bu açıdan da muhtemelen bir üçüncü gündem başlığı olmuştur diyebiliriz” ifadelerini kullandı.

Putin’den önce Erdoğan’la görüşmesi bir mesaj mı?

Biden-Erdoğan görüşmesinin dikkat çekici bir başka noktası da buluşmanın tam da Amerikan Başkanı’nın İsviçre’nin Cenevre kentinde Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le görüşmesinden iki gün önce gerçekleşmesiydi. Soner Çağaptay’a göre görüşmenin zamanlaması sadece Washington’un değil Ankara’nın da Rusya’ya bir mesajıydı çünkü görüşmenin hemen öncesinde de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile telefonda görüştü.

Türk-Amerikan ilişkilerinin artık Türk Amerikan Rus ilişkileri gibi olduğunu dile getiren Soner Çağaptay, ‘’Yani Türkiye Amerika ile her yaptığını da aynı zamanda Rusya ile de bir “check” ediyor arkasından. Rusya ile yapmak istediğini de Amerika ile check etmek zorunda kalıyor. Yani eskisi gibi “Türkiye NATO'nun sadık bir müttefik üyesidir. Her konuda Amerika'yla yüzde yüz hareket eder” dış politika anlayışı yok Ankara'da. “Türkiye, Amerika ile Rusya'yı birbirine karşı dengeler” türünden bir dış politika anlayışı var. Asla bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başarısız olmadığını da söyleyebiliriz. Çünkü şimdiye kadar Ankara istediklerinin pek çoğunu Suriye'de Libya'da, Güney Kafkaslar'da alabildi ve bunu yaparken de Amerika'yla, Rusya’yı birbirine karşı dengeleyerek oynadı. Bu oyun ne kadar sürer? Ekonominin gidişatına bağlı. Ekonomi sadece iç politikada değil Cumhurbaşkanı Erdoğan için seçimleri kazanması açısından, dış politikada da çok önemli. Çünkü ekonomi eğer iyi giderse Türkiye'nin sıkıntısı olmayacak ama ekonomi kötüye giderse, IMF ya da başka kuruluşlardan ‘bailout’. Yani mali finansman talep edeceği için bunun da hem birtakım siyasi giderleri olacak Türkiye için” dedi.

''Uygurlar ve Ukrayna'da Türkiye'nin eli bağlı''

Peki Biden yönetiminin Ankara’dan beklentileri ne? En büyük beklentinin S-400 konusunda Türkiye'nin yeni alım yapmaması olduğunu dile getiren Çağaptay, “Yani ikinci batarya alınacağı söyleniyordu. Ben bunun olacağına ihtimal vermiyorum. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan için şu anda Amerika'yla, Biden’la iyi ilişkiler kurmuş olması konusunda bir narratif çok önemli piyasalara güven vermek açısından. Demek ki daha fazla sıkıntı olmayacak aslında olumlu bir döneme girdiğimizi söyleyebiliriz göreceli olarak” yorumunda bulundu.

Bir diğer beklenti de Amerika ile Türkiye arasında işbirliği olanaklarının geliştirilmesi. Soner Çağaptay’a göre Afganistan haricinde 2 işbirliği sahası var Çin-Uygur meselesi ve Ukrayna. Ancak iki alanda da Türkiye'nin eli bağlı.

Ankara'yla Washington’un Uygurlar’a yapılan zulüm konusunda beraber hareket ediyor olmasının Türk-Amerikan ilişkilerinde bir kuantum sıçraması yaşatacağını belirten Soner Çağaptay, ‘’Çünkü Amerika için şu anda uluslararası tehdit algısında sadece tek bir ülke var. Bu tehdidi oluşturan Çin. Rusya değil, İran değil, Venezuela değil. Bu gibi ülkeler bölgesel tehdit olarak görülüyor. Ama Çin küresel bir tehdit olarak görülüyor. Dolayısıyla eğer Türkiye ile Amerika Çin'e karşı beraber hareket ederse, S-400 meselesinden başlayarak hepsinin bir tarafa itilebileceğini düşünüyorum ben. Kuantum sıçramasından kastım o. Fakat bunun mümkün olmadığını düşünüyorum çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hesaplarından birisi de Çin'i büyük projelerin Kanal İstanbul'un finansmanı için kullanmak. Dolayısıyla Uygur meselesi belki başka bir zamanda daha uzun vadede işbirliği kaynağı olabilir ama şu anda değil” değerlendirmesini yaptı.

Çağaptay bölgede yaşayan Türk halkı Tatarlar nedeniyle de Ankara’nın Kırım'ın Rusya tarafından ilhakını hiçbir zaman kabul etmediğini ve Ukrayna'nın tarafında yer aldığını söylese de Moskova ile asimetrik ilişkiler nedeniyle bu konuda ABD ile işbirliği yapamadığına dikkat çekti.

Çağaptay, “Rusya'nın Türkiye'ye karşı manivelaları var. Örneğin turizm ve ticaret yaptırımları. Yine gördük ki Covid döneminde Putin, “Türkiye'de Covid var, turistlerin gitmesini yasaklıyoruz” dedi. Hani sanki daha önce Covid yoktu bir önceki gün, bir sonraki gün ortaya çıktı. Bu esasında siyasi bir tasarruf. Çünkü Putin, Türkiye'nin Ukrayna konusunda Amerika ile beraber sıcak biçimde yakınlaştığını gördü; aradaki ilişkinin sıcaklaştığını gördü ve ondan dolayı Türkiye'ye bir mesaj göndermek istedi” diye konuştu.

''Erdoğan soyut olarak istediğini aldı''

Soner Çağaptay, Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatını inceleyen dördüncü İngilizce kitabı: “A Sultan in Autumn”u sadece bir iki hafta önce yayınladı. Çağaptay incelemesinde “Erdoğan yıllar sonra ilk defa, kendisinin Washington’a ihtiyacının, Washington’ın kendisine olan ihtiyacından fazla olduğuna inanıyor” ifadelerine yer verdi. Peki Erdoğan, Brüksel’deki görüşme ile bu ihtiyacı karşıladı mı?

Çağaptay VOA Türkçe’nin sorusuna şu yanıtı verdi; “Eğer ekonomik büyüme yüzde 5, 6, 8 hatta 10 gibi büyüme olursa Covid’den sonraki dönemde ben Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tabanının tekrar onun etrafında konsolide olabileceğini düşünüyorum. İşte bunun için Amerika ile olan ilişkileri şu anda çok iyi tutmak istiyor ve bundan dolayı Amerika'ya olan ihtiyacı, Amerika'nın kendisine olan ihtiyacından daha fazla ilk defa. Çünkü Biden'la arasının iyi olduğunu göstermek istiyor piyasalara. Aslında bence Cumhurbaşkanı Erdoğan Brüksel'deki zirveden bütün istediklerini aldı; istediği oradan mutluluk içeren resimlerdi. İşte Biden’la gülümsediği “fist-bump” (yumruk tokuşturma) yaptıkları ve birbirlerine karşı çok iyi davrandıkları resimlerdi. Bunlar ortaya çıktı. Çünkü bunlar piyasalar için rahatlatıcı imgeler ve imajlardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın belki de şunu söyleyebiliriz zirveden somut olarak almak istediği hiçbir şey yoktu. Bunun da farkında; ilişkilerdeki pek çok sıkıntı var, işbirliği olanakları dar, kısıtlı Çin ve Rusya'dan dolayı. Ama soyut olarak almak istediğini aldı. O da Biden'la beraber iyi geçindiği yönündeki fotoğraf kareleriydi.”

  • 16x9 Image

    Dilge Timoçin

    Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler mezunu Dilge Timoçin mesleğe 2000 yılında NTV'de başladı. 2008'de Habertürk TV'ye transfer oldu, dış haber sorumlusu olarak görev yaptı. ShowTV'de dış haber editörü ve spiker olarak çalışan Timoçin, sonrasında Al Jazeera Türk'e geçti; Al Jazeera İngilizce için prodüktörlük yaptı. Dilge Timoçin VOA Türkçe'ye katılmadan önce Reuters, Deutsche Welle gibi yabancı basın kuruluşlarıyla çalışıyordu

XS
SM
MD
LG