Avrupa kıtası İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük krizlerinden biriyle karşı karşıya; sığınmacı krizi..
Sadece geçen yıl 1 milyondan fazla kişi savaş ve kriz bölgelerinden kaçarak zorlu yolculuklar sonrasında Avrupa’ya ulaştı.
Konu, sadece Avrupa ile sınırlı değil. Okyanusun karşı yakasında, Amerika’da da sığınmacı krizi gündemin üst sıralarında.
Dün Washington’daki Woodrow Wilson Merkezi’nde düzenlenen bir panelin konusu da mülteci kriziydi.
“Göçün Gerisinde Avrupa’da Mülteci Krizi ve Entegrasyona Etkisi” konulu panelin konuşmacıları Ortadoğu Programı'ndan Henri J. Barkey, kamu politikaları uzmanı James Hollifield ve Paris Siyasal Bilimler Enstitüsü’nden Riva Kastoryano panelin katılımcılarıydı.
James Hollfield, doğduğu topraklardan farklı yerlerde yaşayan insanların fazlalığına dikkat çekti.
Hollfield, “250 milyon insan doğdukları bölgelerin zorunlu olarak dışında yaşıyor, sadece 38 milyon insan yaşadıkları ülkelerde evlerini terketmek zorunda kaldı, geçen yıl 1 milyon 321 bin mülteci Avrupa’ya ulaştı, mülteci akınıyla karşı karşıya kalan ön cephedeki ülkelere yardım edilmeli, Türkiye yaklaşık 3 milyon Suriyeli’ye ev sahipliği yapıyor, Lübnan ve Ürdün’de de çok sayıda mülteci var, bunun uzun dönem zorlukları da var, bu nedenle asıl Suriye’deki soruna siyasi çözüm bulunmalı” dedi.
Panelin konuşmacılarından Riva Kastoryano da entegrasyon konusunda bazı ülkelerin sınıfta kaldığını söyledi.
Kastoryano, Mülteciler kurumlara uyum sağlayabilirler, ama kültürel olarak, sosyal olarak uyum sağlayabilecekler mi? Entegrasyon konusunda Fransa, Belçika sınıfta kaldı, Almanya daha başarılı oldu. Bu nedenle de mülteciler bazı ülkelere gitmek istemiyor. Danimarka iyi diyoruz ama orda da aşırı sağcı parti güçlendi. Ülkeler bununla nasıl başa çıkacak, kamuoyu baskısı var, söylemler var” şeklinde konuştu.
Panele katılan konuşmacılar entegrasyon konusunda sadece sığınmacılara değil ülkelere de büyük görevler düştüğü konusunda aynı görüşleri paylaştılar.