Suriye’de şiddet olayları bir buçuk yılı aşkın süredir 20 binden fazla kişinin ölümüne yol açarken, yüzbinlerce Suriyeli de çatışmalardan kaçıp ülkelerini terk etti. Herkesin aklındaki soru bu trajediye ne zaman ve nasıl son verileceği. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde bir uzlaşma sağlanamadığı için Suriye’ye müdahale yakın görünmüyor. Bu durumda da Washington’un tek yanlı müdahalede bulunması yolunda çağrılar artıyor, özellikle de sınırda güvenli bölge açılması konusunda. Ancak Obama yönetimi doğrudan müdahale ya da isyancılarla doğrudan temasa yanaşmıyor. Amerika’nın Sesi’nin Arapça yayın yapan El Hurra televizyonuna konuk olan uzmanlar, Amerika’nın tavrını birkaç nedene bağlıyor.
Suriye’de çatışmalar büyüdükçe ve sivil kayıplar arttıkça bu ülkeye neden dış müdahale yapılmadığı daha da sık tartışılıyor. Özellikle Amerika, Ortadoğu’daki “Arap Baharı”na benzer yaklaşımından dolayı eleştirilere hedef oldu. Foreign Policy dergisi yazarlarından Josh Rogin’e göre bunun iki nedeni bulunuyor: “Birincisi Obama yönetimi Suriye içinde hangi gruplar var, bunlar kimin etkisi altında ve hangisi aşırı görüşlü bilmiyor. Amerikan yönetimi muhalefetle ya Suriye’nin dostları grubu ya da Suriye Ulusal Konseyi aracılığıyla temas kuruyor. Özgür Suriye Ordusu’yla temas kurmada daha önce çekingendi, şimdi geç de olsa başladı. İkincisi de Amerika, aşırı görüşlülerle aynı safta görünmek istemiyor. Zaten o yönde suçlamalara maruz kalıyor. Obama yönetiminin Amerika’yı Suriye’deki çatışmaların içine sokmamak istemesinin ardında bu yatıyor. Dışişleri Bakanı Clinton dikkatini Esad rejimi sonrasına veriyor.”
Muhafazakar görüşleriyle tanınan American Enterprise Enstitüsü uzmanı Michael Rubin ise Suriye’ye müdahaleye karşı isteksizliği Washington’un yavaşlığına bağlıyor: “Bunun üç nedeni var, Amerikalılar kumar oynamayı sever. İlk önce masadaki kartların hepsini görmek isterler. Bu Mısır’da olsun, Libya’da olsun, hep aynıydı. Bundan dolayı da Amerikalılar yavaştır. İkinci neden, Amerikan Kongresi içinde Suriye muhalefetine yönelik büyük kaygılar var. Hiç kimse Beşar Esad’ı sevmiyor ve gitmesini istiyorlar. Ama El Kaide’ye benzer militan grupların Suriye’ye sızdığı kaygıları hakim. Üçüncü neden bu yılki başkan seçimleri. Ne Başkan Obama, ne de Cumhuriyetçi rakibi Romney, Suriye’ye odaklanmak istemiyor. Benim bu muhalefet gruplarına sempatim yok, ama Amerika, Özgür Suriye Ordusu’na daha fazla yardım etmeli. Hızlı hareket etmemeleri büyük ayıp.”
Suriye’ye müdahale yerine en azından siviller ve muhalefet için güvenli bölge oluşturulabilir mi? Michael Rubin bunun özellikle Türkiye açısından istenmeyen sonuçları olabileceğini söylüyor: “Bu model 1991’de uygulandı. Irak’ın kuzeyindeki Kürtlerle birlikte 18 vilayetin 14’ü Saddam Hüseyin’e karşı ayaklandı. Bir uçuşa yasak ve güvenli bölge oluşturuldu. Bu bölge Türkiye’den idare edildi. Ancak bu durum en sonunda Irak’ın kuzeyinde özerk bir Kürt bölgesinin kurulmasıyla sonuçlandı. Suriye’deki sorun şu. Suriyeli Kürtlerin çoğu PKK’ya daha sempatik. Bundan dolayı Türkiye de, aynı Amerika gibi güvenli bölge oluşturulmasını savunacak, ama uygulama konusunda öne çıkmayacak. Çünkü Suriyeli Kürtler’in güçlenmesinden korkuyorlar.”
Esad rejiminin gücünü yitirmekte olduğu yönündeki beklentiler artmış durumda. Ama Foreign Policy dergisinden Josh Rogin’e göre Beşar Esad, mümkün olduğu kadar içeride güçlü olduğu imajını korumaya çalışacak:“Tabi ki Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad kontrolün kendisinde olduğu söylemine devam ediyor. Şam’da üst düzey güvenlik yetkililerinin öldürülmesi ve aralarında yeni atadığı başbakanının da bulunduğu üst düzey yetkililerin ülkeyi terk etmesine rağmen bu söyleminden vazgeçmiyor. Ancak Esad’ın kontrolü elinde tuttuğuna yönelik Suriye içinde ve dışında kendisine inananların sayısı azalıyor. Bu sayı azalsa da Esad kontrolün kendisinde olduğu yolundaki imajı koruyarak mümkün olduğu kadar fazla destek bulmaya çalışıyor.”
Michael Rubin’e göre Suriye’nin müttefikleri de Esad rejiminin yıkılması riskini göze alabilecek durumda değil, özellikle de Rusya: “Obama yönetimi Rusya’yla Güvenlik Konseyi’nde bir uzlaşmaya varmaktan umudu kesti. Sorunun iki nedeni var. Suriye eski Sovyetler Birliği’nin dışındaki tek Rus askeri üssüne ev sahipliği yapıyor. İkincisi de Suriye’de yüz bine yakın Rus yaşıyor. Bunların çoğu Rusya ya da Sovyetler Birliği’nde öğrenim görmüş Suriyelilerle evli. Rusya Devlet Başkanı Putin, Suriye’de bir rejim değişikliğini göze alamaz. Ama hem Putin hem de Hamaney Esad rejimine destek verdikçe şiddet daha da artacak. Bu durumda Amerika, diplomasinin bir işe yaramadığına karar verip bir güvenli bölge oluşturmak isteyecektir.”
Uluslararası toplum Libya krizinde başardığı gibi Suriye’deki insani krizin çözümü konusunda birlik sağlayamadı. Önümüzdeki haftalarda başkan seçimlerinin iyice kızışması beklenen Amerika’da ise, Suriye’deki gelişmeler başkan adaylarının birinci gündem maddesini oluşturmuyor.
Suriye’de çatışmalar büyüdükçe ve sivil kayıplar arttıkça bu ülkeye neden dış müdahale yapılmadığı daha da sık tartışılıyor. Özellikle Amerika, Ortadoğu’daki “Arap Baharı”na benzer yaklaşımından dolayı eleştirilere hedef oldu. Foreign Policy dergisi yazarlarından Josh Rogin’e göre bunun iki nedeni bulunuyor: “Birincisi Obama yönetimi Suriye içinde hangi gruplar var, bunlar kimin etkisi altında ve hangisi aşırı görüşlü bilmiyor. Amerikan yönetimi muhalefetle ya Suriye’nin dostları grubu ya da Suriye Ulusal Konseyi aracılığıyla temas kuruyor. Özgür Suriye Ordusu’yla temas kurmada daha önce çekingendi, şimdi geç de olsa başladı. İkincisi de Amerika, aşırı görüşlülerle aynı safta görünmek istemiyor. Zaten o yönde suçlamalara maruz kalıyor. Obama yönetiminin Amerika’yı Suriye’deki çatışmaların içine sokmamak istemesinin ardında bu yatıyor. Dışişleri Bakanı Clinton dikkatini Esad rejimi sonrasına veriyor.”
Muhafazakar görüşleriyle tanınan American Enterprise Enstitüsü uzmanı Michael Rubin ise Suriye’ye müdahaleye karşı isteksizliği Washington’un yavaşlığına bağlıyor: “Bunun üç nedeni var, Amerikalılar kumar oynamayı sever. İlk önce masadaki kartların hepsini görmek isterler. Bu Mısır’da olsun, Libya’da olsun, hep aynıydı. Bundan dolayı da Amerikalılar yavaştır. İkinci neden, Amerikan Kongresi içinde Suriye muhalefetine yönelik büyük kaygılar var. Hiç kimse Beşar Esad’ı sevmiyor ve gitmesini istiyorlar. Ama El Kaide’ye benzer militan grupların Suriye’ye sızdığı kaygıları hakim. Üçüncü neden bu yılki başkan seçimleri. Ne Başkan Obama, ne de Cumhuriyetçi rakibi Romney, Suriye’ye odaklanmak istemiyor. Benim bu muhalefet gruplarına sempatim yok, ama Amerika, Özgür Suriye Ordusu’na daha fazla yardım etmeli. Hızlı hareket etmemeleri büyük ayıp.”
Suriye’ye müdahale yerine en azından siviller ve muhalefet için güvenli bölge oluşturulabilir mi? Michael Rubin bunun özellikle Türkiye açısından istenmeyen sonuçları olabileceğini söylüyor: “Bu model 1991’de uygulandı. Irak’ın kuzeyindeki Kürtlerle birlikte 18 vilayetin 14’ü Saddam Hüseyin’e karşı ayaklandı. Bir uçuşa yasak ve güvenli bölge oluşturuldu. Bu bölge Türkiye’den idare edildi. Ancak bu durum en sonunda Irak’ın kuzeyinde özerk bir Kürt bölgesinin kurulmasıyla sonuçlandı. Suriye’deki sorun şu. Suriyeli Kürtlerin çoğu PKK’ya daha sempatik. Bundan dolayı Türkiye de, aynı Amerika gibi güvenli bölge oluşturulmasını savunacak, ama uygulama konusunda öne çıkmayacak. Çünkü Suriyeli Kürtler’in güçlenmesinden korkuyorlar.”
Esad rejiminin gücünü yitirmekte olduğu yönündeki beklentiler artmış durumda. Ama Foreign Policy dergisinden Josh Rogin’e göre Beşar Esad, mümkün olduğu kadar içeride güçlü olduğu imajını korumaya çalışacak:“Tabi ki Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad kontrolün kendisinde olduğu söylemine devam ediyor. Şam’da üst düzey güvenlik yetkililerinin öldürülmesi ve aralarında yeni atadığı başbakanının da bulunduğu üst düzey yetkililerin ülkeyi terk etmesine rağmen bu söyleminden vazgeçmiyor. Ancak Esad’ın kontrolü elinde tuttuğuna yönelik Suriye içinde ve dışında kendisine inananların sayısı azalıyor. Bu sayı azalsa da Esad kontrolün kendisinde olduğu yolundaki imajı koruyarak mümkün olduğu kadar fazla destek bulmaya çalışıyor.”
Michael Rubin’e göre Suriye’nin müttefikleri de Esad rejiminin yıkılması riskini göze alabilecek durumda değil, özellikle de Rusya: “Obama yönetimi Rusya’yla Güvenlik Konseyi’nde bir uzlaşmaya varmaktan umudu kesti. Sorunun iki nedeni var. Suriye eski Sovyetler Birliği’nin dışındaki tek Rus askeri üssüne ev sahipliği yapıyor. İkincisi de Suriye’de yüz bine yakın Rus yaşıyor. Bunların çoğu Rusya ya da Sovyetler Birliği’nde öğrenim görmüş Suriyelilerle evli. Rusya Devlet Başkanı Putin, Suriye’de bir rejim değişikliğini göze alamaz. Ama hem Putin hem de Hamaney Esad rejimine destek verdikçe şiddet daha da artacak. Bu durumda Amerika, diplomasinin bir işe yaramadığına karar verip bir güvenli bölge oluşturmak isteyecektir.”
Uluslararası toplum Libya krizinde başardığı gibi Suriye’deki insani krizin çözümü konusunda birlik sağlayamadı. Önümüzdeki haftalarda başkan seçimlerinin iyice kızışması beklenen Amerika’da ise, Suriye’deki gelişmeler başkan adaylarının birinci gündem maddesini oluşturmuyor.