İZMİR- Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği 2021 yılına ait Sanayi Kapasite Raporu İstatistiklerini açıkladı. Açıklanan verilere göre, 2020 yılında 79.221 olan Kapasite Rapor sayısı, 2021 yılında yüzde 9,5 artışla 85 bin 790 oldu. Sanayi Kapasite Raporu’na sahip tesislerde toplam çalışan sayısı da önceki yıla göre yüzde 8,1 artışla 3 milyon 575 bini aştı. Sanayi tesisi başına ortalama çalışan sayısı 41,7 kişi olarak gerçekleşti.
Buna karşılık yabancı sermayeli firma sayısındaki düşüş ise sürüyor. 2021 yılı sonu itibariyle bin 377 Yabancı Sermayeli Firma, Kapasite Raporu yaptırdı. Bu sayı, 2020’de bin 413, 2019’da ise bin 536 idi. Yabancı sermayeli sanayi tesisleri sayısında 221 adetle Almanya ilk sırada yer alırken, onu Hollanda (104), İtalya (66), İspanya (54) ve Fransa (49) izledi. Yüksek teknoloji kapsamındaki sanayi tesislerinin oranı yüzde 2,4 olarak sabit kalırken, düşük teknoloji kapsamındaki sanayi tesislerinin oranı yüzde 42,8 oldu.
2021’de iç ve dış talepteki artışın etkisi
VOA Türkçe’nin sorularını cevaplandıran ekonomist Mustafa Sönmez’e göre hem sanayi kapasite raporu alan firma sayısının, hem de bu firmalardaki istihdamın artmasında pandeminden çıkış etkili oldu: “Pandemi sırasında kısıtlanmış harcamalar, talepler bu yıl biraz eski haline döndü. Bir iç talep var, yanı sıra döviz fiyatlarındaki yükseliş, ihracatçıları motive etti. Ondan dolayı ihracat hareketlenmesi var. Dış pazar imkanı ortaya çıktı. Bunlara ek olarak yüksek bir enflasyon dalgası var ve enflasyondan korunmak için insanlar ellerindeki Türk lirasını ihtiyaçları olan belli malları stoklamaya, yenilemeye ve fiyatlar henüz daha da artmadan Türk lirasıyla mal almaya yöneldiler. Bu da beraberinde sanayinin kapasite kullanımını arttırdı, bir hareketlenme getirdi.”
2022’de talep yavaşlayabilir
Ancak Sönmez’e göre bunun kalıcı ve sürdürülebilir olması zor: “Çünkü bu tamamen konjonktürel. Şimdi döviz fiyatındaki tırmanış durdu. Bir yavaşlama söz konusu. Bundan dolayı ihracatın heyecanı biraz söndü, yanı sıra tabii dış dünyada da şimdi yükselen enflasyonla beraber parasal sıkılaştırma ve talebi dizginleme çabaları var. Bundan dolayı da dış talepte bir yavaşlama söz konusu olabilir. Ama esas içeride bu artan fiyatlar, buna karşılık gelirlerin yeterince artmaması talebi düşürecektir. Dolayısıyla bu kapasite kullanımını, bu heyecanı 2022’de görmek çok kolay olmayacaktır.”
Sönmez böyle bir ortamda 250 milyar dolarlık ihracat hedefinin gerçeklemesinin de çok zor olduğunu söyledi.
Yeni yatırımlar ne ölçüde mümkün?
Ekonomist Sönmez, mevut koşullarda yeni yatırımların da beklenmemesi gerektiği görüşünde: “Merkez Bankası politika faizi arttırılmadı. Ama tüketici kredisi, ticari krediler, Hazine’nin tahvil faizleri bütün bunlar yükseliş halinde. Ve daha da yükselecek. Çünkü enflasyon yüksek. Tüketici enflasyonu 2021’i yüzde 36 olarak kapadı. Sanayici enflasyonu dediğimiz üretici fiyatları da yüzde 80 arttı. Bu enflasyonist ortamda yatırım kolay değil. Yani bunu bırakın yerli yatırımcıyı, yabancı yatırımcı da bu enflasyonist ortamda yatırıma gelmez. Kaldı ki bir dizi başka istikrarsızlık unsuru var. Şimdi döviz fiyatı kontrole alınmış gibi görünüyor ama üstünde ciddi bir basınç var. Yani döviz yeniden tırmanabilir. Buna hem içerideki güven eksikliği etki ediyor, hem de başta Amerika olmak üzere dışarıda faizlerin arttırılması kararı etki ediyor. Yani Amerika’da faizler arttığı takdirde dolar güçlenecek ve dünya sermayesi daha çok bu faizlere yönelecek. Bu da hem Türkiye’den sermaye çıkışı demek, hem de yenilerinin gelmemesi demek. Enflasyonu tek haneye indirmedikçe kimse gelip Türkiye’de yatırım yapmaz. İçeridekiler de yatırım yapmaz. Çünkü nereye gidileceğini bilmeden ve belli bir istikrar ortamı oluşmadan bu mümkün değil.”
Sönmez, ekonomik istikrar ve güven açısından erken seçimin büyük önem taşıdığını da sözlerine ekledi.
“Büyüme sürdürülebilir ve sağlıklı değil”
Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden Prof. Dr. Hurşit Güneş de sanayide ve istihdamda bir büyüme olmasına rağmen, düşük teknolojili sanayilerde gelişmenin daha hızlı olduğuna dikkat çekti. VOA Türkçe’ye konuşan Güneş, “Dolayısıyla bizim 2021 yılında ihracatla sağladığımız büyümenin aslında sürdürülebilir olmadığı ve çok da sağlıklı bir yapıya oturmadığı gözüküyor” dedi. Güneş, istihdamdaki artışı değerlendirirken, 2020’de Corona virüsü salgını nedeniyle Türk sanayiindeki zorunlu kapanmaları da unutmamak gerektiğinin altını çizdi.
Güneş, kredi faizlerinin Merkez Bankası’nın politika faizine göre yüksek olmasına rağmen hem mevcut reel enflasyona hem de beklenen enflasyona göre düşük kaldığını ifade etti. Yine de bir finansal sıkıntı yaşandığını kaydeden Güneş, bunun gerekçesini de şu sözlerle açıkladı: “Bankalar artık çok fazla kredi vermek istemiyorlar. Çünkü artık kredilerin oldukça riskli bir hale geldiğini düşünüyorlar. Riskler çok yükseldiği için bankalar da kesiyor. Aynı zamanda yatırımcılar da ortalığı çok riskli gördüğü için ve maliyet muhasebesini yapamadığı için yatırımdan vazgeçiyor. Dolayısıyla bu kredi talebinde bir miktar aşağı doğru gidiş yaratıyor.”