Erişilebilirlik

Barış Akademisyenleri’nden OHAL Komisyonu’na Tepki


Olağanüstü Hal İşlemleri inceleme Komisyonu (OHAL Komisyonu) 1 Ocak 2016’da “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriye imza attıktan sonra Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) üniversitelerdeki görevlerinden ihraç edilen akademisyenlerin yaptıkları işe iade başvurularını reddetmeye başladı. Görevlerinden ihraç edilen 406 akademisyenden yaklaşık 90’ı hakkında OHAL Komisyonu’ndan ret kararı çıktı.

“Hukukta hiçbir karşılığı olmayan bir kavramla atılmış olduk”

Anayasa Mahkemesi’nin 25 Temmuz 2019’da Barış İçin Akademisyenler Bildirisi’nin ifade özgürlüğü kapsamında yer aldığına hükmetmesine rağmen ret kararlarının gelmesi, KHK’lı akademisyenlerin tepkisine neden oldu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde görevliyken 1 Eylül 2016 tarihli KHK ile görevinden atılan Aysun Gezen, Komisyon’un ret gerekçesinin hukukta karşılığı olmadığını söyledi. VOA Türkçe’ye konuşan Gezen, “Beraat kararlarına, cezasız kapanan soruşturmalara rağmen bunlar sanki cezasız kapanmamış ve hakkımızda beraat kararları verilmemiş gibi bir paragrafla yer vermişler gerekçede. Kalan tamamı imzayla ilgili devamında ve ceza davasına konu olan iddianameyle çok ciddi benzerlikler taşıyan bir gerekçe yazmışlar. Sonunda da bir terör örgütüyle 'irtibatlı' olduğumuza kanaat getirmişler. Aslında tüm deliller, tüm somut durum, tüm yargı kararları tam tersini gösterse de birkaç kişinin kanaatiyle biz irtibatlı sayılmış ve hukukta hiçbir karşılığı olmayan bir kavramla atılmış olduk kürsülerimizden.”

Barış Akademisyenleri’nden OHAL Komisyonu’na Tepki
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:13:22 0:00

“AKP'li olmayan herkese başka bir hukuk uygulanıyor”

Gezen, Komisyon’un hangi kriterlere göre karar verdiğinin de belli olmadığını vurguladı: “Zaten süreç çok adaletsizdi. Dolayısıyla bu keyfi kararlar, muğlak gerekçeler, adaletsizliğin aslında ne kadar perçinlendiğini, keyfiliğin ne kadar olağanlaştığını gösteriyor. Yani bu adaletsizlik duygusunu derinleştiren bir şey, kesinlikle sürecin herhangi bir kritere ya da hukuki norma göre işlememesi. Açıkçası AKP'li olmayan herkese başka bir hukuk uygulanıyor.”

Gezen, bundan sonraki süreçte de hukuki mücadeleyi sürdüreceğini söylese de yargıdan çıkacak kararın ülkedeki siyasal iklime bağlı olacağı düşüncesinde: “Şimdi idare mahkemelerine yeniden bir başvuru sürecimiz var. İdare mahkemelerinden sonra istinaf, Danıştay, Anayasa Mahkemesi silsilesi devam edecek. Ama benim öngörüm eğer politik bir değişiklik olmazsa yani ülkenin geleceğine dair bir farklılaşma olmazsa, AKP iktidarda kaldığı sürece biz 10-15 seneleri bulan hukuki süreçlerle karşı karşıya kalabiliriz. Çünkü idare mahkemelerinde de istinafta da istinafa giden dosyalara baktığımızda ret kararı verme yüzdesi çok yüksek. O yüzden de biz hep söyledik. Biz kendi haklarımızı geri kazanma meselesini, ülkenin geleceğini kazanmaktan ayrı hiçbir zaman görmedik. Bunun için de politik mücadelenin içinde olmaya devam ediyoruz hepimiz. Yani önümüzdeki süreçte gerçekten bu hukuksuzluk, adaletsizlik en azından bu haliyle devam edecek gibi görünüyor.”

“Muhtemelen hepimize ret gelecek”

OHAL Komisyonu’nun Barış Akademisyenleri hakkında son bir ayda verdiği ret kararları, henüz sonuca bağlanmamış olan başvurularda da benzer bir karar vereceği görüşünü güçlendirdi. 9 Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde görevliyken ihraç edilen Aydın Arı, henüz Komisyon’un hakkında karar vermediği akademisyenlerden. Yaklaşık 3,5 yıldır başvurusuna cevap bekleyen Arı, “Dokuz Eylül Üniversitesi’nden biz 12 kişiyiz. Muhtemelen hepimize ret gelecek. Öyle tahmin ediyorum” diye konuştu. VOA Türkçe’nin sorularını cevaplayan Arı, kararın 3,5 yıldır verilmemiş olmasını da eleştirdi: “Ekstradan bizim için buldukları başka şeyler yoksa 'işte falanca eyleme katıldı, falanca siyasal partinin, falanca örgütün, neyse, işlerine, eylemlerine katıldı' gibi ekstra şeyler yoksa hepimizin suçları sabit. 'Bu suça ortak olmayacağız' bildirisine imza atmak. Bunun için ‘Terör örgütüne üye olmamakla birlikte onun propagandasını yapmaktan’ yargılandık. Hepimiz beraat ettik. Bir de soruşturma geçirdik üniversitede. Dolayısıyla o dosyada iki maddenin oluyor olması lazım. Başka şeyler, kişiye özgü şeyler yoksa. 4-5 sayfalık bir dosya, eğer İstihbarat Teşkilatı'ndan, emniyetten ya da devletin ilgili birimlerinden başka evraklar gelmediyse çok ince bir dosya olmuş olması gerekir, üç yılda incelenecek bir dosya değil.”

Komisyon’un nasıl karar oluşturduğuna dair kimsenin bir bilgisi olmadığını belirten Arı, “Komisyon’un nasıl karar verdiğini, nasıl çalıştığını, karar alırken uyguladıkları maddi kriterleri bilmiyoruz. Dolayısıyla buralarda çok ciddi bir problem var” diye konuştu.

“Üniversitede kalanların o yıkıma, o suça ortak olmamasını beklemek hakkımız”

Üniversitelerde demokratik bir işleyişin kalmadığını söyleyen Arı, halen görevde olan akademisyenleri de en azından işlenen suçlara ortak olmamaya çağırdı: “Hiçbir şekilde akademisyenlerin fikirlerini söyleyebilecekleri, görüş bildirebilecekleri mekanizmalar yok artık. Dolayısıyla böyle bir ortamda akademide kalmak çok zor. Bu, onayladığım ya da hoş gördüğüm anlamına gelmiyor. En azından şunu yapabilirler. Birtakım suçlara ortak olmayabilirler. Kimse dekanlık görevini üstlenmek zorunda değil. Üstlenmesinler. Böyle bir ortamda, demokratik hiçbir mekanizmanın işlemediği üniversitede yöneticilik görevi üstleniyorsanız kusura bakmayın, o yıkıma ortak oluyorsunuz. O suça ortak oluyorsunuz demektir. Bizim imzanın ana fikri bu değil mi? Ülkenin bir tarafında yıkım var ve bu yıkımı gerçekleştirenler var. Biz de bu yıkıma ortak olmayacağımızı deklare ettik. Dolayısıyla üniversitede kalanların o yıkıma, o suça ortak olmamasını beklemek hakkımız. Hiçbir şey yapamayabiliriz, bunu durdurmak elimizden gelmeyebilir elbette. Olabilir. Ama ortak olmayabiliriz o suça.”

“Bütün arkadaşlarımız işlerine geri dönecekler”

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) İzmir Üniversiteler 3 No’lu Şube Başkanı Ümit Akıncı da 2016 yılı Eylül ayında ilk ihraçlar olduktan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) çok sayıda başvuru yapıldığını ve OHAL Komisyonu’nun bu başvuruların önünü kesmek için kurulduğunu söyledi: “AİHM’deki dosya sayısı attıktan sonra bir şekilde bu hukuki mekanizma kullanımının önünü de kesmek adına muhtemelen bir OHAL komisyonu oluşturuldu biliyorsunuz 2017'de. 'OHAL Komisyonu'na artık başvuru yapacaksınız' dendi. 'Mahkemelere gitmeyin, insan hakları mahkemesine gitmeyin, OHAL komisyonu durumunuzu değerlendirecek' dendi ve bütün başvurular buraya yapıldı. Komisyon kurulur kurulmaz başvuruların yapıldığını hatırlatan Akıncı, ret kararlarının da siyasi olduğu görüşünde: “Kararlar yeni yeni çıkmaya başladı. Belli ki bir işaret bekleniyordu. Bundan sonra da sürecin ret alma şekline devam edeceğini öngörüyoruz.”

Akıncı OHAL Komisyonu’ndan çıkacak yeni kararlar konusunda karamsar olsa da Barış Akademisyenleri’nin işlerine geri dönme mücadelesinin süreceğini söyledi: “Ret alan arkadaşlarımız tabii ki hukuki mekanizmaları kullanarak tekrar sahip oldukları kamusal haklara kavuşmak için mücadeleye devam edecekler. İşlerine geri dönmek için mücadeleye devam edecekler ve hepsinden daha önemlisi de barış sözünü dillendirmek. Üniversitelerde emek merkezli, demokratik bir üniversite söylemini dillendirmek yönünde zaten devam edecekler. Mücadelemiz sürüyor. Her fırsatta bu arkadaşlarımızın yeniden geri döneceğine dair inancımızı tekrarlıyoruz. Bütün arkadaşlarımız işlerine geri dönecekler ve üniversiteyi kaldığı yerden yeniden daha demokratik, daha barışı savunan, akademik özgürlükleri daha da yoğun olarak gündemine alan ve birtakım şeyleri dillendirmenin suç olmadığı bir ortam haline hep beraber bu arkadaşlarımızla getireceğiz.

XS
SM
MD
LG