Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulu, Türkiye'de hukuk devleti, insan hakları ve demokrasi alanındaki gerilemeler başta olmak üzere pek çok alanda eksiklikler yaşandığı yönünde sert eleştiriler içeren Türkiye raporunu 67'ye karşı 448 oyla kabul etti.
Genel Kurul'da hazırladığı rapor üzerinde söz alan Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, Türkiye'de demokrasi ve hukuk devleti alanında "bilinçli bir geriye gitme" olduğunu savunarak, "Seçimlerden sonra da bu politikalar değişmezse, Türkiye'nin üyelik sürecinin sonlanacağını düşünüyorum" dedi.
Sanchez Amor, oylamanın hemen ardından Twitter üzerinden paylaştığı mesajda da, "Umarım Türk hükümeti verilen net mesaja sağır kalmaz: AB yolunun kapısını kapatmak bilinçli olarak aldığınız bir karardır" ifadesini kullandı. Paylaşımında Türk toplumuna da mesaj veren Sanchez Amor, 'tarih daha yazılmadı' diyerek Avrupa'nın bu tavrının değişebileceğinin işaretini de verdi.
Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu dün akşam görüştüğü 2021 Türkiye Raporu'nu bugün oylayarak kabul etti. Genel Kurul'daki oylamaya 622 parlamenter katıldı. Oylamada, 67 milletvekili "hayır", 448 milletvekili "evet" oyu verirken, 107 milletvekili de çekimser kaldı. Genel Kurul'da dün akşam yapılan görüşmelere Avrupa Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Oliver Varhelyi de katıldı.
Yıllık raporların, tam üyelik müzakereleri yürüten ülkelerin AB değerlerine yaklaşımı hakkında düzenli bilgi aktarmayı amaçladığını belirten Sanchez Amor, "Bu raporların temelinde insan hakları, özgürlükler ve hukuk devletinin durumu analiz ediliyor. AB, demokrasilerin klübü olarak kalmaya devam edecek. Sanıyoruz Türkiye'de yanlış bir hesap hatası var. 'Biz jeopolitik olarak önemli role sahibiz, Batı'dan gelen tüm eleştiriler durmalı, üyelik süreci hızlanmalıdır' gibi bir anlayış içindeler. Bu son derece hatalı bir yaklaşım. Raporumuzun merkezinde Türkiye'deki demokratik standartların yıkıcı durumu var. Durum sadece yıkıcı olmakla kalmıyor, giderek daha da kötüye gitmesine yol açan kararlı bir tutum görüyoruz" diye konuştu.
Türk hükümetini sert eleştiren Sanchez Amor, ülkenin 3'üncü büyük partisi HDP’nin kapatılması, 100 kadar belediye başkanının yasadışı hale getirilmesine atıfta bulunarak, "Bütün bunlar seçimlere daha az engelle gidebilmek için. Eğer önümüzdeki seçimler bu eğilimi onaylarsa tam üyelik sürecinin 5 yıl daha sürebileceğine şahsen inanmıyorum" dye konuştu.
Sanchez Amor, raporda ayrıca dış politikaya ilişkin durumun da analiz edildiğini belirterek, "Son dönemlerde ton daha iyiydi, küçük ilerlemeler oldu ancak temel sorunlarda bilinçli bir geriye gidiş var. Yunanistan ile tansiyon ve gündem yeniden tersine döndü. Bu Türkiye'nin güvenilirliğine ilişkin şüpheleri güçlendiriyor ve Türkiye'nin dünyada izole olmasına katkı sağlıyor. Buna ek olarak savaş Türkiye'ye önemli bir güvenlik aktörü olma şansını sundu. Sonuç alınamasa bile Türkiye'nin arabuluculuk çabaları memnuniyetle karşılandı. Ama bu jeopolitik rol, hükümette içeride baskıları arttırması ve dış eleştirilerin susması şeklinde yorumlandı. Bu parlamento, Kavala, Kaftancıoğlu, Kılıç ve Boğaziçi gibi olaylara sessiz kalamaz. Türkiye'nin jeopolitik rolü bu alanlarda temize çıkması anlamına gelmez" dedi.
Rusya politikası eleştirisi
İspanyol parlamenter Sanchez Amor, Türkiye'nin sadece Kremlin'e karşı yaptırımlara katılmamakla kalmadığını, "Rus kleptokratların Türkiye sahillerinde yatırım yapması ve gününü gün etmesine izin verdiğini, binlerce Rus vatandaşına kredi kartı çıkarıldığını, Rusya ile uçuşları arttırdığını" öne sürdü. Raportör, "Eğer savaş demokrat ve otoriter rejimleri ayırdıysa, hiç şüphesiz Türkiye bizim yanımızda değil. Erdoğan’ın Türk halkına sunduğu model Rus modelidir. Eğer savaş uluslararası hukuk yanlıları ve karşıtlarını ayırdıysa Türkiye bizim yanımızda değil. Dağlık Karabağ, Suriye, Irak’ta yapılanlar bunu gösterdi. Eğer savaş askeri müttefikler ve rakiplerimizin kim olduğunu ortaya koyduysa, Türkiye bizim kampımızda değil. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini veto eden Türkiye’nin; İsveç ve Finlandiya ile değil, demokrasiyle sorunu vardır" diye konuştu.
AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Oliver Varhelyi de, son 4 yılda hazırlanan raporlarda olduğu gibi Türkiye'nin demokrasi ve hukuk devleti alanlarındaki uygulamalarının kaygı verici olduğunu, bu nedenle katılım müzakerelerinin "askıya alındığını" vurguladı. Türkiye'nin AİHM kararlarını uygulamamasının ciddi bir sorun olduğunu, Kıbrıs ve Akdeniz politikalarının AB'yi kaygılandırdığını belirtti. Buna karşın, Türkiye'nin Ukrayna krizinde üstlendiği yapıcı rolden memnuniyet duyduklarını, diğer alanlarda da Türkiye ve AB'nin yakın çalışmasını arzu ettiklerini söyledi.
Rapordaki sert eleştiriler
AP'nin 2022 Türkiye Raporu'nda, her ne kadar "jeo-politik, güvenlik ve terörle mücadele, göç, iklim, ekolojik dönüşüm ve ticari alanlarda Türkiye önemli bir komşu olmaya devam ediyor" ifadesi yer alsa da; "ülkedeki hukuk devleti, demokrasi ve insan hakları alanlarında yaşananların kabul edilemeyeceği, bu alanlarda ilerleme olmadan AB ile üyelik müzakerelerinin yeniden başlamasının mümkün olmadığı" dile getiriliyor.
Türkiye'nin değerler bakımından AB'den uzaklaşmaya devam ettiği, muhalefet partileri HDP ve CHP'ye baskıların arttığı, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırıldığı, belediye başkanlarının ve üniversite rektörlerinin yerine kayyum atandığı, Avrupa Konseyi ve AİHM kararlarına uyulmadığı, reformlarda ilerleme olmadığı ve üstelik "bütün bunları değiştirmeye arzulu bir siyasi iradenin de bulunmadığı" vurgulanıyor.
Geçtiğimiz yıl da medya üzerindeki baskıların sürdüğü ifade edilen raporda, RTÜK tarafından VOA, BBC ve Deutsche Welle gibi kurumların Türkçe servislerinden lisans istenmesi, muhalif basına kamu ilanı verilmezken, hükümeti destekleyen medya organlarının fonlanması gibi eleştirilere de yer veriliyor.
Avrupa Parlamentosu'nun Türk halkının demokrasi özlemini desteklemek için "üyelik sürecine devam edeceğini" ancak bütün bu demokratik değerlerin eksikliği nedeniyle "müzakerelerin resmen askıya alınması" talebini yinelediği de belirtiliyor. Özellikle hükümetin, AİHM'in Osman Kavala hakkındaki kararını uygulamaması örneği verilen raporda, "AİHM'e açıkça meydan okuyan Türk hükümetinin, AB ile üyelik sürecini bilerek yok etmek istediği" iddiası da yer alıyor.
Ekonomik kriz
Türkiye'de TL'nin euro/dolar karşısında ciddi değer kaybetmesi nedeniyle büyük bir ekonomik kriz yaşandığına da değinilen raporda, bağımsız kuruluşlar Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ve İstatistik Kurumu'na müdahale edildiği, bu kurumların bağımsızlıklarının garanti altına alınmasının AB için "kritik önem" taşıdığı, hükümetin müdahaleleri nedeniyle bu kurumlara içerde ve dışarda güvenin sarsıldığı da ifade ediliyor. Bu durumun yabancı yatırımcıları kaçırdığı, böyle devam ederse Türkiye için durumun daha da kötüleşebileceği dile getiriliyor.
Dış politika
Raporda en geniş yer ayrılan başlıklardan birisi de "dış politika" başlığı. Bu bölümde de, Ukrayna'daki savaşa atıfta bulunularak, Ankara'nın "Ukrayna'nın bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü konusunda sergilediği tavırdan duyulan memnuniyet" dile getiriliyor. AB ve Türkiye'nin Ukrayna dosyasında yakın çalışabileceği, ancak Türkiye'nin, Batı'nın Rusya'ya uyguladığı yaptırımları uygulamadığı, tam tersine "Rus oligarklarına sığınak olduğu" belirtiliyor ve Rusya ile ilgili tutumunu yeniden gözden geçirmesi isteniyor.
Yeniden tırmanan Yunanistan gerilimine de değinilen raporda, parlamentonun Yunanistan'a verdiği desteğin altı çiziliyor, BM gözetimindeki Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlaması gerektiği belirtiliyor. Milyonlarca göçmeni ağırlayan Türkiye'nin bu davranışının takdir edildiği ancak "göçmenlerin Avrupa'ya karşı politik bir baskı aracı olarak kullanmasının da" kabul edilemeyeceği vurgulanıyor.
Türkiye'nin aday ülkeler arasında "AB'nin güvenlik politikasına en uzak ülke" olduğu da ifade edilen raporda, Ankara'nın Dağlık Karabağ, Libya, Suriye ve Irak politikaları ve buralardaki sınırötesi askeri operasyonları da eleştiriliyor. Ankara ile Erivan arasındaki yakınlaşma çabalarının övüldüğü raporda, Türkiye'ye "Ermeni soykırımını tanıması" çağrısı yineleniyor.