WASHINGTON —
Cumhuriyet Halk Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin cumhurbaşkanlığı için İslam Konferansı Örgütü eski genel sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday göstermesi, Türkiye’de yeni bir tartışma yarattı. İhsanoğlu’nun kökeni, inançları, siyasi tutumu, görüşleri yeni bir gündem oluşturdu. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ‘Çatı aday’ olarak gösterilmesinin ardından İhsanoğlu’yla ilk söyleşiyi Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer yaptı. Utku Çakırözer cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’yla ilgili gözlemleri konusunda Hülya Polat’ın sorularını yanıtladı.
Polat: ‘Çatı aday’ın Ekmeleddin İhsanoğlu olması sorgulanıyor. Sizce CHP-MHP’nin İhsanoğlu isminde birleşmesinde hangi faktörler rol oynadı?
Çakırözer: Tahmin ediyorum ki öncelikle her iki parti ortak bir adayla seçime gitmeleri durumunda iktidar partisi Adalet ve Kalkınma Partisi’nin adayının karşısında şanslarının daha yüksek olacağını düşündüler. Bu yüzden birlikte hareket etmeyi düşündüler. İkinci olarak da eğer ayrı ayrı gitmiş olsalar muhtemelen en yüksek oyu CHP adayı alacaktı, yani kendi adaylarıyla gitseler, ama ikinci tura kaldığında MHP tabanının ve diğer sağ partilerin tabanlarının CHP adayına oy vermeyeceğini düşünerek baştan daha merkez sağdan, muhafazakar tabana yakın bir ismi seçmeyi tercih ettiler.
Polat: Parti içinden yani Cumhuriyet Halk Partisi içinden bir aday çıkarılmamış olması parti içinde huzursuzluk yaratmış görünüyor. Sizce bu huzursuzluk artabilir mi?
Çakırözer: Parti içinden bir aday olmaması konusunda hakikaten Cumhuriyet Halk Partisi’nde sesler yükselmiş durumda. Özellikle ilk açıklandığında biraz daha itirazlar vardı. Şimdi parti yönetimi itiraz eden vekillerle birebir görüşüyor bu itirazların giderilmesi için. Ben tahmin ediyorum ki kampanya süresince de bunun etkisi olacaktır. Yani tabii ki kendi adayları olsaydı Cumhuriyet Halk Partisi teşkilatları muhtemelen daha istekli olacaklardı 10 Ağustos seçimi öncesindeki kampanyada ama, şimdi ortak bir aday olduğunda aynı istekte olacaklar mı bilemiyorum.
Polat: İhsanoglu’yla ‘çatı aday’ gösterilmesinden sonra ilk ropörtaji siz yaptınız Cumhuriyet gazetesi icin. Türk siyasetine girmeye nasıl karar verdiği izlenimi edindiniz İhsanoğlu’nun?
Çakırözer: Aslına bakarsanız daha önceki ropörtajlarında siyasete girmek istemediğini söyleyen biri sayın Ekmeleddin İhsanoğlu. Benim de hem kendisiyle görüştüğümde, ama kendisiyle görüşmeden önce de aldığım izlenim anladığım kadarıyla bir ikna edilme süreci yaşanmış. Doğrudan öyle adaylığa hemen heves etmiş olmadığını düşünüyorum. Ama anladığım kadarıyla her iki partinin ortak adayı olması noktasında sanırım ikna edilmesi daha kolay oldu.
Polat: Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ozellikle Atatürk’le ilgili görüş ve düşünceleri sorgulanıyor. Size Atatürk karşıtı olduğunun söylenmesine üzüldüğünü söylemiş, yazınızda bahsediyorsunuz. Sizce İhsanoglu bu konuda nasıl görüşlere sahip?
Çakırözer: Gerçekten de kendisinin İslami gelenekten gelen bir isim olması, CHP tabanında ilk anda büyük tepki yarattı. Atatürk düşmanı, cumhuriyet düşmanı olduğu şeklinde iddialar çıktı, suçlamalar yeraldı. Ben de kendisiyle ropörtaj yapma fırsatı yakaladığımda bu konuyu sordum. O da buna çok üzüldüğünü söyledi. Kendisinin Atatürk’ü Türk tarihinin bir parçası olarak gördüğünün inkar edilemeyeceğini ve onun getirdiği kazanımların, milli mücadelenin ve milli kazanımların reddedilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Ama tabii bir taraftan da şunu da eklemeyi ihmal etmedi. Yani Atatürk’ün ne geriye dönüp yargılanmasından yana, ne de bir şekilde kutsanmasından, yani yarı tanrı şeklinde kutsanmasından yana olduğunu söyledi. Daha ziyade aynı Fransa’da Napolyon, Amerika’da George Washington gibi bir tarihi noktada olması gerektiğine inandığını, yani tarihi bir kimlik olarak korunması gerektiğini söyledi.
Polat: İslam’a yakın durduğu icin laik olmadığı da söyleniyor İhsanoğlu’nun. Siz böyle bir izlenim edindiniz mi görüşmeniz sırasında? Dinle devlet işlerinin ayrı tutulması acısından tutumu nedir?
Çakırözer: Ben de bu soruyu sordum çünkü gerçekten de özellikle CHP tabanında ona yönelik eleştirilerin başında laiklik konusundaki kaygılar ve şüpheler geliyor. O da bu konuda kendisinin bu eleştirilerin kendisinin tanınmamasından kaynaklandığını, kendi yazdıklarının, verdiği eserlerin okunması halinde görüşünün çok rahat bilinebileceğini söyledi. Son yazdığı kitabının önsözünden bir bölümü de ropörtajda kullanmama izin verdi. O bölümde de dinle siyasetin kesinlikle birbirlerinin alanına girmemesi gerektiğini ifade ediyor. Kitabın değişik bölümlerinde de yine din-siyaset ilişkisine bakışını ortaya koyuyor. Oralarda da özellikle bu iki alanın birbirinin hüküm alanına müdahalede bulunmaması gerektiğini, çünkü ne zaman dine siyaset karışsa, sıkıntılar ortaya çıktığını söylüyor Sayın İhsanoğlu.
Polat: Hak ve özgürlükler konusunda, kadın hakları konusundaki görüşleri neler Ekmeleddin İhsanoğlu’nun?
Çakırözer: Bizim ropörtajımızda çok sınırlı olarak şu ifadeyi kullandı. Türkiye’nin artık enerjisini daha fazla demokrasiye harcaması gerektiğini, Türkiye’nin modern bir ülke olduğunu, bundan sonra geriye dönüp tarih tartışmalarına girmek yerine, çabasını demokrasiyi iyileştirmeye harcaması gerektiğini söyledi. Ama onun ötesinde ben muhabirliğim döneminden, Sayın İhsanoğlu’nun, o zamanki adıyla İslam Konferansı Örgütü, şimdiki ismiyle İslam İşbirliği Teşkilatı’nın genel sekreterliğine seçilişini ve genel sekreterliği dönemindeki çalışmaları bilen biriyim. Özellikle sorduğunuz iki konuda yani hak ve özgürlükler konusunda hatırlıyorum, 2005 yılında seçilimişti, 2006 yılında hemen bir yıl sonra insan hakları konseyi kuruldu İslam Konferansı Örgütü içinde, yani 57 İslam ülkesinin üye olduğu bu örgüt içinde ilk kez insan hakları konseyi kuruldu.Benzer şekilde yine kadınların sosyal hayata katılımı, eğitiminin arttırılması, iş hayatına katılımı, siyasete katılımı gibi konularda devrim sayılabilecek adımlara imza attı Sayın İhsanoğlu. Mesela İslam dünyasında sorun olan kadın sünneti konusunda bir eylem planı hazırladılar ve başarıyla uygulamaya koydular. İslam Konferansı Örgütü teşkilatı içerisinde özellikle kadınların istihdam oranını arttıran adımları oldu. O yüzden özellikle insan hakları konusuna son derece önem verdiğini biliyorum. İslam dünyasında cahilliğin giderilmesi, kız çocuklarının okutulması, genç yaşta evliliklerin sona ermesi gibi konular onun döneminde İKÖ’nun gündeminde ön sıradaydı. Bu yüzden ben umut ediyorum ki eğer bu seçimi kazanırsa, Türkiye’de de yine benzer şekilde her alanda hak ve özgürlüklerin genişlemesinden yana bir tavır izleyeceğini düşünüyorum. Kendisi her ne kadar özellikle son 10 yılda İslam İşbirliği Teşkilatı’nda görev yaptığı için ve daha öncesinde de bilimsel çalışmaları İslam kültürü ve sanatı üzerinde yoğunlaştığı için İslam geleneğinden gelen bir isim olsa da, eğer cumhurbaşkanı olursa, önceliğinin Batı standartları, Avrupa Birliği’yle entegrasyon sürecinin ilerletilmesi ve demokrasinin her alanda geliştirilmesi olacağına inanıyorum.
Polat: Nasıl bir aday olur sizce İhsanoglu, nasıl kampanya yapar, hangi konular üzerinde durur, Türk secmeni buna ne kadar sıcak bakar?
Çakırözer: Bence bu kampanyanın, Sayın İhsanoğlu’ndan bağımsız ana unsuru şu olacak. Türkiye Cumhuriyeti’nin rejimi yani sistemi, şu anda olduğu gibi anayasal kuralları belli olan bir parlamenter demokratik sistem mi olacak, yoksa, Adalet ve Kalkınma Partisi lideri ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ve parti sözcülerinin de ifade ettiği gibi bir başkanlık sistemi, güçlü bir lidenin yürütmede bütün ipleri elinde tuttuğu bir başkanlık sistemine doğru mu yönelecek. Muhalefet partileri seçmenin önüne bu ana soruyu koyacaklar diye düşünüyorum. Ayrıca yine Sayın İhsanoğlu’nun kampanyası konusunda da tahmin ediyorum, daha önce alıştığımız şekilde, il il gezen, miting yapan bir kampanya olmayacak, daha ziyade tahmin ediyorum ki, televizyon ve basın ağırlıklı mesajları olacak. Ve olabildiğince uzlaşıdan yana, gerginlikten uzak, huzurdan yana, barıştan yana, tüm toplumu kucaklayıcı, demokrasiden yana bir cumhurbaşkanı olacağı mesajlarını vereceğini tahmin ediyorum.
Polat: Ekmeleddin İhsanoğlu ne kadar tanınıyor Türkiye’de?
Çakırözer: Aslına bakarsanız Ekmeleddin İhsanoğlu toplumun genelinde çok iyi tanınan bir isim değil. Çok ironik bir şekilde de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tabanında daha fazla tanınıyor çünkü o partinin bulup İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreterliği’ne getirdiği, Sayın Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde onun çabalarıyla gelmişti, Başbakan da yine Sayın Erdoğan’dı. Ama toplumun genelinde ve özellikle de CHP tabanında çok az biliniyor. MHP tabanı sanırım biraz daha iyi tanıyor çünkü merhum Alparslan Türkeş’in bir dönem anladığım kadarıyla danışmanlığını ve tercümanlığını yapmış kendisi. MHP camiasında sanırım bilinilirliği daha fazla, sanırım bu tanınırlık eksikliğini ya da sorununu olabildiğince yoğun bir tanıtım ve medya kampanyasıyla gidermeye çalışacaklar. En büyük sıkıntılardan biri, seçimin Ağustos ayında yapılacak olması. Katılım konusunda bir soru işareti doğuruyor. Birçok kişi tatilde olacağı için katılım düşük olur mu sorusu soruluyor. Katılımın düşük olması çok büyük olasılıkla favori aday görünen ikitidar partisinin adayının işine yarayacaktır.
Polat: ‘Çatı aday’ın Ekmeleddin İhsanoğlu olması sorgulanıyor. Sizce CHP-MHP’nin İhsanoğlu isminde birleşmesinde hangi faktörler rol oynadı?
Çakırözer: Tahmin ediyorum ki öncelikle her iki parti ortak bir adayla seçime gitmeleri durumunda iktidar partisi Adalet ve Kalkınma Partisi’nin adayının karşısında şanslarının daha yüksek olacağını düşündüler. Bu yüzden birlikte hareket etmeyi düşündüler. İkinci olarak da eğer ayrı ayrı gitmiş olsalar muhtemelen en yüksek oyu CHP adayı alacaktı, yani kendi adaylarıyla gitseler, ama ikinci tura kaldığında MHP tabanının ve diğer sağ partilerin tabanlarının CHP adayına oy vermeyeceğini düşünerek baştan daha merkez sağdan, muhafazakar tabana yakın bir ismi seçmeyi tercih ettiler.
Polat: Parti içinden yani Cumhuriyet Halk Partisi içinden bir aday çıkarılmamış olması parti içinde huzursuzluk yaratmış görünüyor. Sizce bu huzursuzluk artabilir mi?
Çakırözer: Parti içinden bir aday olmaması konusunda hakikaten Cumhuriyet Halk Partisi’nde sesler yükselmiş durumda. Özellikle ilk açıklandığında biraz daha itirazlar vardı. Şimdi parti yönetimi itiraz eden vekillerle birebir görüşüyor bu itirazların giderilmesi için. Ben tahmin ediyorum ki kampanya süresince de bunun etkisi olacaktır. Yani tabii ki kendi adayları olsaydı Cumhuriyet Halk Partisi teşkilatları muhtemelen daha istekli olacaklardı 10 Ağustos seçimi öncesindeki kampanyada ama, şimdi ortak bir aday olduğunda aynı istekte olacaklar mı bilemiyorum.
Polat: İhsanoglu’yla ‘çatı aday’ gösterilmesinden sonra ilk ropörtaji siz yaptınız Cumhuriyet gazetesi icin. Türk siyasetine girmeye nasıl karar verdiği izlenimi edindiniz İhsanoğlu’nun?
Çakırözer: Aslına bakarsanız daha önceki ropörtajlarında siyasete girmek istemediğini söyleyen biri sayın Ekmeleddin İhsanoğlu. Benim de hem kendisiyle görüştüğümde, ama kendisiyle görüşmeden önce de aldığım izlenim anladığım kadarıyla bir ikna edilme süreci yaşanmış. Doğrudan öyle adaylığa hemen heves etmiş olmadığını düşünüyorum. Ama anladığım kadarıyla her iki partinin ortak adayı olması noktasında sanırım ikna edilmesi daha kolay oldu.
Polat: Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ozellikle Atatürk’le ilgili görüş ve düşünceleri sorgulanıyor. Size Atatürk karşıtı olduğunun söylenmesine üzüldüğünü söylemiş, yazınızda bahsediyorsunuz. Sizce İhsanoglu bu konuda nasıl görüşlere sahip?
Çakırözer: Gerçekten de kendisinin İslami gelenekten gelen bir isim olması, CHP tabanında ilk anda büyük tepki yarattı. Atatürk düşmanı, cumhuriyet düşmanı olduğu şeklinde iddialar çıktı, suçlamalar yeraldı. Ben de kendisiyle ropörtaj yapma fırsatı yakaladığımda bu konuyu sordum. O da buna çok üzüldüğünü söyledi. Kendisinin Atatürk’ü Türk tarihinin bir parçası olarak gördüğünün inkar edilemeyeceğini ve onun getirdiği kazanımların, milli mücadelenin ve milli kazanımların reddedilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Ama tabii bir taraftan da şunu da eklemeyi ihmal etmedi. Yani Atatürk’ün ne geriye dönüp yargılanmasından yana, ne de bir şekilde kutsanmasından, yani yarı tanrı şeklinde kutsanmasından yana olduğunu söyledi. Daha ziyade aynı Fransa’da Napolyon, Amerika’da George Washington gibi bir tarihi noktada olması gerektiğine inandığını, yani tarihi bir kimlik olarak korunması gerektiğini söyledi.
Polat: İslam’a yakın durduğu icin laik olmadığı da söyleniyor İhsanoğlu’nun. Siz böyle bir izlenim edindiniz mi görüşmeniz sırasında? Dinle devlet işlerinin ayrı tutulması acısından tutumu nedir?
Çakırözer: Ben de bu soruyu sordum çünkü gerçekten de özellikle CHP tabanında ona yönelik eleştirilerin başında laiklik konusundaki kaygılar ve şüpheler geliyor. O da bu konuda kendisinin bu eleştirilerin kendisinin tanınmamasından kaynaklandığını, kendi yazdıklarının, verdiği eserlerin okunması halinde görüşünün çok rahat bilinebileceğini söyledi. Son yazdığı kitabının önsözünden bir bölümü de ropörtajda kullanmama izin verdi. O bölümde de dinle siyasetin kesinlikle birbirlerinin alanına girmemesi gerektiğini ifade ediyor. Kitabın değişik bölümlerinde de yine din-siyaset ilişkisine bakışını ortaya koyuyor. Oralarda da özellikle bu iki alanın birbirinin hüküm alanına müdahalede bulunmaması gerektiğini, çünkü ne zaman dine siyaset karışsa, sıkıntılar ortaya çıktığını söylüyor Sayın İhsanoğlu.
Polat: Hak ve özgürlükler konusunda, kadın hakları konusundaki görüşleri neler Ekmeleddin İhsanoğlu’nun?
Çakırözer: Bizim ropörtajımızda çok sınırlı olarak şu ifadeyi kullandı. Türkiye’nin artık enerjisini daha fazla demokrasiye harcaması gerektiğini, Türkiye’nin modern bir ülke olduğunu, bundan sonra geriye dönüp tarih tartışmalarına girmek yerine, çabasını demokrasiyi iyileştirmeye harcaması gerektiğini söyledi. Ama onun ötesinde ben muhabirliğim döneminden, Sayın İhsanoğlu’nun, o zamanki adıyla İslam Konferansı Örgütü, şimdiki ismiyle İslam İşbirliği Teşkilatı’nın genel sekreterliğine seçilişini ve genel sekreterliği dönemindeki çalışmaları bilen biriyim. Özellikle sorduğunuz iki konuda yani hak ve özgürlükler konusunda hatırlıyorum, 2005 yılında seçilimişti, 2006 yılında hemen bir yıl sonra insan hakları konseyi kuruldu İslam Konferansı Örgütü içinde, yani 57 İslam ülkesinin üye olduğu bu örgüt içinde ilk kez insan hakları konseyi kuruldu.Benzer şekilde yine kadınların sosyal hayata katılımı, eğitiminin arttırılması, iş hayatına katılımı, siyasete katılımı gibi konularda devrim sayılabilecek adımlara imza attı Sayın İhsanoğlu. Mesela İslam dünyasında sorun olan kadın sünneti konusunda bir eylem planı hazırladılar ve başarıyla uygulamaya koydular. İslam Konferansı Örgütü teşkilatı içerisinde özellikle kadınların istihdam oranını arttıran adımları oldu. O yüzden özellikle insan hakları konusuna son derece önem verdiğini biliyorum. İslam dünyasında cahilliğin giderilmesi, kız çocuklarının okutulması, genç yaşta evliliklerin sona ermesi gibi konular onun döneminde İKÖ’nun gündeminde ön sıradaydı. Bu yüzden ben umut ediyorum ki eğer bu seçimi kazanırsa, Türkiye’de de yine benzer şekilde her alanda hak ve özgürlüklerin genişlemesinden yana bir tavır izleyeceğini düşünüyorum. Kendisi her ne kadar özellikle son 10 yılda İslam İşbirliği Teşkilatı’nda görev yaptığı için ve daha öncesinde de bilimsel çalışmaları İslam kültürü ve sanatı üzerinde yoğunlaştığı için İslam geleneğinden gelen bir isim olsa da, eğer cumhurbaşkanı olursa, önceliğinin Batı standartları, Avrupa Birliği’yle entegrasyon sürecinin ilerletilmesi ve demokrasinin her alanda geliştirilmesi olacağına inanıyorum.
Polat: Nasıl bir aday olur sizce İhsanoglu, nasıl kampanya yapar, hangi konular üzerinde durur, Türk secmeni buna ne kadar sıcak bakar?
Çakırözer: Bence bu kampanyanın, Sayın İhsanoğlu’ndan bağımsız ana unsuru şu olacak. Türkiye Cumhuriyeti’nin rejimi yani sistemi, şu anda olduğu gibi anayasal kuralları belli olan bir parlamenter demokratik sistem mi olacak, yoksa, Adalet ve Kalkınma Partisi lideri ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ve parti sözcülerinin de ifade ettiği gibi bir başkanlık sistemi, güçlü bir lidenin yürütmede bütün ipleri elinde tuttuğu bir başkanlık sistemine doğru mu yönelecek. Muhalefet partileri seçmenin önüne bu ana soruyu koyacaklar diye düşünüyorum. Ayrıca yine Sayın İhsanoğlu’nun kampanyası konusunda da tahmin ediyorum, daha önce alıştığımız şekilde, il il gezen, miting yapan bir kampanya olmayacak, daha ziyade tahmin ediyorum ki, televizyon ve basın ağırlıklı mesajları olacak. Ve olabildiğince uzlaşıdan yana, gerginlikten uzak, huzurdan yana, barıştan yana, tüm toplumu kucaklayıcı, demokrasiden yana bir cumhurbaşkanı olacağı mesajlarını vereceğini tahmin ediyorum.
Polat: Ekmeleddin İhsanoğlu ne kadar tanınıyor Türkiye’de?
Çakırözer: Aslına bakarsanız Ekmeleddin İhsanoğlu toplumun genelinde çok iyi tanınan bir isim değil. Çok ironik bir şekilde de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tabanında daha fazla tanınıyor çünkü o partinin bulup İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreterliği’ne getirdiği, Sayın Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde onun çabalarıyla gelmişti, Başbakan da yine Sayın Erdoğan’dı. Ama toplumun genelinde ve özellikle de CHP tabanında çok az biliniyor. MHP tabanı sanırım biraz daha iyi tanıyor çünkü merhum Alparslan Türkeş’in bir dönem anladığım kadarıyla danışmanlığını ve tercümanlığını yapmış kendisi. MHP camiasında sanırım bilinilirliği daha fazla, sanırım bu tanınırlık eksikliğini ya da sorununu olabildiğince yoğun bir tanıtım ve medya kampanyasıyla gidermeye çalışacaklar. En büyük sıkıntılardan biri, seçimin Ağustos ayında yapılacak olması. Katılım konusunda bir soru işareti doğuruyor. Birçok kişi tatilde olacağı için katılım düşük olur mu sorusu soruluyor. Katılımın düşük olması çok büyük olasılıkla favori aday görünen ikitidar partisinin adayının işine yarayacaktır.