WASHINGTON —
Son birkaç yıldır gergin olan Türkiye-Irak ilişkileri karşılıklı ziyaretlerle yeniden canlanıyor. Ancak Türkiye’nin, Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi’yle doğrudan ticari ilişkileri, özellikle petrol ve doğal gazla ilgili enerji anlaşmaları yapması, Bağdat hükümetini, devredışı bırakıldığı gerekçesiyle rahatsız ediyor. Amerika Irak'taki bu gelişmeleri yakından izliyor. Ulusal Savunma Üniversitesi, Ulusal Stratejik Araştırmalar Enstitüsü araştırmacılarından Denise Natali, Türkiye’nin Iraklı Kürtler’le yaptığı enerji anlaşmalarının Irak’ın egemenlik haklarını ihlal ettiğini savunuyor. Denise Natali’yle Alparslan Esmer konuştu.
Alparslan Esmer: “Iraklı Kürt yetkililer bir süre önce Türkiye ziyaretinde milyarlarca dolarlık petrol ve doğal gaz anlaşması imzaladıklarını açıkladı. Ayrıca, Irak’ın kuzeyinde sınıra uzanan yeni bir boru hattının petrol pompalamaya hazır olduğu bildiriliyor. Bu ilişkileri nasıl yorumlamak gerekir?”
Denise Natali: “Öncelikle söyleyeceklerimin kendi görüşlerim olduğunu vurgulamak istiyorum. Irak’ın bir parçası olan Kürt Bölgesel Yönetimi’nin, merkezi hükümetin dışında kendi başına petrol ihraç etmesi konusunda hukuki soru işaretleri var. Ayrıca Kürtler’in egemen bir devleti yok. Bundan dolayı Türkiye’yle varıldığı söylenen bu anlaşmaların hukuki olup olmadığı tartışılabilir. İkinci sorunsa bu yeni boru hattıyla Ceyhan’a nasıl petrol taşınacağıyla ilgili. Medyada bu konuda çok sayıda propaganda nitelikli yazı var, ama kimse petrolün Ceyhan’a nasıl ulaşacağını anlatmıyor. Kürtler’in inşa ettiği bu boru hattı bir şekilde mevcut Kerkük-Ceyhan hattına bağlanabilir. Ama bu boru hattı Irak devletine ait. Eğer Kürtler’in hattı, Irak devletinin ana boru hattına bağlanıp Ceyhan’a uzanırsa, bu durumda petrol de Irak devletinin petrolü olur. Ankara ve Bağdat arasında 2010 tarihli bir boru hattı gümrük anlaşması var. Bu anlaşmaya göre boru hattının içindeki ham petrol, Irak hükümetine ait. Küçük çaplı anlaşmalar imzalanabilir, hatta sözlü vaatler de verilebilir. Ama burada uluslararası hukuki sorunlar var. Boru hattı uluslararası sınırları geçerse, bu Irak hükümetinin devreye girmesini gerektirir. Ayrıca ödemeler sorunu da var. Irak hükümetinin malı olan petrol karşılığında yapılacak ödeme, Irak hükümetini dışlayıp başka bir ortağa yapılamaz. Bu durum, Irak’ın mal varlığına el konması anlamına gelir. Üstelik parayı kim ödeyecek, nasıl ödeyecek? Normalde Bağdat’a ödenir, Bağdat da kazancı bölüştürür. Sonuçta böyle bir anlaşma devletler arasında yapılır. Elbette ki Kürt bölgesi bunun önemli bir parçası. Ama Ankara’nın Bağdat’ı nasıl devredışı bırakabileceğini anlayamıyorum. Bu hem hukuki, hem de siyasi bir sorun.”
VOA: "Şu anda Bağdat hükümeti ve Kürt Bölgesel Yönetimi arasındaki mekanizma nasıl işliyor?"
DN: “2005 yılında yürürlüğe giren anayasa, Irak devletini federal bir yapı olarak tanımlıyor ve Kürt bölgesine bu federal yapı içinde, özerk gelir tahsisi ve uluslararası tanınmanın da dahil olduğu meşru haklar veriyor. Ama 2005 Anayasası’nda çok sayıda belirsizlik var ve bunları istediğiniz gibi yorumlamanız mümkün. Şu anda yetki, gelirlerin kontrolu, Irak devletinin kaynaklarının denetimi gibi birçok konuda mücadele var. Üç yıl öncesine kadar Kürt yetkililer ihracat yetkisinin Irak hükümetinde olduğunu söylüyordu, şimdi Kürt Bölgesel Yönetimi, ihracat hakkının kendisinde olduğunu savunuyor. Bağdat ve Kürt yönetimi arasında ödemelerin şekli ve miktarı konusunda anlaşmazlık var. Şimdi yeni teknik sorunlar da ortaya çıktı. Gerginliğin asıl kaynağı 2005 Anayasası’ndaki açık olmayan ifadeler.”
VOA: "Bu arada doğal gaz ticareti ne durumda? Türkiye Kuzey Irak’tan gaz almak için çok istekli görünüyor. Aynı sorunlar doğal gaz ticareti içinde geçerli mi?"
DN: “Ankara’nın Irak’ın doğal gazına petrolünden daha fazla ihtiyacı var. Ancak merkezi yönetimin yetkisi olmadan sınırötesi boru hattı yoluyla ihracat yapmanın hukuki hakkının kime ait olduğuna da bakmak gerek. Belki taraflar arasında küçük çaplı anlaşmalar imzalanabilir. Ama hukuki olarak ödeme konusuna gelince bu ödeme nasıl yapılacak, bu son derece önemli bir konu. Ayrıca Türkiye için, hangi bölgesi sözkonusu olursa olsun Irak’tan gaz ithal etmek yeni bir mesele değil. 1996 yılında Ankara ve Bağdat, Irak’ın kuzeydoğusundaki doğal gazın Türkiye’ye ihracı konusunda bir mutabakat imzalamıştı. Hemen ardından Kürtler arasında iç savaş çıktı. Bu fikir iki-üç yıl önce ortaya atılmadı. Sonuçta Kürt bölgesinin Türkiye’ye yakınlığı gözönüne alındığında Türkiye bu tarz sınırötesi ilişkilere destek verecektir. Ancak burada iç dinamikleri göz önünde bulundurmak gerek. Kürt bölgesinde neler oluyor, doğal gaz nereden gelecek? Bölge şu anda önemli bir güvenlik tehdidi olmadığı için istikrarlı sayılabilir. Ancak bölgenin idaresi konusunda siyasi sorunlar var.”
VOA: “Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani bir süre önce Türkiye’de bazı anlaşmalar imzaladı. Kürt bölgesiyle ilişkilerin gelişmesi, Türkiye’nin Bağdat hükümetiyle bağlarını nasıl etkiliyor?”
DN: “Önce anlaşmaları görmek lazım. Bu acaba iki devlet büyüğü arasında varılan kişisel bir anlaşma mı? Anlaşmanın kurumsal önemi var mı? En önemlisi, uluslararası hukuka uygun mu? Ödeme mekanizması ne olacak? Eğer anlaşmayı hayata geçirmek bu kadar kolay olsaydı, çok uzun zaman önce gerçekleşirdi. Ama burada daha önemli olan konu Ankara-Bağdat ilişkileri. Doğal gaz ve petrol boru hatlarının yer alacağı bu bölgede Türkiye’ye yönelik çok önemli jeopolitik baskılar ve güvenlik tehditleri var. Biri Suriye, diğeriyse PKK sorunu. Ankara’nın Bağdat olmadan Ortadoğu’da bölgesel liderliğe oynamasını mümkün görmüyorum. Aynı şekilde Irak da Türkiye’yle ittifak kurmadan ilerleme sağlayamaz. Şu anda Türkiye’nin sınır istikrarına en büyük tehdit, Suriye krizi. Türk dış politikası daha gerçekçi adımlar atarak iyi geçinemediği bölge ülkeleriyle ilişkilerini düzeltebilir. Bu tarz bir yakınlaşma ne kadar zamanda gerçekleşebilir bilmiyorum, ulusal güvenliği koruma ihtiyacı, enerji güvenliği konusunda tarafların anlaşmalar yapmasını kolaylaştırabilir, tüm tarafların kazançlı çıkacağı bir durum oluşturabilir. Ben yine de Bağdat’ın, Ankara’nın ve Kürt bölgesinin hepsini içine alacak bir yakınlaşma konusunda şüpheciyim. Ankara’nın Erbil için Bağdat’ı kaybetmeyi göze alacağını sanmıyorum.”
VOA: “Suriye konusunu açtınız. Türkiye ve Irak’ın Suriye politikaları tamamen zıt. Bu Ankara-Bağdat ilişkilerini nasıl etkiliyor?”
DN: “Ortada bir petrol ve doğal gaz piyasası var. Türkiye’nin de bu ürünlere talebi var. Piyasa mantığı her zaman sonucu belirlemiyor. Başka tehditler de söz konusu. El Kaide bölgede ve Türkiye’nin sınırlarında da aktif. Aynı zamanda PKK sorunu da büyüdü. Artık Türkiye’nin topraklarıyla sınırlı değil. Bu sorun Türkiye’nin sınırdaş olduğu üç ülkeye kadar uzandı. Sınırları aşan bu güvenlik sorunları, en azından Ankara ve Bağdat’ı görüşme masasına getirebilir. Belki iki ülke ortak değerlerini ortaya koymaz, ya da mevcut gerginlikler tamamen düzelmez. Ama terör sorununu görüşmeleri, strateji belirleme, devletlerin toprak bütünlüklerini koruma açısından bir fırsat olabilir. Bana göre Türkiye, sınırları ve Irak’ın egemenliğini zorlayarak biraz aşırı davrandı. Bir yanda Irak’ın toprak bütünlüğüne saygı duyduğunu bildirdi, diğer yandan Kürt Bölgesel Yönetimi’yle doğrudan anlaşmalar imzaladı. Bu bir taktik mi, ya da Irak’a baskı mı bilemem ama ilişkileri geliştirmek için yararlı olmadı. Aynı şekilde Irak hükümeti de Sünni liderleri dışlayarak sorunu çözmeye yardımcı olmadı. İki tarafın da vermesi gereken ödünler var. Ayrıca İran’ı unutmamak gerek. İran, Suriye’nin geleceğinde önemli bir ülke. Türkiye hem İran, hem de Rusya’dan büyük miktarlarda doğal gaz alıyor. Bölgesel bir enerji talebi var ve bu talep de o ülkelerden karşılanıyor.”
VOA: “Söyleşimizin başında bu görüşlerin kendinize ait olduğunu, resmi görüş olmadığını söylemiştiniz. Amerika Irak’tan askerlerini çekeli 2 yıl oldu. Washington bölgede olup bitenleri nasıl izliyor?”
DN: “Amerika için Türkiye’yle ittifakını sağlamlaştırmak çok önemli. Amerika’nın en önemli önceliklerinden biri, iki komşu ülke arasındaki ilişkileri güçlendirmek. Ankara ve Bağdat arasındaki ilişkiler konusunda kaygılar var. Kürt Bölgesel Yönetimi bölgede önemli bir müttefik, önemli bir oyuncu. Ama Amerikan politikasının değişmediğini söyleyebilirim. O da Irak’ın bütünlüğüne destek vermek. Bir anlaşma imzalanacaksa bunun Irak ve Türk hükümetleri arasında imzalanması gerekiyor, bölgesel yönetimlerle değil. Aksi takdirde Irak’ın toprak bütünlüğü tehlikeye girer ve bölge istikrarı etkilenir. Ayrıca Türkiye devlet dışı oyuncularla ilişkilerin yansımalarını dikkate almalı. Eğer Türkiye başka ülkelerin egemenliklerine önem vermeyip devlet dışı aktörlerle büyük anlaşmalar yapacaksa neden Suriye’deki Kürtler, hatta Türkiye’deki Kürtler de aynı şeyi yapmasın? Bana kalırsa Türkiye, Kürt Bölgesel Yönetimi’ni güçlendirerek, diğer toplumların da aynı şeyi yapabileceği mesajı gönderiyor.”
Alparslan Esmer: “Iraklı Kürt yetkililer bir süre önce Türkiye ziyaretinde milyarlarca dolarlık petrol ve doğal gaz anlaşması imzaladıklarını açıkladı. Ayrıca, Irak’ın kuzeyinde sınıra uzanan yeni bir boru hattının petrol pompalamaya hazır olduğu bildiriliyor. Bu ilişkileri nasıl yorumlamak gerekir?”
Denise Natali: “Öncelikle söyleyeceklerimin kendi görüşlerim olduğunu vurgulamak istiyorum. Irak’ın bir parçası olan Kürt Bölgesel Yönetimi’nin, merkezi hükümetin dışında kendi başına petrol ihraç etmesi konusunda hukuki soru işaretleri var. Ayrıca Kürtler’in egemen bir devleti yok. Bundan dolayı Türkiye’yle varıldığı söylenen bu anlaşmaların hukuki olup olmadığı tartışılabilir. İkinci sorunsa bu yeni boru hattıyla Ceyhan’a nasıl petrol taşınacağıyla ilgili. Medyada bu konuda çok sayıda propaganda nitelikli yazı var, ama kimse petrolün Ceyhan’a nasıl ulaşacağını anlatmıyor. Kürtler’in inşa ettiği bu boru hattı bir şekilde mevcut Kerkük-Ceyhan hattına bağlanabilir. Ama bu boru hattı Irak devletine ait. Eğer Kürtler’in hattı, Irak devletinin ana boru hattına bağlanıp Ceyhan’a uzanırsa, bu durumda petrol de Irak devletinin petrolü olur. Ankara ve Bağdat arasında 2010 tarihli bir boru hattı gümrük anlaşması var. Bu anlaşmaya göre boru hattının içindeki ham petrol, Irak hükümetine ait. Küçük çaplı anlaşmalar imzalanabilir, hatta sözlü vaatler de verilebilir. Ama burada uluslararası hukuki sorunlar var. Boru hattı uluslararası sınırları geçerse, bu Irak hükümetinin devreye girmesini gerektirir. Ayrıca ödemeler sorunu da var. Irak hükümetinin malı olan petrol karşılığında yapılacak ödeme, Irak hükümetini dışlayıp başka bir ortağa yapılamaz. Bu durum, Irak’ın mal varlığına el konması anlamına gelir. Üstelik parayı kim ödeyecek, nasıl ödeyecek? Normalde Bağdat’a ödenir, Bağdat da kazancı bölüştürür. Sonuçta böyle bir anlaşma devletler arasında yapılır. Elbette ki Kürt bölgesi bunun önemli bir parçası. Ama Ankara’nın Bağdat’ı nasıl devredışı bırakabileceğini anlayamıyorum. Bu hem hukuki, hem de siyasi bir sorun.”
VOA: "Şu anda Bağdat hükümeti ve Kürt Bölgesel Yönetimi arasındaki mekanizma nasıl işliyor?"
DN: “2005 yılında yürürlüğe giren anayasa, Irak devletini federal bir yapı olarak tanımlıyor ve Kürt bölgesine bu federal yapı içinde, özerk gelir tahsisi ve uluslararası tanınmanın da dahil olduğu meşru haklar veriyor. Ama 2005 Anayasası’nda çok sayıda belirsizlik var ve bunları istediğiniz gibi yorumlamanız mümkün. Şu anda yetki, gelirlerin kontrolu, Irak devletinin kaynaklarının denetimi gibi birçok konuda mücadele var. Üç yıl öncesine kadar Kürt yetkililer ihracat yetkisinin Irak hükümetinde olduğunu söylüyordu, şimdi Kürt Bölgesel Yönetimi, ihracat hakkının kendisinde olduğunu savunuyor. Bağdat ve Kürt yönetimi arasında ödemelerin şekli ve miktarı konusunda anlaşmazlık var. Şimdi yeni teknik sorunlar da ortaya çıktı. Gerginliğin asıl kaynağı 2005 Anayasası’ndaki açık olmayan ifadeler.”
VOA: "Bu arada doğal gaz ticareti ne durumda? Türkiye Kuzey Irak’tan gaz almak için çok istekli görünüyor. Aynı sorunlar doğal gaz ticareti içinde geçerli mi?"
DN: “Ankara’nın Irak’ın doğal gazına petrolünden daha fazla ihtiyacı var. Ancak merkezi yönetimin yetkisi olmadan sınırötesi boru hattı yoluyla ihracat yapmanın hukuki hakkının kime ait olduğuna da bakmak gerek. Belki taraflar arasında küçük çaplı anlaşmalar imzalanabilir. Ama hukuki olarak ödeme konusuna gelince bu ödeme nasıl yapılacak, bu son derece önemli bir konu. Ayrıca Türkiye için, hangi bölgesi sözkonusu olursa olsun Irak’tan gaz ithal etmek yeni bir mesele değil. 1996 yılında Ankara ve Bağdat, Irak’ın kuzeydoğusundaki doğal gazın Türkiye’ye ihracı konusunda bir mutabakat imzalamıştı. Hemen ardından Kürtler arasında iç savaş çıktı. Bu fikir iki-üç yıl önce ortaya atılmadı. Sonuçta Kürt bölgesinin Türkiye’ye yakınlığı gözönüne alındığında Türkiye bu tarz sınırötesi ilişkilere destek verecektir. Ancak burada iç dinamikleri göz önünde bulundurmak gerek. Kürt bölgesinde neler oluyor, doğal gaz nereden gelecek? Bölge şu anda önemli bir güvenlik tehdidi olmadığı için istikrarlı sayılabilir. Ancak bölgenin idaresi konusunda siyasi sorunlar var.”
VOA: “Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani bir süre önce Türkiye’de bazı anlaşmalar imzaladı. Kürt bölgesiyle ilişkilerin gelişmesi, Türkiye’nin Bağdat hükümetiyle bağlarını nasıl etkiliyor?”
DN: “Önce anlaşmaları görmek lazım. Bu acaba iki devlet büyüğü arasında varılan kişisel bir anlaşma mı? Anlaşmanın kurumsal önemi var mı? En önemlisi, uluslararası hukuka uygun mu? Ödeme mekanizması ne olacak? Eğer anlaşmayı hayata geçirmek bu kadar kolay olsaydı, çok uzun zaman önce gerçekleşirdi. Ama burada daha önemli olan konu Ankara-Bağdat ilişkileri. Doğal gaz ve petrol boru hatlarının yer alacağı bu bölgede Türkiye’ye yönelik çok önemli jeopolitik baskılar ve güvenlik tehditleri var. Biri Suriye, diğeriyse PKK sorunu. Ankara’nın Bağdat olmadan Ortadoğu’da bölgesel liderliğe oynamasını mümkün görmüyorum. Aynı şekilde Irak da Türkiye’yle ittifak kurmadan ilerleme sağlayamaz. Şu anda Türkiye’nin sınır istikrarına en büyük tehdit, Suriye krizi. Türk dış politikası daha gerçekçi adımlar atarak iyi geçinemediği bölge ülkeleriyle ilişkilerini düzeltebilir. Bu tarz bir yakınlaşma ne kadar zamanda gerçekleşebilir bilmiyorum, ulusal güvenliği koruma ihtiyacı, enerji güvenliği konusunda tarafların anlaşmalar yapmasını kolaylaştırabilir, tüm tarafların kazançlı çıkacağı bir durum oluşturabilir. Ben yine de Bağdat’ın, Ankara’nın ve Kürt bölgesinin hepsini içine alacak bir yakınlaşma konusunda şüpheciyim. Ankara’nın Erbil için Bağdat’ı kaybetmeyi göze alacağını sanmıyorum.”
VOA: “Suriye konusunu açtınız. Türkiye ve Irak’ın Suriye politikaları tamamen zıt. Bu Ankara-Bağdat ilişkilerini nasıl etkiliyor?”
DN: “Ortada bir petrol ve doğal gaz piyasası var. Türkiye’nin de bu ürünlere talebi var. Piyasa mantığı her zaman sonucu belirlemiyor. Başka tehditler de söz konusu. El Kaide bölgede ve Türkiye’nin sınırlarında da aktif. Aynı zamanda PKK sorunu da büyüdü. Artık Türkiye’nin topraklarıyla sınırlı değil. Bu sorun Türkiye’nin sınırdaş olduğu üç ülkeye kadar uzandı. Sınırları aşan bu güvenlik sorunları, en azından Ankara ve Bağdat’ı görüşme masasına getirebilir. Belki iki ülke ortak değerlerini ortaya koymaz, ya da mevcut gerginlikler tamamen düzelmez. Ama terör sorununu görüşmeleri, strateji belirleme, devletlerin toprak bütünlüklerini koruma açısından bir fırsat olabilir. Bana göre Türkiye, sınırları ve Irak’ın egemenliğini zorlayarak biraz aşırı davrandı. Bir yanda Irak’ın toprak bütünlüğüne saygı duyduğunu bildirdi, diğer yandan Kürt Bölgesel Yönetimi’yle doğrudan anlaşmalar imzaladı. Bu bir taktik mi, ya da Irak’a baskı mı bilemem ama ilişkileri geliştirmek için yararlı olmadı. Aynı şekilde Irak hükümeti de Sünni liderleri dışlayarak sorunu çözmeye yardımcı olmadı. İki tarafın da vermesi gereken ödünler var. Ayrıca İran’ı unutmamak gerek. İran, Suriye’nin geleceğinde önemli bir ülke. Türkiye hem İran, hem de Rusya’dan büyük miktarlarda doğal gaz alıyor. Bölgesel bir enerji talebi var ve bu talep de o ülkelerden karşılanıyor.”
VOA: “Söyleşimizin başında bu görüşlerin kendinize ait olduğunu, resmi görüş olmadığını söylemiştiniz. Amerika Irak’tan askerlerini çekeli 2 yıl oldu. Washington bölgede olup bitenleri nasıl izliyor?”
DN: “Amerika için Türkiye’yle ittifakını sağlamlaştırmak çok önemli. Amerika’nın en önemli önceliklerinden biri, iki komşu ülke arasındaki ilişkileri güçlendirmek. Ankara ve Bağdat arasındaki ilişkiler konusunda kaygılar var. Kürt Bölgesel Yönetimi bölgede önemli bir müttefik, önemli bir oyuncu. Ama Amerikan politikasının değişmediğini söyleyebilirim. O da Irak’ın bütünlüğüne destek vermek. Bir anlaşma imzalanacaksa bunun Irak ve Türk hükümetleri arasında imzalanması gerekiyor, bölgesel yönetimlerle değil. Aksi takdirde Irak’ın toprak bütünlüğü tehlikeye girer ve bölge istikrarı etkilenir. Ayrıca Türkiye devlet dışı oyuncularla ilişkilerin yansımalarını dikkate almalı. Eğer Türkiye başka ülkelerin egemenliklerine önem vermeyip devlet dışı aktörlerle büyük anlaşmalar yapacaksa neden Suriye’deki Kürtler, hatta Türkiye’deki Kürtler de aynı şeyi yapmasın? Bana kalırsa Türkiye, Kürt Bölgesel Yönetimi’ni güçlendirerek, diğer toplumların da aynı şeyi yapabileceği mesajı gönderiyor.”