Brüksel sakinleri Cumartesi sabahına sokaklarda ellerinde otomatik silahlarla devriye gezen özel timlerle uyandı. Ülkede terör alarmı en yüksek düzeye çıkartılırken, yeni güvenlik önlemleri alınıyor.
Paris saldırılarından sonra eleştirilerin hedefinde olan Belçika, saldırganların üçünün yaşadığı Molenbeek mahallesinin kontrolünü kaybettiğini kabul etmişti. Hükümet mahallede temizlik gerçekleştireceğini söylese de, bu ülkenin moralsiz ve dağınık güvenlik güçleri için hiç de kolay görünmüyor.
Üstelik Molenbeek, ülkedeki tek sorunlu mahalle de değil.
Radikalleşmeyle Mücadele Projesi’nden Roberta Bonazzi, Belçika’da bu tür radikalleşme yoğunluğunun olduğu başka kentler ve semtler olduğunu söylüyor. Ülkenin yönetim biçiminin karmaşık olduğunu söyleyen Bonazzi, yalnızca Brüksel’in 19 farklı yönetim bölgesine sahip olduğuna dikkati çekiyor ve bu durumun radikalleşmeyle mücadeleyi zorlaştırdığını söylüyor.
Belçika Parlamentosu’nun güvenlik hizmetleri komisyonunu bu hafta, Paris saldırılarından önce yaşanan güvenlik zaaflarını gündeme aldı. Olaylarda 129 kişi öldü, 352 kişi de yaralandı. Panelin araştırması bazı utanç verici sorulara cevap arayacak. Bunlardan biri, güvenlik güçlerinin, olayı gerçekleştiren saldırganların 3’ünü, radikal İslamcı olduğunu bilmelerine rağmen neden gözetim altında tutmadığı. Ayrıca Belçika güvenliğinin neden elindeki istihbaratı Fransızlar’la paylaşmadığı da araştırılacak.
Saldırıya karışan üç Abdeslam kardeşten ikisi, 2015’in başlarında birisinin Suriye’ye seyahati nedeniyle Belçika polisi tarafından sorgulanmış. 31 yaşındaki İbrahim Abdeslam, saldırı akşamı Comptoir Voltaire isimli kafenin önünde üzerindeki bombayı patlattı. Yetkililer, daha önceden Türkiye’ye kadar gitmeyi başaran Abdeslam’ı terörizmle suçlamak için yeterli kanıta sahip olmadıklarını belirtiyor.
Buna rağmen, Amerika’nın Sesi’yle görüşen Belçikalı yetkililer İbrahim Abdeslam’ın, saldırının öncesinde sık sık Paris’e seyahat ettiğinden haberdar olduklarını belirtti. Belçika, bununla ilgili Fransız yetkilileri uyarmamış.
Belçika’nın izlediği bir diğer isim de Stade de France’a yönelik saldırıda yer alan Bilal Hadfi.
Belçika Adalet Bakanlığı, Hadfi’nin Suriye’ye seyahatinden sonra aleyhine bir dosya oluşturulduğunu açıkladı. Belçikalılar Hadfi için bir uluslararası tutuklama emri çıkartsa da, saldırganın nerede olduğu, üzerindeki bombayı stadın önünde patlatıncaya kadar bilinmiyordu.
Brüksel’de cuma günü yapılan acil toplantılarda, AB’nin farklı ülkelerinden içişleri ve dışişleri bakanları, istihbarat kurumlarının bilgi paylaşımının nasıl iyileştirilebileceğini ve terörle mücadele operasyonlarında nasıl eşgüdüm yakalanabileceğini görüştü. Ancak, saldırılardan önce yaşanan hataların çoğunun kaynağı Belçika olarak görülüyor.
Bu durum Belçikalılar’ı zor sorularla karşı karşıya bıraktı. Üstelik sorun yalnızca polis ve istihbarat kurumlarının performansı da değil. Kurumların yapısı ve işbirlikçi olmak yerine, rekabetçi bir biçimde çalışmaları da eleştiriliyor.
Fransız yetkililer hafta içinde Belçika’ya yönelik sert eleştirilerde bulundu. Bu suçlamalara sinirlenen Belçika Dışişleri Bakanı Didier Reynders, Fransızlar’ın Belçika’da, Mayıs 2014’te Yahudi müzesine yönelik saldırıyı gerçekleştiren Cezayir asıllı Nemmouche Mehdi’yi izlediğini ancak buna rağmen saldırganın engellenemediğini söyledi.
Ancak, Paris saldırılarının Molenbeek’te planlandığına ve bunun Belçika güvenlik güçlerinin gözünden kaçtığına dikkati çeken yalnızca Fransızlar değil. Belçikalılar da kendilerini sorguluyor. Yeşil Parti milletvekili Stefaan Van Hecke de neden bu kişilerin gözlem altında tutulmadığını merak ettiğini söyledi.
Paris saldırılarından önce de Belçika’nın yerel ve federal polisleri ve devlet güvenlik kurumları arasındaki yetersiz eşgüdüm ve bunun terörle mücadelede yarattığı sorunlar biliniyordu. Birkaç hafta önce, istihbarat koordinasyonundan sorumlu kurumunun direktörü, işinden ayrılmadan önce istihbarat paylaşımı ve incelenmesinin yetersizliğinden şikayet etmişti.
Radikalleşmeyle Mücadele Projesi’nden Bonazzi, birinci engelin dil farklılığı olduğunu söylüyor. Ülkede tüm yetkililerin hem Fransızca hem de Flamanca konuşması beklense de durum böyle değil. İki farklı dil konuşan toplumlar arasında rekabet ve güvensizlik de söz konusu. Fransızca ve Flamanca konuşan kurumlar tüm bilgileri birbirleriyle paylaşmıyor.
Perşembe günü konuşma yapan Belçika Başbakanı Charles Michel, ülkede güvenlik baskılarının artacağını söyledi ve güvenlik kurumlarına fazladan 427 milyon dolar ayrılacağını açıkladı. Başbakan da Fransızlar’ın eleştirilerine yanıt verdi.
Fransızlar’ın güvenlik kurumlarına yönelik eleştirilerini kabul etmediğini söyleyen Başbakan, yetkililerin zor görevleri olduğunu belirtti. Ancak, Michel, Suriye’den gelen savaşçıların hapse atılabilmesi için gerekli yasal değişiklikleri yapma sözü verdi. Başbakan ayrıca, nefret yayan vaizlere yasak getirileceğini, izinsiz camilerin kapatılacağını ve mevcut yasaya göre sabah 5 ve akşam 9 olarak sınırlandırılan ev baskınlarının herhangi bir zamanda yapılabileceğini söyledi.
Ancak hükümeti eleştiren kişiler, Belçika’nın doğusunda geçen Ocak’ta polisle cihatçılar arasında yaşanan çatışmadan sonra da yeni önlemler alınacağının, daha fazla güvenlik çalışanına bütçe ayrılacağının açıklandığını, ancak hükümetin bunları gerçekleştirmediğini söylüyor.
Ancak, IŞİD için planlama merkezi haline gelen Belçika’nın işi ağırdan alma lüksü bulunmuyor. Roberta Bonazzi, cihatçıların Molenbeek’i seçme nedeninin burada uyuşturucu ticareti ve para aklamayla uğraşan kuvvetli suç ağlarının bulunması ve kentin coğrafi olarak uygunluğu olduğunu düşünüyor.
Mahallenin, AB kurumlarından metroyla yalnızca 4 durak uzaklıkta olduğunu söyleyen Bonacci, Paris’in 1,5 saat, Köln ya da Amsterdam’ın 2 saat uzaklıkta olduğuna dikkati çekiyor.