WASHINGTON —
Hükümetin PKK’yla başlattığı barış sürecinin nasıl bir seyir alacağı, Washington’da da ilgiyle izleniyor. Geçen hafta Washington’da Ulusal Basın Kulübü’nde konuşan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, şiddet olaylarının sona erdiğini, sorunun çözümünün siyasete kaldığını söyledi. Atalay, “Şimdi daha ileri bir adım attık. Artık bu terörü bitirelim. Zaten bunun zemini kalmadı. İstismar edeceği bir zemin kalmadı. Halen varsa da bu konuları siyaset kurumu kendi içinde çözsün. Ama şiddet bitsin, terör bitsin. Devletin kurumları, terör örgütünün liderleriyle görüşmeler yaptı. Meclis içinde onların siyasi partisi var. Parti ve hükümet olarak onlarla görüşüyor, müzakereler yapıyoruz. Şu anda çözüm süreci çok verimli gidiyor. İlk safhası, şiddetin ve terörün bitmesi. Terör örgütü unsurları ülke dışına çekiliyor. Son altı ayda ülkemizde terör olayı yaşanmadı. Herkes kendi sözlerinde duruyor. Güvene dayalı dürüst bir mekanizma bu. Biz hükümet olarak o güveni sarsmamak için çok gayret ediyoruz,” diye konuştu.
Beşir Atalay’ın konuştuğu Ortadoğu Enstitüsü yıllık toplantısına katılan Aliza Marcus, 1990’lı yılların başında Türkiye’de gazetecilik yapmış. Marcus, süreç hakkında tam anlamıyla iyimser olmadığını söylüyor: “Kısmen iyimser, kısmen kötümserim. Sürecin önünde çok sayıda potansiyel engel var. Ancak çözüm Başbakan Erdoğan’da. Çözme iradesi var ve Barış Süreci’ni başarıya ulaştıracak kadar halk desteğine sahip. Ama sonuca ulaşmak için hem kendisinin hem de kamuoyunun düşünce biçiminde değişiklik gerekiyor. Başbakan’ın kafasını meşgul eden başka şeyler de var. Başkanlık sistemi, Gezi Parkı protestoları. Bu değişimlere hazır olduğunu sanmıyorum. Ama bu gerekli.”
'Gezi Parkı gösterileri Barış Süreci'ni Gölgelemiyor'
Son haftalarda yaşanan Gezi Parkı protestoları, diğer konular gibi Barış Süreci’ni de gündemin gerilerine attı. Gazeteci Aliza Marcus’a göre protestolar, genel anlamda bir demokratikleşme sorununun parçası. Marcus, “Gezi Parkı protestolarının Barış Süreci’ni gölgelediğini düşünmüyorum. Ama hükümetin enerjisini dağıttığı doğru. Protesto eylemleri Kürtler için de, Türkiye’de demokrasi sorunları olduğunu hatırlatıyor. Elbette hükümet çözüm istemeseydi, Gezi Parkı olaylarının Barış Süreci’ni gölgeleme tehlikesi vardı” diyor.
'Gazete sahipleri yalnızca gazete çıkarmaya odaklanmalı'
Aliza Marcus, Türkiye’de görev yaptığı dönemlerde PKK militanlarıyla temas kuran ilk Batılı gazetecilerden. Marcus, yazdığı haberler yüzünden, ‘halkı şiddete teşvik etmek suçundan’ yargılandı. Beraat ettikten sonra Türkiye’den ayrıldı. Aradan geçen 20 yılda Türkiye, ifade ve basın özgürlüğü konusunda büyük değişimler geçirse de Marcus’a göre baskılar bu kez başka yönden geliyor: “Türkiye bir yandan büyük bir değişim geçirdi. 1990’lı yıllarda basın, Kürtler’le ilgili bir şey yazamazdı. Gazeteciler PKK ve insan hakları ihlallerini görmezden gelirdi. Bir şeyler değişse de bu kez hükümetten gelen yeni bir baskı söz konusu. Gazete editörlerine ve sahiplerine, ‘Şunu yazmayın, bu haberi sevmedik’ deniyor. Görüyorsunuz, birçok gazeteci işlerinden atıldı. Ama sorumluluğun bir kısmı da medya kuruluşlarının sahiplerine düşüyor. Hükümeti dinlemek zorunda değiller. Bunu yapmalarının nedeni yalnızca gazete sahibi olmamaları. Ticari işlerle de meşguller. Gazete sahipleri, hükümeti memnun etmeye çalışmak yerine yalnızca gazete çıkarmaya odaklanmalı.”
Hükümet, ifade ve basın özgürlüğünü geliştiren adımlar attığını savunuyor. Başbakan Yardımcısı ve eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay da Ulusal Basın Klübü’ndeki konuşmasında bu konuyu dile getirdi: “Türkiye’yi normalleştirmek, özellikle ifade ve düşünce özgürlüğüyle açısından normal bir demokratik ülke yapmak için çok çaba harcadık. Hukuk sisteminde birçok değişiklik yaptık. O noktada hala sorunumuz var, biliyoruz. Ama 4’üncü yargı paketiyle, özellikle basın kesimiyle ilgili, ‘şiddet içermeyen, terör içermeyen bütün düşünceyi ifade edilebilir hale getirdik.”
Ancak Amerikalı gazeteci Aliza Marcus Nisan sonunda yürürlüğe giren 4’üncü Yargı Reformu Paketi’nin kendisini umutlandırmadığını söylüyor. Marcus, ne kadar değişiklik yapılırsa yapılsın, hükümet ve yargının yasaları istediği gibi yorumlayabileceğini savunuyor.
Beşir Atalay’ın konuştuğu Ortadoğu Enstitüsü yıllık toplantısına katılan Aliza Marcus, 1990’lı yılların başında Türkiye’de gazetecilik yapmış. Marcus, süreç hakkında tam anlamıyla iyimser olmadığını söylüyor: “Kısmen iyimser, kısmen kötümserim. Sürecin önünde çok sayıda potansiyel engel var. Ancak çözüm Başbakan Erdoğan’da. Çözme iradesi var ve Barış Süreci’ni başarıya ulaştıracak kadar halk desteğine sahip. Ama sonuca ulaşmak için hem kendisinin hem de kamuoyunun düşünce biçiminde değişiklik gerekiyor. Başbakan’ın kafasını meşgul eden başka şeyler de var. Başkanlık sistemi, Gezi Parkı protestoları. Bu değişimlere hazır olduğunu sanmıyorum. Ama bu gerekli.”
'Gezi Parkı gösterileri Barış Süreci'ni Gölgelemiyor'
Son haftalarda yaşanan Gezi Parkı protestoları, diğer konular gibi Barış Süreci’ni de gündemin gerilerine attı. Gazeteci Aliza Marcus’a göre protestolar, genel anlamda bir demokratikleşme sorununun parçası. Marcus, “Gezi Parkı protestolarının Barış Süreci’ni gölgelediğini düşünmüyorum. Ama hükümetin enerjisini dağıttığı doğru. Protesto eylemleri Kürtler için de, Türkiye’de demokrasi sorunları olduğunu hatırlatıyor. Elbette hükümet çözüm istemeseydi, Gezi Parkı olaylarının Barış Süreci’ni gölgeleme tehlikesi vardı” diyor.
'Gazete sahipleri yalnızca gazete çıkarmaya odaklanmalı'
Aliza Marcus, Türkiye’de görev yaptığı dönemlerde PKK militanlarıyla temas kuran ilk Batılı gazetecilerden. Marcus, yazdığı haberler yüzünden, ‘halkı şiddete teşvik etmek suçundan’ yargılandı. Beraat ettikten sonra Türkiye’den ayrıldı. Aradan geçen 20 yılda Türkiye, ifade ve basın özgürlüğü konusunda büyük değişimler geçirse de Marcus’a göre baskılar bu kez başka yönden geliyor: “Türkiye bir yandan büyük bir değişim geçirdi. 1990’lı yıllarda basın, Kürtler’le ilgili bir şey yazamazdı. Gazeteciler PKK ve insan hakları ihlallerini görmezden gelirdi. Bir şeyler değişse de bu kez hükümetten gelen yeni bir baskı söz konusu. Gazete editörlerine ve sahiplerine, ‘Şunu yazmayın, bu haberi sevmedik’ deniyor. Görüyorsunuz, birçok gazeteci işlerinden atıldı. Ama sorumluluğun bir kısmı da medya kuruluşlarının sahiplerine düşüyor. Hükümeti dinlemek zorunda değiller. Bunu yapmalarının nedeni yalnızca gazete sahibi olmamaları. Ticari işlerle de meşguller. Gazete sahipleri, hükümeti memnun etmeye çalışmak yerine yalnızca gazete çıkarmaya odaklanmalı.”
Hükümet, ifade ve basın özgürlüğünü geliştiren adımlar attığını savunuyor. Başbakan Yardımcısı ve eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay da Ulusal Basın Klübü’ndeki konuşmasında bu konuyu dile getirdi: “Türkiye’yi normalleştirmek, özellikle ifade ve düşünce özgürlüğüyle açısından normal bir demokratik ülke yapmak için çok çaba harcadık. Hukuk sisteminde birçok değişiklik yaptık. O noktada hala sorunumuz var, biliyoruz. Ama 4’üncü yargı paketiyle, özellikle basın kesimiyle ilgili, ‘şiddet içermeyen, terör içermeyen bütün düşünceyi ifade edilebilir hale getirdik.”
Ancak Amerikalı gazeteci Aliza Marcus Nisan sonunda yürürlüğe giren 4’üncü Yargı Reformu Paketi’nin kendisini umutlandırmadığını söylüyor. Marcus, ne kadar değişiklik yapılırsa yapılsın, hükümet ve yargının yasaları istediği gibi yorumlayabileceğini savunuyor.