Erişilebilirlik

Biden’ın NATO Mesajı İlişkileri Nasıl Etkiler? 


(ARŞİV)
(ARŞİV)

Biden yönetiminin dış politikasından beklentiler, Türk Miras Vakfı’nın (Turkish Heritage Organization) telekonferansında tartışıldı. Merkezi Washington’da bulunan düşünce kuruluşunun toplantısında Avrupa ve NATO ile ittifakı güçlendirmeyi hedefleyen ABD’nin Türkiye ile ilişkilerdeki sorunları ve tarafların beklentileri ön plana çıktı.

Toplantının katılımcıları ABD’nin Avrupa ve Avrasya İşleri'nden sorumlu eski Dışişleri Bakan yardımcısı Daniel Fried, Eski ABD Avrupa Kuvvetleri Komutanı General Philip Breedlove ile Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi ve Uluslararası İlişkiler Konseyi (UİK) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Aydın’dı.

Biden’ın 19 Şubat’taki Münih Güvenlik Konferansı’nda otoriter rejimlere karşı Avrupalı müttefikler başta olmak üzere dünyanın kilit demokrasileriyle beraber çalışma ve ortaklık kurma mesajlarının gayet net olduğunu belirten Daniel Fried, yeni ABD başkanının destek alacağını düşündüğünü söyledi.

Daniel Fried, ‘’Biden, George H.W. Bush’dan bu yanaki en Avrupa yanlısı başkan ve ABD’nin dünyanın sorumluluğunu alması gerektiğine yoksa zarar göreceklerine dair, bir zamanların iki partili uzlaşmasını temsil etti’’ dedi.

Daniel Fried, Biden’ın konuşmasında da öne çıkardığı demokrasi vurgusunu ve NATO’nun demokrasiyi bu değerlerden uzaklaşan ülkelere aşılama hedefini de değerlendirirken Türkiye’yi de gündeme getirdi.

NATO’nun amaçlarından birinin demokrasiyi Sovyet saldırganlığına karşı savunmak olduğunu söyleyen Fried, ‘’Ancak NATO hiçbir zaman içinde sadece demokrasilerin olduğu bir ittifak olmadı. Açık konuşalım, Türkiye, NATO'nun varlığının 50’nci yılına kadar, onlarca yıl bir demokrasi değildi. Uzun süre Yunanistan da değildi. Bir süre Portekiz de değildi. Ancak demokrasinin savunulması her zaman NATO'nun amacı olmuştur’’ diye konuştu.

Dan Fried
Dan Fried

‘’İki taraf da hatalar yaptı’’

Bush ve Clinton yönetimlerinde Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi’nde görev yapmış bir isim olan Daniel Fried, ‘’Erdoğan ve AK Parti seçimleri kazandığında Bush yönetimindeydim. Muazzam umutlandığımızı hatırlıyorum. Ve AK Parti'nin bize söylediği, ülkeyi yöneten çok ince bir Türk elit kabuğundan sıyrılıp Türk demokrasisini derinleştireceklerini, ekonomiyi modernize etmek için yola çıktıklarını ve bir politikaları olduğuydu. Hükümetin komşularla sıfır sorununu dile getirdiğini ve Türk ekonomisinin gerçekten gelişmesiyle çok şey yaptıklarını hatırlıyorum. Erdoğan, Abdullah Gül ve Ali Babacan gibi isimler Türk demokrasisini derinleştirdiklerini iddia ettiler ve AK Parti'ye Avrupa'daki Hıristiyan Demokrat partilerin bir nevi Müslüman versiyonu olarak bakmamız gerektiğini söylediler. Bunu onlardan çok duydum. Ancak bunlar gerçekleştirilmedi’’ dedi.

ABD-Türkiye ilişkilerindeki sorunların sadece Türk tarafından kaynaklanmadığını da vurgulayan Fried, ‘’Hatalar yaptık. Obama yönetiminin Türkiye'deki darbe girişimine tepkisinin olması gerektiği kadar sert ve hızlı olduğunu düşünmüyorum. Ancak Türk siyasi sınıfının çoğu da ABD'yi kum torbası olarak kullandı. Demek istediğim, dört yılda ruh hali çoğunlukla otoriter yöne kaydı. İnsanlar tutuklandı, gazeteciler kovuldu’’ ifadelerini kullandı.

Washington'da yıllardır Türkiye ile iyi bir ittifaka yatırım yapan, Türkiye'ye karşı büyük bir sevgi besleyen orduda, diplomaside ve sivil alanda pek çok kişi olduğunu da kaydeden Fried, ilişkilerde temiz bir sayfa açmanın Türk hükümetinin çabalarını gerektireceğini söyledi. Ancak bu olasılığın, Rusya'dan büyük silahlar satın alarak, komşularla sıfır sorun yerine hepsiyle sorun yaşayarak zayıfladığını da dile getirdi.

Eski NATO komutanından Karadeniz’de işbirliği mesajı

ABD’nin eski Avrupa Kuvvetleri Komutanı General Philip Breedlove da Biden yönetiminin Avrupa’dan asker çekme kararını durdurulmasını olumlu karşıladı ve bundan sonra Atlantik ötesinde iyi bir birliğe doğru yumuşak bir geçiş bekleyebileceklerini söyledi.

Konuşmasında NATO’nun askeri yapısına ağırlık veren Breedlove, ittifakın demokrasiyi teşvik etmeye başlaması ile ilgili, ‘’Bu NATO’nun yapısal bir yönü değildi çünkü demokrasi birçok biçimde ortaya çıkabiliyor ve burada kendi ülkemizde de gerçekten ilginç bazı biçimlerini gördük’’ dedi.

Önce ayrıştırıcı meselelere değil NATO’yu bir arada tutan değerlere ve hemfikir olunan konulara odaklanılırsa iletişimin daha kolay ilerleyeceğini belirten General Philip Breedlove, bunun için Karadeniz’de Türkiye’nin liderliğine ve yardımına başvurmanın iyi bir yol olacağını kaydetti.

Philip Breedlove
Philip Breedlove

Breedlove, ‘’İttifakımızı bu bölgede biraz daha yaklaştırmak için birlikte işbirliği yapmanın bir yolunu bulmamıza yardımcı olmak için Türkiye'nin bizi yönlendirmesini isteyebiliriz. Biz ABD olarak Karadeniz bölgesindeki varlığımıza büyük takviyeler yaptık. ABD olarak oldukça güçlü taahhütlerde bulunduk. Ve iyi haber, müttefiklerimizin birçoğu bizi takip etti ve bölgede artan varlıklarını da görüyoruz. Türk donanmasının Karadeniz’de, ABD'nin de dönem dönem bir NATO üyesi olarak katkı yapacağı, daha fazla NATO bileşenlerinden oluşan yeni bir daimi donanma grubuna izin vermesi harika olmaz mıydı? Böylelikle NATO'nun bu bölgeye olan bağlılığını ve bu çabadaki Türk liderliğini göstermiş olurduk. Bunun harika bir şey olacağını düşünüyorum ve bence bu sayede biz de ABD olarak katılımımızı arttırmayı kolaylaştırırız’’ şeklinde konuştu.

Mustafa Aydın da NATO ve ABD’nin Karadeniz’de yeni politikalar geliştirmek istiyorlarsa, bunun Türkiye’siz olamayacağına söyledi ve Ankara’nın bölgede Rusya ile rekabetçi de olsa bir işbirliği olduğuna dikkat çekti

‘’Şu anda karşı karşıya olduğumuz sorun, Türk-Amerikan ilişkilerinin stratejik omurgasını kaybetmiş olmasıdır. Sorun şu ki, Türkler ve Amerikalılar çıkarları ve tehdit algıları konusunda ayrıştılar. Türkiye gittikçe daha fazla kendi bölgesine odaklanıyor; daha fazla özerklik yaratmaya veya en azından kendi çevresinde daha fazla özerklik yaratmayı umuyor. Türkiye'nin tehdit algısı ve bakış açısı, ABD’nin veya diğer müttefiklerin algıladıklarından veya karşı karşıya olduklarından oldukça farklı’’ diyen Aydın bu farklılaşmanın, transaksiyonalizm (etkileşimcilik) denen bir tuzağa yol açtığını savundu.

Aydın, ‘’Bu transaksiyonalizm yoluna girdiğinizde, ilişkinin bel kemiğine sahip olmak daha da az mümkün hale geliyor. O zaman ortaya çıkan küçük sorunlar üst üste yığılır ve çözülemez bir hal alır. Çünkü o zaman kimse müzakere etmek veya uzlaşmak istemez, o zaman herkes ilişkinin bir yönünden fayda sağlamaya çalışır ve bir yandan da pes etmek istemez. Türk-Amerikan ilişkilerinde uzun zamandır sorun olan bu durum, sağlıklı değil” ifadelerini kullandı.

Uluslararası ilişkilerde etkileşimcilik, devletler arası diplomasiye hizmet edecek kurumların kurulması yerine, farklı halklar arasında bağlar oluşturulmasına odaklanılmasını savunuyor. Bu kavram sosyal seviyede insanlar arasında artan etkileşimin güven duygusu ve iyi niyet yaratarak çatışmayı ortadan kaldıracağı varsayımına dayanıyor. Yani entegrasyonun politik ve ekonomik yönüne değil sosyal boyutuna odaklanıyor.

Mustafa Aydın
Mustafa Aydın

Biden yönetiminin ittifaklara ve diplomasiye yaptığı vurgunun, son birkaç yıldır farklı bir yolda ilerleyen Türk-Amerikan ilişkilerinin yönünü değiştirebilme olasılığı açısından iyi olduğunu kaydeden Aydın, ‘’Diplomasi aracılığıyla kurumsal ilişkilerin kurulması, yakın geçmişteki başkanlar arası iletişime nazaran daha fazla öngörülürlük ve daha az belirsizlik sağlayacaktır. Ancak hem ABD Dışişleri Bakanlığı hem de Pentagon nezdinde sıkıntılar yaşıyoruz. Bu nedenle diplomasinin ne kadar değerli olacağı, Türkiye’nin bu bakanlıklarla gerçekten ilişki kurup-kuramayacağına bağlı olacak’’ dedi.

Bu konuda VOA Türkçe’nin de sorusunu yanıtlayan Aydın, Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın, Senato’daki bakanlık onayında Türkiye için sarfettiği ‘’sözde stratejik ortak’’ nitelemesi ile iki açıdan sorunlu bir mesaj verdiğine işaret etti. Aydın, ‘’Biden’ın atadığı isimlerden bazılarının kullandığı bu dil hem Obama’nın ikinci döneminden beri Türkiye'ye karşı sorunlu ABD yaklaşımının devam ettiğini hem de Türkiye ile uzlaşma isteksizliğini göstermektedir; bu da sonunda Türkiye'yi ABD ve Batı'dan uzaklaştıracak. Yönetim, ABD'nin Türkiye'nin güvenliğini gerçekten önemsemediği ve çıkarlarını görmezden geldiği konusunda Türkiye'de halihazırda var olan şüpheleri doğrulamaktan kaçınmalıdır. Bu anlamda, kelime ve tutum seçimlerinde daha duyarlı olmaları gerekir. Blinken’ın açıklaması gibi üsluplar hiçbir şey başaramayacak, siyasi ve stratejik açıdan hiçbir şey ifade etmeyecek, yalnızca Türkiye'yi daha da itibarsızlaştırmaya hizmet edecek ve ABD'nin çıkarına olmayacaktır’’ değerlendirmesinde bulundu.

Demokrasi teşviki konusunda uyarı

Öte yandan Aydın da David Fried’e benzer bir şekilde NATO’nun demokratik bir kurum olmadığını, ülkeleri aynı kaynaktan gelen tehdide karşı bir araya getirmiş bir güvenlik yapısı olduğuna dikkat çekti ve demokrasi mesajları konusunda uyardı.

Aydın, ‘’Demokrasiden bahsetmeye başladığınızda dünyanın bu tarafındaki insanlar ABD’nin demokrasi ihracını hatırlayarak anında tepki gösterecektir. Çünkü bu terminoloji, 2003’te Irak’a demokrasi getirme vaadini, işgali ve sonrasında yaşananları akla getirecektir. Açıkçası ben demokrasinin ülke içinde organik olarak yeşerdiğinde daha iyi teşvik edileceğine ve destekleneceğine inanıyorum. Dışarıdan gelen bir dayatma olursa gelişmez’’ ifadelerini kullandı.

  • 16x9 Image

    Dilge Timoçin

    Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler mezunu Dilge Timoçin mesleğe 2000 yılında NTV'de başladı. 2008'de Habertürk TV'ye transfer oldu, dış haber sorumlusu olarak görev yaptı. ShowTV'de dış haber editörü ve spiker olarak çalışan Timoçin, sonrasında Al Jazeera Türk'e geçti; Al Jazeera İngilizce için prodüktörlük yaptı. Dilge Timoçin VOA Türkçe'ye katılmadan önce Reuters, Deutsche Welle gibi yabancı basın kuruluşlarıyla çalışıyordu

XS
SM
MD
LG