ABD Başkanı Donald Trump’la, İran'dan Çin'e, Paris İklim Anlaşması'ndan, gümrük vergilerine kadar birçok konuda anlaşmazlık yaşayan Avrupa liderleri, Demokratlar'ın adayı Joe Biden'ın "seçim zaferini ilan etmesinin ardından" rahatlamış görünüyor. Başta Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron olmak üzere AB liderleri, daha sonuçlar kesinleşmeden, birbiri ardına yeni başkanı kutladı.
Ancak Biden, AB liderlerinin umduğu gibi farklı bir politika izleyecek mi? AB Dış İlişkiler Yüksek Komiseri Josep Borrell, "Biden'ın seçilmesi, Avrupalılar'ın zamanı geri almasını sağlamayacak. Artık ABD'nin koruyucu şemsiyesini hayal etmekten vazgeçin" uyarısında bulundu.
ABD seçimlerinde uzun süren sayım işlemleri nedeniyle, tüm dünya gibi AB liderleri de temkinli bir şekilde sonuçları bekledi. Ancak ana akım Amerikan medyasının, 7 Kasım'da Biden'ın zaferini ilan etmesinin ardından başta Almanya ve Fransa olmak üzere Avrupalı liderler, yayınladıkları Twitter mesajlarıyla sevinçlerini gizlemedi.
Seçim sonuçlarını inceleyen Le Monde gazetesi, Biden'ın seçilmesiyle büyük umut besleyen AB liderlerinin durumunu "Joe Biden'ın zaferi Avrupa'da büyük rahatlama sağladı" başlığıyla özetledi. Avrupalılar arasında bu rahatlama ve Trump sayfasını hızla çevirme isteği, daha sonuçlar resmiyet kazanmadan gözler önüne serildi.
Macron, Merkel ve hatta Avrupa Komisyonu başkanı Ursula von der Leyen'den son derece hızlı kutlama mesajları geldi.
ABD-AB arasında gerilimli konular
Dünyanın jeopolitik açıdan büyük değişim yaşadığı, Corona virüsü salgını ve yeni dünya düzeninin nasıl kurulacağı sorularının sorulduğu bir dönemde yapılan Amerikan seçimleri, uluslararası düzeyde her zamankinden daha büyük önem taşıdı. Joe Biden, salgınla çalkalanan bir ülke, dünya sahnesinde atılan tartışmalı adımlar, ırkçı sorunlarla kaynayan bir toplum ve Cumhuriyetçiler'in kontrolunda kalabilecek bir Senato gibi büyük zorluklarla karşı karşıya. Avrupalı liderler de Joe Biden'i bekleyen bu büyük zorlukların farkında.
Ancak Avrupa, "Amerika’daki seçimi, öncelikle popülist-demagojik rejim ve hareketler karşısında yoğun baskı altındaki demokrasi açısından önemli dersler verebilecek tarihi bir sınav" olarak gördü. AB liderleri, "kendi egemenliklerini kaybetmek ve Çin-ABD çatışmasında ayaklar altına alınan güç" olmak istemiyor. AB liderlerinin ortak umudu, Transatlantik ilişkinin, iklim ve nükleer anlaşmaya imza atan Obama döneminde olduğu gibi, farklı bir bağlamda yeniden canlandırılması.
Biden'ın seçilmesine, en çok Başkan Donald Trump’la zorlu bir dönem geçiren Merkel sevindi. Merkel, Biden'ın zaferini açıklamasından hemen sonra "Zamanımızın büyük zorluklarının üstesinden gelmek istiyorsak Transatlantik dostluğumuz vazgeçilmezdir" dedi ve bu konuda özel bir basın toplantısı bile düzenledi.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, 5 Kasım'da yaptığı açıklamada, Amerikan seçimlerinde katılımın yüksek olmasının demokrasi açısından önemli bir gelişme olduğunu ancak "Ne yazık ki kutuplaşma da öyle" diyerek bundan sonra yaşanacak zorluklara da dikkat çekti.
AB ve NATO'dan kutlama
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, Joe Biden'ı tebrik ederek, AB'nin, ABD’yle çatışmalı bir ilişkiden sonra "sağlam bir ortaklık" inşa etme iradesinin altını çizdi. Avrupa Konseyi başkanı Charles Michel "AB, sağlam bir Transatlantik ortaklığı taahhüt etmeye hazır. Corona virüsü salgını, çok taraflılık, iklim ve uluslararası ticaret, birlikte ele alınması gereken zorluklardır" dedi.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de, Joe Biden'ı kutlayarak "İttifak'ın güçlü bir destekçisini selamlıyor ve Biden'la çalışmayı dört gözle bekliyorum. Güçlü bir NATO, Kuzey Amerika ve Avrupa için önemlidir" mesajı paylaştı.
"Yeniden dengelenmiş ilişki"
Fransa'da ise Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 7 Kasım'da İngilizce ve Fransızca olarak yayınladığı Twitter mesajında "Bugünün sorunlarını çözmek için yapmamız gereken çok şey var. Birlikte hareket edelim!" dedi. ABD'nin muhtemel yeni Başkanı’yla daha önce hiç karşılaşmayan Macron, kutlama mesajından da ileri bir aşamaya geçerek, 10 Kasım Salı günü, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Merkel'den sonra, Biden'ı telefonla aradı. Yaklaşık 10 dakika süren kısa görüşmede Macron, NATO ve AB’yle ilişkiler konusunu ele aldıklarını açıkladı. Fransız Dışişleri de Obama yönetiminden aşina olduğu Biden'ın, diplomasi ekibiyle temasa geçti bile.
Ancak, Fransa'da, Biden'ın seçilmesi konusunda Almanya'dan daha "temkinli bir iyimserlik" hakim. Le Monde gazetesi "Uluslararası meselelere ve Transatlantik diyaloğa aşina olan demokratik bir cumhurbaşkanının ortaya çıkışı, her şeyden önce Avrupa'nın kendi stratejik, ekonomik ve askeri çıkarlarına ilişkin farkındalığını yavaşlatmamalıdır" uyarısında bulunuyor. Le Monde'a göre, Angela Merkel birkaç ay içinde siyaseti bırakarak kenara çekilince, Emmanuel Macron artık çok taraflılığın tek habercisi olduğunu iddia edemeyecek. Devam eden önemli zorluklara rağmen "Biden'ın gelmesiyle doğacak liberal demokrasilerin, daha barışçıl ve kolektif ortamında, Macron'un manevra alanı daralabilir" ifadesine yer veriyor.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian "yeniden dengelenmiş ilişki" ifadesini kullandığı kutlama mesajında “Bu yeniden dengelenmiş ilişkide birlikte yapacak çok şeyimiz olacak: ortak güvenlik, terörizmle mücadele, halk sağlığı, iklim, ticaret, dijital düzenleme. Değerlerimizi, çıkarlarımızı, ortak çözüm arayışlarını ve çok taraflılığı savunacağız" sözleriyle adeta ABD-AB "ortak yol haritasını" çizdi.
Trump'ın kaybetmesine üzülen 3 Doğu Avrupa ülkesi Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti liderleri Trump'ı övdükten sonra Biden'ın, seçim zaferini kutlayan değil "başarılı kampanyasını öven" soğuk birer kutlama mesajı yayınladı. Ancak, Baltık ülkeleri, Rusya ve NATO konusunda daha kararlı bir tutum sergileyen Biden'ın seçilmesinden rahatsız değil.
İklim Anlaşması ilk sembolik jest
Joe Biden’ın seçilmesi çevreciler ve özellikle de küresel ısınmayı sınırlamak için mücadele edenler tarafından büyük bir rahatlama olarak görüldü. ABD'nin iklim meselesindeki ağırlığı sadece siyasi değil, aynı zamanda ülkenin Çin'den sonra gezegendeki en büyük ikinci sera gazı yayıcısı olduğu gerçeğiyle de bağlantılı.
Avrupa, Amerika devletinden öncelikle verdiği sözleri tutmasını ve Trump yönetimi tarafından terk edilen Dünya Sağlık Örgütü, UNESCO, İran Nükleer Anlaşması, Paris İklim Anlaşması gibi çok taraflı yapılara yeniden dahil olmasını bekliyor. Özellikle Paris İklim Anlaşması'na hemen dönülmesinin "ilk sembolik jest" olacağını düşünüyor. Kısa vadede NATO müttefiklerine destek veren açıklamalar yapılması da bekleniyor. Özellikle Fransa, Biden'dan NATO bağlamında Türkiye’yle ilgili politika izlemesini bekliyor.
Avrupalı diplomatlar, Biden'ın gelmesiyle, herşeyin eskisi gibi olmayacağını öngörüyor. Ancak, Corona virüsü salgınının de elverdiği ölçüde düzenli olarak biraraya gelme ve ilişkilerde "hergün atılan tweetlerle yaşanan belirsizlik yerine, bir tür öngörülebilirlik" atmosferinin yaratılmasına büyük önem veriyorlar.
Liderler artık "küçümseyici konuşmalar ya da tweetler yerine, daha derinlemesine çalışmayı" umut ettiklerini dile getiriyorlar. Bunun için de önce AB'li liderlerin ve AB kurumlarının biraraya gelerek, yeni yönetimle uzlaşma sağlanabilecek konuları belirlemesi gerektiğine dikkat çekiyorlar.
AB'nin en üst diplomatı Dış İlişkiler Yüksek Komiseri Josep Borrell "Biden'ın seçilmesi, Avrupalılar'ın zamanı geri almasını sağlamayacak. Artık ABD'nin koruyucu şemsiyesini hayal etmekten vazgeçin" uyarısında bulunuyor. Le Figaro gazetesine seçimleri değerlendiren bir söyleşi veren Borrell, açıkça, "Gerçekçi olmalıyız. ABD'de olup bitenler yalnızca Trump'ın kişiliğiyle ilişkilendirilemez. Amerikan toplumundaki değişim, Trump sonrasında da kalmaya devam edecek" diyor.
"Artık gerçekçi olmak lazım"
Borrell, Biden için AB'nin Trump'ın düşündüğü gibi, bir rakip ya da Amerikan çıkarlarına karşı kurulan bir yapı olmadığını, bunun AB için olumlu bir nokta olduğunu belirtiyor ancak "Biden’la birbirimizi dost, müttefik ve ortak olarak görüyoruz. Ama gerçekçi olmak lazım. Washington'dan baktığınızda, Avrupa artık bir operasyon sahası değil. Asıl cephe hattı Pasifik. İkinci Dünya Savaşı'nda oynadığımız rolden çok farklı bir rol oynamaya davet ediliyoruz. Demokratlar ve Joe Biden'ın Beyaz Saray'a gelişi, Avrupalılar'ın zamanı geri almasına izin vermeyecek. Bunu dikkate almalı ve 'stratejik özerkliğimizi' düşünmeliyiz" dedi.
Nükleer Anlaşma'sı iptal edilen İran da temkinli ama iyimser bir bekleyiş içinde. Bu iki konuda Biden yönetiminden önemli adımlar beklediklerini belirten Borrell "Eğer bu konulara 3 ya da 4 değişiklik daha ekleyebilirsek, dünyada farklı bir senaryo olurdu" diyerek, AB'nin beklenti ve önceliklerinin de altını çizdi.
Avrupa ve Amerika ilişkilerini belirleyecek en önemli konu "Çin’le rekabet" olacak. ABD-Çin çekişmesinde Avrupa'nın çıkarlarını korumaya çalışan AB yönetimi, Trump döneminde, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’yla yakın temas halinde Çin konusunda uzlaşılan ve ayrışılan noktalar üzerinde çalıştı.
Borrell bu çalışmanın Biden döneminde de devam edeceğini belirterek "Belki şekil olarak müzakerelerde değişiklik olur ancak, içerik olarak bu konu üzerinde her iki taraf da ortak görüşe sahip. Trump, Çin’le ticaret savaşına girmekle hata etti. AB, Çin’le sürekli bir rekabet istemiyor" dedi.
Borrell, Avrupa'yı "ABD, daha güçlü, daha operasyonel ve daha iyi katılım sağlayabilen bir AB'yi destekleyecektir. Ancak stratejik özerkliği, askeri özerkliğe indirmemek de gerekir. Teknoloji, sanayi, ticaret, göç akımları, döviz gibi konular da, elde silah çözülecek konular değil. İşte tam da burada Avrupa geleceğine oynuyor. Bize birliğin jeopolitik bir güç olması gerektiği söyleniyor. Ama jeopolitik olmadan önce, 'politik' olması gerekir" sözleriyle uyarıyor.