Türkiye’nin Hollanda’yla yaşadığı ve örneğine az rastlanan diplomatik krizin daha derinleşme ve yayılma riski Avrupa kurumlarından gelen itidal çağrılarının yoğunlaşması sonucunu doğurdu. Gerginlik her ne kadar ikili düzeyde de olsa gerek Hollanda’nın gerekse Türkiye’nin üyesi olduğu kurumlar, ilk aşamadan itibaren gelişmeleri yakın takibe aldı.
Krize ilk resmi tepkiyi veren her iki ülkenin de üye olduğu Avrupa Konseyi oldu. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland imzası taşıyan açıklamanın içeriğinin yanı sıra tonu da dikkat çekiciydi. Açıklamada her iki tarafın da hassasiyetlerini dikkate alma çabası net şekilde hissettirildi.
Jagland, mevcut durumun diplomasi ve demokrasiye zarar verdiğinin altını çizerek, “Bunun daha fazla tırmanmasına izin veremeyiz” ifadelerini kullandı. Hem Türkiye’nin hem de Hollanda’nın kaygılarını dikkate almaya özen gösteren bir ton içeren açıklamada, ülke içindeki ve dışındaki Türklerin önerilen anayasa değişikliklerine ilişkin taraf ve karşıt görüşler hakkında bilgi edinme hakkına sahip olduğu vurgulandı.
Jagland açıklamasında, yurtdışı kampanya etkinliklerinde Türk yetkililer ile yabancı mevkidaşlarının işbirliğinin gerekli olduğunu vurgulayarak, “İlgili tüm taraflar yapıcı diyalog ve gerekli idari hazırlıklara imkan verecek yeterli zamanla bu tür etkinliklerin modaliteleri hakkında anlaşmalı” dedi. Jagland, tüm AK üyelerinde yapılacak toplantıların ve siyasi kampanyaların ulusal mevzuatlarla ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle uyumlu olması gerektiğini belirtti.
Hollanda’nın üyesi, Türkiye’nin ise aday ülkesi olduğu Avrupa Birliği ise gelişmelere ilişkin açıklama yapmak için bugünü bekledi. Bununla birlikte Avrupa Birliği yetkilileri ilk andan itibaren yakın takipteydi. Avrupa Birliği yetkilileri, krizin patlak vermesinden itibaren konunun ulusal makamların yetkisine giren nitelikte olduğu yönünde tavır takındı. Ülke sınırları dışında kampanya yürütülmesi konusunda ortak bir Avrupa Birliği politikası ya da kuralı olmadığı da altı çizilen unsurlar arasında yer aldı. Bazı Avrupa Birliği üyelerinin kendi sınırları içinde başka ülkelerin propaganda faaliyeti yürütmesinde sorun görmediği, bazılarının ise bunu hoş karşılamadığı da dikkat çekilen unsurlar arasında yer aldı.
Bu değerlendirmeler Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ve Avrupa Birliği Komisyonu’nun Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn’ın ortak imzasını taşıyan resmi açıklamaya da yansıtıldı.
Ortak açıklamada, durumu sakinleştirmenin yollarının bulunması istenirken, sorunların çözümünün sadece açık ve doğrudan iletişim kanallarıyla mümkün olduğu vurgulandı. Tarafların açıklamalarına yönelik mesajın adresi ise Türkiye’ydi. Avrupa Birliği, Türkiye’yi durumu daha da kötüleştirebilecek açıklama ve eylemlerden kaçınmaya çağırdı.
Avrupa Birliği Komisyonu Sözcüsü Margaritis Schinas da “Avrupa Birliği, özgürlükleriyle gurur duyar ancak toplantı ve mitingler üye ülkelerin karar alanıdır. Bu ulusal ve uluslararası hukuka uygun olarak gerçekleşir. Burada Avrupa Birliği olarak bu toplantıları nasıl yapacakları konusunda üye ülkelere karışamayız” dedi.
NATO’nun da çizgisi Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği’nden farklı olmadı. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, müttefik ülkelerin ayrıştıran değil birleştiren noktalara odaklanması gereği üzerinde durdu. Stoltenberg, “Bütün müttefikleri karşılıklı saygı göstermeye, sakin olmaya ve ölçülü yaklaşım sergilemeye davet ediyorum. Güçlü tartışmalar demokrasilerimizin özündedir ancak karşılıklı saygı da öyle. Sakinliğin korunması, gerginliğin azaltılması, gerilimin düşürülmesi önemlidir” diye konuştu.
Diyalogla aşılabilecek bir sorunun eşine az rastlanan bir diplomatik krize dönüşmesi sonrasında Avrupa kurumları devreye girdi. Mesaj birden fazla olsa da çağrı ortak: Gerilimi düşürün
BRÜKSEL —
VOA'YA ENGELSİZ ERİŞİM YOLLARI
EN SON HABERLER
VOA TÜRKÇE'DE İLK 5
1