WASHINGTON, DC —
Uzun yıllar Amerika’da DNA araştırmaları yapan Dr. Şükrü Tüzmen, “Akdeniz Anemisi” genetik hastalığı uzmanı. Bir süre önce Washington’daki çalışmalarına Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde devam etmek üzere doğduğu Kıbrıs’a dönen Şükrü Tüzmen, “Tersine Beyin Göçü”nün son örneklerinden.
VOA: Araştırmalarınıza Amerika’dan sonra KKTC’de devam etmeye nasıl karar verdiniz?
Şükrü Tüzmen: Uluslararası platformlarda edindiğim tecrübelerin Türk bilim dünyasına ve eğitimine faydalı olmasını istediğim icin Ada’ya döndüm.
VOA: Tersine Beyin Göçü sonucu KKTC sizin çalışmalarınızdan yararlanma fırsatı buluyor. Özellikle hangi genetik hastalıklarla ilgili araştırmalara ağırlık vermeyi düşünüyorsunuz?
ŞT: Beta-Talasemi (Akdeniz Anemisi), orak hücre anemisi, Kanser (meme kanseri, prostat kanseri, yumurtalık kanseri, rahim kanseri vs), kolesterol ile ilgili hastalıklar, ayrıca obezite, diyabet gibi hastalıklar üzerinde yoğunlaşıyorum.
VOA: Akdeniz Anemisi olarak bilinen Talasemi nasıl bir hastalık? Tedavisi var mı? Ne kadar yaygın Türkiye’de ve Kıbrıs’ta?
ŞT: Akdeniz Anemisi yani Beta-Talasemi, dünyanın birçok ülkesinde görülen kalıtsal bir kan hastalığıdır.. Anne ve babanın bu genetik hastalığı taşıyıcı olması, %25 riskle hasta çocuk doğumu gercekleşmesi durumunda ortaya çıkan bir olgudur. Doğacak çocuğa anne-babasından ”Beta Talasemi” geninin kalıtımsal olarak geçmesi bu hastalığa neden olur. Anemi (kansızlık) oluşmasına neden olan etmen, kanda alyuvarların yapısında yer alan “hemoglobin” molekülünün yapısındaki bozukluktur. Günümüzde prenatal diaknoz ile %100 önlenebilir. Bu hastalıktan dolayı, tedavi yöntemi kapsamında, düzenli olarak kan transfüzyonu (kan nakli) yapılır. Talasemi hastalarının her ay düzenli olarak 1 ile 3 ünite kan almasi zorunludur. Transfüzyonun neden oldugu vücuttaki demir birikiminin yaratabileceği komplikasyonların önlenmesi de tedavi şeklini oluşturur. Dışarıdan alınan kandan vücuda giren fazladan demir miktarının vücuttan atılması için değisik tedavi yöntemleri uygulanır. Talasemi pahalı ve kurallı olmayı gerektiren bir genetik hastalıktır. Her bir talasemi hastasının tedavisi için yılda ortalama 40 bin Avro harcanmaktadır.
Dünya nüfusunun yaklaşık %4.5’i, Türkiye nüfusunun yaklaşık % 2,1’i (Bu oran Antalya, Antakya, Mersin gibi bölgelerde % 12’lere kadar çıkabilmektedir), ve Kıbrıs nüfusunun yaklaşık %20’si Beta-Talasemi taşıyıcısıdır.
VOA: Hastalar tamamen iyileşebiliyor mu?
ŞT: Özellikle erken yaşta (henüz kan nakilleri yapılmadan) kemik iliği nakli ile bu hastalar %70-80 tam olarak sağlıklarına kavuşabilmektedir. Talasemi, Major hastalığının ağır izleyen biçimidir ve günümüzde tamamen iyileşmesi sözkonusu değildir.
VOA: Obezite son yılların en ciddi sağlık sorunlarından biri. Obeziteyle ilgili olarak çok merak edilen bir konu, aşırı şişmanlığın genetik olup olmadığı. Bu konuya açıklık getirir misiniz?
ŞT: Obezite birden fazla genetik faktöre bağlıdır, bunun yanında, çevre faktörlerinin de örneğin sağlıksız beslenme, hareketsizlik benzeri nedenlerin de obezitenin seyrinde önemli rol oynadığı bilinmektedir.
VOA: Obezite Amerika’da da çok önemli bir sağlık sorunu. Rakamlara bakarsak, ABD’de, Türkiye’de ve Kıbrıs’ta obez sayısı ne kadar yüksek?
ŞT: Obezite rakamları, kullanılan istatistiksel metodlara göre farklılık gösterebiliyor. Ancak Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tanımlarına göre yapılan değisik epidemiyolojik calışmalardan elde edilen ortalama obezite oranları; A.B.D. için % 30.1, Türkiye icin % 29, ve Kıbrıs icin de % 30 civarındadır.
VOA: Obeziteyle mücadele için önerileriniz neler?
ŞT: Öneri olarak birkac noktayı sıralayabilirim:
- Halkı eğitmek ve bu konudaki araştırma sonuclarını halk ve sağlıkla ilgilenen uzmanlar ile paylaşmak
- Laboratuvarda yapılan araştırma sonuçlarını klinik açıdan incelemek ve popülasyon calışmalarında bu bağlamdaki araştırmaları insana özgü geliştirmek ve gerçekleştirmek
- Obeziteye yatkınlığı olan belli popülasyonlarda, çocuklarda, kadın ve yaşlı toplum üyelerinde obezite calışmalarına önem vermek
- Obezite ile ortak ilişkisi olan genetik hastalıklar arasında, örneğin tip 2 Diyabet, kalp hastalığı ve bazı kanser türleri arasındaki ilişkiyi bulmaya calışmak
- Farmakolojik (ilaç tedavisi) ve/veya bilinçli ameliyat yöntemleri ile tıbbi yaklaşımla obeziteyi tedavi etmek
- Çevresel ve kişiye özgü yaklaşımlarla beslenme alışkanlıklarını ve yaşam tarzını obeziteye engel olacak sekilde değiştirmek.
Şükrü Tüzmen Kimdir
Ulusal ve Uluslararası bilim alanında kendisini kanıtlamış bir Türk bilimadamı olan Dr. Şükrü Tüzmen, Boğaziçi Üniversitesi’nde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitiminde Akdeniz Anemisi (Talasemi) genetik hastalığını inceledi. 1995 yılında üstün başarı ile mezun olduktan sonra, Ocak 1996’da Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nde bir ilki gerçekleştirerek Amerika ve dünyanın en saygın bilimsel kurumlarından biri Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün (NIH) Fogarty Bilimsel Bursu’nu kazanan ilk Kıbrıslı Türk oldu.
Washington yakınlarındaki Maryland eyaletinin Bethesda ilçesinde, Akdeniz Anemisi’nin yanısıra Amerikan Askeri Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde (USUHS) kolesterol biyosentezi üzerine calıştı, Arizona eyaletinin Scottsdale kentinde Uygulamalı Genetik Araştırma Enstitüsü’nde (Translational Genomics Research Institute, TGen) Moleküler Genetik Bölüm Başkanı olarak, az görülen genetik hastalıklar ve kanser genetiği çalışmalarıyla konuk araştırmacı profesör olarak sayısız bilimsel çalışma sundu. Profesör Dr. Şükrü Tüzmen, uluslararası Moleküler Biyoloji ve Genetik alanındaki uzmanlığını K.K.T.C.’de Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAU) Fen Edebiyat Fakültesi’nin Moleküler Biyoloji ve Genetik Programı’nda devam ettiriyor.
Tüzmen, Akdeniz Anemisi, Akdeniz Ateşi, obezite ve diyabet gibi genetik bazlı hastalıkları ve K.K.T.C. ile Türkiye’de son zamanlarda insan sağlığını ciddi bir anlamda etkileyen kanser genetiği üzerine, özellikle Türk popülasyonunu baz alarak gerçekleştirmek amacıyla çalışmalar gerçekleştirecek. Dr. Şükrü Tüzmen’in uzmanlık alanı olan doğum öncesi tanı (prenatal diagnoz), preimplantasyon genetik tanısı (PGD), moleküler bazda (DNA bazında) genetik hastalıkların incelenmesi ve tayini, gen susturulması (RNAi) ve son olarak Sağlık Genetiği alanlarında araştırmalar yapacak.
VOA: Araştırmalarınıza Amerika’dan sonra KKTC’de devam etmeye nasıl karar verdiniz?
Şükrü Tüzmen: Uluslararası platformlarda edindiğim tecrübelerin Türk bilim dünyasına ve eğitimine faydalı olmasını istediğim icin Ada’ya döndüm.
VOA: Tersine Beyin Göçü sonucu KKTC sizin çalışmalarınızdan yararlanma fırsatı buluyor. Özellikle hangi genetik hastalıklarla ilgili araştırmalara ağırlık vermeyi düşünüyorsunuz?
ŞT: Beta-Talasemi (Akdeniz Anemisi), orak hücre anemisi, Kanser (meme kanseri, prostat kanseri, yumurtalık kanseri, rahim kanseri vs), kolesterol ile ilgili hastalıklar, ayrıca obezite, diyabet gibi hastalıklar üzerinde yoğunlaşıyorum.
VOA: Akdeniz Anemisi olarak bilinen Talasemi nasıl bir hastalık? Tedavisi var mı? Ne kadar yaygın Türkiye’de ve Kıbrıs’ta?
ŞT: Akdeniz Anemisi yani Beta-Talasemi, dünyanın birçok ülkesinde görülen kalıtsal bir kan hastalığıdır.. Anne ve babanın bu genetik hastalığı taşıyıcı olması, %25 riskle hasta çocuk doğumu gercekleşmesi durumunda ortaya çıkan bir olgudur. Doğacak çocuğa anne-babasından ”Beta Talasemi” geninin kalıtımsal olarak geçmesi bu hastalığa neden olur. Anemi (kansızlık) oluşmasına neden olan etmen, kanda alyuvarların yapısında yer alan “hemoglobin” molekülünün yapısındaki bozukluktur. Günümüzde prenatal diaknoz ile %100 önlenebilir. Bu hastalıktan dolayı, tedavi yöntemi kapsamında, düzenli olarak kan transfüzyonu (kan nakli) yapılır. Talasemi hastalarının her ay düzenli olarak 1 ile 3 ünite kan almasi zorunludur. Transfüzyonun neden oldugu vücuttaki demir birikiminin yaratabileceği komplikasyonların önlenmesi de tedavi şeklini oluşturur. Dışarıdan alınan kandan vücuda giren fazladan demir miktarının vücuttan atılması için değisik tedavi yöntemleri uygulanır. Talasemi pahalı ve kurallı olmayı gerektiren bir genetik hastalıktır. Her bir talasemi hastasının tedavisi için yılda ortalama 40 bin Avro harcanmaktadır.
Dünya nüfusunun yaklaşık %4.5’i, Türkiye nüfusunun yaklaşık % 2,1’i (Bu oran Antalya, Antakya, Mersin gibi bölgelerde % 12’lere kadar çıkabilmektedir), ve Kıbrıs nüfusunun yaklaşık %20’si Beta-Talasemi taşıyıcısıdır.
VOA: Hastalar tamamen iyileşebiliyor mu?
ŞT: Özellikle erken yaşta (henüz kan nakilleri yapılmadan) kemik iliği nakli ile bu hastalar %70-80 tam olarak sağlıklarına kavuşabilmektedir. Talasemi, Major hastalığının ağır izleyen biçimidir ve günümüzde tamamen iyileşmesi sözkonusu değildir.
VOA: Obezite son yılların en ciddi sağlık sorunlarından biri. Obeziteyle ilgili olarak çok merak edilen bir konu, aşırı şişmanlığın genetik olup olmadığı. Bu konuya açıklık getirir misiniz?
ŞT: Obezite birden fazla genetik faktöre bağlıdır, bunun yanında, çevre faktörlerinin de örneğin sağlıksız beslenme, hareketsizlik benzeri nedenlerin de obezitenin seyrinde önemli rol oynadığı bilinmektedir.
VOA: Obezite Amerika’da da çok önemli bir sağlık sorunu. Rakamlara bakarsak, ABD’de, Türkiye’de ve Kıbrıs’ta obez sayısı ne kadar yüksek?
ŞT: Obezite rakamları, kullanılan istatistiksel metodlara göre farklılık gösterebiliyor. Ancak Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tanımlarına göre yapılan değisik epidemiyolojik calışmalardan elde edilen ortalama obezite oranları; A.B.D. için % 30.1, Türkiye icin % 29, ve Kıbrıs icin de % 30 civarındadır.
VOA: Obeziteyle mücadele için önerileriniz neler?
ŞT: Öneri olarak birkac noktayı sıralayabilirim:
- Halkı eğitmek ve bu konudaki araştırma sonuclarını halk ve sağlıkla ilgilenen uzmanlar ile paylaşmak
- Laboratuvarda yapılan araştırma sonuçlarını klinik açıdan incelemek ve popülasyon calışmalarında bu bağlamdaki araştırmaları insana özgü geliştirmek ve gerçekleştirmek
- Obeziteye yatkınlığı olan belli popülasyonlarda, çocuklarda, kadın ve yaşlı toplum üyelerinde obezite calışmalarına önem vermek
- Obezite ile ortak ilişkisi olan genetik hastalıklar arasında, örneğin tip 2 Diyabet, kalp hastalığı ve bazı kanser türleri arasındaki ilişkiyi bulmaya calışmak
- Farmakolojik (ilaç tedavisi) ve/veya bilinçli ameliyat yöntemleri ile tıbbi yaklaşımla obeziteyi tedavi etmek
- Çevresel ve kişiye özgü yaklaşımlarla beslenme alışkanlıklarını ve yaşam tarzını obeziteye engel olacak sekilde değiştirmek.
Şükrü Tüzmen Kimdir
Ulusal ve Uluslararası bilim alanında kendisini kanıtlamış bir Türk bilimadamı olan Dr. Şükrü Tüzmen, Boğaziçi Üniversitesi’nde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitiminde Akdeniz Anemisi (Talasemi) genetik hastalığını inceledi. 1995 yılında üstün başarı ile mezun olduktan sonra, Ocak 1996’da Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nde bir ilki gerçekleştirerek Amerika ve dünyanın en saygın bilimsel kurumlarından biri Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün (NIH) Fogarty Bilimsel Bursu’nu kazanan ilk Kıbrıslı Türk oldu.
Washington yakınlarındaki Maryland eyaletinin Bethesda ilçesinde, Akdeniz Anemisi’nin yanısıra Amerikan Askeri Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde (USUHS) kolesterol biyosentezi üzerine calıştı, Arizona eyaletinin Scottsdale kentinde Uygulamalı Genetik Araştırma Enstitüsü’nde (Translational Genomics Research Institute, TGen) Moleküler Genetik Bölüm Başkanı olarak, az görülen genetik hastalıklar ve kanser genetiği çalışmalarıyla konuk araştırmacı profesör olarak sayısız bilimsel çalışma sundu. Profesör Dr. Şükrü Tüzmen, uluslararası Moleküler Biyoloji ve Genetik alanındaki uzmanlığını K.K.T.C.’de Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAU) Fen Edebiyat Fakültesi’nin Moleküler Biyoloji ve Genetik Programı’nda devam ettiriyor.
Tüzmen, Akdeniz Anemisi, Akdeniz Ateşi, obezite ve diyabet gibi genetik bazlı hastalıkları ve K.K.T.C. ile Türkiye’de son zamanlarda insan sağlığını ciddi bir anlamda etkileyen kanser genetiği üzerine, özellikle Türk popülasyonunu baz alarak gerçekleştirmek amacıyla çalışmalar gerçekleştirecek. Dr. Şükrü Tüzmen’in uzmanlık alanı olan doğum öncesi tanı (prenatal diagnoz), preimplantasyon genetik tanısı (PGD), moleküler bazda (DNA bazında) genetik hastalıkların incelenmesi ve tayini, gen susturulması (RNAi) ve son olarak Sağlık Genetiği alanlarında araştırmalar yapacak.